Bugünkü şansınız :

  • kadınlar gününü kutlamaya bugünden başladım, 3 gün 3 gece hepinizi beklerim.
    07/03/2010 - 0 Yorum

Tarifini değil güzelim, kendi(si)ni ver bana




Herkesten bir sürü mutluluk reçetesi ortalıkta dolaşıyor maşallah...

yaşadıklarımızdan öğrendiğimiz dersleri paylaşıyoruz... hepimiz hayat okulundan birden öğretmen olarak mezun olmuşuz sanki. Şşş. Aman cıss, uff olursun diye öğütlerimiz var birbirimize. Kendimizin çok kısa süre önce dinlemediğimiz, (büyük ihtimalle bize anlatanların da vaktiyle dinlemediği) ben yandım sen yanma kabilinden dinlemek bile istemediğimiz öğütler bunlar.

bir araya gelip kısa bir sohbetten sonra mutluluk tariflerimizi sunuyoruz birbirimize. sanki yemek programlarında yarışmacı/oyuncuymuşuz gibi, hepimiz ötekinin akıl hocası kesiliyoruz. Şöyle. yap, kafana takma, o kıza/adama güvenilmez vs vs.. Kimimiz de daha romantik cümlelerle süslüyor vaazlarını. Aşk iki kişiliktir, sevmek fedakarlık ister, yine etc, vs.. herkeste var bol bol tarifi mutluluğun maşallah. bir tek kendisi ortada yok. kayıp.

Evet itiraf ediyorum. birlikte olduğum insanlarla kısa süreli mutluluklar paylaşıyorum. hatta bazen bir ömür sürecek gibi de geliyor. evde, sokakta, deniz kenarında, odanda, yatakta, kanapede tv izlerken bile bu mutluluk hiç bitmeyecek gibi geliyor insana. Sevdiğini sarılıp sımsıkı, kollarına almak istiyorsun. işe gitmek için bile bırakmak istemiyorsun, kaybederim diye korkuyorsun. için eriyor, aklın gidiyor, tüm duyguların tavan yapıyor. sabahlara kadar günlerce öylece kalmak, yemeden içmeden sevmek, sevilmek ve sevişmek istiyorsun.

sonra ne oluyorsa oluyor. büyü bozuluyor. ya o, ya sen mutsuz olmaya başlıyorsun. kendine göre tanımlayıp mutluluğu sevdiğini de ona göre şekillendirmek istiyorsun. veya o seni şekillendirirken birden mutluluk değil, katlanmak diye bir duyguyu yaşadığını anlıyorsun.
mutluluk artık tv izlemek değil sana göre. mutluluk birlikte tiyatroya, sinemaya gitmek değil ona göre, mutluluk geceleri sokaklarda sarmaş dolaş gezmek değil size göre, hatta mutluluk tüm seçeneklerden sonra finalde misyoner pozisyonu da değil artık sana göre....

peki neydi mutluluk, neden kayboldu? birden nereye gitti? Birlikte ulaşılan, kısa süreli, gelip geçici bir heves olmayan gerçek aşk ve mutluluk artık neden yok? yorulduk mu, bizimle birlikte o da mı tükendi.. mutluluk neydi ki birden bire avuçlarımızdan kum gibi akıp giderek, bitiverdi?
mutluluğun tarifini değil güzelim, kendi(si)ni ver bana...
Bu yazıyı paylaş: :

6 yorum:

  1. "mutluluğun tarifini değil güzelim, kendi(si)ni ver bana..."ne güzel bir cümledir..
    anlatmak istediğini bu kadar "kısa" ve bu kadar "iyi" anlatmanı kıskanıyorum bilesin..

