Bugünkü şansınız :

  • Şok: Pucca nihayet basıldı, sıra kimde?
    02/06/2010 - 0 Yorum
    Sanal dünyanın sen al pişman olmazsın karakterlerinden değerli dost güzel insan mümtaz şahsiyet hepimizin ilham perisi süt annesi (oha abarttık tamam) Pucca'nın bir süredir peşinde olan basın masası sanal koçlar şubesi yaptığı bir operasyonla Pucca'yı bastı... Basılma anında da her zaman yaptığı gibi marlyn posteri arkasına saklanarak yaka paça kitapçı  raflarına konulan Pucca'nın blog alemine düştüğü günden beri ağlaya, sızlaya hoplaya zıplaya yazdığı blog yazılarından oluşan kitabı kitapçı raflarını süsledi. Böylece blog dünyasında yetişen yeni nesile de ben ilerde…

Piraye yengemiz blogger olsaydı?


Piraye yengemiz blogger olsaydı ya da Vera?
Üstad Nazım Hikmet bu kadar kolay "en fazla bir yıl sürer /yirminci asırlarda
ölüm acısı" diyebilir ve daldan dala uçarak,  kadınlarını ölmeden peşpeşe gömebilir miydi acaba?

Tadı enfes bir duygudur aslında. Bir şairin, bir yazarın sizi yazması, duygularına size olan sevdasını katarak kaleme alması çok güzeldir eminim. Bu güne kadar genellikle kadınlar yaşadı bu hazzı ve erkek yazar, şairlerin uçarılığından kırılıp dökülen, şiir okumaya yazı görmeye tövbe edenler de genellikle kadınlar oldu.

Çünkü önce kendileri için yazılan dizelerin ardı arkası kesilip, bir müddet sonra şair, yazar yeniden aşkı yazmaya başladığında "bu bana değil ama kime?" sorusu boğdu onları.  Onlar da sevdikleri adamı boğmaya çalıştılar. Kadınlar bir şairi, yazarı okuyucusu ile bile olsa paylaşmak zorunda kalmanın sıkıntısını çektiler. Erkekler de belki sefasını sürdüler bunun.

Oysa, günümüzde artık kadınlar da yazıyor, üstelik gayet de iyi yazanlar var içlerinde. Çevrelerinde hayranları, peşlerinden koşanları eksik olmuyor. Gerçi bir kadının peşinden koşulması için yazar olması da gerekmiyor ama eskiden bu konuda başı çeken güzellik faktörü de biraz eli kalem tutan ve kendini gizli, saklı sunan kadın yazarlar lehine dönmüş durumda.

Ayrıca günümüzde kimsenin edebiyatçı olması da gerekmiyor. Bir blogunuz varsa az çok okuyanınız, hayranınız olması doğal. Neticede herkes günlüğüne birkaç edebi şey karalıyor. Bunu beğenip okuyan ve yorumlayanlar da çıkıyor. Hal böyle olunca da eskiden çoğunlukla erkeklerin yediği tadı çok güzel olan bu yemeğin, hazmının ne kadar zor olduğunu artık kadınlar kadar, erkekler de anlıyor ve zaman zaman sindirim problemi yaşıyorlar.

Sevdikleri kadınların da onlar dışında bir şeyleri hissedip yazabilme ihtimalleri, onları  bugüne kadar kendilerinin biraz "sanat" biraz da "ego" adına umarsızca yazıp çizdikleri şeyler hakkında düşünmeye sevk ediyor. Kıskançlıkları had safhaya ulaşıyor. Şımarıklıkları ehlileşiyor. Öte yandan kadın bloggerlar da bu tersine dönen ilgiden oldukça memnun gibi görünüyorlar.

Piraye yengemiz blogger olsaydı ya da Vera şiirler döktürseydi Rus delikanlılarına "Ne erkekler tanıdım ama en güzel Nazım şiir yazardı" demiş olsa üstat bunu sindiremezdi sanırım. "Vera, Kapat lan kız blogunu" mu derdi acaba?

Benimkisi bir ironi, bir aforizma sadece ama neticede yıllar öncesine oranla şair, yazar edebiyatçı ya da bloggerler içinde kadın oranı günümüzde bir hayli artmış durumda. Yazdıkları için kıskanılan erkekler kadar, yazdıkları için kıskanılan kadınlar da var. Sizin de sevgiliniz bir gün afilli şeyler yazabilir, birilerinin gönül telini titretebilir. Tıpkı bayan şarkıcı, aktris ve mankenlerin erkek arkadaşları gibi siz de sindirim sisteminizle ilgili bazı sorunlar yaşayabilirsiniz.

Eee beyler, artık biraz kalem oynatırken "kadınlar, kadınlarım" diye yazmaya çekinirsiniz  herhalde değil mi? Hele 7 kocalı Hürmüz yine sinema gişelerini zorlarken.
Bu yazıyı paylaş: :

0 yorum:

Yorum Gönder

Buraya yorum yazabilirsiniz. Niye yazmıyorsunuz?

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

  • Her yol Ankara
    14/10/2009 - 0 Yorum
    Böyle bir deyim var. Ne demek olduğunu bilmeyen yeni nesil için yeni Türkçeleştirirsek "bizde kural yok, seçenek çok" diye de açıklamak mümkün... Bendenizi tanıma şerefine nail olanlar bilir. Kendisiyle barışık yaşayan bir Allah'ın kuluyumdur. Kılımla, tüyümle, derdim olmaz. Hani öyle orman kaçkını olmasam da saçım asker tıraşını geçebilir, sakalım kirli sakal kıvamında dolaşabilirim. Kılın tüyün ondan ötesiyle ve göbeğimle aram ise pek iyi değildir. O yüzden eritmeye çalışıyorum efendim. (Meraklısı için: bugünlerde kemikli; kazak, gömlek, don, pantolon ve ayakkabı dâhil 88…
  • Asosyal adamın gözüyle sosyal ağlar
    14/11/2011 - 0 Yorum
    Sosyal ağ ortamları blog alemini öldürdü diyorlar. Cidden de bu görüş doğru gibi. Açıkça söylemek gerekirse eski dostumuz blogger'deki şaşalı günlerimizi mumla arıyoruz hepimiz. Herkes ağzındaki baklayı ıslatmadan söylediğinden ya da yumurta kıçımızda pek durmadığından olsa gerek. Artık blog okuyamaz, yazamaz olduk. Çok meşgulüz ya o sebepten böyle olmalı.  Torba olmadığı için büzülemeyen ağızlarımız değer ifade edecek blog yazıları yerine, uçup gidecek gürültülere, saman alevlerine dönüştü bir bakıma. Buyrun bakın nerelerde laf ve ömür tüketiyoruz. Friendfeed: Kavga edip…
  • Almak ve vermek üzerine
    24/06/2015 - 0 Yorum
    Hayatta her şey biraz almak biraz da vermek üzerinedir. Nefes alırsınız nefes verirsiniz. Su, ekmek alır para verirsiniz. Can alır, can verirsiniz.  Hiç bir şey bedelsiz değildir. Emek verir, ücret alırsınız. Değer verir, değer alırsınız. Sevgi verir sevgi alırsınız. Almazsınız ya da. İş manevi anlamda verdiklerinize gelince onlar her zaman maddi şeyler gibi olmaz. Tıpkı veresiye verip para kaptırdığınız gibi değer verdiğiniz insanlar o değeri hak etmezler ve siz verdiğinizle kalırsınız. İşte tam o yüzden belki "denize at" denilmiştir. Çünkü onlar bilmese de bu değeri…