Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar
şairler mi onlar daha başka bişidir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şairler mi onlar daha başka bişidir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Her yazar biraz malın gözüdür

13 yorum:


Kasdım bilimsel makale, ders kitabı veya siyaset ile ekonomi gündemi yazanlar değil ama edebiyat dünyasında her yazar biraz puşttur. Her yazar biraz 3 kâğıtcı, biraz lafazan, lafebesi, kelime canbazı ve oyuncudur...

Her yazar okuyucusu ile dansetmek ister, zihniyle oynar, bazısı ile sevişir, sürekli temas halindedir. Ama peşinen söylemek lazım çamaşırında her ıslaklık gördüğünde de her okuyucunun okuduğu yazıya bahane bulmaması lazımdır. Yani bazı arkadaşlar hemen alınganlık göstermesin yazdıklarımı okurken, zihninizi kurcalayan noktalara kendi kendinizin bulduğu cevaplardan ben mesul değilim. Yanılıyorsunuz, o sizin hüsnü kuruntunuz ben öyle bişi demedim.

Her yazar aksini söylese de tepki almak ister. Gerektiğinde taciz eder okuyucusunu. Adsız yorumculara olta atar, belaltına vurur. Bazen hiç kabahati yokmuş gibi kenara çekilip tartışmaları seyretmekten zevk alır. Bazen zaten hazır olduğu ceng'e katılan ilk yorumcuya bodoslama girer. "beğemiyosan okuma, sağ köşede çarpı var ordan kapa" söylemleri aslında "amma de geçirdim, kudur ve yine saldır bebeğim" in fransızcaya tercümesidir.

Her yazar paylaşımcıdır ve gizli bir teşhircidir. Adını özenle saklayanların bile göstermek istedikleri bir şeyler vardır. Merak uyandırmaktan hoşlanır, ilgi çekmeyi severler. Her yazar biraz assolisttir. Kompleks yapmayı sever. Öyle kelli, felli oturaklı yazanlar bile içlerindeki oyun kuruculuk veya oyunculuk hasretine engel olamazlar.

Her yazar toplumun yaZamazlarına inat aynı zamanda yaRamazıdır. Öğüt de verse söğüt gölgesinde yine bir hinoğlu hinlik kurcalar durur beynini. Alkışı sever, şımarıklıktan hoşlanır, olmadık yerde olmadık bir kelime ile pandik atar, okuyucunun poponusa değdirir geçer.

Her yazar biraz kâlbidir toplumun. Üzülüp ifade edemediklerinize üzülür ve ifade eder. Fotoğraf makinası gibi sosyal hayatın resmini çeker ve orjinalini tutmayan (dozu azaltılmış veya arttırılmış) kurgusal kopyalar üretir size.

Her yazarın zihni bir oyun bahçesidir. Salıncaklar kuruludur. Sizi önce süsler püsler, saçlarınızı tarar. Bazen genç bir kız ve romantik aşığı gibi salıncağa bindirir. Bir bakarsınız ki salıncakta sizi sallayan da o, eteğinizi havalandıran rüzgar da onun kelimeleri, dahası yere uzanıp elleri çenesinde bacaklarınızı gözetleyen sapık gözler de ona ait...

Ya da her yazar cinsiyetten uzak olarak, size kelimelerden ördüğü saçlarını kuleden uzatan Rapunzel'dir. Bir bakmışsınız tutunup tırmandığınız kelimeler aslında sizi bir kuyuya, bir labirente indiriyor. O yüzden aynı zamanda her yazar bir illüzyonist, bir sihirbaz, abra kadabra üstadır...

Her yazar bir turist rehberidir biraz. Sizi beyninin banliyolarında, ruhunun derinliklerinde gezdirir. Sizi ağırlamaktan, acı bir kahve ikramından keyif alır. Gece kelimelerini fazladan ikram edilmiş bonbon şekeri kıvamında cebinize alıp, uyurken dudaklarınızda gezdirmenizi, damağınızda hissetmenizi ve birlikte düşüncelere dalmanızı ister ve sizin tepkilerinizden gıdısı okşanmış kediler gibi keyif alır...

Her yazar şımartılmak ister. Özünde zaten yine şımarıktır ama ister ki kelimeleri karşılık bulsun. Biraz şaşırtsın sizi, etkilesin. Her yazar hem erkek hem dişidir. Zihinlerde döllemek ve döllenmek, doğurmak ve doğurtmak ister. Bir başkasına ilham olmaktan, bir başkasının yazdıklarından esinlenmekten hoşlanır. (kopyacıları kasdetmiyorum) mim'ciler de kısmen kasdımın dışındadır.

Her yazar bazen melankolik bir serseri, bazen kızgın bir boğa, bazen ıssız adamın önde gidenidir.
Arzuları anlaşılmakla, anlaşılmamak arasında ortalarda bir yerdedir. Suskun zamanlarında bile aklının gelgitleri, ruhunun medcezirleri tükenmez. Her yazar biraz tutkulu, biraz tutukludur. İlk şehirler arası otobüse binip dünyayı terketmek isteyecek kadar deli, dünyada cenneti düşleyerek hazzedebilecek kadar veli, bazen satmışım anasını diyecek kadar da serseridir...

Uzun lafın kısası: tabir caizse her yazar biraz Musa'nın asa'sı
Sözün özü: her yazar biraz malın gözüdür...


