Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar
ben alımlı ve bakımlı kadınları severim dememişse de Atatürk demesine de gerek te yoktu hani etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ben alımlı ve bakımlı kadınları severim dememişse de Atatürk demesine de gerek te yoktu hani etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kadın olmanın dayanılmaz cazibesi -3 (Kuaför-ağda)

8 yorum:


Saçım, sakalım uzamış. Bir süredir berbere gitmemiştim. Kendi işimi kendim görüyordum. Ben gitmeyeli bizim berber de çağ atlamış. Koltukta otomatik sırt masajı bile yapıyor...

Ben genelde oturduğumda kes diyorum o da kafasına göre kesiyordu ama artık adet haline gelmiş soruyor "nasıl keseyim" hımm ya benim tarzımı unutmuş ya da dediğimce bir şeyler değişmiş. Bildiğin gibi diyerek geçiştiriyorum bu soruyu. Yanlardan alayım mı? Önde biraz fazla bırakayım mı diye sorulara devam ediyor traş sürerken. Kelime doğru tara saçları başka da bir şey yapma istemem diyorum.

Pek kelin yok da beyazlar artmış abi, dilersen boyayalım diyor. Yok, istemem "karı" mıyım lan ben saç boyayacak diye çıkışıyorum. Oysa kınalı kızıl boyayan abiler bile varmış. Benim olaydan haberim yok. Saçlarım kesilirken içeriye göz atıyorum.

Çeşit çeşit kremler, jöleler saç boyaları, ortam klimalı ve serin, bir kaç gazete dergi bekleyenlerin okuması için. Neredeyse doktor muayenehanesi olmuş burası, içerisinin miss gibi kokması da cabası.

Değişmiş azizim çok değişmiş. Kulaklarımı ayrı bir aletle temizliyor, burun tüylerini ayrı. Oysa eskiden tek jiletle kaç sakal kesmişliği vardır onun. Hımm ilerleme kaydetmiş bir hayli. Elini yüzüme kapatıp çakmakla bir yerleri tütsülüyor.

Aslında buralara ağda yapmak lazım abi diyor. Hadi len, napıyosun oğlum sen demeye kalmadan saçları tarayıp jölelemeye niyetlendiğinde. Noluyoruz ya diyerek durduruyorum kendisini. Yüzüme traş losyonu, bir krem, pudra ile bir şeyler yapıyor. Yeter ulan deyip kalkacağım sırada iki düğmemi çözüp parfüm sıkıyor göğsüme.

Daha fazla bir şeyler yapmadan kalkayım diyorum koltuktan yoksa mayışıp kalıcam. Abi şöyle alına ve omuzlara bir masaj yapalım en azından diyor. Oh miss. Tüm bunları yaparken havadan, sudan, konu komşudan işlerden güçlerden konuşuyor. Referandum sonucunu tahmin etmeye çalışıp, memleket kurtarıyoruz.

Aklıma kadınlar geliyor. Kuaför lükslerini düşünüyorum. Berber bile bana kralmışım gibi davrandı ulan. Onlar saçlarının rengiyle en az yarım saat uğraşıyorlardır. Manikürü pedikürü ve en çok da ağdasına hastayım arkadaş.

Gerçi ben adam göğsümden iki düğme açtığında kıllanıyorum ama bacaklarını şöyle açıp her şey dâhil komple demek oldukça zevkli bir iş olsa gerek. Gerçi ben bizim berbere güvenemem elinde ustura var, kılınla tüyünle mi uğraşıcam der kesip atar velinimeti belli olmaz. O yüzden bu lüks kadınlarda kalsın.

İşin dedikodu muhabbet kısmına hiç girmiyorum. Başkalarından güzel olma, şıklık yarışını hiç düşünmüyorum bile. Saçlarım benim için sadece kafam üşümesin diye işe yararken bir kadın için saçın önemini zaten biliyorum. O kuaförlere ne paralar gidiyor falan da demiyorum.

Akacak kan damarda durmaz ama tahmin ediyorum ki kuaförler de kadınların stres atmak için kullandıkları bir adres. Hani derler ki bir kadın saçını kestiriyorsa bir sorun var demektir. Ama kuaförden çıkmıyorsa geyiğe sarmıştır. Muhabbetin dibine vuruyordur.

E ben bile berber koltuğunda bu kadar rahatlamışsam. Daha bunu manikürü, pedikürü var. Önünde diz çökmüş bir hemcinsine ayağını uzatmak, öptürür gibi ellerini maniküre bırakıvermek az bir şey mi? Zaten bu kadın milleti saçıyla oynamadan duramaz. Kuaförlerde vaktimi tükettim demez de saçımı sana süpürge ettim der.

Ama siz bunu bir de kadınlara sorun şimdi. Ah, offf yine saçlarım bozulmuş kuaföre gitmem lazım. İşin yoksa ağdacıyla uğraş, canın yansın bir de üste para ver. Kaç günde geçmez şimdi bu kızarıklıklar. Keşke küçükken annem karınca yumurtası kullansaymış. Tüylerim çıkmasaymış. Mış Mış da, mış mış... Oysa kuaför ve ağda bahane, muhabbet, keyif, stres atmaca şahane. Değil mi?



