Evet, nerde kalmıştık? 2010 da aramızda olmayacak olan "Çakma blogger" İbrahim Ortaç'ın tuhaf ve bir o kadar sıradan hayat hikâyesini anlatıyorduk. Devam edelim o zaman.
AĞUSTOS
-Ağustos ayında İbrahim Ortaç çeşitli konulara değindi ancak değinirken google'da kendini aramaya başladı. Yazdıkları indekslendikçe bir şey gözüne çarptı. Bazıları büyük adam olan, bir kaç İbrahim Ortaç daha vardı. Oysa google en fazla kendisinin yazdıklarını indeksliyordu. "Çakma" bir adamın o ismi gerçek hayatında kullanan insanların adının önüne geçmesini pek doğru bulmayan yazarımız. Adını "orijinalleştirmeye" karar verdi ve o günden sonra adını "The İbrahim Ortach" olarak değiştirdi.
-Bu süreçte en beğenilen yazılarından biri "erkeklerden odun yapma kılavuzu" oldu. Erkeklerin kadınlar elinden çektiklerini anlatan bu yazı, kadın yazarlara bir de karşı pencereden bakmaları konusunda bir çağrı görevi gördü.
-Yine aynı dönemde internet üzerinde semirmeye başlayan "ç-alıntı" hareketine vurgu yapan ve google sayesinde artık başkalarının yazdıklarıyla karizma yapan bay ve bayanları uyaran bir yazı kaleme aldı. Bu konuda küçük tespit ve önerilerde bulundu. Tabi ki kendi üslubuyla.
-Bazı sitelerde gördüğü, sosyal içerikli iyilik hareketlerine vurgu yapan yazılar da yazan İbrahim Ortaç, benim halk sorunları da umurumda diyerek, bu konuda emek veren insanlara destek olmaya çalıştı...
-Bir müddet sonra Gossip İbram sahneye çıktı ve "dedikodu" tarzında blog tanıtımları yapmaya başladı. Gossip İbram'da blog yazılarını okuduğu yazarları kendi anlatımları ile paparazzilik yaparak tanıtan İbrahim Ortaç pek bu işi beceremedi. Aslında site oldukça hit ve izleyici almıştı. Zaten, sitesinin tanıtımını isteyenler İbram'ı takip listine alıyor ve bir çeşit dilekçe yazmış oluyorlardı. Ancak kendi bloglarında yazdıklarını İbrahim'in yorumu ile okumak kimi yazarlar ve yakınlarında memnuniyetsizlik yarattı. İbram'da bir kaç blog tanıttıktan sonra, bu süreci Siminya-Pucca arasında gelip giderek, lak lakla geçirdi.
-Kendisi hakkında sürekli sorular sorulması ve insanların hüsnü-zan ile bile olsa Zan ile hareket etmesinden dolayı azıcık üzüntü duyan İbrahim, blog camiasını kendisi hakkında değişik şekillerde bilgilendirmeye devam etti. Deformasyon'un da kralı olsun diye "İbrahim abiniz aslında Ayşe teyzeniz olabilir" diyerek aynı zamanda net dünyasının gizemli çok yüzlülüğüne vurgu yaptı.
-Bu yazıdan sonra, bazı bi dostlar "İbram ablamız mısın hakkatten?" tarzında sorular sorarken, Blogunda(bu konuda farklı bir şey yazmamasına rağmen) bazı dostlar da "İbram abi seni baş göz edelim" tarzında teklifler ile gelmeye başladılar. Bu süreci de kazasız belasız atlatmak için dostlarına "Mer'i kanunlar müsait değil, olsa dükkân senin" diyerek cevap veren İbram Ortaç bir süre daha rahat bir nefes aldı.
-Çeşitli sosyal konularda, değişik yazılar yazmaya devam eden İbram Ortaç her tirajlı gazetenin yaptığı gibi bir Ramazan Sayfası hazırlasam olur mu diye düşünerek anket düzenledi. Yakışır abimize denilmesi üzerine "Ramazan Pidesi" adıyla özgün bir Ramazan sayfası hazırladı. Ramazan ayı müddetince yapılan pide servisinden memnun olunduğunu görmek İbrahim'i de mutlu etti.
