Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar
cincell etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
cincell etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İlk cinsel deneyim

20 yorum:

İtiraf ediyorum ki "rating" kaygısı taşıyorum. Yurdum insanı, kahir ekseriyetle ve değişmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez biçimde, bu konulara meraklı, "cinsellik" her daim rating alıyor.

Ne zaman "akıllı uslu, oturaklı" bir şeyler yazayım desem ratinglerim sürünüyor. Bir kaç hatırlı dost dışında okuyanım olsa da yorumlayanım çıkmıyor. Orasını burasını, kılını tüyünü dünyanın merkezine alan, "çiğ ya da pişmiş yediği, içtiği kadar, yedirip içirdiğini de yazan" insanları kıskanıyorum arkadaş. Ne yalan söylemim.

Oysa ne zaman ipin ucunu kaçırsam, "deniz seviyesinin altına insem" aranan blog yazarı olup çıkıyorum. Demek ki "halk" bunu istiyor. Kendimi assolist kompleksine kaptırıp "siz istediniz de ben vermedim mi" canlarım havasında yazasım geliyor. Sonra tırsıyorum.

Oysa, "benim boyum kimin oğlundan kısa" değil mi? Gerçi canım memleketimde ratingler dağların yüksekliğine göre değil, kuyuların çukurluğuna göre ölçülüyor. Yani bu konuda bir kadın , erkek eşitsizliği söz konusu. Dişi kişiler daha çok okunuyor konu cinsellikse. Öte yandan “Ört ki ölem” kabilinden görmezden geldiğimiz bir sürü toplumsal kabahatimiz "kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı" rating almazken, "açılım"ın her türlüsü pek moda. Aç da, istersen ülke sınırlarını, istersen etek altını aç. Geçer akçe madem bu, bizim de az çok o taraklarda bezimiz olmuştur geçmişte. Buyurun işte bugün yazıyorum, meraklıları da okusun.

İlk cinsel deneyim herkesin aksine çok geç vuku buldu. Önceleri gerek korkaklıktan, gerekse denk gelmediğinden bu konulara eğilemedim. Gerçi içimde, uyanan bir ilgi hep vardı ama kısmet 30'lu yaşlara imiş. Ne yapalım, geç de olsa tecrübe sahibi olduk.

Karlı bir kış günü, taşradaki yeğenim bize misafir gelmişti. Elektriklerin kesilmesinin çok da anormal olmadığı günlerdi. O akşam bir arkadaşım da vardı aramızda. Yani 3kişi bir arada sohbet ediyorduk mum ışığında. Ortam biraz kasvetli duruyordu. Laf lafı açtı ,derken yeğenim dedi ki " Abi benim bir Cin'im var." Öyle de kasılarak söylüyor ki eşek herif zannedersin "limuzin"im var diyor. "Hadi len!" demedik, "anlat hacı" modunda devam ettik.

Bizimkisi başladı anlatmaya. Biz sordukça o gazı alamadı salladı da salladı. Daha doğrusu biz salladığını düşünüyorduk. Neymiş efendim "kız" mış "cin" arkadaşı, ama sadece "arkadaşlarmış. Adı "cannuyeş mi, matubeş"mi öyle sallama garip birşeydi. Meğer zaten "cin"lerin adları bizimki gibi olmazmış. Bu "3 harfli" arkadaşlarla bir kere kanka oldun mu, çağırınca kolayca gelirmiş aslında.

Sohbet ilerledikçe bizim canımız sıkılmaya başladı. Tamam, elektrik yok diye TV izleyemiyoruz ama "cin tonik" kadar kafa yapmaya başladı olay. Tabi o zamanlarda "Turkcell henüz - Cincell ya da Cinephone" hizmeti de vermiyor. Ortalıkta cirit atan "Medyum Memiş'le Keto'"dan başka bu konuda tek bildiğimiz "Cine5" onu da elektrikler kesik olduğundan izleyemiyoruz. "Yetti be hacı" dedik sonunda. Ama yeğen durmuyor "Abi istersen çıkarıp göstereyim" dedi. "Hop, ne oluyoruz" derken, "hani göster nerde?"ye çevirdik biz olayı.

