anlıyorum patron. kriz var, işlerin tadı tuzu yok, alacaklılar ödeme yapmıyor. sgk primlerimi bile zor yatırıyorsun ama istediğim 3 kuruş zam. bayramdan bayrama sinemaya götürüyorum diye sevgilim de ekti beni. kahveye bile gidip, iki okey atamaz olduk. oysa sen arabayı yeniledin yine. senin işler düzelsin diye beklemekten benim düzelmedik yanım kalmadı. ben istifa ediyorum...
Ramazan'ın da etkisi var mutlaka insan davranışları üzerinde etkisi. Ancak bazıları da fazla asabi olabiliyor canım. Mesela ben. Sevgilimin bloguna erkek sinek konsa bozuluyorum. Kızcağız yorumları onaylamadan önce bana forwardlıyo. Asabiyim anlayacağınız. Höt! diyom blogundan dışarı çıkma bakim. Kır klavyeni otur yerine...
İşte bu yüzden kendim gibi sinirli blogger efendilerin ruh ve sinir sağlığını da düşünerek bu iki postu peşpeşe yazmayı erteledim. İptal ettim efendim. Yine her zamanki gibi dileyen bu postta adım olsun derse çekinmem eklerim... Beni yaz diyeni yazarım…
Kim, beni nasıl bilmek isterse ben O'yum. Bu kadar ilkesizlik içinde, eskiden beri ilke edindiğim bir şey var. Bir insan beni nasıl tanıyorsa, kim olarak biliyorsa hiç itiraz etmeden kabullenirim. Yani bana "Mahmut amca" da dese "Ayşe teyze" de ben itiraz etmem ve hafızamın kenarına not ederim "İşte bu beni Mahmut diye bilen mal!"
Ne var yani bunda? deyip geçmeyin. Gerçek hayatta, özellikle küçük yerlerde ticarette çok işinize yarar.
Kapıdan biri girer gayet samimi:
-Naber Selami abi ya, ne zamandır görüşemiyoruz, bir çayını da içmedik çoktandır.
Sonra laf veresiye gelesiyeye…
0 yorum:
Yorum Gönder
Buraya yorum yazabilirsiniz. Niye yazmıyorsunuz?
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.