Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar

Bugünkü şansınız :

ibrahim sorgusu için yayınlar alaka düzeyine göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Tarihe göre sırala Tüm yayınları göster
ibrahim sorgusu için yayınlar alaka düzeyine göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Tarihe göre sırala Tüm yayınları göster

İbrahim Ortaç Final Edition-2

Hiç yorum yok:

Evet, nerde kalmıştık? 2010 da aramızda olmayacak olan "Çakma blogger" İbrahim Ortaç'ın tuhaf ve bir o kadar sıradan hayat hikâyesini anlatıyorduk. Devam edelim o zaman.

AĞUSTOS

-Ağustos ayında İbrahim Ortaç çeşitli konulara değindi ancak değinirken google'da kendini aramaya başladı. Yazdıkları indekslendikçe bir şey gözüne çarptı. Bazıları büyük adam olan, bir kaç İbrahim Ortaç daha vardı. Oysa google en fazla kendisinin yazdıklarını indeksliyordu. "Çakma" bir adamın o ismi gerçek hayatında kullanan insanların adının önüne geçmesini pek doğru bulmayan yazarımız. Adını "orijinalleştirmeye" karar verdi ve o günden sonra adını "The İbrahim Ortach" olarak değiştirdi.

-Bu süreçte en beğenilen yazılarından biri "erkeklerden odun yapma kılavuzu" oldu. Erkeklerin kadınlar elinden çektiklerini anlatan bu yazı, kadın yazarlara bir de karşı pencereden bakmaları konusunda bir çağrı görevi gördü.

-Yine aynı dönemde internet üzerinde semirmeye başlayan "ç-alıntı" hareketine vurgu yapan ve google sayesinde artık başkalarının yazdıklarıyla karizma yapan bay ve bayanları uyaran bir yazı kaleme aldı. Bu konuda küçük tespit ve önerilerde bulundu. Tabi ki kendi üslubuyla.

-Bazı sitelerde gördüğü, sosyal içerikli iyilik hareketlerine vurgu yapan yazılar da yazan İbrahim Ortaç, benim  halk sorunları da umurumda diyerek, bu konuda emek veren insanlara destek olmaya çalıştı...

-Bir müddet sonra Gossip İbram sahneye çıktı ve "dedikodu" tarzında blog tanıtımları yapmaya başladı. Gossip İbram'da blog yazılarını okuduğu yazarları kendi anlatımları ile paparazzilik yaparak tanıtan İbrahim Ortaç pek bu işi beceremedi. Aslında site oldukça hit ve izleyici almıştı. Zaten, sitesinin tanıtımını isteyenler İbram'ı takip listine alıyor ve bir çeşit dilekçe yazmış oluyorlardı. Ancak kendi bloglarında yazdıklarını İbrahim'in yorumu ile okumak kimi yazarlar ve yakınlarında memnuniyetsizlik yarattı. İbram'da bir kaç blog tanıttıktan sonra, bu süreci Siminya-Pucca arasında gelip giderek, lak lakla geçirdi.

-Kendisi hakkında sürekli sorular sorulması ve insanların hüsnü-zan ile bile olsa Zan ile hareket etmesinden dolayı azıcık üzüntü duyan İbrahim, blog camiasını kendisi hakkında değişik şekillerde bilgilendirmeye devam etti. Deformasyon'un da kralı olsun diye "İbrahim abiniz aslında Ayşe teyzeniz olabilir" diyerek aynı zamanda net dünyasının gizemli çok yüzlülüğüne vurgu yaptı.

-Bu yazıdan sonra, bazı bi dostlar "İbram ablamız mısın hakkatten?" tarzında sorular sorarken, Blogunda(bu konuda farklı bir şey yazmamasına rağmen) bazı dostlar da "İbram abi seni baş göz edelim" tarzında teklifler ile gelmeye başladılar. Bu süreci de kazasız belasız atlatmak için dostlarına "Mer'i kanunlar müsait değil, olsa dükkân senin" diyerek cevap veren İbram Ortaç bir süre daha rahat bir nefes aldı.

-Çeşitli sosyal konularda, değişik yazılar yazmaya devam eden İbram Ortaç her tirajlı gazetenin yaptığı gibi bir Ramazan Sayfası hazırlasam olur mu diye düşünerek anket düzenledi. Yakışır abimize denilmesi üzerine "Ramazan Pidesi" adıyla özgün bir Ramazan sayfası hazırladı. Ramazan ayı müddetince yapılan pide servisinden memnun olunduğunu görmek İbrahim'i de mutlu etti.

-MİM ve keywords (google aramaları)'nın tavan yapmaya başlaması üzerine bu konulara da eğilen İbrahim Ortaç bir halttan anlamadığı Facebook ve Twitter'den sonra tam bir baş belası olan Friend Feed ile tanıştı. Kendisini FFeed'e bulaştıran dostlara sayısız kulak çınlatma seansı hediye eden İbrahim Ortaç, iki dakikada medya maymuna döndüğü Feed sarhoşluğunu bir süre üzerinden atamadı. Zil sesi duyunca ortaya çıkıp oynayan dansözlere dönmekten ve her üstüne düştüğü işin... kunu çıkardığı gibi Feed'in de... kunu çıkarmaktan korktuğu için kısa sürede o dünyadan ayrıldı. Kendi gitti adı kaldı yadigâr.

-MİM olaylarını pek sevmeyen İbrahim Ortaç yine de kendisini Mimleyen dostlarına cevap yazmaktan ve Mim’lerle kendi hakkında bilgiler vermekten de geri durmadı. Meraklılar için daha özgün Mimler icat etti.

-Ağustos ayının son yazısı "Yazılarınıza nasıl daha çok yorum alırsınız?" olunca, bu konuda bir sıkıntı olduğunu gün gibi ortaya çıkaran bir gelişme yaşandı ve bu yazı İbrahim Ortaç'ın en çok yorum olan yazılarından biri oldu.

EYLÜL

-FFeed'e bulaşan her Türk evladı gibi, ciddi bir efor kaybı yaşayan İbrahim Ortaç bu deli dolu zamanları geride bırakarak yine sessiz sakin yazılarını yazmaya devam etti. Ancak o günlerde çıkan 3G fırtınası ve Feed’de popüler olan "Gözlerini feedlemek" ile "Facebook'da popüler olan kafasız ve elbisesiz resim" modasını eleştiren bir yazı yayınladı.

-Yazmaktan yorulan ve ufak ufak jübileyi düşünmeye de başlayan İbrahim Ortaç en fazla 2nci sezon'da oynarım ondan sonra yolcudur Abbas ruheti haliyesine girmeye başladı. Buna rağmen hemen hemen haftada 5 civarında yazı yazıyordu. Bir ara bedensel ve ruhsal açıdan rahatlayabilmek amacıyla tatil planları yapan İbrahim Ortaç "Ak sakallı dede ve tası tarağı toplayamayan adam" adlı yazısı ile ilk ayrılık ipuçlarını verdi.

-Sürekli aklına gelen konularda, yazma sorununu aşmak için yazarımız yazılarını kaleme alacak bir sekreter aradığını kamuoyuna duyurdu. Sekreterin olayım İbram! Diyenler olduğu gibi ayıp, ayıp sek-reter başka şeyi çağrıştırıyor diyenler de oldu. Yine de çok şükür sekreterler odası ve kooperatifi İbrahim Ortaç'ı protesto etmedi.

-Gerek Ramazan atmosferi, gerek orta yaş bunalımı, hatta bünyesinde Andropoz mu oluyorum acaba? Durumları (fiziksel yorgunluk ve uykusuzluk belirtileri) vuku bulunca  İbram daha "nostaljik" yazılar yazmaya başladı. "Hatıra defterimden" serisinde birçok şapşallık ve aptallıklarını birinci elden, az kurgulayarak  kamuoyuna duyurdu. İşin tuhafı okuyucuları bu şapşal İbrahim'i de sevdiler, bağırlarına bastılar.

-Bir yandan Ramazan Pidesi'nde Ramazan yazıları diğer yandan keywords aramalarının Oruç bozan, bozmayan şeylere merak sarması üzerine İbrahim Ortaç, bazı sevdiği bloggerlerin de teşviki ile bu konularda da Zekeriya Beyaz'lık taslayan, komik ama asla tadını kaçırmayan yazılar kaleme aldı. Hatta az ayarı kaçırıp "Oruç bozmadan yiyip içme klavuzu"nu yayınladı.

-Dünyada esen 09-09-2009 da evlenme fırtınasını Ti'ye alan "Hoba evleniyoruz" yazısı ile bir kaç blogger dostunu önce sevindirip:) sonra kızdıran İbrahim Ortaç bir kaç gün sonra kendisini sürekli merak edenler için bir kullanma kılavuzu ve İbrahim Ortaç sözlüğü sayılabilecek "Tüm Melahat ve Kazımlar" için yazısını yayınladı.

-Sanal ortamda, kolayca gönlünü kaptırabilen insanlara bir nasihat olmak üzere "İbrahimgillerden korunma rehberi" de yayınlayan yazarımız anı yazılarını da yayınlamaya bir süre daha devam etti. Ayrıca çevresinde gördüğü yetenekli ve aktif bloggerleri ve yazılarını bir kaç yazar ve çizer arkadaşının yer aldığı sitelere tavsiye etti.

-Bu yazıların bir alternatifi olarak "hayranlardan kurtulma rehberi"de denilebilecek bir başka yazı kaleme alan İbrahim Ortaç'a bu süreç zarfında "beni nasıl sepetliceksin" türü sorular soruldu. İbrahim Ortaç'sa hiç bir dost ve hayranına "sepet" havası çalmadı ama yine de yolcular için "bekle ve gör" politikasını takip etti. Ayrıca profiline "Abiniz, amcanız, dayınız, halanız, teyzeniz, okuyup beğendiğiniz, belki de sevdiğiniz ama asla sevgiliniz olmayan adam" diye not düşmeyi de ihmal etmedi.

EKİM

-Ekim ayı İbrahim Ortaç için iyi başlamasına rağmen pek de iyi bitmedi. O dönemde yine Anı ve Ramazan yazıları yayınlayan yazarımız "Laf söyledi Balkabağı" adıyla dost meclislerinde söylediği ve "Abi sen nerden, nasıl buluyon bu lafları?" denilen sözdeyişlerini ayrı bir blogda yayınlamaya başladı.

-Aslında, oldukça verimli geçen bu süreçte İbrahim Ortaç Ben hassas ruhlu adamım kadınları anlayabilirim düşüncesine kapılmak gibi bir korkunç hataya düştü yine. Nitekim son düştüğü hatalarda kadın ruhundan zerre kadar anlamadığını er geç anlamış olan yazarımız, bu kez anladığını ispat etmek için Feminen karakterlerle bir-iki blog açtı.

-Yazdıkları beğenilen yazarımıza kısa sürede bazı kadın bloglarından yazarlık teklifleri geldi. Prensipte kabul etmesine rağmen, Lan dalga geçerken, kadın yazar olup çıkıcaz. Bu yaştan sonra kestiremem. diyerek bu konudan uzaklaştı.

-Ayşe teyze olmayı pek sevmeyen İbrahim Ortaç hemcinslerinin kısa sürede dişi kuş diye mailler atıp, blogunda "bir teselli verelim mi abla" kıvamında yorumlar yapması üzerine bu dünyada kadın olmanın ne kadar zor olduğuna karar verip, "bu erkekler hep böyle kardiş" diyerek sanal da olsa kestirmekten vazgeçti ve kestirmeden feminen karakterlerin dünyasından hızla uzaklaştı.

-Yazılarında Google'un ve Facebook'un insan zihnine ve dünyasına etkilerini de işleyen İbrahim Ortaç net aleminde hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağına vurgular yaptı. Artık Çelik' de İbram' da değişti diyerek kendisinden eski tas, eski hamam beklentisi olanlara mesaj vermeyi de ihmal etmedi.

-Her ne kadar "şeytana uymadım - belediye baksın diyerek  blog yapmadım" dese de İbrahim Ortaç'ın blogları bu süreçte de çoğalmaya devam etti. Hepsi de kendi çaplarında bazen az, çok izleyici ve yorumcu buldular.

-Ekim ayında İbrahim Ortaç'ı üzen bir gelişme yaşandı. Bir zamanlar çok değer verdiği, ancak sürekli didişip bozuştuğu ve uzun süredir görüşmediği çok saygıdeğer bir arkadaşı, İbrahim Ortaç'ın bloglarına ulaştı. Ulaşmakla kalmadı önce İbrahim'e eskiden kalma kini ve öfkesi ile kırıcı mesajlar yazdı. Yetmedi yorumlar bıraktı, yetmedi yorumcularından gözüne kestirdiklerine "İbrahim Ortaç'ın kimliğini açıklıyorum" babında mailler gönderdi.

-Arkadaşı ile bu anlamsız davranışı yüzünden yine esaslı bir kavga yapan ve bir daha selamlaşmamak üzere yollarını ayıran İbrahim Ortaç bu süreçte, peş peşe yayınladığı bir kaç yazı ile o gelen mailleri doğruladı. Mail alan, almayan ama yakın çevresinde olan dostlarına "kimliğini açıkladı" ve prensip olarak "her kimliğini sorana söyleme" kararı aldı. Bazı blogger dostlarına "bilgi kendilerinde kalmak kaydıyla" sormadan da kimliğini açıklamaktan ve zaten kafalara çaka çaka "Çakma" dediği İbrahim Ortaç'ın çakma olduğunu bir kere daha deklare etmekten çekinmedi.

-Bu üzüntülü ve sıkıntılı dönemde yanında olan tüm blogger dostlarına ve özellikle "takma kafana ya, umurunda mı dünya" şarkısını kendisine gönderen Kadir abisini her daim minnetle andı ve o şarkıyı dilinden düşürmedi. "Dım dım dırı dım, dım"


                                                                                                         Sürecek...

Evet, nerde kalmıştık? 2010 da aramızda olmayacak olan "Çakma blogger" İbrahim Ortaç'ın tuhaf ve bir o kadar sıradan hayat hikâyesini anlatıyorduk. Devam edelim o zaman.

AĞUSTOS

-Ağustos ayında İbrahim Ortaç çeşitli konulara değindi ancak değinirken google'da kendini aramaya başladı. Yazdıkları indekslendikçe bir şey gözüne çarptı. Bazıları büyük adam olan, bir kaç İbrahim Ortaç daha vardı. Oysa google en fazla kendisinin yazdıklarını indeksliyordu. "Çakma" bir adamın o ismi gerçek hayatında kullanan insanların adının önüne geçmesini pek doğru bulmayan yazarımız. Adını "orijinalleştirmeye" karar verdi ve o günden sonra adını "The İbrahim Ortach" olarak değiştirdi.

-Bu süreçte en beğenilen yazılarından biri "erkeklerden odun yapma kılavuzu" oldu. Erkeklerin kadınlar elinden çektiklerini anlatan bu yazı, kadın yazarlara bir de karşı pencereden bakmaları konusunda bir çağrı görevi gördü.

-Yine aynı dönemde internet üzerinde semirmeye başlayan "ç-alıntı" hareketine vurgu yapan ve google sayesinde artık başkalarının yazdıklarıyla karizma yapan bay ve bayanları uyaran bir yazı kaleme aldı. Bu konuda küçük tespit ve önerilerde bulundu. Tabi ki kendi üslubuyla.

-Bazı sitelerde gördüğü, sosyal içerikli iyilik hareketlerine vurgu yapan yazılar da yazan İbrahim Ortaç, benim  halk sorunları da umurumda diyerek, bu konuda emek veren insanlara destek olmaya çalıştı...

-Bir müddet sonra Gossip İbram sahneye çıktı ve "dedikodu" tarzında blog tanıtımları yapmaya başladı. Gossip İbram'da blog yazılarını okuduğu yazarları kendi anlatımları ile paparazzilik yaparak tanıtan İbrahim Ortaç pek bu işi beceremedi. Aslında site oldukça hit ve izleyici almıştı. Zaten, sitesinin tanıtımını isteyenler İbram'ı takip listine alıyor ve bir çeşit dilekçe yazmış oluyorlardı. Ancak kendi bloglarında yazdıklarını İbrahim'in yorumu ile okumak kimi yazarlar ve yakınlarında memnuniyetsizlik yarattı. İbram'da bir kaç blog tanıttıktan sonra, bu süreci Siminya-Pucca arasında gelip giderek, lak lakla geçirdi.

-Kendisi hakkında sürekli sorular sorulması ve insanların hüsnü-zan ile bile olsa Zan ile hareket etmesinden dolayı azıcık üzüntü duyan İbrahim, blog camiasını kendisi hakkında değişik şekillerde bilgilendirmeye devam etti. Deformasyon'un da kralı olsun diye "İbrahim abiniz aslında Ayşe teyzeniz olabilir" diyerek aynı zamanda net dünyasının gizemli çok yüzlülüğüne vurgu yaptı.

-Bu yazıdan sonra, bazı bi dostlar "İbram ablamız mısın hakkatten?" tarzında sorular sorarken, Blogunda(bu konuda farklı bir şey yazmamasına rağmen) bazı dostlar da "İbram abi seni baş göz edelim" tarzında teklifler ile gelmeye başladılar. Bu süreci de kazasız belasız atlatmak için dostlarına "Mer'i kanunlar müsait değil, olsa dükkân senin" diyerek cevap veren İbram Ortaç bir süre daha rahat bir nefes aldı.

-Çeşitli sosyal konularda, değişik yazılar yazmaya devam eden İbram Ortaç her tirajlı gazetenin yaptığı gibi bir Ramazan Sayfası hazırlasam olur mu diye düşünerek anket düzenledi. Yakışır abimize denilmesi üzerine "Ramazan Pidesi" adıyla özgün bir Ramazan sayfası hazırladı. Ramazan ayı müddetince yapılan pide servisinden memnun olunduğunu görmek İbrahim'i de mutlu etti.

