Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar
Sayıcan ama neyi saydığını da bilicen. Öğretmediler mi sana armutlarla Mahmutlar toplanmaz diye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sayıcan ama neyi saydığını da bilicen. Öğretmediler mi sana armutlarla Mahmutlar toplanmaz diye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Neyi, nasıl sayıyon oğlum sen? / Hatıra defterimden

2 yorum:

Y
aş ilerleyince ununu eleyip, eleğini duvara astığın için haliyle işin sadece geyiğini yapıyorsun. Oysa bir arkadaşım öyle derdi eskiden "bu işler yarım bardak çayla da olur, hatta şekerini atmasan da olur". Nitekim oluyordu da...

Ortaokul 1nci sınıftayız. İçimizde biraz daha büyük olanlar var "ermiş-giller"den. Bizim de "idrak" yollarımız ufak ufak açılmakta. İlkokul aşkım abilerle çıkmaya başladığından dolayı ben de "playboy'a" sarmışım. Bunalım takılıyorum. Sınıf içindeki geyikleri de uzaktan "can kulağıyla" dinlemekteyim.

Bendeniz 1. sömestr'de "erenler" kervanına sessiz sedasız katılıp, elimle belim arasına bir mesafe koymam gerektiği konusunda "vicdan" yaparken mahalleden bir sınıf arkadaşım ise büyük bir iştahla daha önceden "erenlerin" muhabbetlerini dinliyor. Bense hiç oralı olmuyor gözüküyordum.

Netice de matematik dersinde oldukça başarılı bir öğrenciyim. Sayılarla aram iyi ve "31–69–81–88" sayılarının tombala demekten başka anlamları olduğunu da bilecek kadar genel kültürüm var. Ancak arkadaşın doymak bilmez bir öğrenme aşkı var. Nitekim bu aşk ilk meyvelerini vermeye başladı ve arkadaş ertesi gün okula pek bir keyifli geldi...

Hâlbuki daha 3 ay evvel "Calcium-Sandoz" kutularından sinema makinesi yapıp, ışıkları söndürdüğümüz odamızda üzerine kırmızı kalemle kocaman "seX" yazdığımız bir filmi büyüteçle duvara vurdurarak "ah ah" diyorduk. Sonradan o sinema makinesine 8mm film kareleri bulmayı akıl ettik gerçi ama zaman geçti haliyle...

Arkadaş ağzı kulaklarında bugün 7 kez yaptım dedi. "Oha" oldum. Hiç sesimi çıkarmadım ama ciddi bir özgüven bunalımına düştüm. Daha dünkü velet, benden sonra "ermiş" olmasına rağmen "7" diyordu yahu... Yaşadığım şoklar peş peşe gelmeye başladı. Sayı durmadan artıyordu. "8 oldu hacı, 9 -10. Çüşşş, çüşşş boşan da semerini ye! " Demedim. Giderek  artan bir eziklik hissetmeye başladım...

Bir müddet arkadaşın muhabbetlerinden uzak durmaya çalıştım. Bu neydi yahu? Arkadaşım resmen "Sperman" olmuştu. Tabi kazın ayağının öyle olmadığı bir müddet sonra meydana çıktı. Çünkü o anlattıkça coştu, coştukça anlattı ve diğer "ermiş"lerin dinledikçe kahkahaları şiddetlendi ve hafta sonu atlayıp pazartesi gelince arkadaş bombayı patlattı... "Oley! Oğlum, bu iş buraya kadar. Nihayet 31'de yaptım".

Herkesle birlikte ben de patlattım kahkahayı... Ben arkadaş Yeşilköy'den kalkıp inen uçakların adedini veriyor sanırken, o git-gel sefer sayısından bahsetmekteymiş. Haliyle bu işin üstüne fazla düşünce giderek zaman uzamaya ve sayı artmaya başlamış.

Hergün giderek moraran yüzüme kan geldi. Bir gülümseme yayıldı. Resmen bunalımdan çıktım ve "ezik" halim gidiverdi birden. Bir yandan ben de diğerleri gibi gülerken, bir yandan da düşünüyordum. Ulan bu çocuk 7 dediğinde "Uçak havalanmadan yere mi çakılmış" diye :))

Hamiş:
---------------------------------
Bu olaydan sonra rakamlara ilgim artarak devam etti. 1–2–3 / SML / 10–12–38–57 ve 75–80–90–95 rakamları ilgi alanıma girdiler. Belki bir gün onlara dair anılarımı da paylaşırım: P


Y
aş ilerleyince ununu eleyip, eleğini duvara astığın için haliyle işin sadece geyiğini yapıyorsun. Oysa bir arkadaşım öyle derdi eskiden "bu işler yarım bardak çayla da olur, hatta şekerini atmasan da olur". Nitekim oluyordu da...

