Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar
yüksek topuklu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yüksek topuklu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Bacaklar ve bakacaklar hakkında bir yazı

1 yorum:

Dünyada aynı zamanda hem bu kadar kafa ütüleyici, hem de bu kadar iç gıcıklayıcı bir ses daha var mıdır acaba?

Kapatın gözlerinizi ve sesi dinleyin şimdi. Koridorda etekleri zil takmış bir kadın yürüyor sanki. Tahminen uzun bacaklı, yüksek ve ince topukları, kırmızı ayakkabıları ve elbisesi ile iç gıcıklayıcı, çıtır bir güzellik. Yüzünde hoş bir gülümseme ve özgüven ifadesi olmalı. Tak, tak, tak...

Bir özgüven ki, değme gitsin. "At gibi karı" sözünün hakkını verir bir kadın hem de, insanın insani ve hayvani bütün duyularını, çakralarını açan bir ses.

Göğüs dekoltesini üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyorsunuz. Şimdi gözlerinizi kapatıp havaya yayılan parfüm kokusunu hissetmeye hazırsınız. Kokusunda her türlü günaha davet var onun da ihtimal ki. Ayakkabılarının sesi böyleyse...

Kırmızı elbiseyi beğenmediniz mi hadi fıstık yeşili olsun. Geliyor, geliyor, tak, tak, tak....

Aaa, bu bücür, şişman kokanaya mı aitmiş o ayakkabılar. Ya herkese neden satıyorlar bu yüksek topukluları? Olmaz ki. Hanım, hanım oldu mu bu şimdi, senin benim hayallerimi yıkmaya ne hakkın var.

Tanrım...
Ağdası gelmiş bacaklar ve ağvası gelmiş buruşuk bir beden. Aa çorap da mı yok ayağında, yoksa süper ince mi, onlar. Hadi be!

Yok, yok olmuyor böyle. nasıl herkes göğüs kıllarını açıp, altın zincir takamıyorsa bazı kadınlara yüksek ve ince topuklu ayakkabı giydirip, ten rengi çorapla koridorlarda yürütmeyeceksin kardeşim.

Hele üstüne o parfüm kokusu. İnsan yaşına başına uygun bir parfümü, az miktar, dozunda kullanır yahu. Her şeyin bir ayarı var ama değil mi. Mahmutpaşa'dan mı aldı. Bedava mı buldu. Yoksa para babası bir sevgilisi mi var bilemem ama hatun parfüm şişesine şöyle bir girip çıkmış gibi kokuyor.

Zağar gibi kapadık gözlerimizi, kaldırımda, düştük kokunun peşine. Karşımıza çıka çıka bir kokona çıktı. Oldu mu şimdi bu.

Hani insan kendine yakışanı giymeli derler ya.
Ee nasıl minicik bodyler kocaman göbekli ablalara gitmiyorsa parfüm de öyle her terlemiş bedene gitmiyor işte, neden zorluyorsunuz. Şahsen ben  burnumun direğini sızlatan kokulu ablalar hakkında kötü düşünmeye başladım. Ya pis bir teşhirci ve tacizcisiniz, ya da yukarıdaki şıklardan birine giriyorsunuz. Veya çok çirkin ve yaşlısınız bence...

Aaa salak mısın ibram'cığım insan hem genç ve güzel olup, hem de güzel kokamaz mı demeyin. Kokar tabi ama parfüm şişesine düşmeyecek kadar kokuyu kendine yakıştıracak, dozunda kullanacak özgüvene sahiptir.

Ben 50 metreden burun direğini sızlatan kokuların, yıkanmayı sevmeyen kro abilerimizin ter kokularından farkı olduğunu düşünmüyorum şahsen. napim bu da benim takıntım. Boca etmeyin bu kadar.

İki çift lafım da türbanlı gacılara. Aynı haltı yiyecek sonra da laf atana aaa türbanlıyım ben utanmıyor musun diyecekseniz hiç tavsiye etmiyorum bunu şahsen. İt gibi ses ve kokunuzdan alıyoruz işte. Ayarlayın şu parfümün dozunu hanfendi. lütfen yani.

Bak, şimdi kokonamız nasıl da gidiyor kırıta kırıta, şu yaşında onu da mutlu ettik ya. Aferin bize. Bak, bak dedim de bakmayacağım. Yüzünden bir hayır görmedik ki arkasından bakayım, di mi?

Göz görmezse gönül katlanır, hadi gözlerimizi kapayalım.
Oh my god!.. Yine o ses. Tak, tak, tak... Şimdi kulaklarımı tırmalıyor. Bir dahaki sefere o topuklu ayakkabıların üzerinde güzel bir kadın görene kadar da bu kâbus devam edecek...

Lütfen çirkin, yaşlı ve kalın bacaklı kadınlara ince topuklu ayakkabı, burun direğini sızlatan parfümler satılmasın. Sıkıştırıverin olası bir anayasa teklifine bunu da.

