Bugünkü şansınız :

  • Hüzün bu günlerde davet edilecek en kötü misafirdir. O davetsiz de gelebilir.
    03/04/2010 - 0 Yorum

Sapına kadar cinsellik, köküne kadar dinsellik



Efendim memleket ergenekonumsu gündemler ile sarsılırken, yine gözden kaçırıp, geç kaldığımız değişimler oluyor toplumumuzda. Görmüyoruz. görmezden geliyoruz. Biz görmeyince sorun yok sanıyoruz. Oysa g
eçenlerde bir öğrmeten arkadaş anlattı ilkokul çağındaki veletlerin çantalarından "çükkaldıran" hapları çıkıyormuş. Aynı şekilde bir başkası oğlunun bilgisayar odasına kendini kitleme gibi bir alışkanlık edindiğinden yakındı. İçeride sanal alem yapıyor sanırım dedi.

Bendeniz şahsen cinselliğin de, dinselliğin de kaynağından ve ergenlik öncesinde öğretilmeye başlanması taraftarıyım. Eskiden "alaylı" gelenekte abiler amcalar, yengeler bu eğitim görevini kör topal yapıyor olsa da artık o sistem komple dejenere olmuş durumda. Öte yandan "mektepli" olmak, sorunları çözmeye yetmedi. Bilakis yeni nesillerin hızla daha çabuk ergenleşmesi sonucu bir takım istenmeyen gelişmeler de yaşanır oldu.

Dünün sadece "konuşmak" sonra "çıkmak" olarak adlandırılan "flört"den "birlikte olmak" çizgisine doğru gelişen cinselliği, bugün genç ergenlerin ruhunda bir takım hasarlar oluşturmaya başladı. (sakın birileri benim cinsellikle ilgili "yobazlık" yaptığımı söylemesin döverim.)

Artık genç ergenler bir çok uyarandan etkileniyor. Romantik, platonik aşklar, sevgilinin gözlerine, kaşlarına şiir yazmalar büyük çoğunluğun derdi değil. Onlar direk "meme ve kalça" ile ilgileniyorlar. Canım ne var bunda diyebilirsiniz ama siz cinsel eğitimi okulunda vermezseniz ve bunu ergenler en kolay öğrenebildikleri yol olan "net"den öğrenirlerse haliyle bir takım sorunlar da olacak.

Eğitim sistemimiz ne yazık ki  "hem dinsel eğitimi öcü görecek kadar çağdaşlık" hem de "cinsel eğitimi ayıp görecek kadar yobazlık" arasnda sıkışıp kalmış durumda. Oysa her iki olgu da hayatın gerçeği ve olmazsa olmazı büyük çoğunluk için.

Genç bir ergenin x sitelerde özellikle pompalanan "fantezi ya da extrem" şeyleri hayatın normali görmesi. "oral iyidir, anal candır, kuku mu o da neymiş" türü bir algı geliştirmesi sonucunda ileride kız arkadaşı veya eşi ile yaşayabileceği sorunları bir düşünün bakalım. Hele kızcağız bu konuda iyice cahilse kafayı sıyırması işten değil. Bir de lisede çıktıkları kızın videosunu çekip arkadaşlarına gösterecek ruh halindeki sersemlerin olduğunu düşünürseniz olayın vehametini anlarsınız. 

Haydar Dümen amcam diyor ki; "wc'de taharetlenirken eli ayağı titreyen kızlar var, ya da çocuk askere gidicek tek yumurtalı, ailesinin bundan haberi yok, bi kere bile bakmamışlar." Belki de bazılarınız bu satırları okurken içinizden "Ay ibram ayıp şeyler yazmış" okumayayım diyeceksiniz de bunlar ayıp değil hayatın realitesi.

Demem o ki, sağlıklı bir cinsel eğitimin okullarda verilmesi zamanı geldi de geçiyor bile. bilmem yönetmenlerimiz bunun farkında mı? Yönetmen dedim özellikle çünkü; her gün yeni bir film görüyoruz artık, garip ve yetim ülkemde. Birileri eyvah memleket elden gitti diye bağırırken, bakıyorsunuz çıkan ses kayıtlardan memlekette neler olmuş neler.

Ha tabi, bana sorarsanız bu cinsel eğitimi işin bok'unu çıkarmadan kadın öğretmenler kızlara, erkek öğretmenler erkeklere vermeli. yok canım "tevhidi tedrisata aykırı" felam demeyin. İbram haremlik selamlık cinsel eğitim istiyo gibi düşünmeyin. İşin doğası bu.

Biz eskiden "ağaç işleri" dersi yapardık seçmeli derste. Kızlar da "pasta, kek" pişirirlerdi. Yoksa kız erkek, bir arada gördüğümüz fen dersinde bile "zigottan, terliksi hayvanın cinsel yaşamından, mendelin fasülyeleri döllemesinden" ilham alıp, kızlara yan yan bakıp olmayan bıyıklarımızı bükerken onlar da kendi aralarında pembiş yanaklarıyla kikirdeşirlerdi. Ateşle barutu tutuşturmadan, tadında tutmalı cinsel eğitimi de. Ha bi de cinsel bilgiler öğretmenlerine "pezo ya da orospu" gözüyle bakmayan bir toplumsal algı geliştirmemiz gerekecek. En zoru da bu belki.

