Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar
evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer daha yeni yetme maganda iken etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer daha yeni yetme maganda iken etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Evvel zaman içinde ergenlik

Hiç yorum yok:

İtiraf etmek lazım ki herkesin ki gibi geçmedi ergenliğim. İleride pis bir romantik olacağımın ilk işaretlerini o günlerde almaya başladım. Alnımda utangaçlığımı kat kat arttıran sivilceler, eskiden masum bir arkadaş olarak gördüğüm ve çok iyi anlaştığım kızlar hakkında aklıma düşen sakıncalı fikirler dolayısıyla biraz kendi içime kapanarak yaşadım ergenliği.

Belki de sırf bu yüzden, bi kaç kişi dışında doğru dürüst bir kız arkadaşım olmadı sayılır. Belki de taaa o zamanlardan gıcık herifin biri olduğumdandır, kızlarla al takke ver külah değil ekseriyetle papaz olmam.

Ama, ama bizim zamanımızda:

* Kızlara aşık olunabilirdi, onları sevebilirdiniz, kalbiniz sızlar gözünüzden yaş gelirdi ama öpemezdiniz, öpmeyi düşünemezdiniz. (sonraları sevdiğin kızın öpülebileceğine aklım yattı da daha fazlasını bir süre kabullenemedim)

* İyi de madem öpülemiyordu da rüyama giren kızlara noluyordu, neden rahat durmuyorlardı? Gazete, dergi sayfalarını süsleyenler, onlar neden bu kadar insanın üstüne geliyorlardı? (gerçi işin aslında ben gazetelerin içine düşüyordum ya). Ayrıca len o kadar çocuk nasıl oluyordu o zaman, o da ayrı bir muaamaydı?

* Kadınlara utana sıkıla baktığımdan dolayı ilginç yetenekler geliştirdim. Gayet mahçup, boynum eğik durmama rağmen, küçük, büyük hiç bir frikik kaçırmadım bu güne kadar. Bu yüzden bayan matematik öğretmenim "yere bakan yürek yakan takmıştı" adımı.

* Hayatı boyunca hiç bir kadının annesi gibi çorba pişiremiyeceğine inanan erkeklerden oldum. Gayette yanıldım bu konuda, çok da güzel pişiriyolar. Ellerine sağlık.

* Şip şak çaktırmadan bakmaktan ve muzur neşriyata hızlıca gözatmaktan bile kültürüm gelişti. Her hangi bir romanı elime aldığımda 5 dakikada en muzur yerlerini bulabilir, çabucak kısa bir özetini size çıkarabilirim. Aynı şey video kaset ve cd ler için de geçerlidir.

* Haydar dümenin kitaplarından feyz alma şansım olmadı. Çünkü utana sıkıla kargo ile getirtebiliyorduk. Kapalı ambalaj sonradan icad edildi. Ancak bir posta kutusu kiralamayı akıl edince fırıncının kızı ile de tanışma şansım oldu.

* Aldığım en komik erotik ürün stüdyoda doldurulmuş bir ses kaseti idi. İlk cümleler "hoşgeldin canım, ceketini çıkar, sana bir içki doldurayım"la başlıyordu ve 60 dakikalık teyp kasetinin geri kalanı "ah, oh ve evet" ten ibaretti.

* Gazete bayiinden alnım terleye terleye, utana sıkıla isteyerek aldığım playboyları seri bir şekilde kapının önünde kazağımın içine saklayıp hiç bişi yokmuş gibi hızla sağa sola ıslık çalarak gitmeyi o zamanlarda öğrendim.

* Lisedeki ergen ablaların arkasına geçer, önlük düğmelerindeki çizikleri kontrol ederdim. Birden fazla erkek arkadaşı olan ablaların düğmeleri çok çizik olurdu. Ordan bilirdim.


* İlk arkadaşlık teklifimi yaptığım kızın bundan haberi bile yoktu. bir taşa sardığım mektubu gece balkonlarına atarken camlarını kırmış ve kaçmıştım. Bir daha da semtinden geçmedim.

* İkinci arkadaşlık teklifi yaptığım kızın (bi kız arkadaşla mektup göndermiştim) adını yanlış öğrenmişim. Küçük kardeşinin adını yazmışım ve kız benimle çıkmayı kabul etmiş, öğrenince fena bozulup buluşmayı iptal etmiştim.

* Bir aralar çıkacağım kızları bir şekilde evde misafir edip, onlar tuvaletten çıktıktan sonra wc'yi koklayıp, arkadaş olup olmamaya karar verme gibi bir saplantım vardı. Şükür hiç gerçekleştiremedim.

* İlk defa bir kızın elini tuttuğumda, kadınların elinin öküz gibi tutulmayacağını öğrenmem zor olmadı. Kendim utandım o yumuşacık ellerden ve tutma biçimimden.