    YanıtlaSil
  2. Bu güzeldi. Ben de fena halde sıkıldım akıl hocalarından. Mutluluğun resmini çizemedim ama inşallah fotoğrafını çekicem. Çok yakında :p

    YanıtlaSil
  3. mutluluğun resmi benim blogda var,uğrayıp bakabilirsin such :) Şimdi bi şey desem ben de akıl hocalığı yapmış olurum galiba :)Mutsuzluk beklentilerimizin yüksekliğinden kaynaklanıyor çoğu zaman Neyse hocalık yapmayayım burda,zaten işyerinde yapyorum yeterince :) hoşçakalınnn

    YanıtlaSil
  4. Bu arada her uğrayışımda "yazan herif" ünvanını görüp içimden sırıtıyorum :)))

    YanıtlaSil
  5. sen bu yorumların daha iyi lerini hak ediyosun seni ayakta mı alkışlamalı. tam da benim ruh halimi tarif etttin inanırmısın tek kelimeyle harikasın bu güneş görmemiş yazılarının uydudan geldiği kesinlerşti iyi geceler :=)

    YanıtlaSil
  6. Sevdiğim bir kitaptan sevdiğim bir paragraf...

    "Mutluluğunuzu alıp başka birisinin ellerine bırakacak olusanız er geç kırılacaktır. Mutluluğunuzu başka birisine verirseniz alıp götürebilir. Çünkü mutluluk yanlızca sizin içinizden gelebililir ve sevginizin sonucudur. Mutluluğunuzdan siz sorumlusunuz. Başka birisini hiçbir zaman kendi mutluluğumuzdan sorumlu kılamayız. Ama evlenirken ilk yaptığımız yüzükleri birbirimizin parmağına takmaktır. Onun sizi, sizin onu mutlu kılacağınız beklentisi ile yıldızlarımızı birbirimizin eline veririz. Birisini ne kadar çok severseniz sevin onun olmasını istediği kişi olamayacaksınız."

    Ustaca sevmek / Don Miguel Ruiz sayfa 42

    YanıtlaSil

Buraya yorum yazabilirsiniz. Niye yazmıyorsunuz?

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

  • Sakız çiğnerken, ayağı dolaşan adam / seçtiklerim-4
    26/06/2010 - 0 Yorum
    Derler ya hani; Ne olursan ol ama en iyisi ol diye. Ben de ona bir cümle ilave edicem. Ne olursan ol ama yarım olma, tam ol. İster kibar bir beyefendi, ister öküzün önde gideni ol. Ama tam ol, evrimini yarıda bırakma erkek kardeşim. Yarım hoca nasıl dinden, yarım doktor nasıl candan ederse, yarım centilmen de çarşafa dolaştırıyor bu kesin. Hele ben gibi hem sakız çiğneyip, hem de yolda yürüyemeyen (iki işi bir arada yapamayan) birisiyse... Dedelerimiz, ninelerimiz zamanında çok gördük. Bayanlar, yoldan bir erkek geçiyorsa durur beklerlerdi. Sanki yol üstünlüğü olan araçlar gibi,…
  • Behzat Ç. amirim işini bilir...
    20/11/2012 - 0 Yorum
    Biraz da ironi yapalım. Emrah Serbest Behzat Ç. nin senaryosuna açlık grevlerini dahil eder. Açlık grevindeki iki gençle görüşmeye gider. Aaa bir de bakar bunlar "Serpil"in içinde bulunduğu otobüse molotof atan gençler. Hani belki de onları başka bir Behzat Ç. tutuklamıştır. "Ağız burun dalıp, seni a.q çocuğu şerefsiz, anan bacın yok mu la senin diyerek" kahramanımız burada düşüncelere dalar, kendi kızının ölümünü düşünür, belki o da bir molotof kurbanıdır.... Hepimiz ne kadar beğenmiş olursak olalım, ağzı bozuk, sıradışı polisler, amirler, valiler neticede "ceberrut devleti"…
  • Matematikçiler ve şairler tembeldir vesselam
    08/01/2010 - 0 Yorum
    hani herşeyin formülünü yazıp, çizen adamlar var ya. obebi, okeki bulan adamlar, aslında çok tembeldirler bence. kestirmeden gitme arzuları yüzünden onca zaman uğraşıp, bulurlar formülleri. şairler de öyledir. Ooo işin yoksa iki saat mektup yaz sevgiline deyip, kestirmeden ruha dokunan kelimeleri bulurlar. katlettikleri zaman, kendilerinin kazandırdıkları güzel şeyler bizimdir.