Orta yere bir sehpa koydu bizimkisi, klasik ritüeller, kâğıda alfabedeki harfleri yazıp dizdi sehpaya, ortasına yerleştirdi rakamları, en ortaya da bir kahve fincanını ters kapatıp koydu. Ortam zaten karanlık, mumu da biraz öteye koyduk.

Yeğen önce bir kaç dua okudu, kısa birşeyler. Dediğine göre "3 kulhu, bi elham" ile bile gelirlermiş. Derken soru cümleleri kurmaya başladı. Geldin mi, geliyon mu? tarzında. Sonra üstünde üçümüzün işaret parmağı olan fincan başladı hareket etmeye...

Devam Edecek...
----------------------
Not: Olay sallama değil, gerçektir.

İtiraf ediyorum ki "rating" kaygısı taşıyorum. Yurdum insanı, kahir ekseriyetle ve değişmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez biçimde, bu konulara meraklı, "cinsellik" her daim rating alıyor.

Ne zaman "akıllı uslu, oturaklı" bir şeyler yazayım desem ratinglerim sürünüyor. Bir kaç hatırlı dost dışında okuyanım olsa da yorumlayanım çıkmıyor. Orasını burasını, kılını tüyünü dünyanın merkezine alan, "çiğ ya da pişmiş yediği, içtiği kadar, yedirip içirdiğini de yazan" insanları kıskanıyorum arkadaş. Ne yalan söylemim.

Oysa ne zaman ipin ucunu kaçırsam, "deniz seviyesinin altına insem" aranan blog yazarı olup çıkıyorum. Demek ki "halk" bunu istiyor. Kendimi assolist kompleksine kaptırıp "siz istediniz de ben vermedim mi" canlarım havasında yazasım geliyor. Sonra tırsıyorum.

Oysa, "benim boyum kimin oğlundan kısa" değil mi? Gerçi canım memleketimde ratingler dağların yüksekliğine göre değil, kuyuların çukurluğuna göre ölçülüyor. Yani bu konuda bir kadın , erkek eşitsizliği söz konusu. Dişi kişiler daha çok okunuyor konu cinsellikse. Öte yandan “Ört ki ölem” kabilinden görmezden geldiğimiz bir sürü toplumsal kabahatimiz "kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı" rating almazken, "açılım"ın her türlüsü pek moda. Aç da, istersen ülke sınırlarını, istersen etek altını aç. Geçer akçe madem bu, bizim de az çok o taraklarda bezimiz olmuştur geçmişte. Buyurun işte bugün yazıyorum, meraklıları da okusun.

İlk cinsel deneyim herkesin aksine çok geç vuku buldu. Önceleri gerek korkaklıktan, gerekse denk gelmediğinden bu konulara eğilemedim. Gerçi içimde, uyanan bir ilgi hep vardı ama kısmet 30'lu yaşlara imiş. Ne yapalım, geç de olsa tecrübe sahibi olduk.

Karlı bir kış günü, taşradaki yeğenim bize misafir gelmişti. Elektriklerin kesilmesinin çok da anormal olmadığı günlerdi. O akşam bir arkadaşım da vardı aramızda. Yani 3kişi bir arada sohbet ediyorduk mum ışığında. Ortam biraz kasvetli duruyordu. Laf lafı açtı ,derken yeğenim dedi ki " Abi benim bir Cin'im var." Öyle de kasılarak söylüyor ki eşek herif zannedersin "limuzin"im var diyor. "Hadi len!" demedik, "anlat hacı" modunda devam ettik.

Bizimkisi başladı anlatmaya. Biz sordukça o gazı alamadı salladı da salladı. Daha doğrusu biz salladığını düşünüyorduk. Neymiş efendim "kız" mış "cin" arkadaşı, ama sadece "arkadaşlarmış. Adı "cannuyeş mi, matubeş"mi öyle sallama garip birşeydi. Meğer zaten "cin"lerin adları bizimki gibi olmazmış. Bu "3 harfli" arkadaşlarla bir kere kanka oldun mu, çağırınca kolayca gelirmiş aslında.

