Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar
Siz siz olun ne kimsenin hayallerini çalın ne de kimsenin aşkına kaşık sokun... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Siz siz olun ne kimsenin hayallerini çalın ne de kimsenin aşkına kaşık sokun... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

kAŞıK olayı / Hatıra defterimden

5 yorum:


Sizlere hep dedim ya, ergenlik sonrası kızlarla yıldızım barışmadı. Kazmalar arasında kaldım resmen. Romantizmi sadece geceleri yatarken yatağıma aldığım günlüğümün sayfalarına sakladım. Okulda ise çalışkan bir "möÖ" üstüne de biraz muzip, biraz militan, biraz da kazmaydım.

Lisedeyiz. Erkekler zaten yapıyor da kızlar da başlamış artık sıralara sevdiğinin adını yazmaya. Hangi öğretmenimizdi bilmiyorum ama "Tevhidi Tedrisat'a kafayı fazla takmış olsa gerek ki onun dersinde mutlaka  1 erkek 1 kız otururduk yan yana. Üstelik de bunu kendi tercihimize göre belirleyemezdik. Hocamız ilk derse girdiğinde kafasına göre bir düzenleme yapmıştı. Öyle gidiyorduk.

Sıra arkadaşım. Kısa boylu, yere yakın ama fazlaca hareketli bir kızdı. Oğlanlara asılmak o günkü lügatlere belki de sayesinde kazandırılmıştı.
Bir sabah baktım ki buna bir haller olmuş. Yarı arabesk, yarı başı dumanlı sarhoş gibi bir hali var. Kaptırmış kendini aşkın rüzgârına. Derste elinde bir çakı kazıya kazıya bir kalp çizdi masaya. İkinci derste de ortasına "AŞK" yazdı kocaman...

Eh o zaman anlamıştım ki bu aşk denen şey, insanın yüreğine de böyle bıçakla kazınır gibi kazınıyordu. Kanata kanata. Bizim kız arkadaşın halinden belliydi. O pek kimseleri sallamaz Serap gitmiş yerini, arabesk ve bunalım triplerinde bir kız almıştı.

Eşekliğim tuttu 2nci teneffüse çıkmadım. Özenle sıraya kazınmış AŞK'ın başına "k" ortasına "ı" yerleştirdim. Serap derse girdiğinde görmesin diye defterimi koydum kalbîn üstüne. Ancak kız ders başladı bir kaç dakika sonra
masada kazıya kazıya çizdiği kalbi aramaya başladı. Defterimi hafifçe sola ittirdi ve yazıyı görünce birden morali bozuldu, yüzünün rengi değişti. Hayalleri yıkılmış gibi berbat bir yüz ifadesi takındı.

Önce sordu "sen mi yaptın diye" ben sırıtarak inkâr ettim. Arkasından şaka yollu takıldım "Ne var yani, ne olacak?" diye. Ancak Serap zaten umutsuz aşktan bunalımdaymış. Yüzüme sanki sevgilisini öldürmüşüm gibi umutsuz bir şekilde baktı ve pis bir kaç laf söyledi, sonra küsüp sustu.

Bir sustu ki;
Mecburen o derste aynı sırada oturmamıza rağmen dönem sonuna kadar konuşmadı benimle. Serap'ın umutsuz "AŞK"ının faturasını bizim "kAşIk" ve ben ödemiştik...

--------------------------------------
Hamiş
: Serap. Canım arkadaşım "AŞK"ını "kAŞık"ladığım için özür dilerim. Her nerede yaşıyor ve yaşatılıyorsan umarım affetmişsindir beni. Zaten o SIRA da devlet malıydı kızım. Senin AŞK yazman da yanlıştı bi kerem.


Sizlere hep dedim ya, ergenlik sonrası kızlarla yıldızım barışmadı. Kazmalar arasında kaldım resmen. Romantizmi sadece geceleri yatarken yatağıma aldığım günlüğümün sayfalarına sakladım. Okulda ise çalışkan bir "möÖ" üstüne de biraz muzip, biraz militan, biraz da kazmaydım.

Lisedeyiz. Erkekler zaten yapıyor da kızlar da başlamış artık sıralara sevdiğinin adını yazmaya. Hangi öğretmenimizdi bilmiyorum ama "Tevhidi Tedrisat'a kafayı fazla takmış olsa gerek ki onun dersinde mutlaka  1 erkek 1 kız otururduk yan yana. Üstelik de bunu kendi tercihimize göre belirleyemezdik. Hocamız ilk derse girdiğinde kafasına göre bir düzenleme yapmıştı. Öyle gidiyorduk.

Sıra arkadaşım. Kısa boylu, yere yakın ama fazlaca hareketli bir kızdı. Oğlanlara asılmak o günkü lügatlere belki de sayesinde kazandırılmıştı.
Bir sabah baktım ki buna bir haller olmuş. Yarı arabesk, yarı başı dumanlı sarhoş gibi bir hali var. Kaptırmış kendini aşkın rüzgârına. Derste elinde bir çakı kazıya kazıya bir kalp çizdi masaya. İkinci derste de ortasına "AŞK" yazdı kocaman...

Eh o zaman anlamıştım ki bu aşk denen şey, insanın yüreğine de böyle bıçakla kazınır gibi kazınıyordu. Kanata kanata. Bizim kız arkadaşın halinden belliydi. O pek kimseleri sallamaz Serap gitmiş yerini, arabesk ve bunalım triplerinde bir kız almıştı.

Eşekliğim tuttu 2nci teneffüse çıkmadım. Özenle sıraya kazınmış AŞK'ın başına "k" ortasına "ı" yerleştirdim. Serap derse girdiğinde görmesin diye defterimi koydum kalbîn üstüne. Ancak kız ders başladı bir kaç dakika sonra
masada kazıya kazıya çizdiği kalbi aramaya başladı. Defterimi hafifçe sola ittirdi ve yazıyı görünce birden morali bozuldu, yüzünün rengi değişti. Hayalleri yıkılmış gibi berbat bir yüz ifadesi takındı.

Önce sordu "sen mi yaptın diye" ben sırıtarak inkâr ettim. Arkasından şaka yollu takıldım "Ne var yani, ne olacak?" diye. Ancak Serap zaten umutsuz aşktan bunalımdaymış. Yüzüme sanki sevgilisini öldürmüşüm gibi umutsuz bir şekilde baktı ve pis bir kaç laf söyledi, sonra küsüp sustu.

Bir sustu ki;
Mecburen o derste aynı sırada oturmamıza rağmen dönem sonuna kadar konuşmadı benimle. Serap'ın umutsuz "AŞK"ının faturasını bizim "kAşIk" ve ben ödemiştik...

--------------------------------------
Hamiş
: Serap. Canım arkadaşım "AŞK"ını "kAŞık"ladığım için özür dilerim. Her nerede yaşıyor ve yaşatılıyorsan umarım affetmişsindir beni. Zaten o SIRA da devlet malıydı kızım. Senin AŞK yazman da yanlıştı bi kerem.

Çok okunan yazılar