Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar
kurgudur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kurgudur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Ağlama Hakkı GÜLER (1941- 2003)

4 yorum:


Duyduğuma göre hakkı amca çocukluğundan beri hep azarlanmış, horlanmış, itilip, kakılmış. bu yüzdenmiş boynunun büküklüğü. ancak hayatın sillesini her yediğinde, çevresindeki herkes "ağlama hakkı" dediği için bu hakkını bir ömür boyu hiç kullanamamış.

Yetim kaldığında dedesi, topu çalındığında annesi, okulda dayak yediğinde öğretmeni, asker arkadaşı şehit olduğunda komutanı hep aynısını demişler "ağlama hakkı!" ve hakkı amca o gün bu gün hiç ağlayamamış...

Ülkemin bitmek tükenmek bilmez krizlerinden bir kriz günü önce işini kaybetmiş, ekonomik sıkıntılar gelmiş peşinden, hacizler icralar, ardından hastalık ve işinden sonra eşini de kaybetmiş... eşine cesaret vermek için hastalıklı zamanlarında yüzüne karşı hep umutla gülümsemeye dayanamamış yüreği, yoksulluktan geç teşhis konulan meme kanseri alıp götürmüş hayat arkadaşını.

Hiç bir şey yeterince üzememiş ama bu ölümcül ayrılık çok üzmüş onu. ağlamış ilk defa mezarlıkta, hem de hıçkıra hıçkıra... gözündeki yaşlar sel ola, ola. topu topu 5-10 dakika. ama o bile çok gelmiş halka. cemaatten herkes gelip dokunmuş "ağlama hakkı!" diye omuzuna... O an hayatı geçmiş bir film şeridi gibi gözlerinin önünden, ömrü boyunca siyah ve beyaz - ak ve kara - doğru ve yanlış dışında başka şeçenek öğretilmeyen hakkı amca sonunda başlamış gülmeye... üstelik arada bir kendi kendine "ağlama hakkı, ağlama hakkı" diye söylenerek...

O gün, bugün hakkı amcanın adı "ağlama, hakkı güler" olmuş halk arasında. Eyüpsultan civarında ne zaman bir cenaze başında ağlayan birilerini görse hakkı amca güle, oynaya yaklaşırmış onların yanına "ağlama hakkı, ağlama hakkı" diyerek söylenir, rahatsız edermiş... onu tanıyanlar ise elbirliği ile hemen uzaklaştırırlarmış. "Hakkı güler" şimdi patavatsızlık olur, bu garip meczubu acılı insanlar sinirlenip, hırpalar diye.
Ne zaman bir cenaze sahibi orada ağlayacak olsa, onu "ağlama, deli hakkı gelir, şimdi güler" diye uyarırlarmış.

...ve Hakkı amca 2003 yılı temmuz'unun ortalarında "ağlama hakkı"nı bir daha kullanamadan yoksulluk içinde, son nefesine kadar gülerek tüketmiş ömrünü... eyüp mezarlığında mezar taşı eski mezar taşlarına benzer (sarıklı gibi) ve taşında "Ağlama, Hakkı GÜLER" yazan bir garip görürseniz, bir damla gözyaşı da siz döküverin onun için.

Gönlünce ağlayamamış bu garibe, bir fatiha kadar makbule geçer...


Duyduğuma göre hakkı amca çocukluğundan beri hep azarlanmış, horlanmış, itilip, kakılmış. bu yüzdenmiş boynunun büküklüğü. ancak hayatın sillesini her yediğinde, çevresindeki herkes "ağlama hakkı" dediği için bu hakkını bir ömür boyu hiç kullanamamış.

Yetim kaldığında dedesi, topu çalındığında annesi, okulda dayak yediğinde öğretmeni, asker arkadaşı şehit olduğunda komutanı hep aynısını demişler "ağlama hakkı!" ve hakkı amca o gün bu gün hiç ağlayamamış...

Ülkemin bitmek tükenmek bilmez krizlerinden bir kriz günü önce işini kaybetmiş, ekonomik sıkıntılar gelmiş peşinden, hacizler icralar, ardından hastalık ve işinden sonra eşini de kaybetmiş... eşine cesaret vermek için hastalıklı zamanlarında yüzüne karşı hep umutla gülümsemeye dayanamamış yüreği, yoksulluktan geç teşhis konulan meme kanseri alıp götürmüş hayat arkadaşını.

Hiç bir şey yeterince üzememiş ama bu ölümcül ayrılık çok üzmüş onu. ağlamış ilk defa mezarlıkta, hem de hıçkıra hıçkıra... gözündeki yaşlar sel ola, ola. topu topu 5-10 dakika. ama o bile çok gelmiş halka. cemaatten herkes gelip dokunmuş "ağlama hakkı!" diye omuzuna... O an hayatı geçmiş bir film şeridi gibi gözlerinin önünden, ömrü boyunca siyah ve beyaz - ak ve kara - doğru ve yanlış dışında başka şeçenek öğretilmeyen hakkı amca sonunda başlamış gülmeye... üstelik arada bir kendi kendine "ağlama hakkı, ağlama hakkı" diye söylenerek...

O gün, bugün hakkı amcanın adı "ağlama, hakkı güler" olmuş halk arasında. Eyüpsultan civarında ne zaman bir cenaze başında ağlayan birilerini görse hakkı amca güle, oynaya yaklaşırmış onların yanına "ağlama hakkı, ağlama hakkı" diyerek söylenir, rahatsız edermiş... onu tanıyanlar ise elbirliği ile hemen uzaklaştırırlarmış. "Hakkı güler" şimdi patavatsızlık olur, bu garip meczubu acılı insanlar sinirlenip, hırpalar diye.
Ne zaman bir cenaze sahibi orada ağlayacak olsa, onu "ağlama, deli hakkı gelir, şimdi güler" diye uyarırlarmış.

...ve Hakkı amca 2003 yılı temmuz'unun ortalarında "ağlama hakkı"nı bir daha kullanamadan yoksulluk içinde, son nefesine kadar gülerek tüketmiş ömrünü... eyüp mezarlığında mezar taşı eski mezar taşlarına benzer (sarıklı gibi) ve taşında "Ağlama, Hakkı GÜLER" yazan bir garip görürseniz, bir damla gözyaşı da siz döküverin onun için.

Gönlünce ağlayamamış bu garibe, bir fatiha kadar makbule geçer...

Çok okunan yazılar