-MİM ve keywords (google aramaları)'nın tavan yapmaya başlaması üzerine bu konulara da eğilen İbrahim Ortaç bir halttan anlamadığı Facebook ve Twitter'den sonra tam bir baş belası olan Friend Feed ile tanıştı. Kendisini FFeed'e bulaştıran dostlara sayısız kulak çınlatma seansı hediye eden İbrahim Ortaç, iki dakikada medya maymuna döndüğü Feed sarhoşluğunu bir süre üzerinden atamadı. Zil sesi duyunca ortaya çıkıp oynayan dansözlere dönmekten ve her üstüne düştüğü işin... kunu çıkardığı gibi Feed'in de... kunu çıkarmaktan korktuğu için kısa sürede o dünyadan ayrıldı. Kendi gitti adı kaldı yadigâr.

-MİM olaylarını pek sevmeyen İbrahim Ortaç yine de kendisini Mimleyen dostlarına cevap yazmaktan ve Mim’lerle kendi hakkında bilgiler vermekten de geri durmadı. Meraklılar için daha özgün Mimler icat etti.

-Ağustos ayının son yazısı "Yazılarınıza nasıl daha çok yorum alırsınız?" olunca, bu konuda bir sıkıntı olduğunu gün gibi ortaya çıkaran bir gelişme yaşandı ve bu yazı İbrahim Ortaç'ın en çok yorum olan yazılarından biri oldu.

EYLÜL

-FFeed'e bulaşan her Türk evladı gibi, ciddi bir efor kaybı yaşayan İbrahim Ortaç bu deli dolu zamanları geride bırakarak yine sessiz sakin yazılarını yazmaya devam etti. Ancak o günlerde çıkan 3G fırtınası ve Feed’de popüler olan "Gözlerini feedlemek" ile "Facebook'da popüler olan kafasız ve elbisesiz resim" modasını eleştiren bir yazı yayınladı.

-Yazmaktan yorulan ve ufak ufak jübileyi düşünmeye de başlayan İbrahim Ortaç en fazla 2nci sezon'da oynarım ondan sonra yolcudur Abbas ruheti haliyesine girmeye başladı. Buna rağmen hemen hemen haftada 5 civarında yazı yazıyordu. Bir ara bedensel ve ruhsal açıdan rahatlayabilmek amacıyla tatil planları yapan İbrahim Ortaç "Ak sakallı dede ve tası tarağı toplayamayan adam" adlı yazısı ile ilk ayrılık ipuçlarını verdi.

-Sürekli aklına gelen konularda, yazma sorununu aşmak için yazarımız yazılarını kaleme alacak bir sekreter aradığını kamuoyuna duyurdu. Sekreterin olayım İbram! Diyenler olduğu gibi ayıp, ayıp sek-reter başka şeyi çağrıştırıyor diyenler de oldu. Yine de çok şükür sekreterler odası ve kooperatifi İbrahim Ortaç'ı protesto etmedi.

-Gerek Ramazan atmosferi, gerek orta yaş bunalımı, hatta bünyesinde Andropoz mu oluyorum acaba? Durumları (fiziksel yorgunluk ve uykusuzluk belirtileri) vuku bulunca  İbram daha "nostaljik" yazılar yazmaya başladı. "Hatıra defterimden" serisinde birçok şapşallık ve aptallıklarını birinci elden, az kurgulayarak  kamuoyuna duyurdu. İşin tuhafı okuyucuları bu şapşal İbrahim'i de sevdiler, bağırlarına bastılar.

-Bir yandan Ramazan Pidesi'nde Ramazan yazıları diğer yandan keywords aramalarının Oruç bozan, bozmayan şeylere merak sarması üzerine İbrahim Ortaç, bazı sevdiği bloggerlerin de teşviki ile bu konularda da Zekeriya Beyaz'lık taslayan, komik ama asla tadını kaçırmayan yazılar kaleme aldı. Hatta az ayarı kaçırıp "Oruç bozmadan yiyip içme klavuzu"nu yayınladı.

-Dünyada esen 09-09-2009 da evlenme fırtınasını Ti'ye alan "Hoba evleniyoruz" yazısı ile bir kaç blogger dostunu önce sevindirip:) sonra kızdıran İbrahim Ortaç bir kaç gün sonra kendisini sürekli merak edenler için bir kullanma kılavuzu ve İbrahim Ortaç sözlüğü sayılabilecek "Tüm Melahat ve Kazımlar" için yazısını yayınladı.

-Sanal ortamda, kolayca gönlünü kaptırabilen insanlara bir nasihat olmak üzere "İbrahimgillerden korunma rehberi" de yayınlayan yazarımız anı yazılarını da yayınlamaya bir süre daha devam etti. Ayrıca çevresinde gördüğü yetenekli ve aktif bloggerleri ve yazılarını bir kaç yazar ve çizer arkadaşının yer aldığı sitelere tavsiye etti.

-Bu yazıların bir alternatifi olarak "hayranlardan kurtulma rehberi"de denilebilecek bir başka yazı kaleme alan İbrahim Ortaç'a bu süreç zarfında "beni nasıl sepetliceksin" türü sorular soruldu. İbrahim Ortaç'sa hiç bir dost ve hayranına "sepet" havası çalmadı ama yine de yolcular için "bekle ve gör" politikasını takip etti. Ayrıca profiline "Abiniz, amcanız, dayınız, halanız, teyzeniz, okuyup beğendiğiniz, belki de sevdiğiniz ama asla sevgiliniz olmayan adam" diye not düşmeyi de ihmal etmedi.

EKİM

-Ekim ayı İbrahim Ortaç için iyi başlamasına rağmen pek de iyi bitmedi. O dönemde yine Anı ve Ramazan yazıları yayınlayan yazarımız "Laf söyledi Balkabağı" adıyla dost meclislerinde söylediği ve "Abi sen nerden, nasıl buluyon bu lafları?" denilen sözdeyişlerini ayrı bir blogda yayınlamaya başladı.

-Aslında, oldukça verimli geçen bu süreçte İbrahim Ortaç Ben hassas ruhlu adamım kadınları anlayabilirim düşüncesine kapılmak gibi bir korkunç hataya düştü yine. Nitekim son düştüğü hatalarda kadın ruhundan zerre kadar anlamadığını er geç anlamış olan yazarımız, bu kez anladığını ispat etmek için Feminen karakterlerle bir-iki blog açtı.

-Yazdıkları beğenilen yazarımıza kısa sürede bazı kadın bloglarından yazarlık teklifleri geldi. Prensipte kabul etmesine rağmen, Lan dalga geçerken, kadın yazar olup çıkıcaz. Bu yaştan sonra kestiremem. diyerek bu konudan uzaklaştı.

-Ayşe teyze olmayı pek sevmeyen İbrahim Ortaç hemcinslerinin kısa sürede dişi kuş diye mailler atıp, blogunda "bir teselli verelim mi abla" kıvamında yorumlar yapması üzerine bu dünyada kadın olmanın ne kadar zor olduğuna karar verip, "bu erkekler hep böyle kardiş" diyerek sanal da olsa kestirmekten vazgeçti ve kestirmeden feminen karakterlerin dünyasından hızla uzaklaştı.

-Yazılarında Google'un ve Facebook'un insan zihnine ve dünyasına etkilerini de işleyen İbrahim Ortaç net aleminde hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağına vurgular yaptı. Artık Çelik' de İbram' da değişti diyerek kendisinden eski tas, eski hamam beklentisi olanlara mesaj vermeyi de ihmal etmedi.

-Her ne kadar "şeytana uymadım - belediye baksın diyerek  blog yapmadım" dese de İbrahim Ortaç'ın blogları bu süreçte de çoğalmaya devam etti. Hepsi de kendi çaplarında bazen az, çok izleyici ve yorumcu buldular.

-Ekim ayında İbrahim Ortaç'ı üzen bir gelişme yaşandı. Bir zamanlar çok değer verdiği, ancak sürekli didişip bozuştuğu ve uzun süredir görüşmediği çok saygıdeğer bir arkadaşı, İbrahim Ortaç'ın bloglarına ulaştı. Ulaşmakla kalmadı önce İbrahim'e eskiden kalma kini ve öfkesi ile kırıcı mesajlar yazdı. Yetmedi yorumlar bıraktı, yetmedi yorumcularından gözüne kestirdiklerine "İbrahim Ortaç'ın kimliğini açıklıyorum" babında mailler gönderdi.

-Arkadaşı ile bu anlamsız davranışı yüzünden yine esaslı bir kavga yapan ve bir daha selamlaşmamak üzere yollarını ayıran İbrahim Ortaç bu süreçte, peş peşe yayınladığı bir kaç yazı ile o gelen mailleri doğruladı. Mail alan, almayan ama yakın çevresinde olan dostlarına "kimliğini açıkladı" ve prensip olarak "her kimliğini sorana söyleme" kararı aldı. Bazı blogger dostlarına "bilgi kendilerinde kalmak kaydıyla" sormadan da kimliğini açıklamaktan ve zaten kafalara çaka çaka "Çakma" dediği İbrahim Ortaç'ın çakma olduğunu bir kere daha deklare etmekten çekinmedi.

-Bu üzüntülü ve sıkıntılı dönemde yanında olan tüm blogger dostlarına ve özellikle "takma kafana ya, umurunda mı dünya" şarkısını kendisine gönderen Kadir abisini her daim minnetle andı ve o şarkıyı dilinden düşürmedi. "Dım dım dırı dım, dım"


                                                                                                         Sürecek...

İbrahim Ortaç Final Edition-1

Hiç yorum yok:

Her yılbaşı yaklaşırken kendi kendime bir değerlendirme yaparım. O yılın değerlendirmesi hani, ne yapmışız, ne yapamamışız gibisinden. Sonra da yeni yılda yapacaklarım, yapmayacaklarımla ilgili kararlar alırım. Yeni yılda da bunları hayata geçirmeye çalışırım.

Bu yılbaşı  yaklaşırken de, yaklaşık bir kaç gündür bu değerlendirmeyi yapıyordum. Yapılmayacak işlerden biri de İbrahim Ortaç'ın yayın hayatına devam etmesiydi. Yani her güzel dizi nasıl bitiyorsa İbrahim Ortaç'da sizlere veda etmeliydi. Hayırlısıyla ediyor da işte...

Ancak adettendir. Birçok dizinin finalinde bir hasbıhal yapılır. İzleyicilerle sohbet edilir ve şöyle bir geçmiş bölümlere bakılır. İşte "Çakma bloggerlerin kralı" İbrahim Ortaç'ın hayat hikâyesi...

Mayıs 2009

-İbrahim Ortaç blog âlemine girmekte geç kalmış bir kişilik olarak kendisine "günaydın" diyerek blog hayatına başladı. Aslında blog yazarınız, bu dünyada pek bilinmeyen ancak eli kalem tutan, ağzı laf yapan, azıcık gazeteci, yazar, biraz şairliği olan ve mizahi yönünü arkadaş sohbetlerine saklayan biriydi.

- Sıkıntılı bir zamanımda, bir  arkadaşın "Sen rahatça, aklına eseni yazabileceğin bir blog aç!" önerisi ile "Çakma" olarak yayın hayatına atılan blog yazarı adını hemen karşısında yüzüne bakıp duran kahveci çırağından aldı, soyadı için ise kafasını camdan dışarı çevirdi. Bir temizlik marketinin arabasının üstündeki yazıyı okudu. "Ortaç" ve böylece "İbrahim Ortaç" doğmuş oldu.

-Blog adı "kuyruk acısı"  ve adres olarak seçilen "kediyebasma.blogspot.com" un neden seçildiği hakkında Mayıs Ayında risaleler bulunabilir

-Çakma bloggerimiz, ilk zamanlarını yazı yazmanın yanında blog âlemini, Sanal kral ve kraliçelerini inceleyerek geçirdi. Âlemin raconu neyse, ona bir göz gezdirdi. Bu konuda oldukça iyi bir algı yeteneği olduğu söylenebilir.  Kısa zamanda Siminya ve Pucca'nın hitlerinin çok olduğunu gördü. Herkesin yaptığınca onlara bulaştı. Ancak efendice, usulünce . Kendilerinden de bu konuda olumlu tepkiler aldı...

-Ayrıca, izleme listine yeni okuduğu blogları da eklemeye başlayan "İbrahim Ortaç" sevdiği ancak (artan popülaritesi yüzünden artık zaman bulamadığı) blog yorumlamaya özen gösterdi. Okuduğu insanları sıradan "a çok güzel olmuş" yorumları dışında yazılarına açılım getirecek "Şerh"ler koymaya başladı. Bu sayede biraz daha göze battı, ilgi çekti.

-Gözlemlere dayalı olarak değişik konularda yazı yazan "İbrahim Ortaç" didaktik olmayan "sosyal mesajlarını" ince iğneler halinde kimseyi kırıp incitmeden bloglarında seslendirmeye başladı. Bu konuda özellikle "kendisinin himmete muhtaç dede" olduğunu vurgulamaktan çekinmedi. Ancak bir fırtına gibi esmekte olan "kıl, tüy, ağda" konularını ufaktan eleştirmekten de çekinmedi.

-Blog dünyasındaki ilk etkileyici şiirini "bir militan bildiri dağıtıyor şehrimin sokaklarında" dizeleri ile yazan İbrahim Ortaç içindeki şiir yazan adama bir müddet daha dur demesi gerektiği düşüncesinde olduğundan "blog dedikodularını" okumaya, yazarlar hakkında fikir sahibi olmaya devam etti.

HAZİRAN 2009

-Haziran ayı havaların iyiden iyiye ısınmaya başladığı ve libidoların tavan yaptığı bir ay olduğundan olsa gerek İbrahim Ortaç çevresinde bol bol yazıldığını gözlemlediği "g-azdırılmış cinsellik" içeren konularda kalem oynatmaya başladı. Ancak yine saldırgan bir eleştiri yerine bu yadsınamaz gerçeği ti'ye alan ve kendini "abazan"lıkla özdeşleştirip, eleştiren yazılar kaleme aldı.

-Bu dönemde yazdığı bloglarda arada sırada kendini havaya fazla kaptırmış kadın bloggerleri uyarmanın yanında, bizzat kendisinin de çizgiyi aştığı yazılar oldu. İbrahim bu konularda kendini de eleştirmekten çekinmedi. Aynı dönem de cinsellik dışında "küfür" edebiyatının da bloglara hâkim olduğunu gözlemleyen "İbrahim Ortaç" kendi küfür hazinesinden komik örnekler vererek "küfür"ün dozunda kullanılması gereken bir enstrüman olduğuna vurgu yaptı.

-Özeleştirilerinde zaman zaman kendi ile çelişen, çatışan yazılar da yazan "İbrahim Ortaç"ın üslubu giderek sevilmeye başladı. Çevresinde (hiç bir zaman ünlü ve üstün blogger şahsiyetleri kadar olmasa da) "fan"ları sevenleri, hayranları oluştu. Bu durum İbrahim Ortaç'ı biraz da olsa şımartmaya yetti.

-Şımarık ve küstah üslubu bu dönemdeki yazılarında ve yorumlarında gözlenebilen "İbrahim Ortaç"ın özellikle abazan "Adsız" yorumcuların şeyhi olarak kendini gösterdiği ve böylece içsel bir eleştiri ve yergi tarzını seçtiği Haziran döneminde sanal kişiliği artık tamamen oturmaya başladı. (not: İbrahim Ortaç yazarlara Adsız yorumlar yazmaz, olay ironidir.)

-Artık adresi, yaşı, ilgi duyduğu konular merak edilip, sorulmaya başlanılan İbrahim Ortaç her ünlü fani gibi "profiline" estetik yaptırmaya başladı. Yaşı ile burcu ile, ilgi alanları ile oynamaya başladı ve bunların da "çakma" olduğunu soranlara söylemekten çekinmedi.

TEMMUZ 2009

-Temmuz döneminde, bloglarda bir küstüm gidiyorum fırtınası baş gösterince, internet âleminden gitmenin çok da kolay olmadığını bilen "İbrahim Ortaç" bu konuyu da "ti" ye alan yazılar yazdı. Gerçekten bu konuda sıkıntı çeken insanlara, olmayan aklından, ilham verici yorumlar döşendi.

-Kendisi hakkında sorular bir hayli arttığı için "meraklılarına yönelik" postlar kaleme alan İbrahim Ortaç, başka bir kuyruk acısı yüzünden pek de sevmediği "online iletişim" yerine post'larla okuyucularını bilgilendirmeye çalıştı.

-Aslında kimliği dışında, ruhuna, iç dünyasına dair söylemleri "çakma olmayan" İbrahim'in doğru söylediği ve bu konuda takdir edildiği görüldü. İbrahim Ortaç insanların bu bağlanma ve güveninden memnun olmasına rağmen, zaman zaman da rahatsızlık duydu ve kendi hakkında "kötü huy denilebilecek" bilgileri de birinci elden sunmaya başladı. Temel ilkesi olan "benim hakkımda en kötü konuşacak kişi benimdir" düsturunca hareket etti. İnsanların kendi hakkındaki ümitlerini sabote etmekten çekinmedi.

-Blog âleminde trip yapan, kendini beğenen insanları da gören İbrahim Ortaç zaman zaman bu insanları da kırmadan eleştirmekten ve uyarmaktan geri durmadı. Yine aynı dönemde bloglarda esen "orgazm" fırtınasına karşı "kim kaybetti de siz buldunuz?" diyerek bir yazı yazdı. Böylece, blog dünyasının geçer akçesi olan cinselliğin yüzyıllardır yaşanan doğal bir şey olduğunu, bu kadar abartılmaması gerektiğini anlatmaya çalıştı.

-Oldukça üretken bir döneme giren ve taslak postları çok biriken İbrahim Ortaç bazı postlarını "twitter modasına" uyarak. Kısa kısa, tek bir post içerisinde başlıklar halinde okuyucularına sundu.

-Bazı yazdıklarından, blog dünyasının eleştirmeni gibi algılandığı  ve insanların İbram Abi şu yazara da bir laf geçirse diye beklediği hissine kapılan  "İbrahim Ortaç" okurlarına yazarlara hürmet edilmesi, cesaretlerinin alkışlanması ve biraz "malın gözü" olmalarının anlayışla karşılanması konusunda  bir post yayınladı.

-Aynı dönemde bazı kadın blogger'lerin, abartılı bir erkek argosu kullanması ve erkek terminolojisindeki palavraları gerçekmiş gibi işlemeleri üzerine "dolmuşa gelmemeleri" ölçüp biçip değerlendirmeleri konusunda pek didaktik denilemeyecek, esprili yazılar kaleme aldı.

