Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar
kız ruhuna kendini eX kiten kro sevgilisini giyinip önüne gelene küfreder etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kız ruhuna kendini eX kiten kro sevgilisini giyinip önüne gelene küfreder etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İbram abiniz aslında Ayşe teyzeniz olabilir

13 yorum:


İnsan yaratıldı...
Örtünme ihtiyacı hissetti ve asma yaprağından medet umdu. Öykü böyle başladı derler. Sonra giyinmeye başladı. Yaptığı birçok şeyin dışında moda sektörü de o günlerde mi gelişti bilinmez. Beğeni, üstüne giyileni yakıştırma ve özentinin hikâyesi de başlamış oldu böylece.

Aslında topluluk kültürü oluştuktan sonra insanlarda bir takım birleşmeler ve ayrışmalar olduğu gibi beğeni ve özenti standartları da oluştu diye düşünüyorum. Tabi bu işte soyluların, krallar ve kraliçelerin önemi büyük... Suya vuran insan aksi ve ayna'nın icadı büyük bir gelişme sektör açısından. Kadın kendini erkeğin ya da başka kadınların gözleri dışında tanımladı ilk kez. Suya vuran aksini görmek için dere kenarına gitmektense, her zaman karşısında duran bir öteki benle konuşmaya başladı.
—"Ayna ayna söyle bu akşam ne giyeyim balo'da" sözü o zamandan kalmadır.

Fazla ciğer, dalak yedikleri bir gün erkeğin beğenisini keşfedip kanlı canlı dudaklara sahip olmak için ruj’u keşfetmişlerdir diye düşünüyorum. Yolculuğun bundan sonrası ve giyinme ve soyunma kültürü apayrı bir yazı konusu...

Ancak üstüyle başıyla oynayan insanın kendi ruhuyla ne zaman oynamaya başladığı pek bilinmiyor tarafımca. Şeytan oyuna girdikten sonra mı? Zaten oyundaydı da forvet oynamaya başladıktan sonra mı bu kadar insan bedenini bırakıp ruhu ile oynamaya başladı bilinmez. Tarihteki ilk deli kimdi ve kimler o deliye özendi yine bilmiyorum. Çin imparatoru ve delilik yağmurları öyküsünü bildiğinizi varsayarak oraya da gönderme yapmıyorum ama merak ediyorum insan ne zaman kendi ruhuyla ve diğer ruhlarla dans etmeye başladı?

İnternet'in icadı ile başlayan süreç ise apayrı bir milat oldu. İnternet kafede yanımda oturan minik delikanlının "Abi kimse benimle konuşmuyor lütfen bana bir kız nicki alır mısın?" dediğini anımsıyorum. Demek ki insanlar iletişime bu kadar açmış veya bu kadar yalnız.

İletişimin büyüsünün ardından ruhumuza giydirdiğimiz elbiseler de çoğalmaya başladı. Şimdilerde çift kimlikli dediğimiz insanlar gayet normal insan statüsünde. Artık hepimiz Yeşilçam aktörleri, aktristleri gibi rol kesiyoruz. İnternet ünlülerimiz var. Poposu yerinden zor kalkan kızlarımız afeti devran. Saçı sakalı, kaportası dağılmış ben gibi ihtiyarlar Clark Gable ya da Brad Pitt takılıyor...

Yani insanoğlu olarak eşref-i mahlûkat olarak başladığımız yolculuğa eşşek-i mahlûkat olarak devam ediyoruz. Farklı Nickler farklı kimliklerimiz oluyor. Bir nickimizle ağır abi, diğeriyle çılgın kız olarak aynı mekânda Ff'liyenlerimiz var belki de.

İnternet sayesinde saç, sakal, türban, örtü, bikini sorunlarımızı da çözdük. Hatta kadın, erkek kim kimdir o kaygımız bile yok artık. Çünkü ruhlar dilediğince giyinik, dilediğince çıplak ve unisex. Hepimiz hissettiğimiz yaşta ve beğendiğimiz ya da ruhumuzun yansıtmak isteği kimlikteyiz artık.

İki değil ikiyüz yüzlüyüz artık. Zengin kız, fakir oğlan derdi yok. Çirkin kızlar da, çıtır delikanlılarla sohbette, muhabbette. Kültür, sınıf, yaş farkı da ortadan kalktı. Seçici olmanın kriteri sadece karşındaki ruhu okumaya ve okşamaya çalışmak belki de. Hoş bazılarımız hala anasının nikâhına kadar karşısındakini bilmek istemekte. İki sohbetten sonra telefona, kameraya sarılmakta ama çoğunluğun kimle değil biriyle konuşma ihtiyacı için burada olduğu ve büyük bir toplumsal yalnızlaşmaya sürüklendiğimiz gerçeği de apaçık ortada duruyor.

