Bugünkü şansınız :

  • Yürek bakıcıları - 3
    09/04/2012 - 0 Yorum
    Bir de yürek bakanların içinde "derdimizi dinleyen" dostlarımız, arkadaşlarımız, akrabalarımız var. Acılarımızı paylaştığımız, sevinçlerimize ortak olan ama aynen bizim gibi etten kemikten insan olan "can"lar. Derdimizi paylaştığımız zaman derdimizle dertlendikleri gibi, söylemesek de lisanı halimizden, sessizliğimizden anlayan ve üzülen insanlar. Hani her  zehrin panzehiri olduğu gibi "yürek yakanların" panzehiri olanlar. Bazen onlarla dertlerimizi paylaşırken öylesine dozu kaçırıyoruz ki, onların yüreklerinin de acıyabileceğini unutuyoruz. Hatta bazen sevdamızı, aşkımızı…

Günlerden bir gün, canın sıkılır



günlerden birgün canın sıkılır
ya da canını sıkarlar bir gün
bütün herşey üstüste üstüne gelir
kendine sığınacak bir yer dilersin

bir pc koyarsın masanın üstüne
ve bu alemden çeker gidersin...


bazen bir sohbete tutunur
bir şarkıdan nağmeler dinlersin
bazen birkaç hoş satır yazar
bazen bolca muhabbet edersin

kâh sözünü seven olur
sevilmeyi sen de seversin
kâh peşine düşen olur
düşmeyi sen de istersin

iyidir, hoştur, güzeldir bir süre herşey
tozpembe düşleri yeniden keşfedersin
kördür gözlerin yeni doğmuş bebek gibi
açıldıkça; hüzne sıkıntıya "burdaymış" dersin

zordur birden çok hayatı paylaşmak zaten
zordur can sıkıntılarından sevinç üretmek
zordur zorluklardan kolaylık çıkarabilmek
ne dünyanın derdi biter, ne dünyana girenin
zorluklar içinde tükenirken, birbirini yersin

sonra bir gün canın sıkılır
ya da sıkarlar canını bir gün
önce cebindeki telefonu kapatırsın
sonra modeminin fişini çekersin

yani bir gün canın sıkılır
bu alemden de çeker gidersin...


PS: kimse durumdan vazife, kıssadan hisse çıkarmasın, ortaya karışık sunum yaptık...
İlk Yayınlanma Tarihi: 4 04 2010 19:54 Eastern European Summer Time
Bu yazıyı paylaş: :

0 yorum:

Yorum Gönder

Buraya yorum yazabilirsiniz. Niye yazmıyorsunuz?

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

  • Anonimlik de, bir yere kadar canım
    09/02/2013 - 0 Yorum
    Kim, beni nasıl bilmek isterse ben O'yum. Bu kadar ilkesizlik içinde, eskiden beri ilke edindiğim bir şey var. Bir insan beni nasıl tanıyorsa, kim olarak biliyorsa hiç itiraz etmeden kabullenirim. Yani bana "Mahmut amca" da dese "Ayşe teyze" de ben itiraz etmem ve hafızamın kenarına not ederim "İşte bu beni Mahmut diye bilen mal!" Ne var yani bunda? deyip geçmeyin. Gerçek hayatta, özellikle küçük yerlerde ticarette çok işinize yarar. Kapıdan biri girer gayet samimi: -Naber Selami abi ya, ne zamandır görüşemiyoruz, bir çayını da içmedik çoktandır. Sonra laf veresiye gelesiyeye…
  • Besleyin ama uyarmadı demeyin
    13/09/2010 - 0 Yorum
    - anlıyorum aşkım ama ne yapabilirim, toplantı  uzun sürdü. - yine de istesen bana ulaşabilirdin ibram. bir mesajda mı atamadın? - ben de seni çok seviyorum ama o cadaloz halâ niye yorum yazıyor sana? - iyi de o öküz de  sana pis bir yorum yapmış terslememişsin, ben mi vereyim ağzının payını. Yıllar önce bir siteme eklediğim guestbook (misafir defteri)mde ilginç bir şey olmuştu. Bir çift veya iki sevgili farkında olmadan benim guestbookum üzerinden yazışıp durdular. Ne oldu nasıl oldu bilmiyorum ama internetin ilk zamanları kesinlikle dosyalar…
  • Fikrinizi abuk, elinizi çabuk tutun
    08/12/2009 - 0 Yorum
    Devir öyle bir devir ki; fırsatçılık emeğin, abukluk da kalitenin yerini almış durumda. Sıradanlığın ne kadar güzel olduğunun farkında değiliz hiçbirimiz. Mutlaka bir aykırılık prim topluyor günümüzde. Bu ülkemizde de yurt dışında da böyle malesef. Artık herkes sahne kostümü seçen sanatçıların kompleksi ile davranmayı yeğliyor. Olmadık yerde vücudumuzla, saç, baş şeklimizle oynuyoruz. Kızlar, oyuncak bebek niyetine kendi vücutlarını deliyor, saçlarını boyuyor, kimyasallarla yıpratıyor. Kılık kıyafetin olabildiğince en abuğunu seçmeye çalışıyor. Erkekler de kızlardan farklı ya da…