Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar
ne dinsiz yaşanır bu dünyada ne de donsuz. takılma şeyhler mollalar peşine huzuru secdede ara sonsuz. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ne dinsiz yaşanır bu dünyada ne de donsuz. takılma şeyhler mollalar peşine huzuru secdede ara sonsuz. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Şeyhim, pirim, efendim!

2 yorum:


Ramazan geldi. İbram abiniz blog yazısı yazmasa olmaz dedim ve kalemi elime alıverdim.


Ağır ol molla desinler derler ya. Mollalık artık eskisi kadar ağır bir meslek değil ne yazık ki. Hani böyle benim gibi saçına sakalına bakıp da efendi sandığınız adamlar KALKANCI çıktıkları günden beri de bu işler düzelmiyor.

Mevla'nın güzel kullarını tenzih ederim de hala bu işler rating yapıyor, halk nazarında yer buluyor ya ona yanarım. Söylemekte fayda var "Efendiler Türkiye cumhuriyeti, şeyhler mollalar mekânı değildir" diyen M.Kemal boşuna dememiş sanırım. Gerçi paşa, bey vs gibi unvanları da yasaklamış ama paşalar bu işi  pek kabullenememiş. Malum bugünlerde yaşayıp görüyoruz.

Geçenlerde ağır ol molla denilesinin biri "kızlarınızı okutmayın" demiş. Bir diğeri vaaz ettiği kadın cemaatin yanına gelirken "kıçını dönerek" geliyormuş. Etme hocam etme, kıçını cemaate döneceksen vaaz da etme, kasetten dinlesinler seni.

Hele bazıları var ki akrabası, eşi dostu ile mahrem diye birlikte oturmaz ama hocası ile umreye gider. Ee ne diyeyim ben kızım sana yasak olmayan Hoca'n değil Kocan. Bu kadar dinine düşkünsen hoca’nla da gidemezsin ancak koca'nla gidebilirsin o uzun yollara.

Bir de internet âleminde gözlemlediğim şeyler var. Mevla yaratmış ama bazı salak kulları dine küfretmeyi matah sayıyor. Herkes kendini deccal sanıyor. Yavrucum Mehdi sananlar bitti de başımıza deccal sananlar mı türedi. Küfrünüz ancak kendinizi ateşe atar. Başkasının dinine küfretmekle elde edeceğin bir şey yok, ama sizi de anlıyorum. Küfrettiğiniz bir dinin adı yazıyor nüfus kâğıtlarınızda sildiremiyorsunuz. Ne diyeyim halletsin yetkililer biz de %99 u Müslüman laflarından kurtulalım.

Ha bir de millet oruçken sıcak havada elde kornet inadına dondurma yalaya yalaya gitmeyi seven gençlerimiz var. Ne diyeyim inanmadığın bir şeye de saygı duymak zor olmasa gerek, ama yapmıyorlar.

Efendim meraklısına söyleyeyim bendenizin iki tane şeyhi vardır. Biri Yunus Emre'dir. Biri de Nasrettin hoca. İkisinin üstüne hoca tanımam bu âlemde. Tabi ki herkesin beğenip, peşinden gitmeye meraklı olduğu insanlar olabilir. Saygı duyarım, karışmam ama yine de dikkatli olmalarını öneririm.

Hele Elif ŞAFAK’IN Aşk kitabını okuyup da kendini kanatsız melek sayanların sayısında ciddi artış olmuş, Hacivat'la Karagöz gibi kendini kitabın diyaloglarına adayan sevdalılar türemiş olabilir. Ama ben Yunus'un arı duru sadeliğine vurgunumdur. Nasrettin Hoca'nın da zekâsına, hazır cevaplığına. O kadar...

Bu konudaki görüşümü düşüncemi merak edenler Ramazan Pidesi'nde yarınki yazımda bulabilirler.



Ramazan geldi. İbram abiniz blog yazısı yazmasa olmaz dedim ve kalemi elime alıverdim.


Ağır ol molla desinler derler ya. Mollalık artık eskisi kadar ağır bir meslek değil ne yazık ki. Hani böyle benim gibi saçına sakalına bakıp da efendi sandığınız adamlar KALKANCI çıktıkları günden beri de bu işler düzelmiyor.

Mevla'nın güzel kullarını tenzih ederim de hala bu işler rating yapıyor, halk nazarında yer buluyor ya ona yanarım. Söylemekte fayda var "Efendiler Türkiye cumhuriyeti, şeyhler mollalar mekânı değildir" diyen M.Kemal boşuna dememiş sanırım. Gerçi paşa, bey vs gibi unvanları da yasaklamış ama paşalar bu işi  pek kabullenememiş. Malum bugünlerde yaşayıp görüyoruz.

Geçenlerde ağır ol molla denilesinin biri "kızlarınızı okutmayın" demiş. Bir diğeri vaaz ettiği kadın cemaatin yanına gelirken "kıçını dönerek" geliyormuş. Etme hocam etme, kıçını cemaate döneceksen vaaz da etme, kasetten dinlesinler seni.

Hele bazıları var ki akrabası, eşi dostu ile mahrem diye birlikte oturmaz ama hocası ile umreye gider. Ee ne diyeyim ben kızım sana yasak olmayan Hoca'n değil Kocan. Bu kadar dinine düşkünsen hoca’nla da gidemezsin ancak koca'nla gidebilirsin o uzun yollara.

Bir de internet âleminde gözlemlediğim şeyler var. Mevla yaratmış ama bazı salak kulları dine küfretmeyi matah sayıyor. Herkes kendini deccal sanıyor. Yavrucum Mehdi sananlar bitti de başımıza deccal sananlar mı türedi. Küfrünüz ancak kendinizi ateşe atar. Başkasının dinine küfretmekle elde edeceğin bir şey yok, ama sizi de anlıyorum. Küfrettiğiniz bir dinin adı yazıyor nüfus kâğıtlarınızda sildiremiyorsunuz. Ne diyeyim halletsin yetkililer biz de %99 u Müslüman laflarından kurtulalım.

Ha bir de millet oruçken sıcak havada elde kornet inadına dondurma yalaya yalaya gitmeyi seven gençlerimiz var. Ne diyeyim inanmadığın bir şeye de saygı duymak zor olmasa gerek, ama yapmıyorlar.

Efendim meraklısına söyleyeyim bendenizin iki tane şeyhi vardır. Biri Yunus Emre'dir. Biri de Nasrettin hoca. İkisinin üstüne hoca tanımam bu âlemde. Tabi ki herkesin beğenip, peşinden gitmeye meraklı olduğu insanlar olabilir. Saygı duyarım, karışmam ama yine de dikkatli olmalarını öneririm.

Hele Elif ŞAFAK’IN Aşk kitabını okuyup da kendini kanatsız melek sayanların sayısında ciddi artış olmuş, Hacivat'la Karagöz gibi kendini kitabın diyaloglarına adayan sevdalılar türemiş olabilir. Ama ben Yunus'un arı duru sadeliğine vurgunumdur. Nasrettin Hoca'nın da zekâsına, hazır cevaplığına. O kadar...

Bu konudaki görüşümü düşüncemi merak edenler Ramazan Pidesi'nde yarınki yazımda bulabilirler.

Çok okunan yazılar