Bugünkü şansınız :

  • kadın kokusu ve köpek burnu
    14/06/2010 - 0 Yorum
    herşeyin bir ayarı var. mahmutpaşadan mı aldı. bedava mı buldu. yoksa para babası bir sevgilisi mi var bilemem ama hatun parfüm şişesine şöyle bir girip çıkmış gibi kokuyor.  it gibi kapadık gözlerimizi kaldırımda, düştük kokunun peşine. karşımıza çıka çıka bir kokona çıktı. hani insan kendine yakışanı giymeli derler ya. e nası minicik bodyler kocaman göbekli ablalara gitmiyorsa parfüm de öyle her döt sahibine gitmiyor. şahsen ben zaten burnumun direğini sızlatan kokulu ablalar hakkında kötü düşünmeye başladım. ya pis bir teşhirci ve tacizcisiniz ya yukarıdaki…

İlk cinsel deneyim



İtiraf ediyorum ki "rating" kaygısı taşıyorum. Yurdum insanı, kahir ekseriyetle ve değişmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez biçimde, bu konulara meraklı, "cinsellik" her daim rating alıyor.

Ne zaman "akıllı uslu, oturaklı" bir şeyler yazayım desem ratinglerim sürünüyor. Bir kaç hatırlı dost dışında okuyanım olsa da yorumlayanım çıkmıyor. Orasını burasını, kılını tüyünü dünyanın merkezine alan, "çiğ ya da pişmiş yediği, içtiği kadar, yedirip içirdiğini de yazan" insanları kıskanıyorum arkadaş. Ne yalan söylemim.

Oysa ne zaman ipin ucunu kaçırsam, "deniz seviyesinin altına insem" aranan blog yazarı olup çıkıyorum. Demek ki "halk" bunu istiyor. Kendimi assolist kompleksine kaptırıp "siz istediniz de ben vermedim mi" canlarım havasında yazasım geliyor. Sonra tırsıyorum.

Oysa, "benim boyum kimin oğlundan kısa" değil mi? Gerçi canım memleketimde ratingler dağların yüksekliğine göre değil, kuyuların çukurluğuna göre ölçülüyor. Yani bu konuda bir kadın , erkek eşitsizliği söz konusu. Dişi kişiler daha çok okunuyor konu cinsellikse. Öte yandan “Ört ki ölem” kabilinden görmezden geldiğimiz bir sürü toplumsal kabahatimiz "kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı" rating almazken, "açılım"ın her türlüsü pek moda. Aç da, istersen ülke sınırlarını, istersen etek altını aç. Geçer akçe madem bu, bizim de az çok o taraklarda bezimiz olmuştur geçmişte. Buyurun işte bugün yazıyorum, meraklıları da okusun.

İlk cinsel deneyim herkesin aksine çok geç vuku buldu. Önceleri gerek korkaklıktan, gerekse denk gelmediğinden bu konulara eğilemedim. Gerçi içimde, uyanan bir ilgi hep vardı ama kısmet 30'lu yaşlara imiş. Ne yapalım, geç de olsa tecrübe sahibi olduk.

Karlı bir kış günü, taşradaki yeğenim bize misafir gelmişti. Elektriklerin kesilmesinin çok da anormal olmadığı günlerdi. O akşam bir arkadaşım da vardı aramızda. Yani 3kişi bir arada sohbet ediyorduk mum ışığında. Ortam biraz kasvetli duruyordu. Laf lafı açtı ,derken yeğenim dedi ki " Abi benim bir Cin'im var." Öyle de kasılarak söylüyor ki eşek herif zannedersin "limuzin"im var diyor. "Hadi len!" demedik, "anlat hacı" modunda devam ettik.

Bizimkisi başladı anlatmaya. Biz sordukça o gazı alamadı salladı da salladı. Daha doğrusu biz salladığını düşünüyorduk. Neymiş efendim "kız" mış "cin" arkadaşı, ama sadece "arkadaşlarmış. Adı "cannuyeş mi, matubeş"mi öyle sallama garip birşeydi. Meğer zaten "cin"lerin adları bizimki gibi olmazmış. Bu "3 harfli" arkadaşlarla bir kere kanka oldun mu, çağırınca kolayca gelirmiş aslında.