-Temmuz ayında güncel hayattan kesitler ve kurgusal düşler içeren yazılar da kaleme alan İbrahim Ortaç'ın zaman zaman serseri, zaman zaman romantik, zaman zaman ağır abi yazıları da giderek beğenilmeye başlandı.

- İbrahim Ortaç bu dönemde de yine birçok bloggeri izleme listine almaya devam etti. İbrahim Ortaç vefalı yorumcu ve dostlarına periyodik ziyaretler yaparak, zaman zaman yorumlar bırakmayı ihmal etmedi...

                                                                                                                                          Sürecek...


Her yılbaşı yaklaşırken kendi kendime bir değerlendirme yaparım. O yılın değerlendirmesi hani, ne yapmışız, ne yapamamışız gibisinden. Sonra da yeni yılda yapacaklarım, yapmayacaklarımla ilgili kararlar alırım. Yeni yılda da bunları hayata geçirmeye çalışırım.

Bu yılbaşı  yaklaşırken de, yaklaşık bir kaç gündür bu değerlendirmeyi yapıyordum. Yapılmayacak işlerden biri de İbrahim Ortaç'ın yayın hayatına devam etmesiydi. Yani her güzel dizi nasıl bitiyorsa İbrahim Ortaç'da sizlere veda etmeliydi. Hayırlısıyla ediyor da işte...

Ancak adettendir. Birçok dizinin finalinde bir hasbıhal yapılır. İzleyicilerle sohbet edilir ve şöyle bir geçmiş bölümlere bakılır. İşte "Çakma bloggerlerin kralı" İbrahim Ortaç'ın hayat hikâyesi...

Mayıs 2009

-İbrahim Ortaç blog âlemine girmekte geç kalmış bir kişilik olarak kendisine "günaydın" diyerek blog hayatına başladı. Aslında blog yazarınız, bu dünyada pek bilinmeyen ancak eli kalem tutan, ağzı laf yapan, azıcık gazeteci, yazar, biraz şairliği olan ve mizahi yönünü arkadaş sohbetlerine saklayan biriydi.

- Sıkıntılı bir zamanımda, bir  arkadaşın "Sen rahatça, aklına eseni yazabileceğin bir blog aç!" önerisi ile "Çakma" olarak yayın hayatına atılan blog yazarı adını hemen karşısında yüzüne bakıp duran kahveci çırağından aldı, soyadı için ise kafasını camdan dışarı çevirdi. Bir temizlik marketinin arabasının üstündeki yazıyı okudu. "Ortaç" ve böylece "İbrahim Ortaç" doğmuş oldu.

-Blog adı "kuyruk acısı"  ve adres olarak seçilen "kediyebasma.blogspot.com" un neden seçildiği hakkında Mayıs Ayında risaleler bulunabilir

-Çakma bloggerimiz, ilk zamanlarını yazı yazmanın yanında blog âlemini, Sanal kral ve kraliçelerini inceleyerek geçirdi. Âlemin raconu neyse, ona bir göz gezdirdi. Bu konuda oldukça iyi bir algı yeteneği olduğu söylenebilir.  Kısa zamanda Siminya ve Pucca'nın hitlerinin çok olduğunu gördü. Herkesin yaptığınca onlara bulaştı. Ancak efendice, usulünce . Kendilerinden de bu konuda olumlu tepkiler aldı...

-Ayrıca, izleme listine yeni okuduğu blogları da eklemeye başlayan "İbrahim Ortaç" sevdiği ancak (artan popülaritesi yüzünden artık zaman bulamadığı) blog yorumlamaya özen gösterdi. Okuduğu insanları sıradan "a çok güzel olmuş" yorumları dışında yazılarına açılım getirecek "Şerh"ler koymaya başladı. Bu sayede biraz daha göze battı, ilgi çekti.

-Gözlemlere dayalı olarak değişik konularda yazı yazan "İbrahim Ortaç" didaktik olmayan "sosyal mesajlarını" ince iğneler halinde kimseyi kırıp incitmeden bloglarında seslendirmeye başladı. Bu konuda özellikle "kendisinin himmete muhtaç dede" olduğunu vurgulamaktan çekinmedi. Ancak bir fırtına gibi esmekte olan "kıl, tüy, ağda" konularını ufaktan eleştirmekten de çekinmedi.

-Blog dünyasındaki ilk etkileyici şiirini "bir militan bildiri dağıtıyor şehrimin sokaklarında" dizeleri ile yazan İbrahim Ortaç içindeki şiir yazan adama bir müddet daha dur demesi gerektiği düşüncesinde olduğundan "blog dedikodularını" okumaya, yazarlar hakkında fikir sahibi olmaya devam etti.

HAZİRAN 2009

-Haziran ayı havaların iyiden iyiye ısınmaya başladığı ve libidoların tavan yaptığı bir ay olduğundan olsa gerek İbrahim Ortaç çevresinde bol bol yazıldığını gözlemlediği "g-azdırılmış cinsellik" içeren konularda kalem oynatmaya başladı. Ancak yine saldırgan bir eleştiri yerine bu yadsınamaz gerçeği ti'ye alan ve kendini "abazan"lıkla özdeşleştirip, eleştiren yazılar kaleme aldı.

-Bu dönemde yazdığı bloglarda arada sırada kendini havaya fazla kaptırmış kadın bloggerleri uyarmanın yanında, bizzat kendisinin de çizgiyi aştığı yazılar oldu. İbrahim bu konularda kendini de eleştirmekten çekinmedi. Aynı dönem de cinsellik dışında "küfür" edebiyatının da bloglara hâkim olduğunu gözlemleyen "İbrahim Ortaç" kendi küfür hazinesinden komik örnekler vererek "küfür"ün dozunda kullanılması gereken bir enstrüman olduğuna vurgu yaptı.

-Özeleştirilerinde zaman zaman kendi ile çelişen, çatışan yazılar da yazan "İbrahim Ortaç"ın üslubu giderek sevilmeye başladı. Çevresinde (hiç bir zaman ünlü ve üstün blogger şahsiyetleri kadar olmasa da) "fan"ları sevenleri, hayranları oluştu. Bu durum İbrahim Ortaç'ı biraz da olsa şımartmaya yetti.

-Şımarık ve küstah üslubu bu dönemdeki yazılarında ve yorumlarında gözlenebilen "İbrahim Ortaç"ın özellikle abazan "Adsız" yorumcuların şeyhi olarak kendini gösterdiği ve böylece içsel bir eleştiri ve yergi tarzını seçtiği Haziran döneminde sanal kişiliği artık tamamen oturmaya başladı. (not: İbrahim Ortaç yazarlara Adsız yorumlar yazmaz, olay ironidir.)

-Artık adresi, yaşı, ilgi duyduğu konular merak edilip, sorulmaya başlanılan İbrahim Ortaç her ünlü fani gibi "profiline" estetik yaptırmaya başladı. Yaşı ile burcu ile, ilgi alanları ile oynamaya başladı ve bunların da "çakma" olduğunu soranlara söylemekten çekinmedi.

TEMMUZ 2009

-Temmuz döneminde, bloglarda bir küstüm gidiyorum fırtınası baş gösterince, internet âleminden gitmenin çok da kolay olmadığını bilen "İbrahim Ortaç" bu konuyu da "ti" ye alan yazılar yazdı. Gerçekten bu konuda sıkıntı çeken insanlara, olmayan aklından, ilham verici yorumlar döşendi.

-Kendisi hakkında sorular bir hayli arttığı için "meraklılarına yönelik" postlar kaleme alan İbrahim Ortaç, başka bir kuyruk acısı yüzünden pek de sevmediği "online iletişim" yerine post'larla okuyucularını bilgilendirmeye çalıştı.

-Aslında kimliği dışında, ruhuna, iç dünyasına dair söylemleri "çakma olmayan" İbrahim'in doğru söylediği ve bu konuda takdir edildiği görüldü. İbrahim Ortaç insanların bu bağlanma ve güveninden memnun olmasına rağmen, zaman zaman da rahatsızlık duydu ve kendi hakkında "kötü huy denilebilecek" bilgileri de birinci elden sunmaya başladı. Temel ilkesi olan "benim hakkımda en kötü konuşacak kişi benimdir" düsturunca hareket etti. İnsanların kendi hakkındaki ümitlerini sabote etmekten çekinmedi.

-Blog âleminde trip yapan, kendini beğenen insanları da gören İbrahim Ortaç zaman zaman bu insanları da kırmadan eleştirmekten ve uyarmaktan geri durmadı. Yine aynı dönemde bloglarda esen "orgazm" fırtınasına karşı "kim kaybetti de siz buldunuz?" diyerek bir yazı yazdı. Böylece, blog dünyasının geçer akçesi olan cinselliğin yüzyıllardır yaşanan doğal bir şey olduğunu, bu kadar abartılmaması gerektiğini anlatmaya çalıştı.

-Oldukça üretken bir döneme giren ve taslak postları çok biriken İbrahim Ortaç bazı postlarını "twitter modasına" uyarak. Kısa kısa, tek bir post içerisinde başlıklar halinde okuyucularına sundu.

-Bazı yazdıklarından, blog dünyasının eleştirmeni gibi algılandığı  ve insanların İbram Abi şu yazara da bir laf geçirse diye beklediği hissine kapılan  "İbrahim Ortaç" okurlarına yazarlara hürmet edilmesi, cesaretlerinin alkışlanması ve biraz "malın gözü" olmalarının anlayışla karşılanması konusunda  bir post yayınladı.

-Aynı dönemde bazı kadın blogger'lerin, abartılı bir erkek argosu kullanması ve erkek terminolojisindeki palavraları gerçekmiş gibi işlemeleri üzerine "dolmuşa gelmemeleri" ölçüp biçip değerlendirmeleri konusunda pek didaktik denilemeyecek, esprili yazılar kaleme aldı.

-Temmuz ayında güncel hayattan kesitler ve kurgusal düşler içeren yazılar da kaleme alan İbrahim Ortaç'ın zaman zaman serseri, zaman zaman romantik, zaman zaman ağır abi yazıları da giderek beğenilmeye başlandı.

- İbrahim Ortaç bu dönemde de yine birçok bloggeri izleme listine almaya devam etti. İbrahim Ortaç vefalı yorumcu ve dostlarına periyodik ziyaretler yaparak, zaman zaman yorumlar bırakmayı ihmal etmedi...

                                                                                                                                          Sürecek...

İbrahim Ortaç Final Edition-3

Hiç yorum yok:
İnsanoğlu doğar, büyür ve yaşar, ölür. Nasıl öldüğünüz biraz da nasıl yaşadığınızla ilgilidir. Askerlik yapanlar bilir, en ceberut çavuş bile teskere alırken duygusal bir konuşma yapar. Arkadaşlar bazılarınızın kalbini, bazılarınızın burnunu kırmış ,bazılarınızın ölmüş akrabalarının hatırını sormuş olabilirim. Bir kusurumuz varsa affedin, helalleşelim diye.

Ben o kadar da can yakıp, kâlp kırdığımı düşünmüyorum ama hasbelkader eşeklik edip haddimi aştığım, bir şekilde kalbini kırdığım blogger arkadaşlarım varsa yine de kusuruma bakmasınlar. (Hepsi haklarını, hukuklarını ve taktığım borçları, farmville deki itemlerini helal etsinler:)

Şaka bir yana, yazdıklarımızda maksadımız kimseyi incitmek değildir. Burada yazıp, çizen duygularını, düşüncelerini bizlerle paylaşan herkes bence değerlidir. Cinsiyeti, siyasi düşüncesi, tercihleri ne olursa olsun en azından temel bir hürmet ve saygıyı hak eder.

Şimdi son iki ayın değerlendirmesine geçmeden önce yukarıda resmi açıklayayım. Hani sepette pamuk kalmadı İbrahim yazacak bir şey bulamadı, ondan gidiyor diyebilecekler için koydum o resmi. Hâlâ taslakta bekleyen  yazılarım var ama bence İbrahim Ortaç'ın veda etme zamanı gelmişti. Bunu da bilin istedim.

Şu yalan dünyada her şey fani. Kaldı ki Çakma, sanal bir kahramanın ömrü ne olabilirdi? Yine de gidişimden üzüntü duyan dostlarımın hepsinden özür diliyorum. Ama aşağıda görebileceğiniz gibi ölüm bile bir yok oluş, bir ayrılık değildir. Ne diyordu Kayahan "Yolu sevgiden geçen herkesle, bir gün bir yerlerde buluşuruz."


Eveet... Şimdi Kaldığımız noktadan devam edecek olursak:

KASIM

-Kasım ayı yine İbrahim Ortaç'ın anılarını paylaştığı blog yazıları ile geçti. Bu şapşal adamı okumayı seven dostları biraz da nostalji dolu bu yazılardan, Ah ah biz eskiden, su içerdik testiden deme fırsatını yakaladıkları gibi, genç okurlar da Ulan eskiler de amma da malmış diyerek gülümsediler.

-İbrahim Ortaç bu dönemde de rating konularındaki eleştirisel yazılarını sürdürdü. Gerçi kendisinin böyle bir kaygısı olmasa da "yazacak bir kukum bile yok" diye hayıflanmaktan da geri kalmadı.

-Daha önce de kadın bloggerlere hit almak için "küfür ve erkek argosu" kullanma konusunu eleştiren yazılar yazan İbrahim Ortaç "Bu yazı hit alır mı sence?" adlı blogu ile rating alacak konulara ve yazılarda kullanılması gereken usluba daha farklı bir açıdan yaklaştı.

-Kurban bayramında etli, sütlü bir mesaj yayınlamadan önce yine ortalığı kasıp kavuran telif hakları sorununa bu kez kendi yazıları üzerinden vurgu yapan İbrahim Ortaç "Asıl Kara Murat benim" repliği ile bu konuda, kendi dâhil herkesin kulağını ve dikkatini çekmeye çalıştı.

-Kasım Ayının son yazı serisi "yürek bakıcıları" ile çevremizde yaşayan güzel insanlar ve vefakâr, cefakâr dostlara özen göstermemiz, kıymetlerini bilmemiz konusunda bir dizi dikkat çekici yazı yayınladı.

ARALIK

-Aralık ayında yine Cinsel konulardaki yazılara atıf yaparak, "ilk cinsel deneyim" adıyla bir seri yazı yayınlayan İbrahim Ortaç "3 harfli dostlarımız Cinlere" dikkat çektiği bu yazısında başka beklentide olanları hayal kırıklığına uğratırken, "Vardır bir hinlik bu işin altında" diyen dostlar yine haklı çıktılar. (Meraklısına not: Bu yazı serisini 3gün üst üste yayınladıktan sonra, yine 3 harfli dostlarımızın bir tanesi ile müşerref olduk. Demek ki pek adını söylememek lazım bu arkadaşların)

-Özgün olmanın, çılgın ve fırlamalıkla eş anlamlı algılandığı günümüz dünyasını eleştiren bir yazıda "fikrinizi abuk, elinizi çabuk" tutun diyen İbram  kanlı, canlı abuk, subuk fikirlerinden ortaya karışık örnekler sundu. Öyle ki bu örneklerden bazıları gereksiz yere, bazı kulakları çınlattı. Durumdan vazife çıkaranlar, üstüne alınanlar oldu. Bu yüzden İbrahim Ortaç bloguna düştüğü "Bu blog hiç kimse üzerine alınmasın diye, okuyan herkese ithaf edilmiştir." notuna bir kez daha sevindi.

-Canı sıkıldıkça dilinde tespih ettiği can dostu, güzel insan, altın şahsiyet "Siminya"yı yine diline dolayan İbrahim Ortaç Gossip'de "Siminya'nın Kiss me Baby tadındaki LipStickli bulmacasına vurgu ve nazire yapan bir post yayınladı. (Siminya buna çok kızdı, öldürücim seni İpram diyerek saldırdı ve İbram blogu kapatmak zorunda kaldı: P)

-Gerçek hayatta zeki ve çalışkan kadınların sorunlarına vurgu yapan "Kaporta her şeydir" başlıklı yazı ile aptal ama güzel kadınlarla, zeki ama sıradan kadınlar arasındaki ikilem ve çatışmaya vurgu yapan İbrahim Ortaç "Sana noluyo lan İbram?" denilmediği için kendini bahtiyar saydı.

-Kediyi öldüren meraktır, saçı tarayan taraktır düsturundan hareketle Meraklı Kediler için uyarı mahiyetinde "kurcalama kokusu çıkar" başlıklı bir yazı yayınlayan İbrahim Ortaç dost ve arkadaşlarını sırf bu gereksiz merakları yüzünden kaybeden insanların dramına ve insanların doğru söylememek adına, kelimeleri nasıl eğip büktüklerine örnekler vererek vurgular yaptı.

-"Her yer Dallas, herkes Behlül" adıyla toplumsal değişim ve dönüşümümüzü, kayıp ve kazançlarımızı irdeleyen bir yazı yayınlayan İbrahim Ortaç Blog âleminde istemeden tanık olduğu "kimin eli, kimin cebinde durumları" ve İbram üzerinden prim yapma efektlerinden uzak olmak istediğini belirten ifadeler kullandı. Bloggerler arası kız kapmaca mücadelesinde gözü ve yeri olmadığını bu vesile ile ilgililere bir kez daha üstüne basarak vurguladı.

-"Acaba hala aramızda yaşıyorlar mı?" adlı eserinde:), birbirimize kulp takma geleneğimizin ürünü olan, insan topluluklarına yapıştırılıp, yakıştırılmış sıfatlara vurgu yaparak okurlarına "Siz hangi gruba giriyorsunuz?" sorusunu soran İbrahim Ortaç, bir istatistik yapmasa da "zamparalar, dedikoducular ve kız kurularının" blog âleminde daha güçlü ve kalabalık olduğunu gördü.

-"Eşek Saatleri"adlı postu ile son zamanlarda ülkemizde gereksiz yere yaşadığımız, iç çatışma çıkarmaya yönelik provakatif eylemlere kendi özelinden de bir bakış açısı getiren İbrahim Ortaç, kişisel ilişkilerde yaşanan "sabır taşını çatlatma" faaliyetlerinden uzak durulması, haddi aşmamanın gerekliliği konularında kendi özeleştirisini de yaptığı, pek bi sosyal içerikli sözler söyledi.