Sohbet ilerledikçe bizim canımız sıkılmaya başladı. Tamam, elektrik yok diye TV izleyemiyoruz ama "cin tonik" kadar kafa yapmaya başladı olay. Tabi o zamanlarda "Turkcell henüz - Cincell ya da Cinephone" hizmeti de vermiyor. Ortalıkta cirit atan "Medyum Memiş'le Keto'"dan başka bu konuda tek bildiğimiz "Cine5" onu da elektrikler kesik olduğundan izleyemiyoruz. "Yetti be hacı" dedik sonunda. Ama yeğen durmuyor "Abi istersen çıkarıp göstereyim" dedi. "Hop, ne oluyoruz" derken, "hani göster nerde?"ye çevirdik biz olayı.

Orta yere bir sehpa koydu bizimkisi, klasik ritüeller, kâğıda alfabedeki harfleri yazıp dizdi sehpaya, ortasına yerleştirdi rakamları, en ortaya da bir kahve fincanını ters kapatıp koydu. Ortam zaten karanlık, mumu da biraz öteye koyduk.

Yeğen önce bir kaç dua okudu, kısa birşeyler. Dediğine göre "3 kulhu, bi elham" ile bile gelirlermiş. Derken soru cümleleri kurmaya başladı. Geldin mi, geliyon mu? tarzında. Sonra üstünde üçümüzün işaret parmağı olan fincan başladı hareket etmeye...

Devam Edecek...
----------------------
Not: Olay sallama değil, gerçektir.

İlk cinsel deneyim - 2

14 yorum:


Yeğen önce bir kaç dua okudu, kısa birşeyler. Dediğine göre "3 kulhu, bi elham" ile bile gelirlermiş. Derken soru cümleleri kurmaya başladı. Geldin mi, geliyon mu? tarzında. Sonra üstünde üçümüzün işaret parmağı olan fincan başladı hareket etmeye...


Önce n'oluyoruz falan dedik, sonrasında fincan harflere gidip gelmeye başladı. Sanırım yeğen fincanı bir şekilde ittiriyor diye geçirdim içimden. Azıcık daha yoğunlaştım parmak ucuma. Yok, karşımızda "in ya da cin" ne varsa ciddi ciddi bizimle iletişim kuruyordu.

Normal sohbet tadında olmasa da yeğen bir şeyler sordu, bizden de bir şeyler sormamızı istedi sorduk. Bizim şaşkın bakışlarımız ve azıcık tırsmış halimiz devam ederken, resmen Saadettin TEKSOY tadında muhabbet ettik "cin" arkadaşla fincan yardımıyla. Bir müddet sonra "cin" arkadaşı göndermeye karar verdik ve gönderdik. Korkunç değil ama ilginç bir deneyim olmuştu bizim için. Biz arkadaşla hayretle birbirimizin gözlerine bakarken, yeğen anlatmaya devam ediyordu.

-"Cin'lerin erkeği dişisi olurmuş (gay'leri ya da lezbiyenleri var mı soramadım)".
-"Müslüman’ı, hristiyanı, ateisti olurmuş."
-"Ciddisi, öfkelisi, sinirlisi, gıcık ya da komik olanları olurmuş"

-"İnsanların iyisi ile kötüsü ile arkadaşlık yapanı, kanka olanı olurmuş"
-"Aslında, dileyen herkes onlarla kolayca iletişim kurabilirmiş (tabi ben gibi tırsmazsa)"
-"Getirmesinden önce, göndermesini öğrenmek durumundaymışsın. Kibar ve usulünce"

Yeğen gittikten bir kaç hafta sonra bu konu geldi yine arkadaşla aklımıza. "Ulan bizi kesin işletti bu" diyerek hazırladık yine sehpayı, kâğıtları. Başladık ondan gördüğümüz kadarıyla seslenmeye. Ancak biraz daha özensizdik ve onun çağırdığı "cin"in adını unutmuştuk. Rastgele seslendik. "dur bakalım n'olcak?" diyerek.

