Bugünkü şansınız :

  • Kapitalizme karşı kazandığımız ilk zafer
    26/01/2010 - 5 Yorum
    Tek sermayemizin babamızın verdiği harçlık olduğu yıllar... Ancak 2nci el bir bisiklete binebiliyoruz ve hayallerimizde sermaye sınıfına katılıp altımıza bir hacı murat çekmek var. Diğer arkadaşlarla tartışmalarımız Renault'la Hacı Murat'ı kapıştırmaktan ibaret. Anadol'cular çoktan pes etmiş. Rallilerde görebildiğimiz sadece 2 markanın modifiyelileri... Ufkumuz o kadar yani. Bi de aya gitmeyi düşlüyorum acayip şekilde... Arkadaşın babası tuttu bir sarı mercedes aldı geldi mahalleye... Birden bizim bütün hayali kavgalarımız da bitiverdi.. İlkokulun bahçesinde fener-gs maçları…

Hayatı roman olamamış kadınlar -1


Elim kalem tuttuğu, sanatçı bi yönüm olduğu halde oldum olası 3 grup insana imrenirim, kıskanırım. Romancılar, Besteciler ve Yönetmenler. 

Romancıları kıskanırım, çünkü onlar kadar bir hayatı, bir devri, ne hayal etmeyi ne aktarmayı becerebilirim. Yazdıklarım ya AN'ları anlatır ya da küçük birer öykü olabilir ancak. Zihnim sayfalarca yaşanmışlığı ya da kurguyu tutup, aktarmaya yetmez.

Bestecileri kıskanırım, çünkü az çok şiirle haşır neşir olsam da, kendi kendime mırıldansam, bazen bundan iyi güfte olurdu desem de müzik yeteneğim yok, bir enstroman çalamam. Sesleri o denli ahenkli harmanlayıp, sunamam. Kendimi bu konuda çok eksik, hatta kusurlu hissederim.

Yönetmenleri kıskanırım, çünkü birşeyleri zihnimde kurgulayıp sunabileceğime inansam da, senaryosunu kafamda canlandırsam da, ne o yeteneğe, ne de imkanlara sahibim.

Oysa her insanın hayatı roman olmayı, film olmayı, öyküsü, şiiri yazılıp, güftesi bestelenmeyi bekliyor bana göre. Özellikle de ülkemizde yaşadıkları sıkıntılar ve duygusal iniş çıkışları ele alındığında, kadınların bunu fazlasıyla hakettiği kanısındayım. 

Geçenlerde bir yazı dizisi hazırlamaya karar vermiştim. Tanıdığım, bildiğim, çevremde görüp, işittiğim kadın öykülerini paylaşmayı. Birşeyler yazıp, taslak hazırladım da, ancak daha sonra bu konuda ne kadar yetersiz olduğumu gördüm. Üzüldüm, bir roman yazarı ya da film yönetmeni olmadığım için. Ben de, yaşayıp gördüklerinden, ya da duyup işittiklerinden dolayı, hayata bir vefa borcu olan her insan gibi, en azından bazı taslaklarımı sizlere sunmaya karar verdim. 

Gelecek yazıda bir kaç öyküyü bir çırpıda sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Bakalım acıları ve sevinçleri ile birkaç kadın öyküsünü paylaşmayı, sizlere o dünyayı aktarmayı başarabilecek miyim?
Bu yazıyı paylaş: :

0 yorum:

Yorum Gönder

Buraya yorum yazabilirsiniz. Niye yazmıyorsunuz?

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

  • İbrahim Ortaç Final Edition-2
    15/01/2010 - 0 Yorum
    Evet, nerde kalmıştık? 2010 da aramızda olmayacak olan "Çakma blogger" İbrahim Ortaç'ın tuhaf ve bir o kadar sıradan hayat hikâyesini anlatıyorduk. Devam edelim o zaman. AĞUSTOS -Ağustos ayında İbrahim Ortaç çeşitli konulara değindi ancak değinirken google'da kendini aramaya başladı. Yazdıkları indekslendikçe bir şey gözüne çarptı. Bazıları büyük adam olan, bir kaç İbrahim Ortaç daha vardı. Oysa google en fazla kendisinin yazdıklarını indeksliyordu. "Çakma" bir adamın o ismi gerçek hayatında kullanan insanların adının önüne geçmesini pek doğru bulmayan yazarımız. Adını…
  • kot ve döt birlikteliği
    11/05/2010 - 0 Yorum
    kot ve döt arasındaki bu uyum nerden kaynaklanıyor bilen var mı? erkekler kot pantalon giymiş bir  kadın görür görmez neden yüzüne doymadan arkasını dönse de dötünü görsek derdinde. Neden millet yolda kafasını çevirip çevirip kota/döte bakıyor?Neden kot etek ya da kumaş pantalon aynı etkiyi yapmıyor. Nedir bu kot pantalonda döte baktıran cazibe bir bilen var mı? Len filozof olucam kafayı yormaktan nedir bu kot pantalon ve döt  baktıran olayı sevabına biri söylesin...
  • Tak, tak, tak....
    20/06/2010 - 0 Yorum
    Dünyada aynı zamanda hem bu kadar kafa ütüleyici , hem de bu kadar iç gıcıklayıcı bir ses daha var mıdır bilmem. Kapatın gözlerinizi ve sesi dinleyin. Koridorda etekleri zil takmış bir kadın yürüyor. Tahminen uzun bacaklı, yüksek ve ince topukları, kırmızı ayakkabıları ve elbisesi ile iç gıcıklayıcı bir güzellik. Yüzünde hoş bir gülümseme tak, tak, tak. Bir özgüven ki, değme gitsin. "At gibi karı" sözünün hakkını verir bir kadın hem de. Göğüs dekoltesini üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyorsunuz. Şimdi gözlerinizi kapatıp havaya yayılan parfüm kokusunu hissetmeye hazırsınız.…