-Yine eli ayağı rahat durmayıp, nette gördüğü fotoğrafları yorumladığı bir blog daha açan İbrahim Ortaç bunun peşinden istatistikî bir yazı yayınlayarak "En çok ben izleniyorum" diye bazılarına göre hava attı, caka sattı. Ancak asıl vurgulamak istediği, bizi izleyen birilerinin varlığı ve izleyici sayısının değil işlevinin:) önemli olduğunu belirtme düşüncesindeydi.

-Son olarak, yurtdışına akıttığımız paralar ve kökleşmiş geleneklerden olan hediyeleşmenin cılkını çıkardığımız örneklere vurgu yapan İbrahim Ortaç hacı amca ve teyzelere yönelik olarak "çok sevdiği" hurma konusuna vurgu yaparak, israf ekonomisinden uzak durmaları konusunda dine çamur atmadan "Araplara (çinlilere) para yedirmeyin" demeyi başaran ve "hurma getirin" diyen ilk muhalif Türk yazarı oldu :P

-"Piraye yengemiz blogger olsaydı" adlı yazısı ile blog dışı dünyada, sanat dışı alanlarda yaşayan insanlarımıza ve bir sanatçı ile birlikte olmanın zorluklarına vurgu yapan "empati" dolu bu yazıda, değişen, dönüşen insanlığımızın ve medenileşmek adına körelen veya tam aksine deliren kıskançlık dürtülerimizin kontrolü ve karmaşık duygularımız üzerine kısa kısa notlar düştü.

-"Kadınlar soğuktan üşümüyor" adı yazısı ile hemcinslerine kadınları anlamaya yönelik çaba sarf etmelerini de öğütleyen yazarımız aynı zamanda kadınlara moda vb. etkilerle boş yere sağlıklarını tehlikeye atmamaları, en azından üşüyen yerlerini örtmeleri konusunda gizli sosyal bir mesaj verdi. Erkeklere de sevdiklerinizi sarın, kucaklayın, üşütmeyin diye direkt içten tavsiyelerde bulundu.

-Okumakta olduğunuz bu seri ile (Final Edition 1-2-3) okurlarına veda eden İbrahim Ortaç tüm dostlarını sevgi ile selamlıyor, sarıyor sarmalıyor. Hürmetlerini sunuyor ve tüm bloggerlerin yeni yılını canı gönülden kutluyor. Herkese mutluklar diliyor...

-SON-

İnsanoğlu doğar, büyür ve yaşar, ölür. Nasıl öldüğünüz biraz da nasıl yaşadığınızla ilgilidir. Askerlik yapanlar bilir, en ceberut çavuş bile teskere alırken duygusal bir konuşma yapar. Arkadaşlar bazılarınızın kalbini, bazılarınızın burnunu kırmış ,bazılarınızın ölmüş akrabalarının hatırını sormuş olabilirim. Bir kusurumuz varsa affedin, helalleşelim diye.

Ben o kadar da can yakıp, kâlp kırdığımı düşünmüyorum ama hasbelkader eşeklik edip haddimi aştığım, bir şekilde kalbini kırdığım blogger arkadaşlarım varsa yine de kusuruma bakmasınlar. (Hepsi haklarını, hukuklarını ve taktığım borçları, farmville deki itemlerini helal etsinler:)

Şaka bir yana, yazdıklarımızda maksadımız kimseyi incitmek değildir. Burada yazıp, çizen duygularını, düşüncelerini bizlerle paylaşan herkes bence değerlidir. Cinsiyeti, siyasi düşüncesi, tercihleri ne olursa olsun en azından temel bir hürmet ve saygıyı hak eder.

Şimdi son iki ayın değerlendirmesine geçmeden önce yukarıda resmi açıklayayım. Hani sepette pamuk kalmadı İbrahim yazacak bir şey bulamadı, ondan gidiyor diyebilecekler için koydum o resmi. Hâlâ taslakta bekleyen  yazılarım var ama bence İbrahim Ortaç'ın veda etme zamanı gelmişti. Bunu da bilin istedim.

Şu yalan dünyada her şey fani. Kaldı ki Çakma, sanal bir kahramanın ömrü ne olabilirdi? Yine de gidişimden üzüntü duyan dostlarımın hepsinden özür diliyorum. Ama aşağıda görebileceğiniz gibi ölüm bile bir yok oluş, bir ayrılık değildir. Ne diyordu Kayahan "Yolu sevgiden geçen herkesle, bir gün bir yerlerde buluşuruz."


Eveet... Şimdi Kaldığımız noktadan devam edecek olursak:

KASIM

-Kasım ayı yine İbrahim Ortaç'ın anılarını paylaştığı blog yazıları ile geçti. Bu şapşal adamı okumayı seven dostları biraz da nostalji dolu bu yazılardan, Ah ah biz eskiden, su içerdik testiden deme fırsatını yakaladıkları gibi, genç okurlar da Ulan eskiler de amma da malmış diyerek gülümsediler.

-İbrahim Ortaç bu dönemde de rating konularındaki eleştirisel yazılarını sürdürdü. Gerçi kendisinin böyle bir kaygısı olmasa da "yazacak bir kukum bile yok" diye hayıflanmaktan da geri kalmadı.

-Daha önce de kadın bloggerlere hit almak için "küfür ve erkek argosu" kullanma konusunu eleştiren yazılar yazan İbrahim Ortaç "Bu yazı hit alır mı sence?" adlı blogu ile rating alacak konulara ve yazılarda kullanılması gereken usluba daha farklı bir açıdan yaklaştı.

-Kurban bayramında etli, sütlü bir mesaj yayınlamadan önce yine ortalığı kasıp kavuran telif hakları sorununa bu kez kendi yazıları üzerinden vurgu yapan İbrahim Ortaç "Asıl Kara Murat benim" repliği ile bu konuda, kendi dâhil herkesin kulağını ve dikkatini çekmeye çalıştı.

-Kasım Ayının son yazı serisi "yürek bakıcıları" ile çevremizde yaşayan güzel insanlar ve vefakâr, cefakâr dostlara özen göstermemiz, kıymetlerini bilmemiz konusunda bir dizi dikkat çekici yazı yayınladı.

ARALIK

-Aralık ayında yine Cinsel konulardaki yazılara atıf yaparak, "ilk cinsel deneyim" adıyla bir seri yazı yayınlayan İbrahim Ortaç "3 harfli dostlarımız Cinlere" dikkat çektiği bu yazısında başka beklentide olanları hayal kırıklığına uğratırken, "Vardır bir hinlik bu işin altında" diyen dostlar yine haklı çıktılar. (Meraklısına not: Bu yazı serisini 3gün üst üste yayınladıktan sonra, yine 3 harfli dostlarımızın bir tanesi ile müşerref olduk. Demek ki pek adını söylememek lazım bu arkadaşların)

-Özgün olmanın, çılgın ve fırlamalıkla eş anlamlı algılandığı günümüz dünyasını eleştiren bir yazıda "fikrinizi abuk, elinizi çabuk" tutun diyen İbram  kanlı, canlı abuk, subuk fikirlerinden ortaya karışık örnekler sundu. Öyle ki bu örneklerden bazıları gereksiz yere, bazı kulakları çınlattı. Durumdan vazife çıkaranlar, üstüne alınanlar oldu. Bu yüzden İbrahim Ortaç bloguna düştüğü "Bu blog hiç kimse üzerine alınmasın diye, okuyan herkese ithaf edilmiştir." notuna bir kez daha sevindi.

-Canı sıkıldıkça dilinde tespih ettiği can dostu, güzel insan, altın şahsiyet "Siminya"yı yine diline dolayan İbrahim Ortaç Gossip'de "Siminya'nın Kiss me Baby tadındaki LipStickli bulmacasına vurgu ve nazire yapan bir post yayınladı. (Siminya buna çok kızdı, öldürücim seni İpram diyerek saldırdı ve İbram blogu kapatmak zorunda kaldı: P)

-Gerçek hayatta zeki ve çalışkan kadınların sorunlarına vurgu yapan "Kaporta her şeydir" başlıklı yazı ile aptal ama güzel kadınlarla, zeki ama sıradan kadınlar arasındaki ikilem ve çatışmaya vurgu yapan İbrahim Ortaç "Sana noluyo lan İbram?" denilmediği için kendini bahtiyar saydı.

-Kediyi öldüren meraktır, saçı tarayan taraktır düsturundan hareketle Meraklı Kediler için uyarı mahiyetinde "kurcalama kokusu çıkar" başlıklı bir yazı yayınlayan İbrahim Ortaç dost ve arkadaşlarını sırf bu gereksiz merakları yüzünden kaybeden insanların dramına ve insanların doğru söylememek adına, kelimeleri nasıl eğip büktüklerine örnekler vererek vurgular yaptı.

-"Her yer Dallas, herkes Behlül" adıyla toplumsal değişim ve dönüşümümüzü, kayıp ve kazançlarımızı irdeleyen bir yazı yayınlayan İbrahim Ortaç Blog âleminde istemeden tanık olduğu "kimin eli, kimin cebinde durumları" ve İbram üzerinden prim yapma efektlerinden uzak olmak istediğini belirten ifadeler kullandı. Bloggerler arası kız kapmaca mücadelesinde gözü ve yeri olmadığını bu vesile ile ilgililere bir kez daha üstüne basarak vurguladı.

-"Acaba hala aramızda yaşıyorlar mı?" adlı eserinde:), birbirimize kulp takma geleneğimizin ürünü olan, insan topluluklarına yapıştırılıp, yakıştırılmış sıfatlara vurgu yaparak okurlarına "Siz hangi gruba giriyorsunuz?" sorusunu soran İbrahim Ortaç, bir istatistik yapmasa da "zamparalar, dedikoducular ve kız kurularının" blog âleminde daha güçlü ve kalabalık olduğunu gördü.

-"Eşek Saatleri"adlı postu ile son zamanlarda ülkemizde gereksiz yere yaşadığımız, iç çatışma çıkarmaya yönelik provakatif eylemlere kendi özelinden de bir bakış açısı getiren İbrahim Ortaç, kişisel ilişkilerde yaşanan "sabır taşını çatlatma" faaliyetlerinden uzak durulması, haddi aşmamanın gerekliliği konularında kendi özeleştirisini de yaptığı, pek bi sosyal içerikli sözler söyledi.

-Yine eli ayağı rahat durmayıp, nette gördüğü fotoğrafları yorumladığı bir blog daha açan İbrahim Ortaç bunun peşinden istatistikî bir yazı yayınlayarak "En çok ben izleniyorum" diye bazılarına göre hava attı, caka sattı. Ancak asıl vurgulamak istediği, bizi izleyen birilerinin varlığı ve izleyici sayısının değil işlevinin:) önemli olduğunu belirtme düşüncesindeydi.

-Son olarak, yurtdışına akıttığımız paralar ve kökleşmiş geleneklerden olan hediyeleşmenin cılkını çıkardığımız örneklere vurgu yapan İbrahim Ortaç hacı amca ve teyzelere yönelik olarak "çok sevdiği" hurma konusuna vurgu yaparak, israf ekonomisinden uzak durmaları konusunda dine çamur atmadan "Araplara (çinlilere) para yedirmeyin" demeyi başaran ve "hurma getirin" diyen ilk muhalif Türk yazarı oldu :P

-"Piraye yengemiz blogger olsaydı" adlı yazısı ile blog dışı dünyada, sanat dışı alanlarda yaşayan insanlarımıza ve bir sanatçı ile birlikte olmanın zorluklarına vurgu yapan "empati" dolu bu yazıda, değişen, dönüşen insanlığımızın ve medenileşmek adına körelen veya tam aksine deliren kıskançlık dürtülerimizin kontrolü ve karmaşık duygularımız üzerine kısa kısa notlar düştü.

-"Kadınlar soğuktan üşümüyor" adı yazısı ile hemcinslerine kadınları anlamaya yönelik çaba sarf etmelerini de öğütleyen yazarımız aynı zamanda kadınlara moda vb. etkilerle boş yere sağlıklarını tehlikeye atmamaları, en azından üşüyen yerlerini örtmeleri konusunda gizli sosyal bir mesaj verdi. Erkeklere de sevdiklerinizi sarın, kucaklayın, üşütmeyin diye direkt içten tavsiyelerde bulundu.

-Okumakta olduğunuz bu seri ile (Final Edition 1-2-3) okurlarına veda eden İbrahim Ortaç tüm dostlarını sevgi ile selamlıyor, sarıyor sarmalıyor. Hürmetlerini sunuyor ve tüm bloggerlerin yeni yılını canı gönülden kutluyor. Herkese mutluklar diliyor...

-SON-

Söyle bana senin İbrahim'in hangisi?

Hiç yorum yok:

Merhaba. Saygıdeğer okuyucularım.
Herkes gibi ben de 23 Nisan'da blogumu birilerine bırakmaya karar verdim. Ama pek öyle çoluk çocuğa bırakasım yok. Yeni yetmeler cin gibi maşallah. Verip de geri alamamak var güzelim blogu.  O yüzden blogumu bir postluk, ismini cismini vermek istemeyip, bana güzel bir yorum gönderen okuyucuma ve onun bir önerisine bırakıyorum.

Kendisi bir İbrahim'imi önermiş. Her ne kadar benim bloglarımdan alıntılar yapsa da herkes kendi İbrahim'ini anlatsın demiş. Eee doğru da demiş. Sizin de hayatınızda bir İbram yok mu. Kâh komik, kâh kro, kâh romantik, kah eş, dost, sevgili. Kâh abi, abla, teyze hala. Siz de yazın bakalım kendi İbrahim'inizi..

İster MİM sayıp sitenizde yazın, ister bu yazıya yorum olarak bırakın. Biz de okuyup, öğrenelim. Sizin İbrahim'iniz nasıl biri, aşağıdakilerden hangisi???

İBRAHİM’İMİ TAKDİM EDİYORUM:
 
İbrahim: Hayallerinizin erkeği. Yalan mı? Hayalinizde bir adam oldu o yazdıkça. Benim de hayallerimdeki erkekti. Hayalimdeki yüze profil fotoğrafını yapıştırdım. Boyunu posunu kendim kafama göre yazdım. 

Teyzemdi dizine yattım, halamdı derdimi paylaştım, ablamdı kavga ettim, dayı kızımdı sataştım, babaannemdi hikayesini dinledim… E  o dedi; bazen halanız bazen teyzenizim … diye. Ben de onun dediğini yaptım işte.


 
Herşeyden biraz var İbrahim’de. Hoş her şeyden her insanda var ama ondaki tat bir başka.Bazen bir parmak BAL çalıyor,  bir de bakmışsınız biber oluyor dilinize, bazen de basıyor bam telinize.
  
Bazen mutfağınızda yemek yaparken aklınıza düşüyor sarımsak soyarken, İbrahim bir gün demişti kurcalama kokusu çıkar diye doğruymuş diyorsunuz. Azıcık gönlünüz akacak oluyor; tersoluğu geliyor aklınıza, çünkü  bana bakma, benim yarim var diyor bas bas.

Şehirlerarası bir otobüse biniyorsunuz, ayaklarınız şişiyor çıkarsam ya şu ayakkabıları offf derken aklınıza yurdum insanı oldum diye otobüs yolculuğunu anlatan İbraaam geliyor. Hay Allah sadece halam teyzem değil yol arkadaşımmış bu adam diyebiliyorsunuz.
Nerde ne zaman karşınıza çıkacağı belli olmuyor İbram'ın işte. Öyle ki sevgilinizi öperken gözlerinizi açınca bile aklınıza İbraaam gelebiliyor doğru demiş adam, gözü kapalı öpülmüyormuş diyebiliyorsunuz.

 
Bir arkadaşınız apartmandan çıkıp, hızla önünüzden yürürken arkadaki sizi “kediye basma”  diye uyarınca, noluyo nan İbrahim’in ruhu mu bu acaba burada durmuş, köşede. diyebiliyorsunuz.

Şahsen ben düşündüm çok defa hem de. Aslında ben düşünmedim de İbrahim'in söyledikleri bilerek-bilmeyerek kulağıma küpe olmuş. Farkettim ki hepimizin hayatında bir İbrahim var. Kâh komik, kâh kro, kâh romantik, kah eş, dost, sevgili. Kâh abi, abla, teyze hala. Öyleyse siz de yazın bakalım kendi İbrahim'inizi. Okuyalım.

Ben kim miyim, İbrahim’in okuyucularından biri. Yeterince sertleşemediği için, seviyorum en çok onu…

--------------------------------------------------------------------
* Hamiş: bold yazılar İbrahim'in yazılarından seçkiler olup, elimiz deyince linklenecektir.


Merhaba. Saygıdeğer okuyucularım.
Herkes gibi ben de 23 Nisan'da blogumu birilerine bırakmaya karar verdim. Ama pek öyle çoluk çocuğa bırakasım yok. Yeni yetmeler cin gibi maşallah. Verip de geri alamamak var güzelim blogu.  O yüzden blogumu bir postluk, ismini cismini vermek istemeyip, bana güzel bir yorum gönderen okuyucuma ve onun bir önerisine bırakıyorum.

Kendisi bir İbrahim'imi önermiş. Her ne kadar benim bloglarımdan alıntılar yapsa da herkes kendi İbrahim'ini anlatsın demiş. Eee doğru da demiş. Sizin de hayatınızda bir İbram yok mu. Kâh komik, kâh kro, kâh romantik, kah eş, dost, sevgili. Kâh abi, abla, teyze hala. Siz de yazın bakalım kendi İbrahim'inizi..

İster MİM sayıp sitenizde yazın, ister bu yazıya yorum olarak bırakın. Biz de okuyup, öğrenelim. Sizin İbrahim'iniz nasıl biri, aşağıdakilerden hangisi???

İBRAHİM’İMİ TAKDİM EDİYORUM:
 
İbrahim: Hayallerinizin erkeği. Yalan mı? Hayalinizde bir adam oldu o yazdıkça. Benim de hayallerimdeki erkekti. Hayalimdeki yüze profil fotoğrafını yapıştırdım. Boyunu posunu kendim kafama göre yazdım. 

Teyzemdi dizine yattım, halamdı derdimi paylaştım, ablamdı kavga ettim, dayı kızımdı sataştım, babaannemdi hikayesini dinledim… E  o dedi; bazen halanız bazen teyzenizim … diye. Ben de onun dediğini yaptım işte.