Bizim fincan yine başladı gidip gelmeye, bu sefer "ödümüz şeyimize" biraz daha karıştı. Karanlıkta birbirimizin yüzüne baktık. Bir "cin" daha bizimle iletişime geçiyordu. Ancak bu kez sorularımıza "dandik" cevaplar alıyorduk. Resmen gelen her kimse "korktuğumuzu" anlamış olmalıydı. Abuk, subuk cevaplar, düşük kelimeler. Bu cin pek iyi Türkçe bilmiyor herhalde dedim arkadaşa, gülüştük. Ama karşıdan gelen cevapla azıcık daha "zçtık" çünkü fincan biraz daha sertçe sağa sola giderek "alay etme" yazdı. Biz içimizden "euzu besmele" çekmeye başladık.

Her neyse. Usulünce "cin" arkadaşa "bye" dedikten sonra ışıkları açtık ve kendi kendimize "bu işin .oku" çıkacak diyerek iletişim kurmaktan vazgeçmeye karar verdik. Geçmişe dönüp baktığımda "ilk cinsel deneyimden" aklımda kalanları sizlerle paylaşacak olursam.

1- Bu işlere meraklanmak, öyle pek de matah birşey değil ama meraklanan herkesin bir şekilde iletişim kurma ihtimali var. Yalnız azıcık işin ehli olmazsanız, "cinTV" çekiyor da "karlamalı çekiyor" biraz.

2- "Hadi ya! Bu devirde cinlere mi inanıyon İbram abi?" diyonuz ihtimal içinizden. Ben de diyorum ki "Mars'ta su bulunmuş" dediler, yediniz. Uzaylılar geliyooo desem,kesin aklınız yatar. Vampir filmleri kapalı gişe oynar. Heros vs.yi zaten "inandık, iman getirdik" tadında izliyoruz.
Ne diyeyim. İnsanoğlu bu burçlara, Mistik güçlere, Çakra’lara inanır da Cin’sel konular aynı zamanda Din’sel konularla uyumlu diye inanmayabilir. Bu konuya fazla kafayı takmak gereksiz, “Cin”ler yerinde sağ olsun ama illa merakınız varsa buyurun kendiniz deneyin, görün.

3- Ben ise zamanında bu işlere biraz daha merak sarıp, bunun bir bilgisayar programını yapsam "Cinchat" falan oluştursam. CinMSN'si falan icat etsem diye kafayı yordum falla. Salaklık parayla değil ya, yaptım işte. Nitekim siz de olayı abartıp "Google"a başvurup bir "CinTALK" uygulaması isteyebilirsiniz.

Uzun lafın kısası, benim ilk cinsel deneyim de böyle bir şeydi. Başkalarının ballandıra ballandıra anlattıklarına benzemese de bu da benim hikâyem işte. Umarım en azından bazılarınızın hoşuna gitmiştir.

Saygılar.....



Yeğen önce bir kaç dua okudu, kısa birşeyler. Dediğine göre "3 kulhu, bi elham" ile bile gelirlermiş. Derken soru cümleleri kurmaya başladı. Geldin mi, geliyon mu? tarzında. Sonra üstünde üçümüzün işaret parmağı olan fincan başladı hareket etmeye...


Önce n'oluyoruz falan dedik, sonrasında fincan harflere gidip gelmeye başladı. Sanırım yeğen fincanı bir şekilde ittiriyor diye geçirdim içimden. Azıcık daha yoğunlaştım parmak ucuma. Yok, karşımızda "in ya da cin" ne varsa ciddi ciddi bizimle iletişim kuruyordu.

Normal sohbet tadında olmasa da yeğen bir şeyler sordu, bizden de bir şeyler sormamızı istedi sorduk. Bizim şaşkın bakışlarımız ve azıcık tırsmış halimiz devam ederken, resmen Saadettin TEKSOY tadında muhabbet ettik "cin" arkadaşla fincan yardımıyla. Bir müddet sonra "cin" arkadaşı göndermeye karar verdik ve gönderdik. Korkunç değil ama ilginç bir deneyim olmuştu bizim için. Biz arkadaşla hayretle birbirimizin gözlerine bakarken, yeğen anlatmaya devam ediyordu.