Çok istirham ediyorum. Madem insanı illa günaha sokacaksınız, bari değsin değil mi?





























Dünyada aynı zamanda hem bu kadar kafa ütüleyici, hem de bu kadar iç gıcıklayıcı bir ses daha var mıdır acaba?

Kapatın gözlerinizi ve sesi dinleyin şimdi. Koridorda etekleri zil takmış bir kadın yürüyor sanki. Tahminen uzun bacaklı, yüksek ve ince topukları, kırmızı ayakkabıları ve elbisesi ile iç gıcıklayıcı, çıtır bir güzellik. Yüzünde hoş bir gülümseme ve özgüven ifadesi olmalı. Tak, tak, tak...

Bir özgüven ki, değme gitsin. "At gibi karı" sözünün hakkını verir bir kadın hem de, insanın insani ve hayvani bütün duyularını, çakralarını açan bir ses.

Göğüs dekoltesini üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyorsunuz. Şimdi gözlerinizi kapatıp havaya yayılan parfüm kokusunu hissetmeye hazırsınız. Kokusunda her türlü günaha davet var onun da ihtimal ki. Ayakkabılarının sesi böyleyse...

Kırmızı elbiseyi beğenmediniz mi hadi fıstık yeşili olsun. Geliyor, geliyor, tak, tak, tak....

Aaa, bu bücür, şişman kokanaya mı aitmiş o ayakkabılar. Ya herkese neden satıyorlar bu yüksek topukluları? Olmaz ki. Hanım, hanım oldu mu bu şimdi, senin benim hayallerimi yıkmaya ne hakkın var.

Tanrım...
Ağdası gelmiş bacaklar ve ağvası gelmiş buruşuk bir beden. Aa çorap da mı yok ayağında, yoksa süper ince mi, onlar. Hadi be!

Yok, yok olmuyor böyle. nasıl herkes göğüs kıllarını açıp, altın zincir takamıyorsa bazı kadınlara yüksek ve ince topuklu ayakkabı giydirip, ten rengi çorapla koridorlarda yürütmeyeceksin kardeşim.

Hele üstüne o parfüm kokusu. İnsan yaşına başına uygun bir parfümü, az miktar, dozunda kullanır yahu. Her şeyin bir ayarı var ama değil mi. Mahmutpaşa'dan mı aldı. Bedava mı buldu. Yoksa para babası bir sevgilisi mi var bilemem ama hatun parfüm şişesine şöyle bir girip çıkmış gibi kokuyor.

Zağar gibi kapadık gözlerimizi, kaldırımda, düştük kokunun peşine. Karşımıza çıka çıka bir kokona çıktı. Oldu mu şimdi bu.

Hani insan kendine yakışanı giymeli derler ya.
Ee nasıl minicik bodyler kocaman göbekli ablalara gitmiyorsa parfüm de öyle her terlemiş bedene gitmiyor işte, neden zorluyorsunuz. Şahsen ben  burnumun direğini sızlatan kokulu ablalar hakkında kötü düşünmeye başladım. Ya pis bir teşhirci ve tacizcisiniz, ya da yukarıdaki şıklardan birine giriyorsunuz. Veya çok çirkin ve yaşlısınız bence...

Aaa salak mısın ibram'cığım insan hem genç ve güzel olup, hem de güzel kokamaz mı demeyin. Kokar tabi ama parfüm şişesine düşmeyecek kadar kokuyu kendine yakıştıracak, dozunda kullanacak özgüvene sahiptir.

Ben 50 metreden burun direğini sızlatan kokuların, yıkanmayı sevmeyen kro abilerimizin ter kokularından farkı olduğunu düşünmüyorum şahsen. napim bu da benim takıntım. Boca etmeyin bu kadar.

İki çift lafım da türbanlı gacılara. Aynı haltı yiyecek sonra da laf atana aaa türbanlıyım ben utanmıyor musun diyecekseniz hiç tavsiye etmiyorum bunu şahsen. İt gibi ses ve kokunuzdan alıyoruz işte. Ayarlayın şu parfümün dozunu hanfendi. lütfen yani.

Bak, şimdi kokonamız nasıl da gidiyor kırıta kırıta, şu yaşında onu da mutlu ettik ya. Aferin bize. Bak, bak dedim de bakmayacağım. Yüzünden bir hayır görmedik ki arkasından bakayım, di mi?

Göz görmezse gönül katlanır, hadi gözlerimizi kapayalım.
Oh my god!.. Yine o ses. Tak, tak, tak... Şimdi kulaklarımı tırmalıyor. Bir dahaki sefere o topuklu ayakkabıların üzerinde güzel bir kadın görene kadar da bu kâbus devam edecek...

Lütfen çirkin, yaşlı ve kalın bacaklı kadınlara ince topuklu ayakkabı, burun direğini sızlatan parfümler satılmasın. Sıkıştırıverin olası bir anayasa teklifine bunu da.

Çok istirham ediyorum. Madem insanı illa günaha sokacaksınız, bari değsin değil mi?




























Çok okunan yazılar