 
Herşeyden biraz var İbrahim’de. Hoş her şeyden her insanda var ama ondaki tat bir başka.Bazen bir parmak BAL çalıyor,  bir de bakmışsınız biber oluyor dilinize, bazen de basıyor bam telinize.
  
Bazen mutfağınızda yemek yaparken aklınıza düşüyor sarımsak soyarken, İbrahim bir gün demişti kurcalama kokusu çıkar diye doğruymuş diyorsunuz. Azıcık gönlünüz akacak oluyor; tersoluğu geliyor aklınıza, çünkü  bana bakma, benim yarim var diyor bas bas.

Şehirlerarası bir otobüse biniyorsunuz, ayaklarınız şişiyor çıkarsam ya şu ayakkabıları offf derken aklınıza yurdum insanı oldum diye otobüs yolculuğunu anlatan İbraaam geliyor. Hay Allah sadece halam teyzem değil yol arkadaşımmış bu adam diyebiliyorsunuz.
Nerde ne zaman karşınıza çıkacağı belli olmuyor İbram'ın işte. Öyle ki sevgilinizi öperken gözlerinizi açınca bile aklınıza İbraaam gelebiliyor doğru demiş adam, gözü kapalı öpülmüyormuş diyebiliyorsunuz.

 
Bir arkadaşınız apartmandan çıkıp, hızla önünüzden yürürken arkadaki sizi “kediye basma”  diye uyarınca, noluyo nan İbrahim’in ruhu mu bu acaba burada durmuş, köşede. diyebiliyorsunuz.

Şahsen ben düşündüm çok defa hem de. Aslında ben düşünmedim de İbrahim'in söyledikleri bilerek-bilmeyerek kulağıma küpe olmuş. Farkettim ki hepimizin hayatında bir İbrahim var. Kâh komik, kâh kro, kâh romantik, kah eş, dost, sevgili. Kâh abi, abla, teyze hala. Öyleyse siz de yazın bakalım kendi İbrahim'inizi. Okuyalım.

Ben kim miyim, İbrahim’in okuyucularından biri. Yeterince sertleşemediği için, seviyorum en çok onu…

--------------------------------------------------------------------
* Hamiş: bold yazılar İbrahim'in yazılarından seçkiler olup, elimiz deyince linklenecektir.

The İbrahim Ortach

Hiç yorum yok:
Bloggere ilk girişimde kendime blogla birlikte bir de yeni nüfus kağıdı çıkarttım.

Yoldan geçerken gördüğüm bir market arabasının üstünde yazıyordu Ortaç diye. Kapıdan işyerine giren kahveci çırağına da adını sordum İbrahim dedi. Böylece doğdu İbrahim Ortaç...

İlk başlarda benimle tanışanlar "kim lan bu - böyle blogger adı mı olur" demiş de olabilirler ama zamanla yazım tarzım beğenildi sanıyorum. Çünkü sanal bir kimliğimin yanında samimi duygu ve düşüncelerimi aktardım size. Tabi ki mizahi bir üslubla.

Mesela bunun bir anlamı var mı bilmiyorum ama bir süredir adım bloxoo'nun ilk 100'ünde geçiyor. Yani 100 ünlü bloxoo büyüğünden biri mi oldum şimdi ben:p

Estetik meraklısı kadınlar gibi zaman zaman profilime çeki düzen verdim. Genç kızlar, yaşın çok büyük dediler küçülttüm. Orta yaşlı ablalar: çocuksun daha sen İbram, sen git abin gelsin yerine dediler. Bu kez olgunlaşmak adına 35-40'lara çektim yaşımı.

Burcumu
sevsinler diye netteki kız arkadaşımın durumuna göre değiştirdim burcumu. Şimdi de yeni bir estetik operasyon yapma gereği duydum çünkü nette bir sürü İbrahim Ortaç olduğunu gördüm. Kimi beni Dr. sanıyor, kimi prof. kimi de basketbolcu. Oysa ben hiçbirisi değilim. Kendi halinde, gözü yaşlı, yüreği çocuk kalmış garibin biriyim. (tamam ajitasyon var, kabul ediyorum:)

Ola ki hala kim bu diyenleriniz ve küçümseyenleriniz de olabilir.
Oysa bakın; çocuk da yapmışım kariyer de. Prof bile olmuşum. Google amca öyle diyo:p

İbrahim ORTAÇ (1942- )
Basketbolcu. Türk basketbolunun seçkin sporcularındandır. Muhafızgücü’nde başarılı oyunlarıyla kendisini gösterdi. 42 kez Basketbol Milli Takımında oynadı.

Pazarcıklı hemserılerımız - pazarcık ilçesi .
14- İbrahim ORTAÇ- Çukurova Üniv. Öğretim Üyesi

Dr. İbrahim Ortaç,
Türkiye Tarım Teknolojileri Yönünden Dışa Bağımlıdır

Prof.Dr.İbrahim ORTAÇ.
Buluşlarımız. BULUŞ NEDİR. ? FEN ELEKTRONİK ...
www.nasrettinhoca-arge.o

İbrahim Ortaç.
Üniversitelerin sorunları - BİLİM VE BİLİM ADAMI YETİŞTİRME POLİTİKALARI

Fizyoterapist İbrahim ORTAÇ
Fizyoterapi ve ...... bilimdalı

-------------------------------------------------------
* Not: Yukardakilerden hiçbirisi ben dilim valla, billa.
Bugünden itibaren adımı THE (önemli şahsiyet olduğum bilinsin diye)
İbrahim Ortach (
Ch-
çekoslavaklaştırdıklarımızdan demek oluyor) olarak değiştiriyorum. Estetikse estetik. Benim kadın bloggerlardan neyim eksik. Fazlam bile var:p

Bloggere ilk girişimde kendime blogla birlikte bir de yeni nüfus kağıdı çıkarttım.

Yoldan geçerken gördüğüm bir market arabasının üstünde yazıyordu Ortaç diye. Kapıdan işyerine giren kahveci çırağına da adını sordum İbrahim dedi. Böylece doğdu İbrahim Ortaç...

İlk başlarda benimle tanışanlar "kim lan bu - böyle blogger adı mı olur" demiş de olabilirler ama zamanla yazım tarzım beğenildi sanıyorum. Çünkü sanal bir kimliğimin yanında samimi duygu ve düşüncelerimi aktardım size. Tabi ki mizahi bir üslubla.

Mesela bunun bir anlamı var mı bilmiyorum ama bir süredir adım bloxoo'nun ilk 100'ünde geçiyor. Yani 100 ünlü bloxoo büyüğünden biri mi oldum şimdi ben:p

Estetik meraklısı kadınlar gibi zaman zaman profilime çeki düzen verdim. Genç kızlar, yaşın çok büyük dediler küçülttüm. Orta yaşlı ablalar: çocuksun daha sen İbram, sen git abin gelsin yerine dediler. Bu kez olgunlaşmak adına 35-40'lara çektim yaşımı.

Burcumu
sevsinler diye netteki kız arkadaşımın durumuna göre değiştirdim burcumu. Şimdi de yeni bir estetik operasyon yapma gereği duydum çünkü nette bir sürü İbrahim Ortaç olduğunu gördüm. Kimi beni Dr. sanıyor, kimi prof. kimi de basketbolcu. Oysa ben hiçbirisi değilim. Kendi halinde, gözü yaşlı, yüreği çocuk kalmış garibin biriyim. (tamam ajitasyon var, kabul ediyorum:)

Ola ki hala kim bu diyenleriniz ve küçümseyenleriniz de olabilir.
Oysa bakın; çocuk da yapmışım kariyer de. Prof bile olmuşum. Google amca öyle diyo:p

İbrahim ORTAÇ (1942- )
Basketbolcu. Türk basketbolunun seçkin sporcularındandır. Muhafızgücü’nde başarılı oyunlarıyla kendisini gösterdi. 42 kez Basketbol Milli Takımında oynadı.

Pazarcıklı hemserılerımız - pazarcık ilçesi .
14- İbrahim ORTAÇ- Çukurova Üniv. Öğretim Üyesi

Dr. İbrahim Ortaç,
Türkiye Tarım Teknolojileri Yönünden Dışa Bağımlıdır

Prof.Dr.İbrahim ORTAÇ.
Buluşlarımız. BULUŞ NEDİR. ? FEN ELEKTRONİK ...
www.nasrettinhoca-arge.o

İbrahim Ortaç.
Üniversitelerin sorunları - BİLİM VE BİLİM ADAMI YETİŞTİRME POLİTİKALARI

Fizyoterapist İbrahim ORTAÇ
Fizyoterapi ve ...... bilimdalı

-------------------------------------------------------
* Not: Yukardakilerden hiçbirisi ben dilim valla, billa.
Bugünden itibaren adımı THE (önemli şahsiyet olduğum bilinsin diye)
İbrahim Ortach (
Ch-
çekoslavaklaştırdıklarımızdan demek oluyor) olarak değiştiriyorum. Estetikse estetik. Benim kadın bloggerlardan neyim eksik. Fazlam bile var:p

Islak imza ve ıslak don

Hiç yorum yok:


Malumunuz demokratik açılımla, irticaya önlem planı haberleri at başı gidiyor. Ha bir de domuz gribi var gündemimizde. Ben de bu konuda yazmasam olmaz demiyorum, yazmıyorum hatta. Ancak bir başka gelişmeden sizleri haberdar etmek istedim.

Hani nette başına gelenler bilir. Hayran kitleniz arttıkça size gıcık olanların sayısında da artış olur. Herkes kümeste “elde var 1” saydığı tavuğunu kıskanır veya sizi “elde 1” görmeye ve hareketlerinizi denetim altına almaya, sahiplenmeye başlar.

Ayrıca maziden gelen birileri, sizi irdeler kurcalar, hesap sorar, aba altından yaba gösterir. İşte son 1 aydır paparazzi bültenlerine düştü mü bilmem de "ibramın kimliğini açıklıyoruz" İbram o değil de budur. "En hakiki İbram bizim İbram" kabilinden ufak tefek mailler alan yorumcularım olmuş. Ben de bu vesile ile bir açıklama yapayım istedim.



Efendim bendeniz hiç bir zaman kimliğimi saklama gayretinde olmadım. Ancak "The İbrahim Ortach" kimliğinin sanal, fake bir kimlik olduğunu her fırsatta söyledim, yazdım. Hatta merak edip soran her Allah'ın kuluna da kimliğimi açıklamakta sakınca görmedim. Bu yüzden “ha… hımmm…” diyerek, karasularımdan pupa yelken başka ufuklara giden birçok hayranım da oldu. Gitmelerinde de bir beis görmedim. Beklentileri farklı olanların, "Ne umdum ne buldum" demeleri de en doğal hakları efendim. Ne yapsınlar ağzında dişi kesmeyen, kafeste kuşu ötmeyen şu garip ihtiyarı…

Sözün özü ekli resimde de görülebileceği üzere "İbrahim Ortach"ı takdim eden mailler almışsanız "ıslak imzalıdır" efendim. Yani kuvvetle muhtemel bir kuyruk acısı kaynaklıdır ve referanslanan diğer blog da bana aittir. Ama sizin merakınız varsa olayın aslını bana sorabilirsiniz. Ben size söylerim zaten. Bugüne kadar soran herkese söylediğim gibi.

"İbrahim Ortach" profil güncellemesinde de görüleceği üzere hepinizin abisi, amcası, dayısı , halası teyzesi olabilir. Hatta sevdiğiniz bir insan da olabilir ama sevgiliniz olamaz çünkü her ne kadar arada acıkan geyiklerinize yem atmış olsa bile İbrahim’in gönlü giriş ve çıkışlara kapalıdır efendim. Boşuna girmeye uğraşmayın, girip de çıkamamak da var işin içinde.

Arada sırada dünür gönderip, "Ulan İbram seni evlendirelim, dünyada mürüvvetini görmeden gözümüz arkada gitmeyelim. Öteki hatunlar da bize kalsın" diyenler oluyor. Bir çift sözüm de onlara: "Bütün gönül koyduğunuz hatunlar sizin olabilir. Gözü olanın gözü çıksın."

Zaten İbram abinizin çoluk, çocuk çombalaktan oluşan yeterli sayıda sevgilisi vardır. Yenisine de gerek yoktur. Ayrıca mer'i kanunlar buna müsait de değildir efendim. Akımız, partimiz bu işi de demokratik bir açılımla hallederse, haber verin ben de izin alıp, tekliflere açılayım...

Son söz olarak, kimse yazılarımızı, şiirlerimizi felam okuyup, yanıp tutuşmasın. Neticede yüreğimizdekileri paylaşıma açtık burda kendimizi değil. Ayh, Oghhh!" İpram bana şiir yazmış, âşık olmuş, içi geçmiş felam sanmasın efendim. Bildiğiniz gibi arada serseriliğim tutuyorsa da kimsenin tavuğuna kışş, buzzerine push demiyorum.

Anlaşıldığı üzere malum belgede ıslak imzanın sahibi "A.Dursun Çiçök olmasına karşın (sözümüz meclisten dışarı) bazılarının donunda gördüğü her ıslaklığın müsebbibi “The İbrahim Ortach” değildir efendim…

Saygılarımla


Malumunuz demokratik açılımla, irticaya önlem planı haberleri at başı gidiyor. Ha bir de domuz gribi var gündemimizde. Ben de bu konuda yazmasam olmaz demiyorum, yazmıyorum hatta. Ancak bir başka gelişmeden sizleri haberdar etmek istedim.

Hani nette başına gelenler bilir. Hayran kitleniz arttıkça size gıcık olanların sayısında da artış olur. Herkes kümeste “elde var 1” saydığı tavuğunu kıskanır veya sizi “elde 1” görmeye ve hareketlerinizi denetim altına almaya, sahiplenmeye başlar.

Ayrıca maziden gelen birileri, sizi irdeler kurcalar, hesap sorar, aba altından yaba gösterir. İşte son 1 aydır paparazzi bültenlerine düştü mü bilmem de "ibramın kimliğini açıklıyoruz" İbram o değil de budur. "En hakiki İbram bizim İbram" kabilinden ufak tefek mailler alan yorumcularım olmuş. Ben de bu vesile ile bir açıklama yapayım istedim.



Efendim bendeniz hiç bir zaman kimliğimi saklama gayretinde olmadım. Ancak "The İbrahim Ortach" kimliğinin sanal, fake bir kimlik olduğunu her fırsatta söyledim, yazdım. Hatta merak edip soran her Allah'ın kuluna da kimliğimi açıklamakta sakınca görmedim. Bu yüzden “ha… hımmm…” diyerek, karasularımdan pupa yelken başka ufuklara giden birçok hayranım da oldu. Gitmelerinde de bir beis görmedim. Beklentileri farklı olanların, "Ne umdum ne buldum" demeleri de en doğal hakları efendim. Ne yapsınlar ağzında dişi kesmeyen, kafeste kuşu ötmeyen şu garip ihtiyarı…

Sözün özü ekli resimde de görülebileceği üzere "İbrahim Ortach"ı takdim eden mailler almışsanız "ıslak imzalıdır" efendim. Yani kuvvetle muhtemel bir kuyruk acısı kaynaklıdır ve referanslanan diğer blog da bana aittir. Ama sizin merakınız varsa olayın aslını bana sorabilirsiniz. Ben size söylerim zaten. Bugüne kadar soran herkese söylediğim gibi.

"İbrahim Ortach" profil güncellemesinde de görüleceği üzere hepinizin abisi, amcası, dayısı , halası teyzesi olabilir. Hatta sevdiğiniz bir insan da olabilir ama sevgiliniz olamaz çünkü her ne kadar arada acıkan geyiklerinize yem atmış olsa bile İbrahim’in gönlü giriş ve çıkışlara kapalıdır efendim. Boşuna girmeye uğraşmayın, girip de çıkamamak da var işin içinde.

Arada sırada dünür gönderip, "Ulan İbram seni evlendirelim, dünyada mürüvvetini görmeden gözümüz arkada gitmeyelim. Öteki hatunlar da bize kalsın" diyenler oluyor. Bir çift sözüm de onlara: "Bütün gönül koyduğunuz hatunlar sizin olabilir. Gözü olanın gözü çıksın."

Zaten İbram abinizin çoluk, çocuk çombalaktan oluşan yeterli sayıda sevgilisi vardır. Yenisine de gerek yoktur. Ayrıca mer'i kanunlar buna müsait de değildir efendim. Akımız, partimiz bu işi de demokratik bir açılımla hallederse, haber verin ben de izin alıp, tekliflere açılayım...

Son söz olarak, kimse yazılarımızı, şiirlerimizi felam okuyup, yanıp tutuşmasın. Neticede yüreğimizdekileri paylaşıma açtık burda kendimizi değil. Ayh, Oghhh!" İpram bana şiir yazmış, âşık olmuş, içi geçmiş felam sanmasın efendim. Bildiğiniz gibi arada serseriliğim tutuyorsa da kimsenin tavuğuna kışş, buzzerine push demiyorum.

Anlaşıldığı üzere malum belgede ıslak imzanın sahibi "A.Dursun Çiçök olmasına karşın (sözümüz meclisten dışarı) bazılarının donunda gördüğü her ıslaklığın müsebbibi “The İbrahim Ortach” değildir efendim…

Saygılarımla

Tüm Melahatler ve Kâzımlar için

Hiç yorum yok:

Ş
imdi ne haklarını yiyeyim Meraklı Melehatler Kâzımlara göre daha efendi. Onlar güzelce gelip ya msn adresini veriyor, ya msn adresini soruyor ya da mail atıyor. Fırsatını bulursa da soruyor.

Kaç yaşındasın?
Can alıcı soru bu tabi ki. Çünkü her taze gönlünce biriyle sohbet etmek istiyor. Cevap skalam 35-40 arası değişiyor ama bir çok Melahat bu yüzden sohbeti hemen yarıda kesiyor. Napim yalan da bi yere kadar.

Gerçek adın İbrahim mi?
Hepimiz biraz İbrahim'iz. Biraz Ahmet biraz Mehmet biraz Mahmut. Sen adımın ne olmasını istersen ben o'yum. Burak deyince nasıl ve neden inanıyosun mesela?

