Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar
İnsan eti çoğunlukla çiğ yenen bir yemektir. Bu biraz da insanın kendi çiğliğinden meydana geliyor olsa gerek. Birbirimizden söz ediyor olsak da etimizi budumuzu lime lime etmiyoruz ya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İnsan eti çoğunlukla çiğ yenen bir yemektir. Bu biraz da insanın kendi çiğliğinden meydana geliyor olsa gerek. Birbirimizden söz ediyor olsak da etimizi budumuzu lime lime etmiyoruz ya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İnsan sevdikleriyle beslenir

16 yorum:

İ
lk doğduğu anda uzanır insanın dudakları memeye...
Annelerin haz duyduğu söylenir bu durumdan. Anne olmadım hiç. O yüzden bilemicem ama bir müddet sonra dişi çıkan bebeklerin nasıl annesinin canını yaktığını ve o yüzden sütten kesmek için memeye acı birşeyler sürüldüğünü duymuşluğum var.

Blog dünyası da böyle. Mesela Pucca'dan sık sık söz ettiğimi görenler beni ona hasım sanabilir. Ya da düşmüş kızın peşine gibi görebilir.
Dışarıda birileri diğerlerinin sırtına basa basa yükselse de, aslında bu âleme her gelen aramızda tutunarak, verdiğimiz el ile yükselir. O yüzden bir kaç blogger'e ben de selam vermişsem ve bir kaç söz demişsem. Onların anlayış göstermesinden dolayı kendilerine teşekkür borcum vardır.

Mesela BigaripwoMen'le bizi kankadan öte bir şey sanmanız da mümkün. O da İbrahim'le beslendi bir süre. İliğimi kemiği yiyip bitirmedi neticede şükür hala ayaktayım ve dertlerimle başbaşayım. (azıcık arabesk mi oldu ne)

Hepimiz bir şekilde birbirimizin bir şeyler yazmasına vesile olduk. Sazla âşık atışması gibi şakalaştık arada. Ben şahsen olan bitenin farkındayım ve bundan gocunmuyorum. Aksine hoşlanıyorum da. Netice de hepimiz kardeşiz Âdem’le Havva'dan beri ama bazı kardeşlerimizle haldeş de halvet de olabiliyoruz. İnsanız.

Gezdiğimiz dolaştığımız yerlerde gölgemizden biraz daha fazla izimiz kalır. Aynı zamanda izlenimlerimiz de birikir içimizde. Mesela ben FF'den bir şeyler aktardım bakıp gördüğüm kadarıyla ve o ortamın üretkenliğimi körelteceğini, zamanımı katlettiğini görerek azıcık elimi, eteğimi çektim. Arada sırada uğruyorum ve yine gözlemlerimi aktarıyorum.

Dedim ya algıladıklarınızı ve hayal ettiklerinizi yazarsınız. Gördüklerinizden ve sevdiklerinizden beslenirsiniz. Bazen kızmanız gereken bir yorum, düşünce gücünüze hizmet eder. Bazen eleştirilmeyi bile özlersiniz. Bazen isyan edersiniz, çekip gidesiniz gelir ama gidemezsiniz. Çünkü iletişimi seversiniz.

Geçenlerde birisi şaka yollu da olsa kâfir demiş bana bir yorumunda. Buna üzüldüm mesela. Sırf bunu demek için bir blog kaydetmiş üstelik. Yazık. Yine de ona çok kızamıyorum. Zihninde bir tek kelimelik yeri uyarabilmişim, dölleyebildiğim zihinsel alan 5 harflik bir kelime kadar işte... O da hayırlı bir kelime olmamış.

Bir arı balı hangi çiçekten alırsa bal öyle kokar. Çam balı çam kokuludur, çiçek balı çiçek. Doğal beslenmemiz de böyledir. Neyin içinde ne vitamini olduğundan çok sevdiğimiz gıdalarla besleniriz. Öncelikli tercihimiz hep sevdiklerimizi yemektir. Ben de gerek çevremde yaşayan insanlardan, gerek anılarımdan, gerek güzel ülkemin güzel insanlarından, gerek blog ve net camiasından aldıklarımı yansıtıyorum. Bazen de değerli yorumlarınızdan bir şeyler üretiyorum ve sizlerle paylaşıyorum.

