Bugünkü şansınız :

  • Orta yaş bunalımı ve bayram tatili
    19/09/2009 - 0 Yorum
    Bu bana 12–15 yaşları arasındayken de oldu. Yani daha küçükken işte. Hani garson boy zor bulunur ne küçük çocuk elbiseleri uyar ne büyük. Ceketin kolları, ya kısa kalır ya da uzun. Bunalıma girerdim resmen. Bayramları bu yüzden pek sevmezdim. Bugünlerde de ne otobüste yer veriyorlar, ne de yazıktır kaldırmayalım amcayı diyorlar. Otobüste yer vermekle, verilmesini beklemek arasında kaldım, bunalımlardayım. Genç kızlara da yer versem mi, vermesem mi diye siyah kara düşünüyorum. Bir yerlerde kuyruğa girsem, çıtı pıtı hanımefendiler, hooop diye "ay çok işim vardı beyefendi,…

Sonunda bu da oldu ya...



Duygusal bir çocuk olduğumdan ve vaktiyle çok Yeşilçam filmine ablaların yanında beleş gitmişliğimden "sulu göz" bir adamımdır. Duygusal iniş çıkışlarım yıl içerisinde tölere edilebilir seviyelerde seyreder ve genelde baş edebildiğim bir durumdur.

Gençliğimde "Kürkü için öldürülen Foklara, ABD'nin yediği boklara ve zulüm gören halklara" ağlamışlığım var. Bu duygusal durumun "bahar" geldiğinde azdığına veya bir periyoda bağlı olduğuna dair bir his de var içimde. Gerçi rahmetli babam "bizim oğlanın aybaşı tuttu yine" diyerek bunu çok iyi özetlese de bu duygusal iniş çıkışlar sanatçı yüreğimi çok yoruyor son zamanlarda.

Derken bir de buna ufak yollu bir depresyon eklenince olan oldu anlayacağın aziz okuyucu. "Sevgilim beni eskisi kadar sevmiyor'la başlayıp, lan göbekten mi gözükmüyor bu çocuğun başı adlı cinsel kaygı belirtileri içeren klip" ile devam eden süreç sonunda, iyice psikopata bağladım evlerden ırak.

Sabah başka, akşam başka bir ruh hali, karşıdakinin ses tonundan, huyuna suyuna her gün gördüğüm davranışına takma durumları, üşüme, terleme, sıkıntı basması, hafakanlar, korkular, kaygılar, şüpheler de eklenince bir güzel işin boku çıktı.

Erken yatıyorum uykuya doymuyorum. Geç yatıyorum, uyuyasım gelmiyor. Kuruyemişin çıtırına merak sarıp, saçlarıma düşen akları, tararken kelimi gizliyorum. Yeni nesil pop şarkıcılar dinlemeye merak sarıyorum. Hiç olmadığım kadar görünüşümü önemsiyorum ama öte yandan parmağımı oynatasım gelmiyor. Yaptığım işten de, çişten de bir haz almıyorum derken hayırlısıyla "Andropoz'a" girmişiz.

Zaten yaş 40+ lara girince şüphelenmek lazımdı, geç bile kaldı arkadaş. İşin kötüsü ben bu hali anlayana kadar eş, dost, arkadaş, sevgili derken birçok insanın kalbini kırdım geçirdim bu arada. Aferin bana değil mi. E ne bileyim ben, avuç avuç badem yemem gereken bir döneme girdiğimi. Hayırlı olsun.

Şimdi "kimse beni sevmiyor" diyerek triplere giren, selam verene fırça atan abileri daha iyi anlıyorum. Alışacağız ne yapalım. Ölümlü dünya. Yaşamak da yaşlanmak da kader. Saçlar ağarıyor, göbekler büyüyor, boy-lar kısalıyor. Vitamin ve enerji içeceği ihtiyacı baş gösteriyor:)

İşin kötüsü insan sevdiğini üzüyor farkında olmadan. Hele bir de işin sanal boyutu varsa o arkadaşların işi reelden daha zor. Yok, telefona geç cevap verdin diye trip yapmalar, yok Face'de laf sokmalar. Yok, Msn'de gizlenip saklanmalar. Üzüntüler, sıkıntılar, kalp kırmalar, incitmeler...

O dediğimden bende yok ama "amama koyim" :(
Bu yazıyı paylaş: :

0 yorum:

Yorum Gönder

Buraya yorum yazabilirsiniz. Niye yazmıyorsunuz?

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

  • no:5 / az sabret, zaferi görürsün yakında
    23/07/2009 - 0 Yorum
    japon turist ablalar.yurdum abazanlarının eline düşmemişler henüz. o yüzden zafer mağruru bir bakışları var.24 saattir Newyork'tayım bir allahın kulu ellemedi modunda gezinmekteler. Gerçi tiplerindeki bozukluk bir zaman ülkemize de uğramış olabilecekleri izlenimi veriyor ama.bize de bekleriz hanım ablalar.bakalım bizim mahalleden geçtikten sonra da o parmakları ve popoyu dik tutabileceniz mi?
  • Yüzyılın buluşu: Aşkınız ölmesin
    25/03/2010 - 0 Yorum
    Ve nihayet... Cep telefonu ve internetten sonraki en büyük buluş gerçekleşti. Üstelik bu seferki ruhlarımızı doyuracak, gönlümüzü hoş edecek bir buluş. İnsan vücudunda mutsuzluk hormonu olarak adlandırılan ve melankoliye de yol açan hormonu baskılayan bir ilaç üretildi. Bilindiği gibi daha önce insan vücüdundaki genlerin ve hormonların cinsel yaşam ve aktiviteler üzerindeki etkisi bilimsel olarak ispatlanmıştı. Şimdi ise bu ilaç sayesinde aşkınızın sonsuza kadar sürmesi olası. Üretilen ilaç İngilterede ayrılmak üzere olan 132 çift üzerinde denendi. Deneklerden 86 çift ayrılmaktan…
  • Harbi, harbi sinir harbi yaşıyorum yine. Frene basmam lazım bugünlerde.
    24/03/2010 - 0 Yorum