Nerde yaşıyorsun?
Yaşanılabilir her yerde yaşamaya çalışıyorum. Mars'tan ümidim pek yok ama sizden olabilir mi? Ne demiş üstad: İstanbul'da, urumelinde / bir garip Orhan Veli'yim. / Veli'nin oğlu / tarifsiz kederler içindeyim.

Sigara içer misin?
İçmem de. Dumansız hava sahasını bu kadar abartmasak. daha yeni selam verdin be güzelim. Sanki iki dakika sonra öpüşücez.

Profilindeki avatar resmi senin mi?
Pucca bile sordu ya bunu . Ölsem de gam yemem, yok ben değilim :)

İşte böyle ıvır zıvır, falan fıstık, gerçekte bir insanı tanımaktan çok, neden kedi'yi öldüren bir merak anlayışı içersindesiniz sevgili Melahatlerim. Ben de şahsen bunu merak ettim...

Bakmayın işin geyiğine konuşuyoruz da hakikatten nedir bu tuhaf merakınızın sebebi? Bir insanın yazdıklarını merak edersiniz. Nasıl yazdığını, yazarken ne hissettiğini, nelerden hoşlandığını belki. Evet kendisini de merak edersiniz onu da anlarım da.
Yaşın kaç 35? deyince haaa hımmmm deyip çekip gitmek ne oluyor. Yani 25 olsa akşam yemeğe mi çıkıcaz? 50 olsa elimi öpüp bayram harçlığı mı isticen? 20 olsa Potansiyel damat adayı mı olucam cici annenize? Yapmayın bunu. Çok reca edicim...

Kâzımlar ise daha bir garipler, büyük çoğunluğu Google'dan geliyorlar. Ve merak ettikleri kâzımlıklarını tescilliyor..
Buyrun Neler arayıp da beni bulmuşlar:
the ibrahim ortach (aferim bak)
kediye basma ( bu da olur)
lezbiyen msn (ipnesi de mi var?)
msn maceraları (anlatim bi ara)
prof. dr. ibrahim ortaç yazıları ( buyrun ben dilim)
pipi kzlarn eyi (derdini söyleyemen biri)
oje orucu bozarmi ( bunu kim sardı başıma:)
tam olarak eyüp sultan nerede (eyüp'te)
manitayı kolayca avlayan sözler (bunu bi ara yazim)
nefis köpek (lan napıcan köpeği)
kızlarda orgazm olmak kızlığı bozarmı ( haydar dümen sanmış)
dedikodu sahifesini açalım (açtık da zor iş)
sexn hikayeleri (bana bir masal anlat demiş)
birgaripwoman blog (abowww... ilişkimiz meydana çıktı bizi arıyolar bak:p)
lezbiyen macaraları (tam yerine geldin)
namaz sureleri ( aman yarabbi, böyle güzel insanlar da var)
pucca siminya ( ikisi bir arada olsa olsa ibrama çaya gitmişlerdir demişler herhalde:p)
sevişerek oruç açmak günah mıdır (buna cevap verdik, hala açabilirsiniz)
yılan kuyruk yaşamak ( bir yılanı çok sevdim diyo)
kuyruk acısı şiiri ( var öyle bir şiir)
MASTURBASYON ORUCU BOZARMI ( kocaman yazdığına göre, bu azmış)
kuyrukacısı ( evet, adres burası)
mastürbasyon orucu bozarmı kesin (niyet etmiş de yine de bi ibrama sorim demiş) kocaman pipili skli a delikanlim (bunu arayanın bir zoru var da ne)
lezbıyen macerası hıkaye oku ( yok böyle bi hikâyemiz şimdilik)
hamama gitmek orucu bozarmı (naptığına bağlı hamamda)
burun karistirma abdesti bozarmi (hadi bakalım yılın sorusu)
oje oru bozar m (bozmuyooo 40 kere mi sölicez)
pucca ( her yol ona çıkıyo zaten nette, bizi yakıştırıyolar mı birbirimize ne:p)
sevişerek oruç açmak (allah kabul etsin)
oje oruc ( hay ojeni)
özür dilerim sevgilim yazıları ( yazı arıcana nette git bi çiçek al)
su dünyada ölüm var diye ( var evet)
eyüp sultanda teravih (kılalım bi ara)
kızın pipisi var ( Missipipinin başının altından çıkıyo bunlar)
oruc acarken ne denir (besmeleden sonra mı?)
ibrahim ortach blog ( eh bi beni arıyan çıktı sonunda)
lezbiyen blogspot ( tamam yapılcaksa onu da yapalım bi ara)
sesiyle orgazm yaptıran kız ( ne kızlar var di mi?)
oruç 2009 kacta acilacak ( 20.00 de bütün yıl öyle gidiyo)
fikri takip ne demektir (bi işin peşini bırakmamak)
gay hamam in bodrum ( cemil abim bu yaz nerde desen daha kolay bulurdun)
semsiyye.com ( bu konuda yazdım evet)
erkek lezbiyenleri ( var di mi öyleleri... ben de olcam bi ara)
oruç niyet ettiğim hatırlamıyorum (ramazanda 1 kere hatırlasan yeter)
lezbiyen ( kesin bir talep patlaması var bu konuya eğilmeli)
çocukken masturbasyon orucu (çocukken bişi olmaz da o işi yapabilene mükellef diyorlar)
hamamcı olmak oruç bozarmı (kendi çabanla değilse bozmaz)
seviştik (hakkaten. ben de çok yoruldum, bi cigara yakalım)

Ş
imdi ne haklarını yiyeyim Meraklı Melehatler Kâzımlara göre daha efendi. Onlar güzelce gelip ya msn adresini veriyor, ya msn adresini soruyor ya da mail atıyor. Fırsatını bulursa da soruyor.

Kaç yaşındasın?
Can alıcı soru bu tabi ki. Çünkü her taze gönlünce biriyle sohbet etmek istiyor. Cevap skalam 35-40 arası değişiyor ama bir çok Melahat bu yüzden sohbeti hemen yarıda kesiyor. Napim yalan da bi yere kadar.

Gerçek adın İbrahim mi?
Hepimiz biraz İbrahim'iz. Biraz Ahmet biraz Mehmet biraz Mahmut. Sen adımın ne olmasını istersen ben o'yum. Burak deyince nasıl ve neden inanıyosun mesela?

Nerde yaşıyorsun?
Yaşanılabilir her yerde yaşamaya çalışıyorum. Mars'tan ümidim pek yok ama sizden olabilir mi? Ne demiş üstad: İstanbul'da, urumelinde / bir garip Orhan Veli'yim. / Veli'nin oğlu / tarifsiz kederler içindeyim.

Sigara içer misin?
İçmem de. Dumansız hava sahasını bu kadar abartmasak. daha yeni selam verdin be güzelim. Sanki iki dakika sonra öpüşücez.

Profilindeki avatar resmi senin mi?
Pucca bile sordu ya bunu . Ölsem de gam yemem, yok ben değilim :)

İşte böyle ıvır zıvır, falan fıstık, gerçekte bir insanı tanımaktan çok, neden kedi'yi öldüren bir merak anlayışı içersindesiniz sevgili Melahatlerim. Ben de şahsen bunu merak ettim...

Bakmayın işin geyiğine konuşuyoruz da hakikatten nedir bu tuhaf merakınızın sebebi? Bir insanın yazdıklarını merak edersiniz. Nasıl yazdığını, yazarken ne hissettiğini, nelerden hoşlandığını belki. Evet kendisini de merak edersiniz onu da anlarım da.
Yaşın kaç 35? deyince haaa hımmmm deyip çekip gitmek ne oluyor. Yani 25 olsa akşam yemeğe mi çıkıcaz? 50 olsa elimi öpüp bayram harçlığı mı isticen? 20 olsa Potansiyel damat adayı mı olucam cici annenize? Yapmayın bunu. Çok reca edicim...

Kâzımlar ise daha bir garipler, büyük çoğunluğu Google'dan geliyorlar. Ve merak ettikleri kâzımlıklarını tescilliyor..
Buyrun Neler arayıp da beni bulmuşlar:
the ibrahim ortach (aferim bak)
kediye basma ( bu da olur)
lezbiyen msn (ipnesi de mi var?)
msn maceraları (anlatim bi ara)
prof. dr. ibrahim ortaç yazıları ( buyrun ben dilim)
pipi kzlarn eyi (derdini söyleyemen biri)
oje orucu bozarmi ( bunu kim sardı başıma:)
tam olarak eyüp sultan nerede (eyüp'te)
manitayı kolayca avlayan sözler (bunu bi ara yazim)
nefis köpek (lan napıcan köpeği)
kızlarda orgazm olmak kızlığı bozarmı ( haydar dümen sanmış)
dedikodu sahifesini açalım (açtık da zor iş)
sexn hikayeleri (bana bir masal anlat demiş)
birgaripwoman blog (abowww... ilişkimiz meydana çıktı bizi arıyolar bak:p)
lezbiyen macaraları (tam yerine geldin)
namaz sureleri ( aman yarabbi, böyle güzel insanlar da var)
pucca siminya ( ikisi bir arada olsa olsa ibrama çaya gitmişlerdir demişler herhalde:p)
sevişerek oruç açmak günah mıdır (buna cevap verdik, hala açabilirsiniz)
yılan kuyruk yaşamak ( bir yılanı çok sevdim diyo)
kuyruk acısı şiiri ( var öyle bir şiir)
MASTURBASYON ORUCU BOZARMI ( kocaman yazdığına göre, bu azmış)
kuyrukacısı ( evet, adres burası)
mastürbasyon orucu bozarmı kesin (niyet etmiş de yine de bi ibrama sorim demiş) kocaman pipili skli a delikanlim (bunu arayanın bir zoru var da ne)
lezbıyen macerası hıkaye oku ( yok böyle bi hikâyemiz şimdilik)
hamama gitmek orucu bozarmı (naptığına bağlı hamamda)
burun karistirma abdesti bozarmi (hadi bakalım yılın sorusu)
oje oru bozar m (bozmuyooo 40 kere mi sölicez)
pucca ( her yol ona çıkıyo zaten nette, bizi yakıştırıyolar mı birbirimize ne:p)
sevişerek oruç açmak (allah kabul etsin)
oje oruc ( hay ojeni)
özür dilerim sevgilim yazıları ( yazı arıcana nette git bi çiçek al)
su dünyada ölüm var diye ( var evet)
eyüp sultanda teravih (kılalım bi ara)
kızın pipisi var ( Missipipinin başının altından çıkıyo bunlar)
oruc acarken ne denir (besmeleden sonra mı?)
ibrahim ortach blog ( eh bi beni arıyan çıktı sonunda)
lezbiyen blogspot ( tamam yapılcaksa onu da yapalım bi ara)
sesiyle orgazm yaptıran kız ( ne kızlar var di mi?)
oruç 2009 kacta acilacak ( 20.00 de bütün yıl öyle gidiyo)
fikri takip ne demektir (bi işin peşini bırakmamak)
gay hamam in bodrum ( cemil abim bu yaz nerde desen daha kolay bulurdun)
semsiyye.com ( bu konuda yazdım evet)
erkek lezbiyenleri ( var di mi öyleleri... ben de olcam bi ara)
oruç niyet ettiğim hatırlamıyorum (ramazanda 1 kere hatırlasan yeter)
lezbiyen ( kesin bir talep patlaması var bu konuya eğilmeli)
çocukken masturbasyon orucu (çocukken bişi olmaz da o işi yapabilene mükellef diyorlar)
hamamcı olmak oruç bozarmı (kendi çabanla değilse bozmaz)
seviştik (hakkaten. ben de çok yoruldum, bi cigara yakalım)

ben de itiraf ediyorum: adım İbrahim değil

6 yorum:

kusura bakma okuyucu, nette yalan dolan mübah..

hatta farz-ı ayn diyenler de var. orası artık mezhebine kalmış. madem itiraf modası başladı. her kes aleni her haltı önce yapıp, sonra yazıp, çiziyor. sıra bende, benim ötekilerden neyim eksik. işte itiraf ediyorum: ben de size yalan söyledim.
bakmayın öyle afilli afilli ibrahim diye imzaladığıma bloglarımı. artık acı gerçeği duyma zamanınız geldi. biliyorum hayal kırıklığı yaşıyacaksınız bir süre, bazılarınızın bana dair fantezileri tuz buz olacak ama acı gerçeği sadece ve sadece benden öğrenmelisiniz. Uğur Dündardan değil.

işin aslı şu ki ; benim adım ibrahim değil. babama göre iPram nüfus kağıdıma göre ise iPrahim...

hadi adımı ipram verene bişi demiyom da, netice de köy kökenliyiz, aslını inkar eden haramzade ama yazan memura ne demeli... ulan hayvan ipram iprahim diye mi düzeltilir?
p yi b yapmak için mahkemeye vermem lazımmış. babam adımı yanlış koymuş diyerek. aslında babam nasıl konuşuyorsa öyle söylemiş işte adamın günahı ne . zaten nüfus kağıdımda necati yazsa o yine iPram diye severdi. çünkü dedemin adıdır diye koymuş bi kere.

e ne diyeyim okuyucu ben size şimdi...
sayfada zaten anket var. eğer ekseriyet nüfus kağıdı değiştirmek yönünde karar verirse belki adımı da iboş diye değiştiriveririm.. aslında ibrahim bi hayli karizmatikti yaw. gerçi buğra - tuğçe - ozan cinsi bişi dil ama olsun.

~tuğçe kızım sen nerden karıştın ya, çık aradan... adana mısın nesin?

gördün ya okuyucu.. itiraf kervanına ben de katıldım. gizli, kapaklı bütün sırlarımı açıyorum birer birer... beni daha çok okuyun.. en çok ben itiraf etcem... gelecek hafta soyadımın Ortaç değil Ortaya aç olduğunu iddia edebilirim... yeterki itiraf olsun ve iltifat bulsun.

marifet buysa. kral benim.
öptüm sizi. (ipram)

kusura bakma okuyucu, nette yalan dolan mübah..

hatta farz-ı ayn diyenler de var. orası artık mezhebine kalmış. madem itiraf modası başladı. her kes aleni her haltı önce yapıp, sonra yazıp, çiziyor. sıra bende, benim ötekilerden neyim eksik. işte itiraf ediyorum: ben de size yalan söyledim.
bakmayın öyle afilli afilli ibrahim diye imzaladığıma bloglarımı. artık acı gerçeği duyma zamanınız geldi. biliyorum hayal kırıklığı yaşıyacaksınız bir süre, bazılarınızın bana dair fantezileri tuz buz olacak ama acı gerçeği sadece ve sadece benden öğrenmelisiniz. Uğur Dündardan değil.

işin aslı şu ki ; benim adım ibrahim değil. babama göre iPram nüfus kağıdıma göre ise iPrahim...

hadi adımı ipram verene bişi demiyom da, netice de köy kökenliyiz, aslını inkar eden haramzade ama yazan memura ne demeli... ulan hayvan ipram iprahim diye mi düzeltilir?
p yi b yapmak için mahkemeye vermem lazımmış. babam adımı yanlış koymuş diyerek. aslında babam nasıl konuşuyorsa öyle söylemiş işte adamın günahı ne . zaten nüfus kağıdımda necati yazsa o yine iPram diye severdi. çünkü dedemin adıdır diye koymuş bi kere.

e ne diyeyim okuyucu ben size şimdi...
sayfada zaten anket var. eğer ekseriyet nüfus kağıdı değiştirmek yönünde karar verirse belki adımı da iboş diye değiştiriveririm.. aslında ibrahim bi hayli karizmatikti yaw. gerçi buğra - tuğçe - ozan cinsi bişi dil ama olsun.

~tuğçe kızım sen nerden karıştın ya, çık aradan... adana mısın nesin?

gördün ya okuyucu.. itiraf kervanına ben de katıldım. gizli, kapaklı bütün sırlarımı açıyorum birer birer... beni daha çok okuyun.. en çok ben itiraf etcem... gelecek hafta soyadımın Ortaç değil Ortaya aç olduğunu iddia edebilirim... yeterki itiraf olsun ve iltifat bulsun.

marifet buysa. kral benim.
öptüm sizi. (ipram)

Biz artık birlikte daha mutluyuz

Hiç yorum yok:


Aşağıda ismi ve açık adresi bulunan bizler, bilerek ve isteyerek birlikte olmaya ve bunu blog kamuoyuna duyurmaya karar verdik. Umarım bu güzel birliktelikte bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da bizim yanımızda, yakınımızda olursunuz.

Artık zamanı geldi. Söylemek lazım. Bir yere kadar başa çıkmak mümkün ama bir yerden sonra söylemek lazım. İnsan için hem yıpratıcı hem de yorucu oluyor. Zihninizin karmaşıklığı bir yandan , stress gerilim bir yandan. Hem madem bu benim kalemimden çıkmadır. Neden sizlerden saklayayım. Zaten kısmen biliyorsunuz bir sürü blogum olduğunu o zaman bunların bir kısmını bir araya toplamaya karar verdim.

En azından çoğunu iki ana grupta birleştirebilirim. Böylece ordan oraya koşturmaya bir son vermek ve cami önüne bırakılmış çocuklar gibi bloglarımı yetim, öksüz bırakmamaya karar verdim. Sizlerde diğer yazılarımı okumaktan mahrum kalmamış olursunuz. Ayrıca "ulan bu adam kaç kişilikli, bloguna yorum yazdığım bu adam da "The İbrahim Ortach" olabilir mi? sanrılarından kurtulmuş olursunuz.

Özetle Artık İbrahim Ortach Külliyatını (şiirler hariç) sadece "kediyebasma.blogspot.com" adresinde okuyabileceksiniz. Ancak eski alışkanlıklarını ve eski bloglarımı özleyenler için konuları kategorilere ayırıp sizlere sunmaya çalışacağım. Şimdilik bu kadar.

Saygılarımla efendim...

http://kediyebasma.blogspot.com/  bünyesinde birleştirilen bazı İbrahim Ortaç blogları

Benim güzel çakma twitterim    http://cakmatwitter.blogspot.com
Foto Fal                                  http://fotofalarzuhal.blogspot.com/
Blog dedikoduları                   http://gossipibram.blogspot.com/
Ramazan Pidesi                      http://ramazanpidesi.blogspot.com/
Laf söyledi bal kabağı              http://bunubensoyledim.blogspot.com/
Mahalle Baskısı                       http://pantalonaskisi.blogspot.com/



Aşağıda ismi ve açık adresi bulunan bizler, bilerek ve isteyerek birlikte olmaya ve bunu blog kamuoyuna duyurmaya karar verdik. Umarım bu güzel birliktelikte bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da bizim yanımızda, yakınımızda olursunuz.