Nitekim yorumlarını sevdiğim "bidost, devenin bale pabucu, hevesli bardak, ateş böceği, KYBELE F, Serzeniş meraklısı, orijinal delikanlı" ve adını sayamadığım birçok güzel insan beni besliyorlar bir şekilde. Ben de zaman zaman yazılarını sevdiğim insanlardan okuyabildiklerime "dişi" yorumlar bırakarak üretmelerine katkıda bulunmaya ya da okuduğumun hakkını vermeye çalışıyorum.

Fotoğraf beğenimiz uymasa da gaykedi'nin düzenli verdiği müzik tavsiyeleri hoşuma gidiyor. İndirip dinliyorum. Can'ın fikirlerini önemsiyorum. Hepinizden an be an bir şeyler alıyorum. Yani sizinle besleniyorum.

Olur ya bazen yazılarım ve yorumlarım dişi çıkmış bir bebeğin beslendiği memeyi acıttığı gibi kimi dostları acıtabilir. Isırdığımı düşündülerse, hoş görsünler, affetsinler. Maksadımın kimseyi incitmek olmadığını bilsinler. Ne kimseye laf sokmak, ne yermek, ne incitmek, ne de yargılamak derdindeyim. Hele dostlara bunu asla kere asla yapmam. Hani derler ya "gönül ne kahve ister ne kahvehane/ gönül sohbet ister, kahve bahane". Olay budur, bundan ibarettir.

Zaman zaman ben de çöp tenekelerinde yavrularını beslemek için bir parça kemik arayan memeleri sarkmış dişi bir köpek gibi, kimi zaman yuvasına ekmek kırıntısı toplayan bir anaç kumru gibi biriktirdiklerimi "alın canlarım" dilerseniz MİM olsun diyip, kulaklarınıza, gözlerinize ve dudaklarınıza uzatıp, sizlerle paylaşmaktayım. Üstelik bunu mutluluk duyarak yapıyorum farkındaysanız...

Farkında mısınız?

İ
lk doğduğu anda uzanır insanın dudakları memeye...
Annelerin haz duyduğu söylenir bu durumdan. Anne olmadım hiç. O yüzden bilemicem ama bir müddet sonra dişi çıkan bebeklerin nasıl annesinin canını yaktığını ve o yüzden sütten kesmek için memeye acı birşeyler sürüldüğünü duymuşluğum var.

Blog dünyası da böyle. Mesela Pucca'dan sık sık söz ettiğimi görenler beni ona hasım sanabilir. Ya da düşmüş kızın peşine gibi görebilir.
Dışarıda birileri diğerlerinin sırtına basa basa yükselse de, aslında bu âleme her gelen aramızda tutunarak, verdiğimiz el ile yükselir. O yüzden bir kaç blogger'e ben de selam vermişsem ve bir kaç söz demişsem. Onların anlayış göstermesinden dolayı kendilerine teşekkür borcum vardır.

Mesela BigaripwoMen'le bizi kankadan öte bir şey sanmanız da mümkün. O da İbrahim'le beslendi bir süre. İliğimi kemiği yiyip bitirmedi neticede şükür hala ayaktayım ve dertlerimle başbaşayım. (azıcık arabesk mi oldu ne)

Hepimiz bir şekilde birbirimizin bir şeyler yazmasına vesile olduk. Sazla âşık atışması gibi şakalaştık arada. Ben şahsen olan bitenin farkındayım ve bundan gocunmuyorum. Aksine hoşlanıyorum da. Netice de hepimiz kardeşiz Âdem’le Havva'dan beri ama bazı kardeşlerimizle haldeş de halvet de olabiliyoruz. İnsanız.