-MİM ve keywords (google aramaları)'nın tavan yapmaya başlaması üzerine bu konulara da eğilen İbrahim Ortaç bir halttan anlamadığı Facebook ve Twitter'den sonra tam bir baş belası olan Friend Feed ile tanıştı. Kendisini FFeed'e bulaştıran dostlara sayısız kulak çınlatma seansı hediye eden İbrahim Ortaç, iki dakikada medya maymuna döndüğü Feed sarhoşluğunu bir süre üzerinden atamadı. Zil sesi duyunca ortaya çıkıp oynayan dansözlere dönmekten ve her üstüne düştüğü işin... kunu çıkardığı gibi Feed'in de... kunu çıkarmaktan korktuğu için kısa sürede o dünyadan ayrıldı. Kendi gitti adı kaldı yadigâr.
-MİM olaylarını pek sevmeyen İbrahim Ortaç yine de kendisini Mimleyen dostlarına cevap yazmaktan ve Mim’lerle kendi hakkında bilgiler vermekten de geri durmadı. Meraklılar için daha özgün Mimler icat etti.
-Ağustos ayının son yazısı "Yazılarınıza nasıl daha çok yorum alırsınız?" olunca, bu konuda bir sıkıntı olduğunu gün gibi ortaya çıkaran bir gelişme yaşandı ve bu yazı İbrahim Ortaç'ın en çok yorum olan yazılarından biri oldu.
EYLÜL
-FFeed'e bulaşan her Türk evladı gibi, ciddi bir efor kaybı yaşayan İbrahim Ortaç bu deli dolu zamanları geride bırakarak yine sessiz sakin yazılarını yazmaya devam etti. Ancak o günlerde çıkan 3G fırtınası ve Feed’de popüler olan "Gözlerini feedlemek" ile "Facebook'da popüler olan kafasız ve elbisesiz resim" modasını eleştiren bir yazı yayınladı.
-Yazmaktan yorulan ve ufak ufak jübileyi düşünmeye de başlayan İbrahim Ortaç en fazla 2nci sezon'da oynarım ondan sonra yolcudur Abbas ruheti haliyesine girmeye başladı. Buna rağmen hemen hemen haftada 5 civarında yazı yazıyordu. Bir ara bedensel ve ruhsal açıdan rahatlayabilmek amacıyla tatil planları yapan İbrahim Ortaç "Ak sakallı dede ve tası tarağı toplayamayan adam" adlı yazısı ile ilk ayrılık ipuçlarını verdi.
-Sürekli aklına gelen konularda, yazma sorununu aşmak için yazarımız yazılarını kaleme alacak bir sekreter aradığını kamuoyuna duyurdu. Sekreterin olayım İbram! Diyenler olduğu gibi ayıp, ayıp sek-reter başka şeyi çağrıştırıyor diyenler de oldu. Yine de çok şükür sekreterler odası ve kooperatifi İbrahim Ortaç'ı protesto etmedi.
-Gerek Ramazan atmosferi, gerek orta yaş bunalımı, hatta bünyesinde Andropoz mu oluyorum acaba? Durumları (fiziksel yorgunluk ve uykusuzluk belirtileri) vuku bulunca İbram daha "nostaljik" yazılar yazmaya başladı. "Hatıra defterimden" serisinde birçok şapşallık ve aptallıklarını birinci elden, az kurgulayarak kamuoyuna duyurdu. İşin tuhafı okuyucuları bu şapşal İbrahim'i de sevdiler, bağırlarına bastılar.
-Bir yandan Ramazan Pidesi'nde Ramazan yazıları diğer yandan keywords aramalarının Oruç bozan, bozmayan şeylere merak sarması üzerine İbrahim Ortaç, bazı sevdiği bloggerlerin de teşviki ile bu konularda da Zekeriya Beyaz'lık taslayan, komik ama asla tadını kaçırmayan yazılar kaleme aldı. Hatta az ayarı kaçırıp "Oruç bozmadan yiyip içme klavuzu"nu yayınladı.