Artık zamanı geldi. Söylemek lazım. Bir yere kadar başa çıkmak mümkün ama bir yerden sonra söylemek lazım. İnsan için hem yıpratıcı hem de yorucu oluyor. Zihninizin karmaşıklığı bir yandan , stress gerilim bir yandan. Hem madem bu benim kalemimden çıkmadır. Neden sizlerden saklayayım. Zaten kısmen biliyorsunuz bir sürü blogum olduğunu o zaman bunların bir kısmını bir araya toplamaya karar verdim.

En azından çoğunu iki ana grupta birleştirebilirim. Böylece ordan oraya koşturmaya bir son vermek ve cami önüne bırakılmış çocuklar gibi bloglarımı yetim, öksüz bırakmamaya karar verdim. Sizlerde diğer yazılarımı okumaktan mahrum kalmamış olursunuz. Ayrıca "ulan bu adam kaç kişilikli, bloguna yorum yazdığım bu adam da "The İbrahim Ortach" olabilir mi? sanrılarından kurtulmuş olursunuz.

Özetle Artık İbrahim Ortach Külliyatını (şiirler hariç) sadece "kediyebasma.blogspot.com" adresinde okuyabileceksiniz. Ancak eski alışkanlıklarını ve eski bloglarımı özleyenler için konuları kategorilere ayırıp sizlere sunmaya çalışacağım. Şimdilik bu kadar.

Saygılarımla efendim...

http://kediyebasma.blogspot.com/  bünyesinde birleştirilen bazı İbrahim Ortaç blogları

Benim güzel çakma twitterim    http://cakmatwitter.blogspot.com
Foto Fal                                  http://fotofalarzuhal.blogspot.com/
Blog dedikoduları                   http://gossipibram.blogspot.com/
Ramazan Pidesi                      http://ramazanpidesi.blogspot.com/
Laf söyledi bal kabağı              http://bunubensoyledim.blogspot.com/
Mahalle Baskısı                       http://pantalonaskisi.blogspot.com/

İbrahim abiniz böyle değildi eskiden

Hiç yorum yok:

Askerdeydim...
bölükteki askerlerin neredeyse yarısı kürt / yarısı laz. yani demokrafik bir denge vardı. birkaç kişi de bizler marmaralı ve egeli. bölükteki batılı askerler diğerlerine nazaran biraz daha okumuş ve kültürlü olduğu için olabildiğince çavuş vb. rütbeler bize dağıtılmıştı.
Bölük komutanı ise haddi aşan bir şiddet uyguluyor, herşeyi baskıyla çözmeye çalışıyordu. Gece koca bölük çavuşa kalıyor, yamuk olursa döverim lan diyordu ve en ufak bahane bulduğunda dövüyordu da. üstelik bahane bulması da bir hayli kolay oluyordu...

ne varki bölükte kibarlık, efendilik sökmüyordu. idareciliği becerememiştik, sözümüz dinlenmiyordu ve üstüste sopa yemeye başlamıştık. bir müddet sonra eski askerler izmirli arkadaşı fazla kibar diye elle tacize (şaka) başladılar bile . bir gece de hamama kapattılar günahı boynuna herkesin...

baktım işin rengi değişiyor. önce antakyalı bir arkadaştan hızlandırılmış kürtçe küfürler öğrendim. (antakyalılar kürtçe fransızca arapça ve türkçe bilebiliyomuş demografik yapısı gereği) sonra kibarca ikaz etmeye başladım insanları. baktım ki o da olmuyor. bu kibarlığım sürdükçe aynı muameleyi göreceğim aşikar: ben de açtım mahalle ağzı genel küfür ansiklopedimi (hiç gerekmez sanıyordum ama vardı böyle değerli bir hazinem) başladım en sivri, elebaşı olanlarına dümdüz gitmeye. önce lazlarla takıştık sonra kürtlerle. ama hep işi eşekliğe, terbiyesizliğe vurmuş olanları, görevden kaçan ve pislik yapanları ile takıştım. yoksa her iki grubunda garibanları pek sevdi beni... çünkü olabildiğince adil ve dürüst davranmaya çalışıyordum herkese karşı.

eşeklik etmekte direnenlere bir sabah içtimada herkesin önünde bir güzel eşek sopası çektirdim. (adım ispiyoncu ve kıl olarak kaldı ama gocunmadım), üsteleyip dayılananlara bir kez daha. sonra herşey sütliman oldu...

bir gün biri sordu: aslanı kediye boğdururlar bu alemde (askerde pek meşhurdur bu deyim) "sen sivilde kuzu gibi, etliye sütlüye karışmaz bir adamsındır eminim" dedi. evet dedim. "öyleyim ama sivil hayatta hiçbir allahın kulu senin gibi itin teki yüzünden benim kafamı becermiyor, bana hesap sormuyor" diye ekledim...

işte o gün kuzu gibi, kibar beyfendi İbrahim gitti, eli sopalı olmasa da dili sivri bir adam çıktı geldi. Ama ben de PP'yu kurtardım bir şekilde:p Bugün burada okuduğunuz da dilini gerektiğinde bir penis kadar usta ve kibarca kullanabilen, evrimini biraz hayvani yönde tamamlamış olan İbrahim'dir..

Yine de siz bakmayın öyle süper serseri gibi göründüğüme; ne fırlamanın tekiyimdir, ne de bu alemin kralı, ne de hayatta görüp geçirmediği kalmamış biriyim. Daha iyisini veya daha kötüsünü yapamam. Adım hıdır, elimden gelen de budur. İstesem de mevcuttan fazlasını beceremem. elime yüzüme bulaştırırım. Bir çuval fıstığı berbat ederim.
Uzun lafın kısası ve sözün özü: kendi halinde sessiz sakin bir adamımdır. gerekmedikçe etliye sütlüye karışmam. sıradan olan ve sıradan olmaktan mutluluk duyan bir insanımdır...

İşte size benden bir parça ben daha:
-Neee! burası itiraf.com değil mi? Lan ben bu yazıyı bloguma mı yazdım?
Tüh! be gitti güzelim karizma... Şşşt okumayın, okumayın ya. küserim bak:((

Askerdeydim...
bölükteki askerlerin neredeyse yarısı kürt / yarısı laz. yani demokrafik bir denge vardı. birkaç kişi de bizler marmaralı ve egeli. bölükteki batılı askerler diğerlerine nazaran biraz daha okumuş ve kültürlü olduğu için olabildiğince çavuş vb. rütbeler bize dağıtılmıştı.
Bölük komutanı ise haddi aşan bir şiddet uyguluyor, herşeyi baskıyla çözmeye çalışıyordu. Gece koca bölük çavuşa kalıyor, yamuk olursa döverim lan diyordu ve en ufak bahane bulduğunda dövüyordu da. üstelik bahane bulması da bir hayli kolay oluyordu...

ne varki bölükte kibarlık, efendilik sökmüyordu. idareciliği becerememiştik, sözümüz dinlenmiyordu ve üstüste sopa yemeye başlamıştık. bir müddet sonra eski askerler izmirli arkadaşı fazla kibar diye elle tacize (şaka) başladılar bile . bir gece de hamama kapattılar günahı boynuna herkesin...

baktım işin rengi değişiyor. önce antakyalı bir arkadaştan hızlandırılmış kürtçe küfürler öğrendim. (antakyalılar kürtçe fransızca arapça ve türkçe bilebiliyomuş demografik yapısı gereği) sonra kibarca ikaz etmeye başladım insanları. baktım ki o da olmuyor. bu kibarlığım sürdükçe aynı muameleyi göreceğim aşikar: ben de açtım mahalle ağzı genel küfür ansiklopedimi (hiç gerekmez sanıyordum ama vardı böyle değerli bir hazinem) başladım en sivri, elebaşı olanlarına dümdüz gitmeye. önce lazlarla takıştık sonra kürtlerle. ama hep işi eşekliğe, terbiyesizliğe vurmuş olanları, görevden kaçan ve pislik yapanları ile takıştım. yoksa her iki grubunda garibanları pek sevdi beni... çünkü olabildiğince adil ve dürüst davranmaya çalışıyordum herkese karşı.

eşeklik etmekte direnenlere bir sabah içtimada herkesin önünde bir güzel eşek sopası çektirdim. (adım ispiyoncu ve kıl olarak kaldı ama gocunmadım), üsteleyip dayılananlara bir kez daha. sonra herşey sütliman oldu...

bir gün biri sordu: aslanı kediye boğdururlar bu alemde (askerde pek meşhurdur bu deyim) "sen sivilde kuzu gibi, etliye sütlüye karışmaz bir adamsındır eminim" dedi. evet dedim. "öyleyim ama sivil hayatta hiçbir allahın kulu senin gibi itin teki yüzünden benim kafamı becermiyor, bana hesap sormuyor" diye ekledim...

işte o gün kuzu gibi, kibar beyfendi İbrahim gitti, eli sopalı olmasa da dili sivri bir adam çıktı geldi. Ama ben de PP'yu kurtardım bir şekilde:p Bugün burada okuduğunuz da dilini gerektiğinde bir penis kadar usta ve kibarca kullanabilen, evrimini biraz hayvani yönde tamamlamış olan İbrahim'dir..

Yine de siz bakmayın öyle süper serseri gibi göründüğüme; ne fırlamanın tekiyimdir, ne de bu alemin kralı, ne de hayatta görüp geçirmediği kalmamış biriyim. Daha iyisini veya daha kötüsünü yapamam. Adım hıdır, elimden gelen de budur. İstesem de mevcuttan fazlasını beceremem. elime yüzüme bulaştırırım. Bir çuval fıstığı berbat ederim.
Uzun lafın kısası ve sözün özü: kendi halinde sessiz sakin bir adamımdır. gerekmedikçe etliye sütlüye karışmam. sıradan olan ve sıradan olmaktan mutluluk duyan bir insanımdır...

İşte size benden bir parça ben daha:
-Neee! burası itiraf.com değil mi? Lan ben bu yazıyı bloguma mı yazdım?
Tüh! be gitti güzelim karizma... Şşşt okumayın, okumayın ya. küserim bak:((

Cevabı sadece bizde : Akrep kızı efsa bloglarda NE 'sini arıyor?

Hiç yorum yok:

 Yazdığı yazılar kadar infosundaki duştan yeni çıkmış, sarı elbiseli ve sağ bacağı hafif meydanda hatun resmiyle de dikkatleri üzerine çeken akrep kızı efsa evlilikler, ayrılıklar üzerine yazdığı dokunaklı yazıları ile yine bizi ikilemlere itmeye devam ediyor.

Bazı gelinlik firmaları ve nikah şekeri üreticilerinin efsa nın blogunun halkı evlenmekten soğuttuğu için kapatılmasını isteyeceği öne sürülüyor.

Akrep kızı efsa ise bu konuda önceleri konuşmazken sonradan avukatlardan da boşanmaya teşvik karşılığı para aldığını itiraf etmek zorunda kaldı. Öte yandan efsa'nın bu yazdıklarıyla çizdikleriyle ne yapmak istediğini sizler merak ede durun biz olayı çözdük vay anasını sayın seyirciler. Kameralarımıza ne aradığını itiraf eden efsa, gönlüme göre bir baha-NE bulamadım, bulsam ikimiz "efsane oluruz" İbrahim'cim demiştir. İbrahim abi bu duruma getirdiği yorumda "efsa'cım istediğin NE olsun ben adımı a)ne - .b)ne :) - s)anane olarak bile değiştirebilirim" demiştir.

Bu cevaba "Allah, Allah senden bana NE İbram" diyerek terso bir yanıt veren efsa muhabirimizi "hadi yavrum kış kış" diyerek kovalarken, "çekmesene kardeşim!, duştan yeni çıktım zati!" diye kafamıza bozuk para atmıştır. Bozuk paraların 25 kuruşluk olması hasarı düşürürken, bizi de efsa'nın cimriliği konusunda derin derin düşünmüştür.

Ayrıca tam bir telefon sapığı olan efsa'nın, fazla konuşmayı sevmediği için kırdığı telef-10 adedi bulurken, telefonları nasıl bu hale: (8) getirdiği merak konusudur. İki de bir kendisini arayan kız arkadaşlarına "kısa kes aydın havası olsun" diyen efsa'nın önceki hayatında "yandım Ali" olup olmadığı araştırılmaktadır. Ara sıra güzel şiirlerini de blog âlemi ile paylaşan efsa'nın şiirlerine koyduğu resimler Gossip İbram abi'mizin dikkatini çekmiştir. "Resimlerine bakarım yazılarını okumam" ekolünden olan İbram abi'mizin duygu dolu bu şiirler karşısında ikileme düştüğü, şiirlerle resimler arasında gidip gelmekten gözlerinin şaşı olduğu yadsınamaz bir gerçektir.

Efsa'nın İbram abi'ye dans günlükleri yazısındaki balerin kız ben değilim demesi bardağı taşıran son damla olmuş Gossip İbram abi bir daha efsa'nın yazılarındaki hatun resimlerine bakarsam iki olsun diyerek tövbe etmiştir. Öte yandan sevdiğimi sıkboğaz etmem, relaxımdır, anlayışlıyımdır diyerek övünen Efsa'nın bunu kime ve halâ niye söylediği bilinmemektedir.

Tam bir yorum manyağı olan efsa'nın akrep kızı olarak halkın yüreğine saldığı korku yetmezmiş gibi yorumlarından yorulan bazı bloggerlerin "bu kadar yorma bizi be efsa, bari yoruyorsun hayra yor" dedikleri duyumu alınmıştır. Yorum yaparken birden "dur ben bunu bi belediyeye yazim" demesi veya kendisine yapılan yorumlardan extradan sorun türetmesi de ayrı bir araştırma konusudur.

Çilek yanaklı, kelebek kanatlı minik bir bezelyesi ( O ne lan demeyin, linke tıklamayı deneyin)olan efsa'nın "bezelyem sezaryensiz doğsun" kabilinden çektiği acıları anlatan yazısı oscar'a aday gösterilip, geri çekilmiştir. Jürinin yaşadığı tereddüdün temelinde efsa'nın tuttuğu günlüklerin ve "size ne lan çocuk da yaparım bezelye de" tarzı agresif konuşmalarının önemli rol oynadığı, bazı jüri üyelerinin "bu kız bu günlükleri bi gün aleyhimizde kullanır" diyerek kıllandığı, bazılarının ise "gör bak bloggere yazmassa insan evladı dilim" dediği söylenmektedir.

Gossip İbrahim abi ekibi olarak Çilek yanaklı, kelebek kanatlı minik bezelye'yi şimdiden uyarır ve "Annen yedirdiği her kaşık mamanın, çorbanın, pilavın, dondurmanın parasını yazıyor. Büyüyüp doktor olunca sana ödetecek haberin olsun" diyor, bu güzel ikiliye pembe mutluluklar diliyoruz.

Efsa'nın efsaneleri ve minik bezelyesi:

 Yazdığı yazılar kadar infosundaki duştan yeni çıkmış, sarı elbiseli ve sağ bacağı hafif meydanda hatun resmiyle de dikkatleri üzerine çeken akrep kızı efsa evlilikler, ayrılıklar üzerine yazdığı dokunaklı yazıları ile yine bizi ikilemlere itmeye devam ediyor.

Bazı gelinlik firmaları ve nikah şekeri üreticilerinin efsa nın blogunun halkı evlenmekten soğuttuğu için kapatılmasını isteyeceği öne sürülüyor.

Akrep kızı efsa ise bu konuda önceleri konuşmazken sonradan avukatlardan da boşanmaya teşvik karşılığı para aldığını itiraf etmek zorunda kaldı. Öte yandan efsa'nın bu yazdıklarıyla çizdikleriyle ne yapmak istediğini sizler merak ede durun biz olayı çözdük vay anasını sayın seyirciler. Kameralarımıza ne aradığını itiraf eden efsa, gönlüme göre bir baha-NE bulamadım, bulsam ikimiz "efsane oluruz" İbrahim'cim demiştir. İbrahim abi bu duruma getirdiği yorumda "efsa'cım istediğin NE olsun ben adımı a)ne - .b)ne :) - s)anane olarak bile değiştirebilirim" demiştir.

Bu cevaba "Allah, Allah senden bana NE İbram" diyerek terso bir yanıt veren efsa muhabirimizi "hadi yavrum kış kış" diyerek kovalarken, "çekmesene kardeşim!, duştan yeni çıktım zati!" diye kafamıza bozuk para atmıştır. Bozuk paraların 25 kuruşluk olması hasarı düşürürken, bizi de efsa'nın cimriliği konusunda derin derin düşünmüştür.

Ayrıca tam bir telefon sapığı olan efsa'nın, fazla konuşmayı sevmediği için kırdığı telef-10 adedi bulurken, telefonları nasıl bu hale: (8) getirdiği merak konusudur. İki de bir kendisini arayan kız arkadaşlarına "kısa kes aydın havası olsun" diyen efsa'nın önceki hayatında "yandım Ali" olup olmadığı araştırılmaktadır. Ara sıra güzel şiirlerini de blog âlemi ile paylaşan efsa'nın şiirlerine koyduğu resimler Gossip İbram abi'mizin dikkatini çekmiştir. "Resimlerine bakarım yazılarını okumam" ekolünden olan İbram abi'mizin duygu dolu bu şiirler karşısında ikileme düştüğü, şiirlerle resimler arasında gidip gelmekten gözlerinin şaşı olduğu yadsınamaz bir gerçektir.

Efsa'nın İbram abi'ye dans günlükleri yazısındaki balerin kız ben değilim demesi bardağı taşıran son damla olmuş Gossip İbram abi bir daha efsa'nın yazılarındaki hatun resimlerine bakarsam iki olsun diyerek tövbe etmiştir. Öte yandan sevdiğimi sıkboğaz etmem, relaxımdır, anlayışlıyımdır diyerek övünen Efsa'nın bunu kime ve halâ niye söylediği bilinmemektedir.

