Bugünkü şansınız :

  • Bacaklar ve bakacaklar hakkında bir yazı
    22/12/2010 - 0 Yorum
    Dünyada aynı zamanda hem bu kadar kafa ütüleyici, hem de bu kadar iç gıcıklayıcı bir ses daha var mıdır acaba? Kapatın gözlerinizi ve sesi dinleyin şimdi. Koridorda etekleri zil takmış bir kadın yürüyor sanki. Tahminen uzun bacaklı, yüksek ve ince topukları, kırmızı ayakkabıları ve elbisesi ile iç gıcıklayıcı, çıtır bir güzellik. Yüzünde hoş bir gülümseme ve özgüven ifadesi olmalı. Tak, tak, tak... Bir özgüven ki, değme gitsin. "At gibi karı" sözünün hakkını verir bir kadın hem de, insanın insani ve hayvani bütün duyularını, çakralarını açan bir ses. Göğüs dekoltesini üç aşağı…

Oradan öyle gözüküyordur


Eski dönemleri eleştirdiğim için iktidarı desteklediğimi düşünen bir çok arkadaşla papaz olmuşluğum vardır. Oysa doğru gördüğünü, bildiğini söylemek başka birşeydir, körü körüne birilerine destek olmak başka birşey. Yalan değil bir kaç arkadaş beni takip listesinden sildi bu yüzden.
Aslında beni sistem eleştirisine iten "yağma hasanın böreği devri" dediğim eski dönemlerde halka yapılan baskılar, özgürlüklerin kısıtlanması, devlet malının yağmalanması ve bazılarının kör bir tutuculuk sergilemeleri ve bu yapılanları savunmalarıydı . 

Beni eleştiren arkadaşlara hep şunu söylerdim. İktidar yanlısı olamam çünkü ben iktidarsızım :p. Neredeyse dünyaya muhalif olarak gelmişiz. Yapılan işleri takdir etsek de insan olarak zaten tam anlamıyla her şeyden memnun olmak yaradılışımıza ters. Çünkü "insan oğlu nankördür." İyi ki de öyledir. Yoksa herşeyle yetinse gelişim, değişim denilen şeyler olmazdı.

 İktidar partisinin "ustalık" dönemi dediği bence bir anlamda hastalık dönemi tüm hızıyla sürüyor. Gerek ülkemizde, gerek çevremizdeki gelişmelerde "büyük devlet numarasına yattığımız" için katkımız büyük. Bütün komşularla hırlaşmaktan dostumuz kalmaması bir yana, iç düşmanımızla barışacağız diye verdiğimiz tavizler bir yana. 

Yine de tüm iyi niyetimle eskiden beri dediğim bir söz: "devlet işleri, bizim gördüğümüz gibi yürümez." diyorum. Her şeyin, özellikle terör, savaş gibi olayların öyle kamuoyunda göründüğü gibi olmadığından neredeyse %100 eminim. Çünkü her ne kadar iletişim çağında gizli bilgi kalmıyor denilse de, sermayesi mermi ve insan olan "savaş"la ilgili atılan adımların öyle, hilesiz, hurdasız, casusluk faaliyetleri, niyet okuma, senaryo, planlamasız yapıldığına inanmıyorum. 

 Bugün yönetimde olanların da, nihayet bu gerçeği gördüğüne inanıyorum. Yine hep dediğim gibi "idealist partilerin iktidar olarak, aşırı uçlarını törpülemeleri gerektiğini öğrenmeleri" iyi bir şeydir. Nitekim belki bir gün "BDP"de iktidar ortağı olarak bu ülkeyi görünenden farklı yönet-e-meyecektir. Çünkü devletler, sizin ne kadar farklı görüşünüz olursa olsun "devlet" gibi yönetilirler. 