-Dünyada esen 09-09-2009 da evlenme fırtınasını Ti'ye alan "Hoba evleniyoruz" yazısı ile bir kaç blogger dostunu önce sevindirip:) sonra kızdıran İbrahim Ortaç bir kaç gün sonra kendisini sürekli merak edenler için bir kullanma kılavuzu ve İbrahim Ortaç sözlüğü sayılabilecek "Tüm Melahat ve Kazımlar" için yazısını yayınladı.
-Sanal ortamda, kolayca gönlünü kaptırabilen insanlara bir nasihat olmak üzere "İbrahimgillerden korunma rehberi" de yayınlayan yazarımız anı yazılarını da yayınlamaya bir süre daha devam etti. Ayrıca çevresinde gördüğü yetenekli ve aktif bloggerleri ve yazılarını bir kaç yazar ve çizer arkadaşının yer aldığı sitelere tavsiye etti.
-Bu yazıların bir alternatifi olarak "hayranlardan kurtulma rehberi"de denilebilecek bir başka yazı kaleme alan İbrahim Ortaç'a bu süreç zarfında "beni nasıl sepetliceksin" türü sorular soruldu. İbrahim Ortaç'sa hiç bir dost ve hayranına "sepet" havası çalmadı ama yine de yolcular için "bekle ve gör" politikasını takip etti. Ayrıca profiline "Abiniz, amcanız, dayınız, halanız, teyzeniz, okuyup beğendiğiniz, belki de sevdiğiniz ama asla sevgiliniz olmayan adam" diye not düşmeyi de ihmal etmedi.
EKİM
-Ekim ayı İbrahim Ortaç için iyi başlamasına rağmen pek de iyi bitmedi. O dönemde yine Anı ve Ramazan yazıları yayınlayan yazarımız "Laf söyledi Balkabağı" adıyla dost meclislerinde söylediği ve "Abi sen nerden, nasıl buluyon bu lafları?" denilen sözdeyişlerini ayrı bir blogda yayınlamaya başladı.
-Aslında, oldukça verimli geçen bu süreçte İbrahim Ortaç Ben hassas ruhlu adamım kadınları anlayabilirim düşüncesine kapılmak gibi bir korkunç hataya düştü yine. Nitekim son düştüğü hatalarda kadın ruhundan zerre kadar anlamadığını er geç anlamış olan yazarımız, bu kez anladığını ispat etmek için Feminen karakterlerle bir-iki blog açtı.
-Aslında, oldukça verimli geçen bu süreçte İbrahim Ortaç Ben hassas ruhlu adamım kadınları anlayabilirim düşüncesine kapılmak gibi bir korkunç hataya düştü yine. Nitekim son düştüğü hatalarda kadın ruhundan zerre kadar anlamadığını er geç anlamış olan yazarımız, bu kez anladığını ispat etmek için Feminen karakterlerle bir-iki blog açtı.
-Yazdıkları beğenilen yazarımıza kısa sürede bazı kadın bloglarından yazarlık teklifleri geldi. Prensipte kabul etmesine rağmen, Lan dalga geçerken, kadın yazar olup çıkıcaz. Bu yaştan sonra kestiremem. diyerek bu konudan uzaklaştı.
-Ayşe teyze olmayı pek sevmeyen İbrahim Ortaç hemcinslerinin kısa sürede dişi kuş diye mailler atıp, blogunda "bir teselli verelim mi abla" kıvamında yorumlar yapması üzerine bu dünyada kadın olmanın ne kadar zor olduğuna karar verip, "bu erkekler hep böyle kardiş" diyerek sanal da olsa kestirmekten vazgeçti ve kestirmeden feminen karakterlerin dünyasından hızla uzaklaştı.
-Yazılarında Google'un ve Facebook'un insan zihnine ve dünyasına etkilerini de işleyen İbrahim Ortaç net aleminde hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağına vurgular yaptı. Artık Çelik' de İbram' da değişti diyerek kendisinden eski tas, eski hamam beklentisi olanlara mesaj vermeyi de ihmal etmedi.