Saçım, sakalım uzamış. Bir süredir berbere gitmemiştim. Kendi işimi kendim görüyordum. Ben gitmeyeli bizim berber de çağ atlamış. Koltukta otomatik sırt masajı bile yapıyor...

Ben genelde oturduğumda kes diyorum o da kafasına göre kesiyordu ama artık adet haline gelmiş soruyor "nasıl keseyim" hımm ya benim tarzımı unutmuş ya da dediğimce bir şeyler değişmiş. Bildiğin gibi diyerek geçiştiriyorum bu soruyu. Yanlardan alayım mı? Önde biraz fazla bırakayım mı diye sorulara devam ediyor traş sürerken. Kelime doğru tara saçları başka da bir şey yapma istemem diyorum.

Pek kelin yok da beyazlar artmış abi, dilersen boyayalım diyor. Yok, istemem "karı" mıyım lan ben saç boyayacak diye çıkışıyorum. Oysa kınalı kızıl boyayan abiler bile varmış. Benim olaydan haberim yok. Saçlarım kesilirken içeriye göz atıyorum.

Çeşit çeşit kremler, jöleler saç boyaları, ortam klimalı ve serin, bir kaç gazete dergi bekleyenlerin okuması için. Neredeyse doktor muayenehanesi olmuş burası, içerisinin miss gibi kokması da cabası.

Değişmiş azizim çok değişmiş. Kulaklarımı ayrı bir aletle temizliyor, burun tüylerini ayrı. Oysa eskiden tek jiletle kaç sakal kesmişliği vardır onun. Hımm ilerleme kaydetmiş bir hayli. Elini yüzüme kapatıp çakmakla bir yerleri tütsülüyor.

Aslında buralara ağda yapmak lazım abi diyor. Hadi len, napıyosun oğlum sen demeye kalmadan saçları tarayıp jölelemeye niyetlendiğinde. Noluyoruz ya diyerek durduruyorum kendisini. Yüzüme traş losyonu, bir krem, pudra ile bir şeyler yapıyor. Yeter ulan deyip kalkacağım sırada iki düğmemi çözüp parfüm sıkıyor göğsüme.

Daha fazla bir şeyler yapmadan kalkayım diyorum koltuktan yoksa mayışıp kalıcam. Abi şöyle alına ve omuzlara bir masaj yapalım en azından diyor. Oh miss. Tüm bunları yaparken havadan, sudan, konu komşudan işlerden güçlerden konuşuyor. Referandum sonucunu tahmin etmeye çalışıp, memleket kurtarıyoruz.

Aklıma kadınlar geliyor. Kuaför lükslerini düşünüyorum. Berber bile bana kralmışım gibi davrandı ulan. Onlar saçlarının rengiyle en az yarım saat uğraşıyorlardır. Manikürü pedikürü ve en çok da ağdasına hastayım arkadaş.

Gerçi ben adam göğsümden iki düğme açtığında kıllanıyorum ama bacaklarını şöyle açıp her şey dâhil komple demek oldukça zevkli bir iş olsa gerek. Gerçi ben bizim berbere güvenemem elinde ustura var, kılınla tüyünle mi uğraşıcam der kesip atar velinimeti belli olmaz. O yüzden bu lüks kadınlarda kalsın.

İşin dedikodu muhabbet kısmına hiç girmiyorum. Başkalarından güzel olma, şıklık yarışını hiç düşünmüyorum bile. Saçlarım benim için sadece kafam üşümesin diye işe yararken bir kadın için saçın önemini zaten biliyorum. O kuaförlere ne paralar gidiyor falan da demiyorum.

Akacak kan damarda durmaz ama tahmin ediyorum ki kuaförler de kadınların stres atmak için kullandıkları bir adres. Hani derler ki bir kadın saçını kestiriyorsa bir sorun var demektir. Ama kuaförden çıkmıyorsa geyiğe sarmıştır. Muhabbetin dibine vuruyordur.

E ben bile berber koltuğunda bu kadar rahatlamışsam. Daha bunu manikürü, pedikürü var. Önünde diz çökmüş bir hemcinsine ayağını uzatmak, öptürür gibi ellerini maniküre bırakıvermek az bir şey mi? Zaten bu kadın milleti saçıyla oynamadan duramaz. Kuaförlerde vaktimi tükettim demez de saçımı sana süpürge ettim der.

Ama siz bunu bir de kadınlara sorun şimdi. Ah, offf yine saçlarım bozulmuş kuaföre gitmem lazım. İşin yoksa ağdacıyla uğraş, canın yansın bir de üste para ver. Kaç günde geçmez şimdi bu kızarıklıklar. Keşke küçükken annem karınca yumurtası kullansaymış. Tüylerim çıkmasaymış. Mış Mış da, mış mış... Oysa kuaför ve ağda bahane, muhabbet, keyif, stres atmaca şahane. Değil mi?

Çok okunan yazılar