Bugünkü şansınız :

  • Biraz ordan, biraz burdan, accık da şurdan
    20/01/2011 - 0 Yorum
     Bir şeyler yazıyorsanız, okunmak hoşunuza gider, yorum almak, sözlerinizin karşıda bir etkisi olduğunu görmek, etkinize bir tepki almak, güzel şeylerdir bunlar. Nitekim bu konuda oldukça hoş anılarım vardır, sözümün dokunduğu yerlerden geri dönüşleri üzerine. İşte geçenlerde bir arkadaş facebook’da paylaştığım bir yazıma şu yorumu yapmış “İpraam abi senin yazılarda bi başkalık var nedense. Böyle kekremsi bir tat, bir sehli mümteni (*) havası... yazmaya çalışıyorum yazamıyorum.:)” Bu esprili yorum hoşuma gitti açıkçası çünkü ben 3 adamı üstad bildim hayatımda ve…

kuşatılmak, dört bir yandan



insan bazen kendini kuşatılmış gibi hissediyor.
hani önüm arkam, sağım solum sobe gibi oluyorsun. bakıyorsun yoldan yürürken meraklı gözler seni süzüyor. bundan erkek olarak bile rahatsız olabiliyorsun.

kadınsan durum daha kötü. süzmekle kalmıyor insanlar. en masumunun fantezisi etek boyuyla doğru orantılı. abazan olanlar için ise türbanlı, çarşaflı da olsan farketmiyor. onlar pek bi güzel soyabiliyor zihninde kadını. yeterki yürürken arkandan bakıp iyi kötü harekete eden bir kıvrımını görsünler.

ben buna makina mühendisi sendromu diyorum. oynayan hareketli bir mekanik aksam yetiyor arkadaşlara. hele bir de deniz kenarındaysanız bu kez çukur sendromlu insanlar sarar etrafınızı. göbek değilinizle, kulak memenizden ne fanteziler üretebilirler şaşarsınız...

aynı şekilde eviniz yüksek binaların ilk birkaç katındaysa meraklı gözlerden korunmak için perdelerinizle kanka olmak durumundasınız. artık üst katlarda daha özgür müsünüz, röntgen mütehassıslarının dürbün fantezilerine mi yakınsınız onu bilemem de iyi kötü hepimizin üzerinde bir mahalle baskısı olduğu kesin...

Önce sizin O biçim olduğunuza karar verir bu tipler. Bireysel veya kahvede oybirliğiyle. Zaten adınızın konması ondan sonra size yapılabilecekleri aklamak içindir. Nitekim hiçbir kedi yavrusunu fareye benzetmeden yiyemezmiş...

işte bu amaçla yarı gırgır, yarı şamata kabilinden Mahalle baskısı / pantalon askısı adıyla bir site açtım. Aslında çok öyle ahım şahım, büyük idealleri, kocaman söylemleri olan biri değilim. Hiç de olmadım. o yüzden sitemin de bir iddiası yok. Sadece eğer siz de bir şekilde mahalle baskısı gördüğünüze inanıyorsanız (kadın, erkek, yaşlı, örtülü, açık, daha açık:) farketmez maille paylaşırsanız, kendi tarzıma uygun olarak bu konuyu işlemek istiyorum.

bu komün çaba için katılımınızı bekliyorum...

Saygılar bizden...
Bu yazıyı paylaş: :

0 yorum:

Yorum Gönder

Buraya yorum yazabilirsiniz. Niye yazmıyorsunuz?

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

  • Kadın olmanın dayanılmaz cazibesi (Bulaşık - ütü)
    22/08/2010 - 0 Yorum
    İş olsun diye yazıyorum sanıyorsunuz değil mi. Oysa Ramazan’dan bu yana bulaşık makinesine koymuyoruz bardakları. Sırf stres atmak için ben yıkıyorum hepsini. Tanrım neden bilmiyormuşum ben bu olayın güzelliğini. Bir kere sıcak sudan elini soğuk suya sokuyorsun sokmasına ama o durulama keyfine değer be azizim. Bardakları alıyorum evyenin altına tutuyorum. İçine biraz su doluyor “şorrr” sonra azıcık çalkalıyorum “cok cok cok” sanki müzik yapar gibi serin serin oh! Birkaç tur bardağın içinde döndürüyorum suyu. Böyle dış çeperinden çıkarak ellerime çarpıyor. Ne hoş bir duygu…
  • Büyük yalan: siyah kelebek aslında esmer bir çingeneymiş
    15/06/2009 - 0 Yorum
    Oh! nihayet, kameralarımızdan köşe bucak kaçan, her aradığımızda napayım işte evimdeyim, işimdeyim gücümdeyim, röportaja gelemem, komşuda pişti konken oynamam, altın gününe gidemem, çoluk çocuk büyütüyoruz kolay mı? türünden mazeretlerle bizi atlatan siyah kelebek'i domates almaya pazara çıkarken yakaladık.Kasap ve sütçü ile küs olduğundan evde herkese brokoli ve kereviz yemekleri pişirerek işkence eden siyah kelebek "ne yapalım etliye sütlüye karışmam dedim bi kere, varsa yoksa sebzeli pilav en çok yiyebilceniz yemek" diyerek ev halkının tüm umutlarını kırmaktadır. Yalvaran…
  • Hiç, böyle pişman oldunuz mu?
    21/10/2009 - 0 Yorum
    Hiç birini gördüğünüze pişman oldunuz mu? Artık düşlerinizde başkasını göremediğiniz için. Hiç birinin sesini duyduğunuza pişman oldunuz mu? Artık bütün sesler size sıradan geldiği için. Hiç (ince bellide) içilen tek şekerli bir çaydan nefret ettiniz mi? Ne kadar şeker atsanız da artık tüm çaylar tatsız geldiği için. Hiç bir sahilde yürüyen sevgililere kızdınız mı? Artık onunla birlikte el ele yürümediğiniz için. Hiç, Size hayatı zindan eden, Sizi kendisinden nefret ettiren, Duvarları tekmeletip yumruklatan, Küfrederken ağzınızın yamulduğu, ................. Böyle birini…