Bugünkü şansınız :

  • Fenerbahçe şampiyon
    18/01/2010 - 1 Yorum
    /abi daha ilk günden rengini belli etmesen/ dedi alper kardeşim.yok öyle bir niyetim zaten fenerbahçenin bile iki rengi var diye cevapladım. hem ben olayın ekonomik verileriyle ilgileniyorum. düşün ki alemin en kral futbolcularını, astronomik fiyatlarla alacaksın ve sahaya sürdüğünde: -fıssss var tısss yok. bana kalsa geri kalan türk futbolcuların adlarını değiştirirdim en azından, hani çocuklar yabancılık çekmesin o kadar yabancının arasında. Yani şu meşhur afrikalı çocukların oynadığı klibin aksine rüştüleri, volkanları latinleştirmek lazım. hayatta bir iş yaparsınız ve…

İnsanoğlu çiğ et yemiştir...



Olayın günahı vebali her zamanki gibi kadınların üstüne yıkılıyor. İnsanoğlu çiğ süt emmiştir diyerek. Sanki buzağılar veya memeli cinsinden diğer hayvanların yavruları ,kaynamış süt içiyor. Sorun sütte değil ki, sorun ette. Ama biz bunu bilerek görmezden geliyoruz.

Süt, anne memesinden yavruya en pastörize ve en sağlıklı bir şekilde ulaşıyor. Deyime mecazi anlamlar yükleseniz bile, işin altında kadınlara ince bir gönderme olduğu bariz belli. Bir yandan överken, bir yandan da yine çaktırmadan kadınları dövüyoruz.

Her memelinin yavrusu en savunmasız anında süt'e muhtaçtır. Anne sütü, ona gerekli olan her şeyi içerir ve yaşama tutunmasını sağlar. Oysa et tüketimi çocuklukta başlasa bile bir bilinç, bir beğeni ve iştah sonrası hayatımızda yer alır. Tabi et'te insan bünyesi için gerekli temel gıdalardan birisidir ve ben de et yemeyi seven biriyim.

Ancak çiğ et yemenin, çiğ süt içmekten daha fazla sakıncaları vardır.(ki insan evladı inek memesinden bile olsa çiğ süt içmez, kaynatır.) Hayvandan geçen her türlü hastalığı bu sakıncaların içinde sayabiliriz. En başta bağırsaklar kurtları, tenya vs. Verem türü hastalıklar ki; deli dana hastalığının bile ineklerin yemlerine bir miktar çiğ et karıştırıldığı için çıktığını biliyoruz. Nitekim çiğ et yemek köpeklerde de saldırganlığa yol açabilmektedir. Kuduz yanında cabası. Üstelik çiğ et yiyen hayvanların, daha kolay kandırılıp zehirlenebildiği de bir gerçektir.

İnsanoğlunun çiğ et yemesi durumunda başına gelebileceklerden "hamilelik" konumuz dışındadır. Ancak benzer rahatsızlıkların insanda da görülmesi fazlasıyla mümkündür. Dahası bazı sağlıksız etlerin genetik özelliklerinin insana geçebileceğine dair rivayetler vardır. "Yediğinden, içtiğinden huy kapmış, adam kıskanmıyor bile" sözü buna işarettir. Ancak yukarıda bahsettiğimiz gibi azıcık argo olan "Ne yedin de böyle güzelleştin?" sözü yine ilgi alanımız dışındadır.

Haçlı savaşlarının sebeplerinden birisi de çiğ ettir desem inanır mısınız? Onca tarihçi bilmiyor da sen mi uyduruyorsun diyebilirsiniz. Benim ki bir varsayım. Çünkü sanılanın aksine, eskiden Avrupa’da da çiğ et pek tasvip edilen bir şey değildi. İlk haçlı savaşlarında esir düşüp, bir şekilde kurtulan Haçlı askerlerinin "Kayserili yeniçerilerin atlarının altında çemene sararak yol boyu üstünde tepine tepine pişirdikleri; canım pastırma" -Anaaa! Türkler yamyam gibi bişi, çiğ et yiyorlar" diye lanse etmeleri sonucu Avrupa'da var olan Türk düşmanlığı daha da artmıştır. Oysa aynı askerler "Sabun"la ilk tanıştıklarında "leş gibi" kokmaktan bu sayede kurtulduklarını hemencecik unutmuşlardır.

Avrupa korku masallarını süsleyen kanlı canlı vampir öykülerindeki kahramanların da Türk olduğunu düşünüyorum. Son dönem dallamalarının sallama öykülerini saymazsak, neden bizim kültürümüzde vampir öyküleri yoktur? Çünkü vampir sanılan, çiğ et yiyor denilenler biz Türkler'iz. Oysa biz eti az pişmiş de yeriz, çok pişmiş de yeriz ama çiğ et yemek kültürümüzde yoktur. Pastırma ise et pişirmenin en ilginç yöntemlerinden birisidir.

Konu dağıldı. Daldan dala atladık ama yazının sonunda mesaj kaygısı güderek, sosyal mesajımızı da verelim: Diyeceğim o ki; insanoğlunun çiğ süt emmesi değil, bilakis çiğ et yemesi sorunlara yol açmaktadır efendim. Saydığımız birçok zararlı yan etkinin yanında "AİDS ve frengi" de yine insanoğlu'nun çiğliğinden kaynaklanmaktadır.

Siz siz olun, etinizi çiğ değil, az ya da çok pişmiş yiyin efendim....

-----------------------------------------
Hamiş: Etiketler çok şey söyler :p
Bu yazıyı paylaş: :

0 yorum:

Yorum Gönder

Buraya yorum yazabilirsiniz. Niye yazmıyorsunuz?

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

  • yeryüzünde aşkı öldürmeyin efendiler
    28/08/2009 - 0 Yorum
    Yılanı inine kadar kovalama! diye bir deyim var... yapmamak lazım. çaresiz insan içine kapanır, insanlara güvenini kaybeder ve bir canlı ceset haline gelir. veya saldırganlaşır, başkalarına veya hiç bir şey yapamazsa kendi bedenine zarar verir. küçücük bir fare bile eğer siz ona çıkış yolu bırakmamışsanız saldırabilir. iki insan kavga ederken güçlü olanın, elinde silahı olanın sürekli diğerini ezmesi aşağılaması, zayıf olana ve onun ailesine çevresine, menfaatlerine zarar vermesi; zayıf olanı şiddet kullanmaya, en kötü çareleri düşünmeye iter. nitekim intihar eylemleri…
  • Eti-ket24
    09/10/2009 - 0 Yorum
    Havalar soğuduğundan mıdır nedir? Yoksa Murat Boz gibi sevgilim var dedim diye mi? Hayran kitlemin Ayranı kabarmıyor eskisi kadar... Üzgünüm kızlar :(
  • Goodmorning bana
    16/01/2010 - 2 Yorum
    Computer denen şu illeti, pardon aleti karmaşık xls ile cad dosyaları dışında kullanmazken yorgun argın kendimi attığım odamda kahvem ve televizyonumla sessiz sakin dizilerimi izlerken arkadaşım ve can düşmanım (dostum kulakların çınlasın!) ALPer beyin değerli katkılarıyla mail almak vermekten ve google ile wiki de serseri takılmaktan bıkarak blog kabilesine katılıyorum. bunun için bir takım kabile gelenekleri varmıdır yokmudur bilmediğimden yol yordam bilmeden aranızdaysam affedin... kendi kuyruğumu, pardon kurdelamı kendim kestim anlayacağınız. blog denilen şu yazıtlara mısır…