Tam bir yorum manyağı olan efsa'nın akrep kızı olarak halkın yüreğine saldığı korku yetmezmiş gibi yorumlarından yorulan bazı bloggerlerin "bu kadar yorma bizi be efsa, bari yoruyorsun hayra yor" dedikleri duyumu alınmıştır. Yorum yaparken birden "dur ben bunu bi belediyeye yazim" demesi veya kendisine yapılan yorumlardan extradan sorun türetmesi de ayrı bir araştırma konusudur.

Çilek yanaklı, kelebek kanatlı minik bir bezelyesi ( O ne lan demeyin, linke tıklamayı deneyin)olan efsa'nın "bezelyem sezaryensiz doğsun" kabilinden çektiği acıları anlatan yazısı oscar'a aday gösterilip, geri çekilmiştir. Jürinin yaşadığı tereddüdün temelinde efsa'nın tuttuğu günlüklerin ve "size ne lan çocuk da yaparım bezelye de" tarzı agresif konuşmalarının önemli rol oynadığı, bazı jüri üyelerinin "bu kız bu günlükleri bi gün aleyhimizde kullanır" diyerek kıllandığı, bazılarının ise "gör bak bloggere yazmassa insan evladı dilim" dediği söylenmektedir.

Gossip İbrahim abi ekibi olarak Çilek yanaklı, kelebek kanatlı minik bezelye'yi şimdiden uyarır ve "Annen yedirdiği her kaşık mamanın, çorbanın, pilavın, dondurmanın parasını yazıyor. Büyüyüp doktor olunca sana ödetecek haberin olsun" diyor, bu güzel ikiliye pembe mutluluklar diliyoruz.

Efsa'nın efsaneleri ve minik bezelyesi:

Gossip İbram'dan kaçmaz: bloglarda kim ne halt yiyor

16 yorum:

Herşeyi devletten veya paparazzilerden beklemek olmaz . Kendi dedikodunu kendin üretcen. bu konuda akıl verdim çömez bloggerlara ama, kimse verdiğim aklın kamışa sürülecek cinsten olmadığına karar vermiş olmalı ki dikkate alıp dedikodu yazmadı. Yani iş başa düştü. Ahanda yazıyorum..

Belki farkında değilsiniz ama sevgili bloggerciler. bir süredir gözüm üzerinizde. çoğunuzu izliyorum. bazılarınızı çaktırmadan bazılarınızı göstere göstere üstelik. izlersen izle lan yavşak. nolcak ki biz de seni izleriz diyen sekN kişi de beni dik dikizliyor... izlesinler bakalım. saklıcak bişim yok. keşke meraklısına göstercek, ikizlere takke kabilinden fazladan bişilerim olsa:p

Şimdi siz öyle annenizden, babanızdan, olmadı öğretmeninizden, hocanızdan, kocanızdan, hanımdan, ah canımdan, flörtünüzden gizli açık aşikare bişiler yazan blog yazarları. Yandınız yavrum siz. "ibrahimden kaçmaz" ekibi sizleri izledi ve kısa bir haber turu ile kamuoyuna ifşa ediyor... Vay utanmazlar vay... tüüüü... neler neler yapmışlar sayın seyirciler..
şu blog aleminin haline bakınnnnnnın..rezalet, rezalet...

__________________________________________________:

* Blog dünyasının sosyetik güzellerinden Pucca uzun süredir yeşil sahalardan uzak kalmaktan doğan abazanlığını geçen yazısında bozarak bitirdi. Büyük bir iştahla yeri göğü inleterek ulaştığı orgazmı öyle bi anlattı ki ben dahil hepimizin kızın yerinde olasımız geldi. Geldi de malesef bir çoğumuzun malum sebeplerden dolayı dükkan kapalı modunda yazılar yazmasına sebep oldu. Lakin fenteziye doymayan Pucca nın bugünlerde "erkek olmaya" meraklandığı söyleniyor. bi erkek olursa son yazısında hepimizi sevip, okşayıp öpebilir. demedi demeyin. tedbir almakta gecikmeyin...

* Sanal alemin hit canavarı Siminya gizli gizli güzel yazılar yazmasının cezasını grand father tarafından "güzel yazma defterine o kadar para verdik ne hale çevirmişsin diye güzelce bir sopa yiyerek çekti". Bi süre kendine gelemeyen Siminya'yı ekibi kısa sürede kendine getirmekte gecikmedi. Silkin ve kendine gel, titre ve yeniden orgazm ol moduna dönmek adına; oldu da bitti maşallah, bi daha sopa yemem işallah tarzında yaz kurtul adlı bir yazıyla blog dünyasının hitlerini yerinden oynatmak için 31.nci kez yeniden reenkarne oldu.

* Lafı kodu mu oturtan
rahatsız hatun hepimizin içinde gizli tek yol devrim moduna vurgu yaptığı son yazısında hepimizi haşladı. Kısa sürede haşlanmış mısır kıvamına geldiğimiz bu yazıdan sonra olayın şokunu atlatıp yine "sev genç" modunaa dönmemiz üzerine sizden bi ot olmaz diyen rahatsız hatun eskiden olduğu gibi yine mavi gömlekli adama hayran olmaya başladı. Lakin bu kez mavi gömlekli adamın adı Bülent Ecevit değil...

* Yazdığı yazılar kadar infosundaki duştan yeni çıkmış sarı elbiseli, sağ bacağı hafif meydanda hatun resmiyle de dikkatleri üzerine çeken akrep kızı efsa evlilikler, ayrılıklar üzerine yazdığı dokunaklı yazıları ile yine bizi ikilemlere itmeye devam ediyor. Bazı gelinlik firmaları ve nikah şekeri üreticilerinin efsa nın blogunun halkı evlenmekten soğuttuğu için kapatılmasını isteyeceği öne sürülüyor.

* Konuşturduğu fotoğraf yazıları ve insanın aklını, kurcalayıp ruhunu derinden etkileyen blogların mimarı olan
Uzağa giden kadın o kadar uzaktan bu fotoğrafları nasıl görüyor lan? dedirtmesinin yanında, azıcık yakına gelse de hatunu bi görsek tarzı meraklar uyandırmakta. Ayrıca son yazısı Amor ile kapadokyada iki eşeğin aşk öyküsünü işleyen uzağa giden kadın 'ın bu yazısını okuyup da "Ah! ulan rıza. Şimdi kapadokyada eşek olmak vardı" diyenlerin sayısında devlet istatistik enstütüsü rakamlarına göre acayip artış gözlendi.

* Umutsuz aşkların ve bitmez tükenmez bilmez antibiyotiklerin mağduru bi dost 'un eşek'e olan aşkını okudukça sızlayan yüreğimiz, eşek hakketten bu kızın kıymetini bilmicek kadar eşekmiş dememize yol açarken, bi dost 'un klasik bir türk kızı repliğiyle "size ne ex aşkım değil mi döver de sever de" dediği iddia edilmekte...

*
Deniz kabuğu blogunun yazarı Emine ALBAYRAK burçlara getirdiği farklı yorumlara bi türlü aklı yatmayan benim gibi aklı evvellere burçlarını yükselenlerini ve hangi hayvan olduklarını anlata anlata yorulmuş olmali ki ipod'una korsan olarak yüklediği kenan doğulunun beyaz yalan albümünü dinlerken kameralarımıza yakalandı.

* İbrahim'e var bu kızda bir iş dedirten Ay Işığı hala güzel ve dokunaklı yazılar yazmaya devam ediyor. Bir aşk treninden düşmüş ve sonuncu eros kazasını zihninde atlatamamış görüntüsü veren ay ışığı umut vaad eden güzeller (güzel yazanlar) listemizin başında yer almaya devam edecek gibi.

* Hastalardan öğrendiklerini
benbugunbunuogrendim.blogspot adresinde bizlere duyurarak hepimizi hasta eden Dr. bey'in son yazıları halkı ürkütmeye devam ediyor. nasıl kuş gribi oldum, domuz gribi ve ben o resimdeki gripin içen regl olmuş kızım adlı blog yazıları okurlarda merak uyandırırken azıcık da tırsarak bloga yaklaşılmasına neden oluyor...

Şimdi porgramımıza kısa bir ara veriyoruz... Sunucunuz ve yapımcınız İbrahim Ortaç yepisyeni dedikoduları ile gelecek programda huzurunuzda olacak anacım. Lütfen bizi izlemeye devam edin... İzlemek için yapmanız gerekeni biliyonuz herhalde. Sağ köşede izle diyo ya.. tıkla güzelim.. korkma yemiyos izleyeni...

Gelecek Porgram:
* Ateş böceği ben önceki hayatımda mona lisaydım takıntısını yenip, şimdilerde özgürlük heykeliydim aslında modunda yazılar yazıyor. Okuyoruz...
* Ceset izleri neden böyle bir korkunç ve ürkünç nicki olduğunu sonunda itiraf etti. 15 yaşına kadar rüyalarına giren ve altını sürekli ıslatmasına sebep olan korkunç filim ibrahimden kaçmaz farkıyla ilk defa bu sinemada...
* Dominamatrix son Yunan harbinden kalma yara izlerini gösteriyor. Gösteriyor deyince başka bişi umanlar adam gibi yazıyı okusunlar, sonra mal gibi biz resimlere baktık bişi göremedik demeyin yani...
* Sahnelerin ürkek ve acemi bloggeri nevinneyinyinvarsenin ufaktan blog alemine dalış yaptığı acıklı hayat hikayesinden sonra, mutluluğu aradığı ama herkesten gizlediği msn aşkını anlatıyor..
*
delinin biri aslında akıllıya muhtaç bir gizli ajan mı. yoksa başka bir numarası mı var? hepsi ama hepsi ibrahimden kaçmaz farkıyla gelecek yazıda...

Çookkk yakında:
YOSUN such siyah kelebek kibrit kutusu Kediye Kafa Atan Psikopat Fare Can Evren Serra Demirci balböcüğü SarhoşKedi devenin_bale_papucu Dozi Wilwarin HaYaL MeYaL Absinthe paper doll.. yejades

herkes kasar, ibrahim yazar/gossip ibram'dan kaçmaz

Herşeyi devletten veya paparazzilerden beklemek olmaz . Kendi dedikodunu kendin üretcen. bu konuda akıl verdim çömez bloggerlara ama, kimse verdiğim aklın kamışa sürülecek cinsten olmadığına karar vermiş olmalı ki dikkate alıp dedikodu yazmadı. Yani iş başa düştü. Ahanda yazıyorum..

Belki farkında değilsiniz ama sevgili bloggerciler. bir süredir gözüm üzerinizde. çoğunuzu izliyorum. bazılarınızı çaktırmadan bazılarınızı göstere göstere üstelik. izlersen izle lan yavşak. nolcak ki biz de seni izleriz diyen sekN kişi de beni dik dikizliyor... izlesinler bakalım. saklıcak bişim yok. keşke meraklısına göstercek, ikizlere takke kabilinden fazladan bişilerim olsa:p

Şimdi siz öyle annenizden, babanızdan, olmadı öğretmeninizden, hocanızdan, kocanızdan, hanımdan, ah canımdan, flörtünüzden gizli açık aşikare bişiler yazan blog yazarları. Yandınız yavrum siz. "ibrahimden kaçmaz" ekibi sizleri izledi ve kısa bir haber turu ile kamuoyuna ifşa ediyor... Vay utanmazlar vay... tüüüü... neler neler yapmışlar sayın seyirciler..
şu blog aleminin haline bakınnnnnnın..rezalet, rezalet...

__________________________________________________:

* Blog dünyasının sosyetik güzellerinden Pucca uzun süredir yeşil sahalardan uzak kalmaktan doğan abazanlığını geçen yazısında bozarak bitirdi. Büyük bir iştahla yeri göğü inleterek ulaştığı orgazmı öyle bi anlattı ki ben dahil hepimizin kızın yerinde olasımız geldi. Geldi de malesef bir çoğumuzun malum sebeplerden dolayı dükkan kapalı modunda yazılar yazmasına sebep oldu. Lakin fenteziye doymayan Pucca nın bugünlerde "erkek olmaya" meraklandığı söyleniyor. bi erkek olursa son yazısında hepimizi sevip, okşayıp öpebilir. demedi demeyin. tedbir almakta gecikmeyin...

* Sanal alemin hit canavarı Siminya gizli gizli güzel yazılar yazmasının cezasını grand father tarafından "güzel yazma defterine o kadar para verdik ne hale çevirmişsin diye güzelce bir sopa yiyerek çekti". Bi süre kendine gelemeyen Siminya'yı ekibi kısa sürede kendine getirmekte gecikmedi. Silkin ve kendine gel, titre ve yeniden orgazm ol moduna dönmek adına; oldu da bitti maşallah, bi daha sopa yemem işallah tarzında yaz kurtul adlı bir yazıyla blog dünyasının hitlerini yerinden oynatmak için 31.nci kez yeniden reenkarne oldu.

* Lafı kodu mu oturtan
rahatsız hatun hepimizin içinde gizli tek yol devrim moduna vurgu yaptığı son yazısında hepimizi haşladı. Kısa sürede haşlanmış mısır kıvamına geldiğimiz bu yazıdan sonra olayın şokunu atlatıp yine "sev genç" modunaa dönmemiz üzerine sizden bi ot olmaz diyen rahatsız hatun eskiden olduğu gibi yine mavi gömlekli adama hayran olmaya başladı. Lakin bu kez mavi gömlekli adamın adı Bülent Ecevit değil...

* Yazdığı yazılar kadar infosundaki duştan yeni çıkmış sarı elbiseli, sağ bacağı hafif meydanda hatun resmiyle de dikkatleri üzerine çeken akrep kızı efsa evlilikler, ayrılıklar üzerine yazdığı dokunaklı yazıları ile yine bizi ikilemlere itmeye devam ediyor. Bazı gelinlik firmaları ve nikah şekeri üreticilerinin efsa nın blogunun halkı evlenmekten soğuttuğu için kapatılmasını isteyeceği öne sürülüyor.

* Konuşturduğu fotoğraf yazıları ve insanın aklını, kurcalayıp ruhunu derinden etkileyen blogların mimarı olan
Uzağa giden kadın o kadar uzaktan bu fotoğrafları nasıl görüyor lan? dedirtmesinin yanında, azıcık yakına gelse de hatunu bi görsek tarzı meraklar uyandırmakta. Ayrıca son yazısı Amor ile kapadokyada iki eşeğin aşk öyküsünü işleyen uzağa giden kadın 'ın bu yazısını okuyup da "Ah! ulan rıza. Şimdi kapadokyada eşek olmak vardı" diyenlerin sayısında devlet istatistik enstütüsü rakamlarına göre acayip artış gözlendi.

* Umutsuz aşkların ve bitmez tükenmez bilmez antibiyotiklerin mağduru bi dost 'un eşek'e olan aşkını okudukça sızlayan yüreğimiz, eşek hakketten bu kızın kıymetini bilmicek kadar eşekmiş dememize yol açarken, bi dost 'un klasik bir türk kızı repliğiyle "size ne ex aşkım değil mi döver de sever de" dediği iddia edilmekte...

*
Deniz kabuğu blogunun yazarı Emine ALBAYRAK burçlara getirdiği farklı yorumlara bi türlü aklı yatmayan benim gibi aklı evvellere burçlarını yükselenlerini ve hangi hayvan olduklarını anlata anlata yorulmuş olmali ki ipod'una korsan olarak yüklediği kenan doğulunun beyaz yalan albümünü dinlerken kameralarımıza yakalandı.

* İbrahim'e var bu kızda bir iş dedirten Ay Işığı hala güzel ve dokunaklı yazılar yazmaya devam ediyor. Bir aşk treninden düşmüş ve sonuncu eros kazasını zihninde atlatamamış görüntüsü veren ay ışığı umut vaad eden güzeller (güzel yazanlar) listemizin başında yer almaya devam edecek gibi.

* Hastalardan öğrendiklerini
benbugunbunuogrendim.blogspot adresinde bizlere duyurarak hepimizi hasta eden Dr. bey'in son yazıları halkı ürkütmeye devam ediyor. nasıl kuş gribi oldum, domuz gribi ve ben o resimdeki gripin içen regl olmuş kızım adlı blog yazıları okurlarda merak uyandırırken azıcık da tırsarak bloga yaklaşılmasına neden oluyor...

Şimdi porgramımıza kısa bir ara veriyoruz... Sunucunuz ve yapımcınız İbrahim Ortaç yepisyeni dedikoduları ile gelecek programda huzurunuzda olacak anacım. Lütfen bizi izlemeye devam edin... İzlemek için yapmanız gerekeni biliyonuz herhalde. Sağ köşede izle diyo ya.. tıkla güzelim.. korkma yemiyos izleyeni...

Gelecek Porgram:
* Ateş böceği ben önceki hayatımda mona lisaydım takıntısını yenip, şimdilerde özgürlük heykeliydim aslında modunda yazılar yazıyor. Okuyoruz...
* Ceset izleri neden böyle bir korkunç ve ürkünç nicki olduğunu sonunda itiraf etti. 15 yaşına kadar rüyalarına giren ve altını sürekli ıslatmasına sebep olan korkunç filim ibrahimden kaçmaz farkıyla ilk defa bu sinemada...
* Dominamatrix son Yunan harbinden kalma yara izlerini gösteriyor. Gösteriyor deyince başka bişi umanlar adam gibi yazıyı okusunlar, sonra mal gibi biz resimlere baktık bişi göremedik demeyin yani...
* Sahnelerin ürkek ve acemi bloggeri nevinneyinyinvarsenin ufaktan blog alemine dalış yaptığı acıklı hayat hikayesinden sonra, mutluluğu aradığı ama herkesten gizlediği msn aşkını anlatıyor..
*
delinin biri aslında akıllıya muhtaç bir gizli ajan mı. yoksa başka bir numarası mı var? hepsi ama hepsi ibrahimden kaçmaz farkıyla gelecek yazıda...

Çookkk yakında:
YOSUN such siyah kelebek kibrit kutusu Kediye Kafa Atan Psikopat Fare Can Evren Serra Demirci balböcüğü SarhoşKedi devenin_bale_papucu Dozi Wilwarin HaYaL MeYaL Absinthe paper doll.. yejades

herkes kasar, ibrahim yazar/gossip ibram'dan kaçmaz