-"Cin'lerin erkeği dişisi olurmuş (gay'leri ya da lezbiyenleri var mı soramadım)".
-"Müslüman’ı, hristiyanı, ateisti olurmuş."
-"Ciddisi, öfkelisi, sinirlisi, gıcık ya da komik olanları olurmuş"

-"İnsanların iyisi ile kötüsü ile arkadaşlık yapanı, kanka olanı olurmuş"
-"Aslında, dileyen herkes onlarla kolayca iletişim kurabilirmiş (tabi ben gibi tırsmazsa)"
-"Getirmesinden önce, göndermesini öğrenmek durumundaymışsın. Kibar ve usulünce"

Yeğen gittikten bir kaç hafta sonra bu konu geldi yine arkadaşla aklımıza. "Ulan bizi kesin işletti bu" diyerek hazırladık yine sehpayı, kâğıtları. Başladık ondan gördüğümüz kadarıyla seslenmeye. Ancak biraz daha özensizdik ve onun çağırdığı "cin"in adını unutmuştuk. Rastgele seslendik. "dur bakalım n'olcak?" diyerek.

Bizim fincan yine başladı gidip gelmeye, bu sefer "ödümüz şeyimize" biraz daha karıştı. Karanlıkta birbirimizin yüzüne baktık. Bir "cin" daha bizimle iletişime geçiyordu. Ancak bu kez sorularımıza "dandik" cevaplar alıyorduk. Resmen gelen her kimse "korktuğumuzu" anlamış olmalıydı. Abuk, subuk cevaplar, düşük kelimeler. Bu cin pek iyi Türkçe bilmiyor herhalde dedim arkadaşa, gülüştük. Ama karşıdan gelen cevapla azıcık daha "zçtık" çünkü fincan biraz daha sertçe sağa sola giderek "alay etme" yazdı. Biz içimizden "euzu besmele" çekmeye başladık.

Her neyse. Usulünce "cin" arkadaşa "bye" dedikten sonra ışıkları açtık ve kendi kendimize "bu işin .oku" çıkacak diyerek iletişim kurmaktan vazgeçmeye karar verdik. Geçmişe dönüp baktığımda "ilk cinsel deneyimden" aklımda kalanları sizlerle paylaşacak olursam.

1- Bu işlere meraklanmak, öyle pek de matah birşey değil ama meraklanan herkesin bir şekilde iletişim kurma ihtimali var. Yalnız azıcık işin ehli olmazsanız, "cinTV" çekiyor da "karlamalı çekiyor" biraz.

2- "Hadi ya! Bu devirde cinlere mi inanıyon İbram abi?" diyonuz ihtimal içinizden. Ben de diyorum ki "Mars'ta su bulunmuş" dediler, yediniz. Uzaylılar geliyooo desem,kesin aklınız yatar. Vampir filmleri kapalı gişe oynar. Heros vs.yi zaten "inandık, iman getirdik" tadında izliyoruz.
Ne diyeyim. İnsanoğlu bu burçlara, Mistik güçlere, Çakra’lara inanır da Cin’sel konular aynı zamanda Din’sel konularla uyumlu diye inanmayabilir. Bu konuya fazla kafayı takmak gereksiz, “Cin”ler yerinde sağ olsun ama illa merakınız varsa buyurun kendiniz deneyin, görün.

3- Ben ise zamanında bu işlere biraz daha merak sarıp, bunun bir bilgisayar programını yapsam "Cinchat" falan oluştursam. CinMSN'si falan icat etsem diye kafayı yordum falla. Salaklık parayla değil ya, yaptım işte. Nitekim siz de olayı abartıp "Google"a başvurup bir "CinTALK" uygulaması isteyebilirsiniz.

Uzun lafın kısası, benim ilk cinsel deneyim de böyle bir şeydi. Başkalarının ballandıra ballandıra anlattıklarına benzemese de bu da benim hikâyem işte. Umarım en azından bazılarınızın hoşuna gitmiştir.

Saygılar.....

Çok okunan yazılar