Sohbet ilerledikçe bizim canımız sıkılmaya başladı. Tamam, elektrik yok diye TV izleyemiyoruz ama "cin tonik" kadar kafa yapmaya başladı olay. Tabi o zamanlarda "Turkcell henüz - Cincell ya da Cinephone" hizmeti de vermiyor. Ortalıkta cirit atan "Medyum Memiş'le Keto'"dan başka bu konuda tek bildiğimiz "Cine5" onu da elektrikler kesik olduğundan izleyemiyoruz. "Yetti be hacı" dedik sonunda. Ama yeğen durmuyor "Abi istersen çıkarıp göstereyim" dedi. "Hop, ne oluyoruz" derken, "hani göster nerde?"ye çevirdik biz olayı.

Orta yere bir sehpa koydu bizimkisi, klasik ritüeller, kâğıda alfabedeki harfleri yazıp dizdi sehpaya, ortasına yerleştirdi rakamları, en ortaya da bir kahve fincanını ters kapatıp koydu. Ortam zaten karanlık, mumu da biraz öteye koyduk.

Yeğen önce bir kaç dua okudu, kısa birşeyler. Dediğine göre "3 kulhu, bi elham" ile bile gelirlermiş. Derken soru cümleleri kurmaya başladı. Geldin mi, geliyon mu? tarzında. Sonra üstünde üçümüzün işaret parmağı olan fincan başladı hareket etmeye...

Devam Edecek...
----------------------
Not: Olay sallama değil, gerçektir.
Bu yazıyı paylaş: :

0 yorum:

Yorum Gönder

Buraya yorum yazabilirsiniz. Niye yazmıyorsunuz?

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

  • saklayacak bir şeyim mi var?
    02/09/2015 - 4 Yorum
    Sanal alemde tanıştığım bazı kızların acayip bir huyu var: bi kaç dakika sonra cep teli istemek. vermeyince de soru geliyor. -saklayacak bir şeyin mi var? ~babam beni göster ablalara pipini diyerek yetiştirmedi ki. var tabi. Tc kimlik no mu, anne kızlık soyadımın 2nci ve 3ncü harfini veremem örneğin. veya abazan değilim ki her tanıştığım kıza telefonda kartal kalkar, dal sarkar diye tekerleme anlatayım. Ola ki ciddi bir ilişkin oldu. meraklandın kızın cep telefonuna sarkıp bi bakim dedin. A olur tabi aşkım, ver bu arada ben de seninkine bakayım durumları.. Ooo her selam…
  • Babalar günün kutlu olsun Adem
    17/06/2012 - 0 Yorum
    Dünyanın en büyük sevdası bana göreAdem’le Havva'nın sevdasıdır. Öyle ki, dağlar diz çökmüş önünde ve özlemle çığlıklar öyle uzaklara ulaşmış, kolay mı cennetten kovulmak yasak meyve için İki yarım elmanın sevdası bu, o kadar uzak kalmışlar ki Adem'le Havva. Kavuşmadan yaşadıkları acıyı şöyle bir düşünmek lazım. O kadar yakın hissedip de dünyada yapayalnız olmak kolay şey mi. tüm evrene örnek bir sevdadır bu. Kıtalar aşıp koşup gelmişler, dünyanın ilk zamanları, canavarlar, vahşi hayat ve yapayalnız iki kişi. Birbirlerini aradıkları ve ağladıkları günler …
  • Ayakları yere basmayan kadınların burcu (BALIK)
    21/04/2010 - 0 Yorum
    BALIK BURCU KADINI (20 ŞUBAT - 2O MART) Balıklar suda yaşarlar, bu yüzden de ayakları yere basmaz diye düşünebilirsiniz. Yok öyle değil, balık burcu kadınlarının akılları kafalarından bir karış yukarıda olduğu için ayakları yere basmaz. Balık burcu kadınları tam bir hayalperesttir. Hayata bakışı gerçeklerden ziyade, algıları, duyguları üzerindendir. Genelde yeşil ve mavi renkleri severler. Kendilerini küçümseme dışında pek kötü huyları yoktur. Balık kadını özünde çok iyi niyetli ve merhametlidir. Dünyayı balıklar yönetse tam bir hümanizm hakim olur. Asla savaşlar çıkmaz, insanlar…