Bugünkü şansınız :

İbrahim Ortaç Final Edition-1



Her yılbaşı yaklaşırken kendi kendime bir değerlendirme yaparım. O yılın değerlendirmesi hani, ne yapmışız, ne yapamamışız gibisinden. Sonra da yeni yılda yapacaklarım, yapmayacaklarımla ilgili kararlar alırım. Yeni yılda da bunları hayata geçirmeye çalışırım.

Bu yılbaşı  yaklaşırken de, yaklaşık bir kaç gündür bu değerlendirmeyi yapıyordum. Yapılmayacak işlerden biri de İbrahim Ortaç'ın yayın hayatına devam etmesiydi. Yani her güzel dizi nasıl bitiyorsa İbrahim Ortaç'da sizlere veda etmeliydi. Hayırlısıyla ediyor da işte...

Ancak adettendir. Birçok dizinin finalinde bir hasbıhal yapılır. İzleyicilerle sohbet edilir ve şöyle bir geçmiş bölümlere bakılır. İşte "Çakma bloggerlerin kralı" İbrahim Ortaç'ın hayat hikâyesi...

Mayıs 2009

-İbrahim Ortaç blog âlemine girmekte geç kalmış bir kişilik olarak kendisine "günaydın" diyerek blog hayatına başladı. Aslında blog yazarınız, bu dünyada pek bilinmeyen ancak eli kalem tutan, ağzı laf yapan, azıcık gazeteci, yazar, biraz şairliği olan ve mizahi yönünü arkadaş sohbetlerine saklayan biriydi.

- Sıkıntılı bir zamanımda, bir  arkadaşın "Sen rahatça, aklına eseni yazabileceğin bir blog aç!" önerisi ile "Çakma" olarak yayın hayatına atılan blog yazarı adını hemen karşısında yüzüne bakıp duran kahveci çırağından aldı, soyadı için ise kafasını camdan dışarı çevirdi. Bir temizlik marketinin arabasının üstündeki yazıyı okudu. "Ortaç" ve böylece "İbrahim Ortaç" doğmuş oldu.

-Blog adı "kuyruk acısı"  ve adres olarak seçilen "kediyebasma.blogspot.com" un neden seçildiği hakkında Mayıs Ayında risaleler bulunabilir

-Çakma bloggerimiz, ilk zamanlarını yazı yazmanın yanında blog âlemini, Sanal kral ve kraliçelerini inceleyerek geçirdi. Âlemin raconu neyse, ona bir göz gezdirdi. Bu konuda oldukça iyi bir algı yeteneği olduğu söylenebilir.  Kısa zamanda Siminya ve Pucca'nın hitlerinin çok olduğunu gördü. Herkesin yaptığınca onlara bulaştı. Ancak efendice, usulünce . Kendilerinden de bu konuda olumlu tepkiler aldı...

-Ayrıca, izleme listine yeni okuduğu blogları da eklemeye başlayan "İbrahim Ortaç" sevdiği ancak (artan popülaritesi yüzünden artık zaman bulamadığı) blog yorumlamaya özen gösterdi. Okuduğu insanları sıradan "a çok güzel olmuş" yorumları dışında yazılarına açılım getirecek "Şerh"ler koymaya başladı. Bu sayede biraz daha göze battı, ilgi çekti.

-Gözlemlere dayalı olarak değişik konularda yazı yazan "İbrahim Ortaç" didaktik olmayan "sosyal mesajlarını" ince iğneler halinde kimseyi kırıp incitmeden bloglarında seslendirmeye başladı. Bu konuda özellikle "kendisinin himmete muhtaç dede" olduğunu vurgulamaktan çekinmedi. Ancak bir fırtına gibi esmekte olan "kıl, tüy, ağda" konularını ufaktan eleştirmekten de çekinmedi.

-Blog dünyasındaki ilk etkileyici şiirini "bir militan bildiri dağıtıyor şehrimin sokaklarında" dizeleri ile yazan İbrahim Ortaç içindeki şiir yazan adama bir müddet daha dur demesi gerektiği düşüncesinde olduğundan "blog dedikodularını" okumaya, yazarlar hakkında fikir sahibi olmaya devam etti.

HAZİRAN 2009

-Haziran ayı havaların iyiden iyiye ısınmaya başladığı ve libidoların tavan yaptığı bir ay olduğundan olsa gerek İbrahim Ortaç çevresinde bol bol yazıldığını gözlemlediği "g-azdırılmış cinsellik" içeren konularda kalem oynatmaya başladı. Ancak yine saldırgan bir eleştiri yerine bu yadsınamaz gerçeği ti'ye alan ve kendini "abazan"lıkla özdeşleştirip, eleştiren yazılar kaleme aldı.

-Bu dönemde yazdığı bloglarda arada sırada kendini havaya fazla kaptırmış kadın bloggerleri uyarmanın yanında, bizzat kendisinin de çizgiyi aştığı yazılar oldu. İbrahim bu konularda kendini de eleştirmekten çekinmedi. Aynı dönem de cinsellik dışında "küfür" edebiyatının da bloglara hâkim olduğunu gözlemleyen "İbrahim Ortaç" kendi küfür hazinesinden komik örnekler vererek "küfür"ün dozunda kullanılması gereken bir enstrüman olduğuna vurgu yaptı.