Ortaokul 1nci sınıftayız. İçimizde biraz daha büyük olanlar var "ermiş-giller"den. Bizim de "idrak" yollarımız ufak ufak açılmakta. İlkokul aşkım abilerle çıkmaya başladığından dolayı ben de "playboy'a" sarmışım. Bunalım takılıyorum. Sınıf içindeki geyikleri de uzaktan "can kulağıyla" dinlemekteyim.

Bendeniz 1. sömestr'de "erenler" kervanına sessiz sedasız katılıp, elimle belim arasına bir mesafe koymam gerektiği konusunda "vicdan" yaparken mahalleden bir sınıf arkadaşım ise büyük bir iştahla daha önceden "erenlerin" muhabbetlerini dinliyor. Bense hiç oralı olmuyor gözüküyordum.

Netice de matematik dersinde oldukça başarılı bir öğrenciyim. Sayılarla aram iyi ve "31–69–81–88" sayılarının tombala demekten başka anlamları olduğunu da bilecek kadar genel kültürüm var. Ancak arkadaşın doymak bilmez bir öğrenme aşkı var. Nitekim bu aşk ilk meyvelerini vermeye başladı ve arkadaş ertesi gün okula pek bir keyifli geldi...

Hâlbuki daha 3 ay evvel "Calcium-Sandoz" kutularından sinema makinesi yapıp, ışıkları söndürdüğümüz odamızda üzerine kırmızı kalemle kocaman "seX" yazdığımız bir filmi büyüteçle duvara vurdurarak "ah ah" diyorduk. Sonradan o sinema makinesine 8mm film kareleri bulmayı akıl ettik gerçi ama zaman geçti haliyle...

Arkadaş ağzı kulaklarında bugün 7 kez yaptım dedi. "Oha" oldum. Hiç sesimi çıkarmadım ama ciddi bir özgüven bunalımına düştüm. Daha dünkü velet, benden sonra "ermiş" olmasına rağmen "7" diyordu yahu... Yaşadığım şoklar peş peşe gelmeye başladı. Sayı durmadan artıyordu. "8 oldu hacı, 9 -10. Çüşşş, çüşşş boşan da semerini ye! " Demedim. Giderek  artan bir eziklik hissetmeye başladım...

Bir müddet arkadaşın muhabbetlerinden uzak durmaya çalıştım. Bu neydi yahu? Arkadaşım resmen "Sperman" olmuştu. Tabi kazın ayağının öyle olmadığı bir müddet sonra meydana çıktı. Çünkü o anlattıkça coştu, coştukça anlattı ve diğer "ermiş"lerin dinledikçe kahkahaları şiddetlendi ve hafta sonu atlayıp pazartesi gelince arkadaş bombayı patlattı... "Oley! Oğlum, bu iş buraya kadar. Nihayet 31'de yaptım".

Herkesle birlikte ben de patlattım kahkahayı... Ben arkadaş Yeşilköy'den kalkıp inen uçakların adedini veriyor sanırken, o git-gel sefer sayısından bahsetmekteymiş. Haliyle bu işin üstüne fazla düşünce giderek zaman uzamaya ve sayı artmaya başlamış.

Hergün giderek moraran yüzüme kan geldi. Bir gülümseme yayıldı. Resmen bunalımdan çıktım ve "ezik" halim gidiverdi birden. Bir yandan ben de diğerleri gibi gülerken, bir yandan da düşünüyordum. Ulan bu çocuk 7 dediğinde "Uçak havalanmadan yere mi çakılmış" diye :))

Hamiş:
---------------------------------
Bu olaydan sonra rakamlara ilgim artarak devam etti. 1–2–3 / SML / 10–12–38–57 ve 75–80–90–95 rakamları ilgi alanıma girdiler. Belki bir gün onlara dair anılarımı da paylaşırım: P

Çok okunan yazılar