* Kısa etek giyip, insanın karşısına oturunca durmadan eteğini çekiştiren kadınlara hep uyuz oldum. Bak diye mi çekiyorsunuz o eteği anlamam ki. Bakmıyacaksak niye öyle giyiyorsunuz. Ya kısa giyme, ya da trip yapma kardeşim. Özel ders aldığım bir ingilizce hocam vardı. Gayet de rahat bacak bacak üstüne atardı.

* Önceleri hep sokaklarda sarkık jartiyersiz muss çorabını çeken teyzeler gördüğümden olsa gerek sokakta çorap çeken kadınları ömrümce hiç sevmedim. Ta ki biri bak çorap öyle değil böyle çekilir diye gösterene kadar.

* Halâ bir çok kadının neden makyaj yaptığını anlamam, çünkü kadınlar zaten çok güzeller. Ben de çok yakışıklıyım:p

* Okulda bütün sınavlara çişimi yapıp girdiğimde 1 not daha yüksek alırdım. O yüzden cinsellik aklıma gelince "tam o zaman çişi gelirse insanın nolur?" diye bir takıntım vardı.

* Kadın denilen yaratığı (zeyna dahil) hep cillop gibi gördüğümüzden olsa gerek, kılsız tüysüz bişi sanırdım. Sadece dipleri kızarmış, çorapsız bacaklar gördüğümde fena olurdum (kan tutar beni) . Bu hal ne ola ki, yazık hasta galiba bu teyzeler derdim. Yoluyolarmış tavuk gibi nerden bileyim.

* Kadınların neden bu kadar çok ayakkabısı oluyor hala anlamış değilim. Kırk ayak mı bunlar. Sanırım aksesuar diye taşıyorlar.

* Bir dönem kadın çamaşırı da satan bir işyerinde çalıştım. Uzun süre kilotlu çorap sorduklarında üstündeki resimlerden utandığım için "yok kalmadı abla" diye cevap verdim. Sonradan alıştım tabi haliyle. Bir çok çorabın renk numarasını ve bir çok çamaşırın bedenini insanın üstündeyken karşıdan tanıyabilirim.

* Eczacı bir arkadaşım olmasaydı bazı ihtiyaç malzemelerini daha geç tanıyabilirdim. Arkadaşın yanında takılınca ilginç anılarım da oldu. En ilginci küçük bir çocuk gelip "anne hapı" var mı demişti? Doğum kontrol haplarının çiçek çoşturmak için de kullanıldığını o zamanlar öğrenmiştim.

* Ya ya, biz eskiden su içerdik testiden. İşte böyleyken böyle, gülmeyin kardeşim, gülmeyin be!..

İtiraf etmek lazım ki herkesin ki gibi geçmedi ergenliğim. İleride pis bir romantik olacağımın ilk işaretlerini o günlerde almaya başladım. Alnımda utangaçlığımı kat kat arttıran sivilceler, eskiden masum bir arkadaş olarak gördüğüm ve çok iyi anlaştığım kızlar hakkında aklıma düşen sakıncalı fikirler dolayısıyla biraz kendi içime kapanarak yaşadım ergenliği.

Belki de sırf bu yüzden, bi kaç kişi dışında doğru dürüst bir kız arkadaşım olmadı sayılır. Belki de taaa o zamanlardan gıcık herifin biri olduğumdandır, kızlarla al takke ver külah değil ekseriyetle papaz olmam.

Ama, ama bizim zamanımızda:

* Kızlara aşık olunabilirdi, onları sevebilirdiniz, kalbiniz sızlar gözünüzden yaş gelirdi ama öpemezdiniz, öpmeyi düşünemezdiniz. (sonraları sevdiğin kızın öpülebileceğine aklım yattı da daha fazlasını bir süre kabullenemedim)

* İyi de madem öpülemiyordu da rüyama giren kızlara noluyordu, neden rahat durmuyorlardı? Gazete, dergi sayfalarını süsleyenler, onlar neden bu kadar insanın üstüne geliyorlardı? (gerçi işin aslında ben gazetelerin içine düşüyordum ya). Ayrıca len o kadar çocuk nasıl oluyordu o zaman, o da ayrı bir muaamaydı?

* Kadınlara utana sıkıla baktığımdan dolayı ilginç yetenekler geliştirdim. Gayet mahçup, boynum eğik durmama rağmen, küçük, büyük hiç bir frikik kaçırmadım bu güne kadar. Bu yüzden bayan matematik öğretmenim "yere bakan yürek yakan takmıştı" adımı.

* Hayatı boyunca hiç bir kadının annesi gibi çorba pişiremiyeceğine inanan erkeklerden oldum. Gayette yanıldım bu konuda, çok da güzel pişiriyolar. Ellerine sağlık.

* Şip şak çaktırmadan bakmaktan ve muzur neşriyata hızlıca gözatmaktan bile kültürüm gelişti. Her hangi bir romanı elime aldığımda 5 dakikada en muzur yerlerini bulabilir, çabucak kısa bir özetini size çıkarabilirim. Aynı şey video kaset ve cd ler için de geçerlidir.