Gezdiğimiz dolaştığımız yerlerde gölgemizden biraz daha fazla izimiz kalır. Aynı zamanda izlenimlerimiz de birikir içimizde. Mesela ben FF'den bir şeyler aktardım bakıp gördüğüm kadarıyla ve o ortamın üretkenliğimi körelteceğini, zamanımı katlettiğini görerek azıcık elimi, eteğimi çektim. Arada sırada uğruyorum ve yine gözlemlerimi aktarıyorum.

Dedim ya algıladıklarınızı ve hayal ettiklerinizi yazarsınız. Gördüklerinizden ve sevdiklerinizden beslenirsiniz. Bazen kızmanız gereken bir yorum, düşünce gücünüze hizmet eder. Bazen eleştirilmeyi bile özlersiniz. Bazen isyan edersiniz, çekip gidesiniz gelir ama gidemezsiniz. Çünkü iletişimi seversiniz.

Geçenlerde birisi şaka yollu da olsa kâfir demiş bana bir yorumunda. Buna üzüldüm mesela. Sırf bunu demek için bir blog kaydetmiş üstelik. Yazık. Yine de ona çok kızamıyorum. Zihninde bir tek kelimelik yeri uyarabilmişim, dölleyebildiğim zihinsel alan 5 harflik bir kelime kadar işte... O da hayırlı bir kelime olmamış.

Bir arı balı hangi çiçekten alırsa bal öyle kokar. Çam balı çam kokuludur, çiçek balı çiçek. Doğal beslenmemiz de böyledir. Neyin içinde ne vitamini olduğundan çok sevdiğimiz gıdalarla besleniriz. Öncelikli tercihimiz hep sevdiklerimizi yemektir. Ben de gerek çevremde yaşayan insanlardan, gerek anılarımdan, gerek güzel ülkemin güzel insanlarından, gerek blog ve net camiasından aldıklarımı yansıtıyorum. Bazen de değerli yorumlarınızdan bir şeyler üretiyorum ve sizlerle paylaşıyorum.

Nitekim yorumlarını sevdiğim "bidost, devenin bale pabucu, hevesli bardak, ateş böceği, KYBELE F, Serzeniş meraklısı, orijinal delikanlı" ve adını sayamadığım birçok güzel insan beni besliyorlar bir şekilde. Ben de zaman zaman yazılarını sevdiğim insanlardan okuyabildiklerime "dişi" yorumlar bırakarak üretmelerine katkıda bulunmaya ya da okuduğumun hakkını vermeye çalışıyorum.

Fotoğraf beğenimiz uymasa da gaykedi'nin düzenli verdiği müzik tavsiyeleri hoşuma gidiyor. İndirip dinliyorum. Can'ın fikirlerini önemsiyorum. Hepinizden an be an bir şeyler alıyorum. Yani sizinle besleniyorum.

Olur ya bazen yazılarım ve yorumlarım dişi çıkmış bir bebeğin beslendiği memeyi acıttığı gibi kimi dostları acıtabilir. Isırdığımı düşündülerse, hoş görsünler, affetsinler. Maksadımın kimseyi incitmek olmadığını bilsinler. Ne kimseye laf sokmak, ne yermek, ne incitmek, ne de yargılamak derdindeyim. Hele dostlara bunu asla kere asla yapmam. Hani derler ya "gönül ne kahve ister ne kahvehane/ gönül sohbet ister, kahve bahane". Olay budur, bundan ibarettir.

Zaman zaman ben de çöp tenekelerinde yavrularını beslemek için bir parça kemik arayan memeleri sarkmış dişi bir köpek gibi, kimi zaman yuvasına ekmek kırıntısı toplayan bir anaç kumru gibi biriktirdiklerimi "alın canlarım" dilerseniz MİM olsun diyip, kulaklarınıza, gözlerinize ve dudaklarınıza uzatıp, sizlerle paylaşmaktayım. Üstelik bunu mutluluk duyarak yapıyorum farkındaysanız...

Farkında mısınız?

Çok okunan yazılar