Aynı şey dinsel eğitim için de geçerli. Kaynağı ilahiyat fakülteleri olan, ilahi bilgilerini sağlam kaynaklardan üniversite düzeyinde alıp, öğretmenlik formasyonu da olan kişilerle bunu okullarda vermek yerine "dini eğitim öcü" diyerek öğrencileri bundan mahrum bırakırsanız; onları tarikatların, sahte şeyhlerin, Ali Kalkancıların kucağına atmış olursunuz.

Ruhlarının en çalkantılı anında bakarsınız çocuklarınız sapık bir tarikat şeyhinin kucağına oturmuş, din adına sandığı bir şeyleri yapıyor. Ülkemizde durum bu kadar vahim olmasa da bu olmayacağı anlamını taşımaz.
Anne babası ve öz kardeşiyle görüşmeyip de, şeyhi ile uzak diyarlara uçabilen kızlarımız bunu bir kere daha düşünmeliler ancak bunu düşünmeleri içinde siz onlara "temel bir dini eğitim" vermelisiniz.

Bu konuda "diyanet işleri" diye bir kurumdan yararlanmalısınız. Onun fikirlerinden istifade etmelisiniz. Yav diyanet de "başı örtmek dinin emri" dedi diye huylanıp, diyaneti suçlamamalısınız. Dinin de kendi içinde kuralları vardır  ve siz istediniz diye değişmez.

Sanıldığının aksine "diyanet işleri" kurumu yobazların en sevmediği Cumhuriyet değerlerinden biridir. Çünkü akılla dini harmanlayan, istisnalar olsa da büyük oranda düzgün üst kadrolardan oluşur. Ancak diyanet yerine sapkın tarikatlere bırakırsanız meydanı içinde okuma yazma bile bilmeyen nice Ali Kalkancılar olan insan öğütme makinalarına teslim etmiş olursunuz çocuklarınızı. Üstelik siz onu dinden uzak tutmaya çalışırken bakarsınız o inatla yobazın kralı olmuş.

Hassasiyetlerimizi belirlerken okullarda verilecek "cinsel eğitimin" bir bozulma değil, bilakis zaten bozulan algılarımızın düzeltilmesine yönelik bir çaba olduğunun, aynı şekilde "dinsel eğitim"in de yobazlık değil bilakis yobazlığa karşı bir sigorta olduğunun bilincinde olmamız ve herşeye düşünmeden karşı çıkma hastalığından vazgeçmemiz gerek..

Bence...
Bu yazıyı paylaş: :

0 yorum:

Yorum Gönder

Buraya yorum yazabilirsiniz. Niye yazmıyorsunuz?

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

  • Bu aralar...
    11/04/2010 - 0 Yorum
    * Bu aralar, bu havalar yüzünden kolik olan herşeyden nefret etmeye başladım. İster alkolik olsun, ister melankolik. Komik şeyleri ise giderek daha çok seviyorum. * Bu aralar bir kaç kilo verdim galiba, bedenimde bazı bölgeler küçülmeye başladı. (göbek ve yukarısı :P) * Bu aralar ekmeği azaltıp, tuzu kestikten sonra, süte şeker katmayı da kestim, çayda tek şekere düştüm. Doktor tavsiyesi üzerine 3 beyazla bozuştum, kendimi zenci gibi hissediyorum. * Bu aralar 3 büyükler ve dolar ile de aramız iyi değil. Borsa ve Ligde Bursa coşmuş durumda, hadi hayırlısı. * Bu aralar taze zçılmış…
  • Gay'leri pek sevmem şahsen...
    10/07/2009 - 0 Yorum
    Biliyorum fincancı katırlarını ürkütecek yazdıklarım. Ama gizleyip saklayacak değilim. Gay'leri pek sevmem şahsen. Herkesin tercihi kendine tabi bişi demiyorum. Zaten bahsettiğim ilgilenmek ve sevgi anlamında bir sevgisizlik, yani özetle bayılmıyorum kendilerine. Yoksa asmayalım da besleyelim mi? tarzı faşist bir bakış açım da yok. Zaten üzerinde uzun uzadıya kafa yoracak ve işin anatomisini, ruhunu irdeleyecek de değilim. Üstelik üstüme vazife de değil bu konu... Herkes bir şeyi sever ya da sevmez ya hani. Önemli olan sevmediklerimizin de bizi sevmeme hakkına saygı duymayı…
  • Biraz ordan, biraz burdan, accık da şurdan
    20/01/2011 - 0 Yorum
     Bir şeyler yazıyorsanız, okunmak hoşunuza gider, yorum almak, sözlerinizin karşıda bir etkisi olduğunu görmek, etkinize bir tepki almak, güzel şeylerdir bunlar. Nitekim bu konuda oldukça hoş anılarım vardır, sözümün dokunduğu yerlerden geri dönüşleri üzerine. İşte geçenlerde bir arkadaş facebook’da paylaştığım bir yazıma şu yorumu yapmış “İpraam abi senin yazılarda bi başkalık var nedense. Böyle kekremsi bir tat, bir sehli mümteni (*) havası... yazmaya çalışıyorum yazamıyorum.:)” Bu esprili yorum hoşuma gitti açıkçası çünkü ben 3 adamı üstad bildim hayatımda ve…