* Haydar dümenin kitaplarından feyz alma şansım olmadı. Çünkü utana sıkıla kargo ile getirtebiliyorduk. Kapalı ambalaj sonradan icad edildi. Ancak bir posta kutusu kiralamayı akıl edince fırıncının kızı ile de tanışma şansım oldu.

* Aldığım en komik erotik ürün stüdyoda doldurulmuş bir ses kaseti idi. İlk cümleler "hoşgeldin canım, ceketini çıkar, sana bir içki doldurayım"la başlıyordu ve 60 dakikalık teyp kasetinin geri kalanı "ah, oh ve evet" ten ibaretti.

* Gazete bayiinden alnım terleye terleye, utana sıkıla isteyerek aldığım playboyları seri bir şekilde kapının önünde kazağımın içine saklayıp hiç bişi yokmuş gibi hızla sağa sola ıslık çalarak gitmeyi o zamanlarda öğrendim.

* Lisedeki ergen ablaların arkasına geçer, önlük düğmelerindeki çizikleri kontrol ederdim. Birden fazla erkek arkadaşı olan ablaların düğmeleri çok çizik olurdu. Ordan bilirdim.


* İlk arkadaşlık teklifimi yaptığım kızın bundan haberi bile yoktu. bir taşa sardığım mektubu gece balkonlarına atarken camlarını kırmış ve kaçmıştım. Bir daha da semtinden geçmedim.

* İkinci arkadaşlık teklifi yaptığım kızın (bi kız arkadaşla mektup göndermiştim) adını yanlış öğrenmişim. Küçük kardeşinin adını yazmışım ve kız benimle çıkmayı kabul etmiş, öğrenince fena bozulup buluşmayı iptal etmiştim.

* Bir aralar çıkacağım kızları bir şekilde evde misafir edip, onlar tuvaletten çıktıktan sonra wc'yi koklayıp, arkadaş olup olmamaya karar verme gibi bir saplantım vardı. Şükür hiç gerçekleştiremedim.

* İlk defa bir kızın elini tuttuğumda, kadınların elinin öküz gibi tutulmayacağını öğrenmem zor olmadı. Kendim utandım o yumuşacık ellerden ve tutma biçimimden.

* Kısa etek giyip, insanın karşısına oturunca durmadan eteğini çekiştiren kadınlara hep uyuz oldum. Bak diye mi çekiyorsunuz o eteği anlamam ki. Bakmıyacaksak niye öyle giyiyorsunuz. Ya kısa giyme, ya da trip yapma kardeşim. Özel ders aldığım bir ingilizce hocam vardı. Gayet de rahat bacak bacak üstüne atardı.

* Önceleri hep sokaklarda sarkık jartiyersiz muss çorabını çeken teyzeler gördüğümden olsa gerek sokakta çorap çeken kadınları ömrümce hiç sevmedim. Ta ki biri bak çorap öyle değil böyle çekilir diye gösterene kadar.

* Halâ bir çok kadının neden makyaj yaptığını anlamam, çünkü kadınlar zaten çok güzeller. Ben de çok yakışıklıyım:p

* Okulda bütün sınavlara çişimi yapıp girdiğimde 1 not daha yüksek alırdım. O yüzden cinsellik aklıma gelince "tam o zaman çişi gelirse insanın nolur?" diye bir takıntım vardı.

* Kadın denilen yaratığı (zeyna dahil) hep cillop gibi gördüğümüzden olsa gerek, kılsız tüysüz bişi sanırdım. Sadece dipleri kızarmış, çorapsız bacaklar gördüğümde fena olurdum (kan tutar beni) . Bu hal ne ola ki, yazık hasta galiba bu teyzeler derdim. Yoluyolarmış tavuk gibi nerden bileyim.

* Kadınların neden bu kadar çok ayakkabısı oluyor hala anlamış değilim. Kırk ayak mı bunlar. Sanırım aksesuar diye taşıyorlar.

* Bir dönem kadın çamaşırı da satan bir işyerinde çalıştım. Uzun süre kilotlu çorap sorduklarında üstündeki resimlerden utandığım için "yok kalmadı abla" diye cevap verdim. Sonradan alıştım tabi haliyle. Bir çok çorabın renk numarasını ve bir çok çamaşırın bedenini insanın üstündeyken karşıdan tanıyabilirim.

* Eczacı bir arkadaşım olmasaydı bazı ihtiyaç malzemelerini daha geç tanıyabilirdim. Arkadaşın yanında takılınca ilginç anılarım da oldu. En ilginci küçük bir çocuk gelip "anne hapı" var mı demişti? Doğum kontrol haplarının çiçek çoşturmak için de kullanıldığını o zamanlar öğrenmiştim.

* Ya ya, biz eskiden su içerdik testiden. İşte böyleyken böyle, gülmeyin kardeşim, gülmeyin be!..

Çok okunan yazılar