-Her ne kadar "şeytana uymadım - belediye baksın diyerek blog yapmadım" dese de İbrahim Ortaç'ın blogları bu süreçte de çoğalmaya devam etti. Hepsi de kendi çaplarında bazen az, çok izleyici ve yorumcu buldular.
-Ekim ayında İbrahim Ortaç'ı üzen bir gelişme yaşandı. Bir zamanlar çok değer verdiği, ancak sürekli didişip bozuştuğu ve uzun süredir görüşmediği çok saygıdeğer bir arkadaşı, İbrahim Ortaç'ın bloglarına ulaştı. Ulaşmakla kalmadı önce İbrahim'e eskiden kalma kini ve öfkesi ile kırıcı mesajlar yazdı. Yetmedi yorumlar bıraktı, yetmedi yorumcularından gözüne kestirdiklerine "İbrahim Ortaç'ın kimliğini açıklıyorum" babında mailler gönderdi.
-Arkadaşı ile bu anlamsız davranışı yüzünden yine esaslı bir kavga yapan ve bir daha selamlaşmamak üzere yollarını ayıran İbrahim Ortaç bu süreçte, peş peşe yayınladığı bir kaç yazı ile o gelen mailleri doğruladı. Mail alan, almayan ama yakın çevresinde olan dostlarına "kimliğini açıkladı" ve prensip olarak "her kimliğini sorana söyleme" kararı aldı. Bazı blogger dostlarına "bilgi kendilerinde kalmak kaydıyla" sormadan da kimliğini açıklamaktan ve zaten kafalara çaka çaka "Çakma" dediği İbrahim Ortaç'ın çakma olduğunu bir kere daha deklare etmekten çekinmedi.
-Bu üzüntülü ve sıkıntılı dönemde yanında olan tüm blogger dostlarına ve özellikle "takma kafana ya, umurunda mı dünya" şarkısını kendisine gönderen Kadir abisini her daim minnetle andı ve o şarkıyı dilinden düşürmedi. "Dım dım dırı dım, dım"
Sürecek...
Evet, nerde kalmıştık? 2010 da aramızda olmayacak olan "Çakma blogger" İbrahim Ortaç'ın tuhaf ve bir o kadar sıradan hayat hikâyesini anlatıyorduk. Devam edelim o zaman.
AĞUSTOS
-Ağustos ayında İbrahim Ortaç çeşitli konulara değindi ancak değinirken google'da kendini aramaya başladı. Yazdıkları indekslendikçe bir şey gözüne çarptı. Bazıları büyük adam olan, bir kaç İbrahim Ortaç daha vardı. Oysa google en fazla kendisinin yazdıklarını indeksliyordu. "Çakma" bir adamın o ismi gerçek hayatında kullanan insanların adının önüne geçmesini pek doğru bulmayan yazarımız. Adını "orijinalleştirmeye" karar verdi ve o günden sonra adını "The İbrahim Ortach" olarak değiştirdi.
-Bu süreçte en beğenilen yazılarından biri "erkeklerden odun yapma kılavuzu" oldu. Erkeklerin kadınlar elinden çektiklerini anlatan bu yazı, kadın yazarlara bir de karşı pencereden bakmaları konusunda bir çağrı görevi gördü.
-Yine aynı dönemde internet üzerinde semirmeye başlayan "ç-alıntı" hareketine vurgu yapan ve google sayesinde artık başkalarının yazdıklarıyla karizma yapan bay ve bayanları uyaran bir yazı kaleme aldı. Bu konuda küçük tespit ve önerilerde bulundu. Tabi ki kendi üslubuyla.
-Bazı sitelerde gördüğü, sosyal içerikli iyilik hareketlerine vurgu yapan yazılar da yazan İbrahim Ortaç, benim halk sorunları da umurumda diyerek, bu konuda emek veren insanlara destek olmaya çalıştı...