Naylon kızları, naylon erkekleri çoktan geçtik. Şimdi rağbet bedenî değil, ruhi esneklikte.
Binmişiz bir alamete gidiyoruz kıyamete...




İnsan yaratıldı...
Örtünme ihtiyacı hissetti ve asma yaprağından medet umdu. Öykü böyle başladı derler. Sonra giyinmeye başladı. Yaptığı birçok şeyin dışında moda sektörü de o günlerde mi gelişti bilinmez. Beğeni, üstüne giyileni yakıştırma ve özentinin hikâyesi de başlamış oldu böylece.

Aslında topluluk kültürü oluştuktan sonra insanlarda bir takım birleşmeler ve ayrışmalar olduğu gibi beğeni ve özenti standartları da oluştu diye düşünüyorum. Tabi bu işte soyluların, krallar ve kraliçelerin önemi büyük... Suya vuran insan aksi ve ayna'nın icadı büyük bir gelişme sektör açısından. Kadın kendini erkeğin ya da başka kadınların gözleri dışında tanımladı ilk kez. Suya vuran aksini görmek için dere kenarına gitmektense, her zaman karşısında duran bir öteki benle konuşmaya başladı.
—"Ayna ayna söyle bu akşam ne giyeyim balo'da" sözü o zamandan kalmadır.

Fazla ciğer, dalak yedikleri bir gün erkeğin beğenisini keşfedip kanlı canlı dudaklara sahip olmak için ruj’u keşfetmişlerdir diye düşünüyorum. Yolculuğun bundan sonrası ve giyinme ve soyunma kültürü apayrı bir yazı konusu...

Ancak üstüyle başıyla oynayan insanın kendi ruhuyla ne zaman oynamaya başladığı pek bilinmiyor tarafımca. Şeytan oyuna girdikten sonra mı? Zaten oyundaydı da forvet oynamaya başladıktan sonra mı bu kadar insan bedenini bırakıp ruhu ile oynamaya başladı bilinmez. Tarihteki ilk deli kimdi ve kimler o deliye özendi yine bilmiyorum. Çin imparatoru ve delilik yağmurları öyküsünü bildiğinizi varsayarak oraya da gönderme yapmıyorum ama merak ediyorum insan ne zaman kendi ruhuyla ve diğer ruhlarla dans etmeye başladı?

İnternet'in icadı ile başlayan süreç ise apayrı bir milat oldu. İnternet kafede yanımda oturan minik delikanlının "Abi kimse benimle konuşmuyor lütfen bana bir kız nicki alır mısın?" dediğini anımsıyorum. Demek ki insanlar iletişime bu kadar açmış veya bu kadar yalnız.

İletişimin büyüsünün ardından ruhumuza giydirdiğimiz elbiseler de çoğalmaya başladı. Şimdilerde çift kimlikli dediğimiz insanlar gayet normal insan statüsünde. Artık hepimiz Yeşilçam aktörleri, aktristleri gibi rol kesiyoruz. İnternet ünlülerimiz var. Poposu yerinden zor kalkan kızlarımız afeti devran. Saçı sakalı, kaportası dağılmış ben gibi ihtiyarlar Clark Gable ya da Brad Pitt takılıyor...

Yani insanoğlu olarak eşref-i mahlûkat olarak başladığımız yolculuğa eşşek-i mahlûkat olarak devam ediyoruz. Farklı Nickler farklı kimliklerimiz oluyor. Bir nickimizle ağır abi, diğeriyle çılgın kız olarak aynı mekânda Ff'liyenlerimiz var belki de.

İnternet sayesinde saç, sakal, türban, örtü, bikini sorunlarımızı da çözdük. Hatta kadın, erkek kim kimdir o kaygımız bile yok artık. Çünkü ruhlar dilediğince giyinik, dilediğince çıplak ve unisex. Hepimiz hissettiğimiz yaşta ve beğendiğimiz ya da ruhumuzun yansıtmak isteği kimlikteyiz artık.

İki değil ikiyüz yüzlüyüz artık. Zengin kız, fakir oğlan derdi yok. Çirkin kızlar da, çıtır delikanlılarla sohbette, muhabbette. Kültür, sınıf, yaş farkı da ortadan kalktı. Seçici olmanın kriteri sadece karşındaki ruhu okumaya ve okşamaya çalışmak belki de. Hoş bazılarımız hala anasının nikâhına kadar karşısındakini bilmek istemekte. İki sohbetten sonra telefona, kameraya sarılmakta ama çoğunluğun kimle değil biriyle konuşma ihtiyacı için burada olduğu ve büyük bir toplumsal yalnızlaşmaya sürüklendiğimiz gerçeği de apaçık ortada duruyor.

Naylon kızları, naylon erkekleri çoktan geçtik. Şimdi rağbet bedenî değil, ruhi esneklikte.
Binmişiz bir alamete gidiyoruz kıyamete...


Çok okunan yazılar