Kasdım bilimsel makale, ders kitabı veya siyaset ile ekonomi gündemi yazanlar değil ama edebiyat dünyasında her yazar biraz puşttur. Her yazar biraz 3 kâğıtcı, biraz lafazan, lafebesi, kelime canbazı ve oyuncudur...

Her yazar okuyucusu ile dansetmek ister, zihniyle oynar, bazısı ile sevişir, sürekli temas halindedir. Ama peşinen söylemek lazım çamaşırında her ıslaklık gördüğünde de her okuyucunun okuduğu yazıya bahane bulmaması lazımdır. Yani bazı arkadaşlar hemen alınganlık göstermesin yazdıklarımı okurken, zihninizi kurcalayan noktalara kendi kendinizin bulduğu cevaplardan ben mesul değilim. Yanılıyorsunuz, o sizin hüsnü kuruntunuz ben öyle bişi demedim.

Her yazar aksini söylese de tepki almak ister. Gerektiğinde taciz eder okuyucusunu. Adsız yorumculara olta atar, belaltına vurur. Bazen hiç kabahati yokmuş gibi kenara çekilip tartışmaları seyretmekten zevk alır. Bazen zaten hazır olduğu ceng'e katılan ilk yorumcuya bodoslama girer. "beğemiyosan okuma, sağ köşede çarpı var ordan kapa" söylemleri aslında "amma de geçirdim, kudur ve yine saldır bebeğim" in fransızcaya tercümesidir.

Her yazar paylaşımcıdır ve gizli bir teşhircidir. Adını özenle saklayanların bile göstermek istedikleri bir şeyler vardır. Merak uyandırmaktan hoşlanır, ilgi çekmeyi severler. Her yazar biraz assolisttir. Kompleks yapmayı sever. Öyle kelli, felli oturaklı yazanlar bile içlerindeki oyun kuruculuk veya oyunculuk hasretine engel olamazlar.

Her yazar toplumun yaZamazlarına inat aynı zamanda yaRamazıdır. Öğüt de verse söğüt gölgesinde yine bir hinoğlu hinlik kurcalar durur beynini. Alkışı sever, şımarıklıktan hoşlanır, olmadık yerde olmadık bir kelime ile pandik atar, okuyucunun poponusa değdirir geçer.

Her yazar biraz kâlbidir toplumun. Üzülüp ifade edemediklerinize üzülür ve ifade eder. Fotoğraf makinası gibi sosyal hayatın resmini çeker ve orjinalini tutmayan (dozu azaltılmış veya arttırılmış) kurgusal kopyalar üretir size.

Her yazarın zihni bir oyun bahçesidir. Salıncaklar kuruludur. Sizi önce süsler püsler, saçlarınızı tarar. Bazen genç bir kız ve romantik aşığı gibi salıncağa bindirir. Bir bakarsınız ki salıncakta sizi sallayan da o, eteğinizi havalandıran rüzgar da onun kelimeleri, dahası yere uzanıp elleri çenesinde bacaklarınızı gözetleyen sapık gözler de ona ait...

Ya da her yazar cinsiyetten uzak olarak, size kelimelerden ördüğü saçlarını kuleden uzatan Rapunzel'dir. Bir bakmışsınız tutunup tırmandığınız kelimeler aslında sizi bir kuyuya, bir labirente indiriyor. O yüzden aynı zamanda her yazar bir illüzyonist, bir sihirbaz, abra kadabra üstadır...

Her yazar bir turist rehberidir biraz. Sizi beyninin banliyolarında, ruhunun derinliklerinde gezdirir. Sizi ağırlamaktan, acı bir kahve ikramından keyif alır. Gece kelimelerini fazladan ikram edilmiş bonbon şekeri kıvamında cebinize alıp, uyurken dudaklarınızda gezdirmenizi, damağınızda hissetmenizi ve birlikte düşüncelere dalmanızı ister ve sizin tepkilerinizden gıdısı okşanmış kediler gibi keyif alır...

Her yazar şımartılmak ister. Özünde zaten yine şımarıktır ama ister ki kelimeleri karşılık bulsun. Biraz şaşırtsın sizi, etkilesin. Her yazar hem erkek hem dişidir. Zihinlerde döllemek ve döllenmek, doğurmak ve doğurtmak ister. Bir başkasına ilham olmaktan, bir başkasının yazdıklarından esinlenmekten hoşlanır. (kopyacıları kasdetmiyorum) mim'ciler de kısmen kasdımın dışındadır.

Her yazar bazen melankolik bir serseri, bazen kızgın bir boğa, bazen ıssız adamın önde gidenidir.
Arzuları anlaşılmakla, anlaşılmamak arasında ortalarda bir yerdedir. Suskun zamanlarında bile aklının gelgitleri, ruhunun medcezirleri tükenmez. Her yazar biraz tutkulu, biraz tutukludur. İlk şehirler arası otobüse binip dünyayı terketmek isteyecek kadar deli, dünyada cenneti düşleyerek hazzedebilecek kadar veli, bazen satmışım anasını diyecek kadar da serseridir...

Uzun lafın kısası: tabir caizse her yazar biraz Musa'nın asa'sı
Sözün özü: her yazar biraz malın gözüdür...

Çok okunan yazılar