-Bir müddet sonra Gossip İbram sahneye çıktı ve "dedikodu" tarzında blog tanıtımları yapmaya başladı. Gossip İbram'da blog yazılarını okuduğu yazarları kendi anlatımları ile paparazzilik yaparak tanıtan İbrahim Ortaç pek bu işi beceremedi. Aslında site oldukça hit ve izleyici almıştı. Zaten, sitesinin tanıtımını isteyenler İbram'ı takip listine alıyor ve bir çeşit dilekçe yazmış oluyorlardı. Ancak kendi bloglarında yazdıklarını İbrahim'in yorumu ile okumak kimi yazarlar ve yakınlarında memnuniyetsizlik yarattı. İbram'da bir kaç blog tanıttıktan sonra, bu süreci Siminya-Pucca arasında gelip giderek, lak lakla geçirdi.
-Kendisi hakkında sürekli sorular sorulması ve insanların hüsnü-zan ile bile olsa Zan ile hareket etmesinden dolayı azıcık üzüntü duyan İbrahim, blog camiasını kendisi hakkında değişik şekillerde bilgilendirmeye devam etti. Deformasyon'un da kralı olsun diye "İbrahim abiniz aslında Ayşe teyzeniz olabilir" diyerek aynı zamanda net dünyasının gizemli çok yüzlülüğüne vurgu yaptı.
-Bu yazıdan sonra, bazı bi dostlar "İbram ablamız mısın hakkatten?" tarzında sorular sorarken, Blogunda(bu konuda farklı bir şey yazmamasına rağmen) bazı dostlar da "İbram abi seni baş göz edelim" tarzında teklifler ile gelmeye başladılar. Bu süreci de kazasız belasız atlatmak için dostlarına "Mer'i kanunlar müsait değil, olsa dükkân senin" diyerek cevap veren İbram Ortaç bir süre daha rahat bir nefes aldı.
-Çeşitli sosyal konularda, değişik yazılar yazmaya devam eden İbram Ortaç her tirajlı gazetenin yaptığı gibi bir Ramazan Sayfası hazırlasam olur mu diye düşünerek anket düzenledi. Yakışır abimize denilmesi üzerine "Ramazan Pidesi" adıyla özgün bir Ramazan sayfası hazırladı. Ramazan ayı müddetince yapılan pide servisinden memnun olunduğunu görmek İbrahim'i de mutlu etti.
-MİM ve keywords (google aramaları)'nın tavan yapmaya başlaması üzerine bu konulara da eğilen İbrahim Ortaç bir halttan anlamadığı Facebook ve Twitter'den sonra tam bir baş belası olan Friend Feed ile tanıştı. Kendisini FFeed'e bulaştıran dostlara sayısız kulak çınlatma seansı hediye eden İbrahim Ortaç, iki dakikada medya maymuna döndüğü Feed sarhoşluğunu bir süre üzerinden atamadı. Zil sesi duyunca ortaya çıkıp oynayan dansözlere dönmekten ve her üstüne düştüğü işin... kunu çıkardığı gibi Feed'in de... kunu çıkarmaktan korktuğu için kısa sürede o dünyadan ayrıldı. Kendi gitti adı kaldı yadigâr.
-MİM olaylarını pek sevmeyen İbrahim Ortaç yine de kendisini Mimleyen dostlarına cevap yazmaktan ve Mim’lerle kendi hakkında bilgiler vermekten de geri durmadı. Meraklılar için daha özgün Mimler icat etti.
-Ağustos ayının son yazısı "Yazılarınıza nasıl daha çok yorum alırsınız?" olunca, bu konuda bir sıkıntı olduğunu gün gibi ortaya çıkaran bir gelişme yaşandı ve bu yazı İbrahim Ortaç'ın en çok yorum olan yazılarından biri oldu.
EYLÜL
-FFeed'e bulaşan her Türk evladı gibi, ciddi bir efor kaybı yaşayan İbrahim Ortaç bu deli dolu zamanları geride bırakarak yine sessiz sakin yazılarını yazmaya devam etti. Ancak o günlerde çıkan 3G fırtınası ve Feed’de popüler olan "Gözlerini feedlemek" ile "Facebook'da popüler olan kafasız ve elbisesiz resim" modasını eleştiren bir yazı yayınladı.
