Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar
Sen kimi kandırıyorsun yakışıklı jön ayaklarına etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sen kimi kandırıyorsun yakışıklı jön ayaklarına etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Salaklığın yazılmamış tarihi -1

10 yorum:


E
rgenliğim safi salaklıkla geçti.
Çocukluğumda kızların vazgeçilmez playboy'u (oyun arkadaşı), ablaların kucak kedisi iken ergenlikte artık kucaktan inip kucağa alma sıramın geldiğini idrakte geç kaldım. Romantik bir serseri oldum, platonik aşklar derdine düştüm. Tombul tombul done'ler yerine kıyısında sevdiğimle el ele gezilen dereler hayal ettim.

Bir gün bir kır evine misafirliğe gittik. Kır evi dediğime bakmayın koca çiftlik yani resmen. Samanlıkta var içinde, atlar da. Fantastik bir yer. 1 saat kaybolsan kimse fark etmez. Herkes evde. Biz evin kızıyla bahçedeki bankta oturuyoruz.

Kız iki kıç adımı gelip:
-Abi ben seni seviyorum diyor. Ee sever tabi tanışalı 2 dakika oldu ya! Bense araya takoz niyetine biraderi koyuyorum. Sonunda kardeşim sevmedi bu yakartopluk işini ve zırlayıp içeri gitti...

Gerisi Jaws filmi gibi benim açımdan. Kız bir kıç adımı daha geliyor ben gidiyorum bankın sonuna kadar. O sevgiden konuşuyor ben havadan sudan. Allahtan sadece elimi tutmak dışında, başka bir yerime dokunmaya başlamadı. Yaklaşık yarım saate yakın o bankın üzerinde işkence çektim ama sonunda içeri çağırdılar ve bir Oh! deyip rahatladım salak gibi.

İnsan 7 sinde ne ise 37sinde de aynı işte:
-Eee oğlum İbram Sen vaktiyle kıymet bilme, şimdi işin yoksa klavyeden tuş adımı kızlara yaklaşmaya çalış. Of of! deşmen yaremi kan gider...


E
rgenliğim safi salaklıkla geçti.
Çocukluğumda kızların vazgeçilmez playboy'u (oyun arkadaşı), ablaların kucak kedisi iken ergenlikte artık kucaktan inip kucağa alma sıramın geldiğini idrakte geç kaldım. Romantik bir serseri oldum, platonik aşklar derdine düştüm. Tombul tombul done'ler yerine kıyısında sevdiğimle el ele gezilen dereler hayal ettim.

Bir gün bir kır evine misafirliğe gittik. Kır evi dediğime bakmayın koca çiftlik yani resmen. Samanlıkta var içinde, atlar da. Fantastik bir yer. 1 saat kaybolsan kimse fark etmez. Herkes evde. Biz evin kızıyla bahçedeki bankta oturuyoruz.

Kız iki kıç adımı gelip:
-Abi ben seni seviyorum diyor. Ee sever tabi tanışalı 2 dakika oldu ya! Bense araya takoz niyetine biraderi koyuyorum. Sonunda kardeşim sevmedi bu yakartopluk işini ve zırlayıp içeri gitti...

Gerisi Jaws filmi gibi benim açımdan. Kız bir kıç adımı daha geliyor ben gidiyorum bankın sonuna kadar. O sevgiden konuşuyor ben havadan sudan. Allahtan sadece elimi tutmak dışında, başka bir yerime dokunmaya başlamadı. Yaklaşık yarım saate yakın o bankın üzerinde işkence çektim ama sonunda içeri çağırdılar ve bir Oh! deyip rahatladım salak gibi.

İnsan 7 sinde ne ise 37sinde de aynı işte:
-Eee oğlum İbram Sen vaktiyle kıymet bilme, şimdi işin yoksa klavyeden tuş adımı kızlara yaklaşmaya çalış. Of of! deşmen yaremi kan gider...

Çok okunan yazılar