Bugünkü şansınız :

  • no:3 / küçücükten bellidir kadının yazgısı
    23/07/2009 - 0 Yorum
    henüz yeni yetme...mahallenin baskısına namzet ancak ilk baskılar. şşt ayıp di mi kız,mahallenin namusuna leke getircen, öyle ne kısa mısa giyiyon'la başlıcak...yaş kemale erince önce taciz, sonra tecavüz fantezilerini süslücek ayıların zihinlerini... erkek arkadaşı varsa mimlenecek, telefonu varsa dinlenecek, mesajlarına bakılacak, hatıra defteri kurcalanacak, msnsi hacklenecek...vah! kızım vah, sen bari kaç kurtul mahalleden...

İyi ki vaktiyle ölmüşsün be dede


Hiç dedem olmadı benim. İyi ki de olmamış, daha doğrusu ben doğmadan iyi ki ikisi de ölmüşler. Çünkü ben ninelerimi çok severdim ve elimde imkan olsa dedelerimi döverdim.

Her ikisi de talihsiz ama benim için, talih olan kadınlardı çünkü ninelerim.

Ninelerimin ellerinde büyüdüm. Anlattıkları öyküleri dinledim. Sonra aklım biraz erdiğinde yaşam hikayelerini, çektikleri sıkıntıları dinleyerek hüzünlendim.

Bir dedem, oldukça varlıklıymış. Bu yüzden de para ya da huzur batmış olmalı ki ikinci bir eş almış. Bu yeni eşe muhabbeti çok fazla olduğundan ve ninemi çok üzdüğünden olsa gerek, bir gün ninem oturduğu yerden kalkamamış.

O günden sonra da ancak ev içinde bastonla gezerken gördüm onu. Hiç evden dışarı çıkmadı ölene kadar. Onu hep elinde bastonu ve Mona Lisa gibi oturuşuyla hatırladım.

Dedeme dair en sevmediğim öykü ise "Ramazan'da sofraya oturup, orucunu açar açmaz bir bahane bulup sofraya bir tekme atar, öbür eşinin yanına koşarmış." Geride kalanlara sofranın zehir olduğunu söylemeye gerek yok tabi. Bu yüzden, babam dedemi uzun yıllar affetmemiş, kabrine bile gitmemişti.

Diğer dedeme ait anneannemin anlattıklarından hatırladığım ise, dedemin biraz yaramaz olan dayımı "köpeğin doğurduğu" diye azarladığı. Hiç hoş bir söylem değil. Dedem eşi ölmüş yaşlı bir adamken, ikinci eş olarak aneannemi almış. Zaten dayım ve son çocuk olarak annem doğduktan sonra,  pek de uzun yaşamamış.

Anneannemin anlattıklarından hatırladığım en kötü anı ise, dedemin ilk eşinden olan oğullarının miras bölünecek diye ninemi öldüresiye dövmeleri neticesinde ninemin hayata ancak yeni kesilmiş bir koyun derisine sarılarak tutunabildiği ve yıllarca sızıntı halinde akan bir yara ile yaşadığı.

Bugünlerde hemen hemen her gün kadın cinayetlerini okuyoruz gazetelerde. İnternette ve diğer sosyal medya ortamlarında vahşet dolu haberleri duymaya alıştık artık.

Çocuğunun, anne babasının yanında, mahallesinde, çarşıda, pazarda öldürülen kadınlar. Zaten cinnet-cinayet öncesinde de o çocukların yanında dövülüyor olmalılar ki kendini erkek sanan insancıklar kadınlarına uluorta şiddet uygulamaktan, hatta çocuklarının gözü önünde öldürmekten kaçınmıyorlar eşlerini.

Herkesin bir öyküsü var. Acı, tatlı. Ama ne yazık ki bu ülkede hala kadın öyküleri daha dramatik, daha hüzün dolu ve hala çok benzer ya da aynı acılarla dolu.

Bir gün düzelmesi umuduyla...
Bu yazıyı paylaş: :

0 yorum:

Yorum Gönder

Buraya yorum yazabilirsiniz. Niye yazmıyorsunuz?

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

  • Sevgilin var mı İbram? Vaar, sana ne?
    15/04/2010 - 0 Yorum
    Profil resminden karı kız beğenen bir tek benim gibi abazanlar , yobazanlar var zannediyordum. Oysa bu tip kişilerin dişileri de varmış. Oh! İbram profil resmine içim geçti, sevgilin var mı? Birlikte bloggerdan facebooka çıkabilir miyiz türünde mailler alıyorum bu aralar. Yapmayın iki gözüm, kendinize yazık, İbrama kazık etmeyin. Efendim, öncelikle o profil resmi çakmadır haberiniz olsun. Daha önce de açıklamıştım. Resme bakıp oh, ah diyecek olan varsa orjinali internette "goodmorning yastıkları" bahsinde google araması ile kolayca bulunabilir. Zaten uyuyan bir adam resminin,…
  • İlk cinsel deneyim
    05/05/2011 - 0 Yorum
    İtiraf ediyorum ki "rating" kaygısı taşıyorum. Yurdum insanı, kahir ekseriyetle ve değişmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez biçimde, bu konulara meraklı, "cinsellik" her daim rating alıyor. Ne zaman "akıllı uslu, oturaklı" bir şeyler yazayım desem ratinglerim sürünüyor. Bir kaç hatırlı dost dışında okuyanım olsa da yorumlayanım çıkmıyor. Orasını burasını, kılını tüyünü dünyanın merkezine alan, "çiğ ya da pişmiş yediği, içtiği kadar, yedirip içirdiğini de yazan" insanları kıskanıyorum arkadaş. Ne yalan söylemim. Oysa ne zaman ipin ucunu kaçırsam, "deniz seviyesinin altına…
  • yeryüzünde aşkı öldürmeyin efendiler
    28/08/2009 - 0 Yorum
    Yılanı inine kadar kovalama! diye bir deyim var... yapmamak lazım. çaresiz insan içine kapanır, insanlara güvenini kaybeder ve bir canlı ceset haline gelir. veya saldırganlaşır, başkalarına veya hiç bir şey yapamazsa kendi bedenine zarar verir. küçücük bir fare bile eğer siz ona çıkış yolu bırakmamışsanız saldırabilir. iki insan kavga ederken güçlü olanın, elinde silahı olanın sürekli diğerini ezmesi aşağılaması, zayıf olana ve onun ailesine çevresine, menfaatlerine zarar vermesi; zayıf olanı şiddet kullanmaya, en kötü çareleri düşünmeye iter. nitekim intihar eylemleri…