-Yazmaktan yorulan ve ufak ufak jübileyi düşünmeye de başlayan İbrahim Ortaç en fazla 2nci sezon'da oynarım ondan sonra yolcudur Abbas ruheti haliyesine girmeye başladı. Buna rağmen hemen hemen haftada 5 civarında yazı yazıyordu. Bir ara bedensel ve ruhsal açıdan rahatlayabilmek amacıyla tatil planları yapan İbrahim Ortaç "Ak sakallı dede ve tası tarağı toplayamayan adam" adlı yazısı ile ilk ayrılık ipuçlarını verdi.
-Sürekli aklına gelen konularda, yazma sorununu aşmak için yazarımız yazılarını kaleme alacak bir sekreter aradığını kamuoyuna duyurdu. Sekreterin olayım İbram! Diyenler olduğu gibi ayıp, ayıp sek-reter başka şeyi çağrıştırıyor diyenler de oldu. Yine de çok şükür sekreterler odası ve kooperatifi İbrahim Ortaç'ı protesto etmedi.
-Gerek Ramazan atmosferi, gerek orta yaş bunalımı, hatta bünyesinde Andropoz mu oluyorum acaba? Durumları (fiziksel yorgunluk ve uykusuzluk belirtileri) vuku bulunca İbram daha "nostaljik" yazılar yazmaya başladı. "Hatıra defterimden" serisinde birçok şapşallık ve aptallıklarını birinci elden, az kurgulayarak kamuoyuna duyurdu. İşin tuhafı okuyucuları bu şapşal İbrahim'i de sevdiler, bağırlarına bastılar.
-Bir yandan Ramazan Pidesi'nde Ramazan yazıları diğer yandan keywords aramalarının Oruç bozan, bozmayan şeylere merak sarması üzerine İbrahim Ortaç, bazı sevdiği bloggerlerin de teşviki ile bu konularda da Zekeriya Beyaz'lık taslayan, komik ama asla tadını kaçırmayan yazılar kaleme aldı. Hatta az ayarı kaçırıp "Oruç bozmadan yiyip içme klavuzu"nu yayınladı.
-Dünyada esen 09-09-2009 da evlenme fırtınasını Ti'ye alan "Hoba evleniyoruz" yazısı ile bir kaç blogger dostunu önce sevindirip:) sonra kızdıran İbrahim Ortaç bir kaç gün sonra kendisini sürekli merak edenler için bir kullanma kılavuzu ve İbrahim Ortaç sözlüğü sayılabilecek "Tüm Melahat ve Kazımlar" için yazısını yayınladı.
-Sanal ortamda, kolayca gönlünü kaptırabilen insanlara bir nasihat olmak üzere "İbrahimgillerden korunma rehberi" de yayınlayan yazarımız anı yazılarını da yayınlamaya bir süre daha devam etti. Ayrıca çevresinde gördüğü yetenekli ve aktif bloggerleri ve yazılarını bir kaç yazar ve çizer arkadaşının yer aldığı sitelere tavsiye etti.
-Bu yazıların bir alternatifi olarak "hayranlardan kurtulma rehberi"de denilebilecek bir başka yazı kaleme alan İbrahim Ortaç'a bu süreç zarfında "beni nasıl sepetliceksin" türü sorular soruldu. İbrahim Ortaç'sa hiç bir dost ve hayranına "sepet" havası çalmadı ama yine de yolcular için "bekle ve gör" politikasını takip etti. Ayrıca profiline "Abiniz, amcanız, dayınız, halanız, teyzeniz, okuyup beğendiğiniz, belki de sevdiğiniz ama asla sevgiliniz olmayan adam" diye not düşmeyi de ihmal etmedi.
EKİM
-Ekim ayı İbrahim Ortaç için iyi başlamasına rağmen pek de iyi bitmedi. O dönemde yine Anı ve Ramazan yazıları yayınlayan yazarımız "Laf söyledi Balkabağı" adıyla dost meclislerinde söylediği ve "Abi sen nerden, nasıl buluyon bu lafları?" denilen sözdeyişlerini ayrı bir blogda yayınlamaya başladı.