"Prof.Dr. İlber Ortaylı'nın Mesut YAR'ın programında dediği gibi "öz evladını işbirlikçi olduğu için işkence ile öldüren Rus Çar'ı da, kardeşlerini ve çocuklarını öldüren padişahlar'da söz konusu "devlet"se "doğru yapmışlardır." Bize bugünkü bakışımızla çok vicdansız, merhametsiz gelse de işin özü malesef budur. Bu yüzden demokrasi şimdilik ulaşılabilmiş en iyi yönetim biçimidir. Buna rağmen ya devlet başa, ya kuzgun leşe denmek zorundadır çoğu zaman. 

Yaşadığımız bu olaylar (artan terör, zamlar, suriye ile savaşın eşiğine gelmemiz, üstü kapalı baskılar) dün olsa, bugün iktidarda olanların neler diyebileceğini tahmin edebiliyoruz hepimiz. Aynı şekilde "yandaş denilen" basının ne tür başlıklar atacağını da.

Ama iktidara gelen herkesin istisnasız dediği gibi "işler  bizim bildiğimiz gibi " yürümüyor. Ya da meşhur fıkrada olduğu gibi, demek ki olaylar oradan öyle gözüküyor...

Suriye krizi nedeniyle güncel not: Savaşmayalım!



Bu yazıyı paylaş: :

0 yorum:

Yorum Gönder

Buraya yorum yazabilirsiniz. Niye yazmıyorsunuz?

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

  • yeterince hayvan değilsin be aşkım
    04/06/2009 - 7 Yorum
    Sürdürülebilir bir birliktelik için sadece senin sevmen önemli değil. karşındakinin de aynı hisleri hala taşıyor olması gerek. Önce birlikte deli divane olsan da bakıyorsun bir yerden sonra frekanslar tutmamaya başlıyor. insanın hiç mi başı ağrımaz... ağrır tabi. bir anlayış abidesi olarak bendeniz de bu başağrılarına karşı ciddi anlayışlıyımdır. tabi bunun bir işve cilve olduğunu bilememek gibi bir kusurum da var. çünkü; gerçekten hastaysa kızcağız, gerçekten başı ağrıyorsa diye düşünerek bir hayvanlık yapmamak adına şefkat ve anlayış göstermeli değil mi insan... yok…
  • bağımlılık
    10/02/2011 - 0 Yorum
    tarih boyunca insanın en büyük afyonu kendisi olmuştur ya da ötekisi. yani madde bağımlılıklarından belki de en kötüsü insana olan bağımlılıktır. neydi insan, sosyal bir canlıydı. yani ötekiler olmadan yaşayamazdı. buna rağmen bu ötekine olan ihtiyaç azıcık klanlaştığımızda diğer ötekileri yoketmeye dönüşebiliyordu kolayca. yani yakın ötekiler biz oluyor, uzak ötekileri yoketmenin derdine düşüyorduk. çünkü uzaktakiler in bizim kurallarımıza uymamak gibi bir lüksleri vardı. bu kabul edilemezdi. işte bu bağımlılık örfü ve gelenekleri oluşturuyordu. artık davranışlarımızı…
  • Severim, hoşlanmam / yaparım, beceremem
    18/02/2011 - 7 Yorum
    Canlarım bir kendini halka açma modasıdır gidiyor... Özel hallerimizi bu kadar kamuoyuna açmadan önce elde kalan son kozlarımızı da oynayalım bakalım. Olmadı artık röntgen filmlerimizle, porno kasetlerimizi el altından kendimiz tvlere verip Ali Kırca gibi hem seve seve, hem döve döve ünlü olmanın yolunu arıcaz bloglarda (coprighty fikir: dirty now and ali abi şimdi burdaydı hotel paradise) Şimdi bendeniz de iyi, kötü huylarımı şöyle bir sıraladım. Neleri severim, nelerden hoşlanmam, neleri yaparım, neleri beceremem bir bilinsin istiyorum sevgili blog kamuoyu tarafından. Hani…