-Özeleştirilerinde zaman zaman kendi ile çelişen, çatışan yazılar da yazan "İbrahim Ortaç"ın üslubu giderek sevilmeye başladı. Çevresinde (hiç bir zaman ünlü ve üstün blogger şahsiyetleri kadar olmasa da) "fan"ları sevenleri, hayranları oluştu. Bu durum İbrahim Ortaç'ı biraz da olsa şımartmaya yetti.

-Şımarık ve küstah üslubu bu dönemdeki yazılarında ve yorumlarında gözlenebilen "İbrahim Ortaç"ın özellikle abazan "Adsız" yorumcuların şeyhi olarak kendini gösterdiği ve böylece içsel bir eleştiri ve yergi tarzını seçtiği Haziran döneminde sanal kişiliği artık tamamen oturmaya başladı. (not: İbrahim Ortaç yazarlara Adsız yorumlar yazmaz, olay ironidir.)

-Artık adresi, yaşı, ilgi duyduğu konular merak edilip, sorulmaya başlanılan İbrahim Ortaç her ünlü fani gibi "profiline" estetik yaptırmaya başladı. Yaşı ile burcu ile, ilgi alanları ile oynamaya başladı ve bunların da "çakma" olduğunu soranlara söylemekten çekinmedi.

TEMMUZ 2009

-Temmuz döneminde, bloglarda bir küstüm gidiyorum fırtınası baş gösterince, internet âleminden gitmenin çok da kolay olmadığını bilen "İbrahim Ortaç" bu konuyu da "ti" ye alan yazılar yazdı. Gerçekten bu konuda sıkıntı çeken insanlara, olmayan aklından, ilham verici yorumlar döşendi.

-Kendisi hakkında sorular bir hayli arttığı için "meraklılarına yönelik" postlar kaleme alan İbrahim Ortaç, başka bir kuyruk acısı yüzünden pek de sevmediği "online iletişim" yerine post'larla okuyucularını bilgilendirmeye çalıştı.

-Aslında kimliği dışında, ruhuna, iç dünyasına dair söylemleri "çakma olmayan" İbrahim'in doğru söylediği ve bu konuda takdir edildiği görüldü. İbrahim Ortaç insanların bu bağlanma ve güveninden memnun olmasına rağmen, zaman zaman da rahatsızlık duydu ve kendi hakkında "kötü huy denilebilecek" bilgileri de birinci elden sunmaya başladı. Temel ilkesi olan "benim hakkımda en kötü konuşacak kişi benimdir" düsturunca hareket etti. İnsanların kendi hakkındaki ümitlerini sabote etmekten çekinmedi.

-Blog âleminde trip yapan, kendini beğenen insanları da gören İbrahim Ortaç zaman zaman bu insanları da kırmadan eleştirmekten ve uyarmaktan geri durmadı. Yine aynı dönemde bloglarda esen "orgazm" fırtınasına karşı "kim kaybetti de siz buldunuz?" diyerek bir yazı yazdı. Böylece, blog dünyasının geçer akçesi olan cinselliğin yüzyıllardır yaşanan doğal bir şey olduğunu, bu kadar abartılmaması gerektiğini anlatmaya çalıştı.

-Oldukça üretken bir döneme giren ve taslak postları çok biriken İbrahim Ortaç bazı postlarını "twitter modasına" uyarak. Kısa kısa, tek bir post içerisinde başlıklar halinde okuyucularına sundu.

-Bazı yazdıklarından, blog dünyasının eleştirmeni gibi algılandığı  ve insanların İbram Abi şu yazara da bir laf geçirse diye beklediği hissine kapılan  "İbrahim Ortaç" okurlarına yazarlara hürmet edilmesi, cesaretlerinin alkışlanması ve biraz "malın gözü" olmalarının anlayışla karşılanması konusunda  bir post yayınladı.

-Aynı dönemde bazı kadın blogger'lerin, abartılı bir erkek argosu kullanması ve erkek terminolojisindeki palavraları gerçekmiş gibi işlemeleri üzerine "dolmuşa gelmemeleri" ölçüp biçip değerlendirmeleri konusunda pek didaktik denilemeyecek, esprili yazılar kaleme aldı.

-Temmuz ayında güncel hayattan kesitler ve kurgusal düşler içeren yazılar da kaleme alan İbrahim Ortaç'ın zaman zaman serseri, zaman zaman romantik, zaman zaman ağır abi yazıları da giderek beğenilmeye başlandı.

- İbrahim Ortaç bu dönemde de yine birçok bloggeri izleme listine almaya devam etti. İbrahim Ortaç vefalı yorumcu ve dostlarına periyodik ziyaretler yaparak, zaman zaman yorumlar bırakmayı ihmal etmedi...

                                                                                                                                          Sürecek...

Bu yazıyı paylaş: :

0 yorum:

Yorum Gönder

Buraya yorum yazabilirsiniz. Niye yazmıyorsunuz?