-Aslında, oldukça verimli geçen bu süreçte İbrahim Ortaç Ben hassas ruhlu adamım kadınları anlayabilirim düşüncesine kapılmak gibi bir korkunç hataya düştü yine. Nitekim son düştüğü hatalarda kadın ruhundan zerre kadar anlamadığını er geç anlamış olan yazarımız, bu kez anladığını ispat etmek için Feminen karakterlerle bir-iki blog açtı.
-Aslında, oldukça verimli geçen bu süreçte İbrahim Ortaç Ben hassas ruhlu adamım kadınları anlayabilirim düşüncesine kapılmak gibi bir korkunç hataya düştü yine. Nitekim son düştüğü hatalarda kadın ruhundan zerre kadar anlamadığını er geç anlamış olan yazarımız, bu kez anladığını ispat etmek için Feminen karakterlerle bir-iki blog açtı.
-Yazdıkları beğenilen yazarımıza kısa sürede bazı kadın bloglarından yazarlık teklifleri geldi. Prensipte kabul etmesine rağmen, Lan dalga geçerken, kadın yazar olup çıkıcaz. Bu yaştan sonra kestiremem. diyerek bu konudan uzaklaştı.
-Ayşe teyze olmayı pek sevmeyen İbrahim Ortaç hemcinslerinin kısa sürede dişi kuş diye mailler atıp, blogunda "bir teselli verelim mi abla" kıvamında yorumlar yapması üzerine bu dünyada kadın olmanın ne kadar zor olduğuna karar verip, "bu erkekler hep böyle kardiş" diyerek sanal da olsa kestirmekten vazgeçti ve kestirmeden feminen karakterlerin dünyasından hızla uzaklaştı.
-Yazılarında Google'un ve Facebook'un insan zihnine ve dünyasına etkilerini de işleyen İbrahim Ortaç net aleminde hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağına vurgular yaptı. Artık Çelik' de İbram' da değişti diyerek kendisinden eski tas, eski hamam beklentisi olanlara mesaj vermeyi de ihmal etmedi.
-Her ne kadar "şeytana uymadım - belediye baksın diyerek blog yapmadım" dese de İbrahim Ortaç'ın blogları bu süreçte de çoğalmaya devam etti. Hepsi de kendi çaplarında bazen az, çok izleyici ve yorumcu buldular.
-Ekim ayında İbrahim Ortaç'ı üzen bir gelişme yaşandı. Bir zamanlar çok değer verdiği, ancak sürekli didişip bozuştuğu ve uzun süredir görüşmediği çok saygıdeğer bir arkadaşı, İbrahim Ortaç'ın bloglarına ulaştı. Ulaşmakla kalmadı önce İbrahim'e eskiden kalma kini ve öfkesi ile kırıcı mesajlar yazdı. Yetmedi yorumlar bıraktı, yetmedi yorumcularından gözüne kestirdiklerine "İbrahim Ortaç'ın kimliğini açıklıyorum" babında mailler gönderdi.
-Arkadaşı ile bu anlamsız davranışı yüzünden yine esaslı bir kavga yapan ve bir daha selamlaşmamak üzere yollarını ayıran İbrahim Ortaç bu süreçte, peş peşe yayınladığı bir kaç yazı ile o gelen mailleri doğruladı. Mail alan, almayan ama yakın çevresinde olan dostlarına "kimliğini açıkladı" ve prensip olarak "her kimliğini sorana söyleme" kararı aldı. Bazı blogger dostlarına "bilgi kendilerinde kalmak kaydıyla" sormadan da kimliğini açıklamaktan ve zaten kafalara çaka çaka "Çakma" dediği İbrahim Ortaç'ın çakma olduğunu bir kere daha deklare etmekten çekinmedi.
-Bu üzüntülü ve sıkıntılı dönemde yanında olan tüm blogger dostlarına ve özellikle "takma kafana ya, umurunda mı dünya" şarkısını kendisine gönderen Kadir abisini her daim minnetle andı ve o şarkıyı dilinden düşürmedi. "Dım dım dırı dım, dım"
Sürecek...