Bugünkü şansınız :

  • Ağla be! Oğlum Osman
    28/10/2011 - 0 Yorum
    Önce Harry POTTER yıktı hayallerimizi, sonra SEZERCİK, HAVUÇ'da büyüdü eşek kadar adam oldu. Kaldık kahramansız derken. Eski zamanların çocuk kahramanlarının yerini doldurdu OSMAN. Hem de nasıl bir dolduruş o. Oynadığı dizi "Öyle bir geçer zaman ki" onun sayesinde bütün ratingleri alt üst ettiği yetmezmiş gibi, küçük kahramanı Osman da, bir çok insanın özellikle de kadınların yüreğini alt üst ederek. Hiç kimsenin sevgilisini Brad PİT'gillerden sakınmasına gerek yok, OSMAN yetiyor. Bütün kadınların dilinde varsa, yoksa Osman. Onun gibi bir evladım olsun cümle aleme borcum…

bağımlılık



tarih boyunca insanın en büyük afyonu kendisi olmuştur ya da ötekisi. yani madde bağımlılıklarından belki de en kötüsü insana olan bağımlılıktır.
neydi insan, sosyal bir canlıydı. yani ötekiler olmadan yaşayamazdı. buna rağmen bu ötekine olan ihtiyaç azıcık klanlaştığımızda diğer ötekileri yoketmeye dönüşebiliyordu kolayca. yani yakın ötekiler biz oluyor, uzak ötekileri yoketmenin derdine düşüyorduk. çünkü uzaktakiler in bizim kurallarımıza uymamak gibi bir lüksleri vardı. bu kabul edilemezdi.


işte bu bağımlılık örfü ve gelenekleri oluşturuyordu.
artık davranışlarımızı birliktelik kurallarına göre biçimlendiriyor, özgürlük alanımızdan gönüllü tavizler veriyorduk. ancak her kalabalıkta doğal açlık yasaları hüküm sürüyor ve birileri daha fazla alan, daha çok isteyen oluyordu. işte bireysel özgürlük alanımızda ötekine açtığımız bu yerin bedeli fedakarlık diye bir ahlaki kural olarak boynumuza asılıyor ve bu ancak umursayanlar için bir vicdan öğesi olarak iliklere işliyordu.


böylece insan insanın iliklerine daha kolay işliyor. daha çok sömürüp daha çok köleleştirebiliyordu yakın ötekini. uzak öteki ise bunu kabullenmiyor. kendi klanının kuralları ile yaşamayı seçiyor, o da kendi dairesinde köleliği özgürlük sayıyor ve bizimle savaşıyordu. aslında uzak ötekilerle yaşanan savaşın nedenleri görülebilse (sömürme arzusu, köleleştirme) yakın öteki de nasıl bir sisteme boyun eğdiğini farkedecekti ama uzak hedefler ve düşman korkusu onu körleştirmeye yetiyordu.


afyonumuz olan yakın insana boyun eğme dürtüsü ailede başlıyor, ana babadan sonra evde sesi gür çıkana, hır çıkarana daha fazla boyun eğiliyordu. bu mahallede okulda derken bütün ülkede bir afyon köleliği oluşturuyordu. iyi insan olmalıydık. ailemizden vazgeçemezdik, kardeşimizden, sevgilimizden, arkadaşlarımızdan çünkü biz iyi insan olmalıydık.


mutluluk dediğimiz şey onları mutlu etmekten ibaretti. adrenalin değilse adının ne olduğunu bilmediğim mutluluk ve huzur hormonu içimize sadece onlar mutlu olduğunda işliyordu.
peki biz...
bireysel özgürlüklerimizi bir afyon köleliğine feda ettiğimiz ilişkilerde biz ne olacaktık. anasının kuzusu, babasının biricik evladı, kocasının sadık eşi, abisinin kardeşi, dedesinin torunu, ülkesinin sadık vatandaşı...


bireysel özgürlüğünüzü bir dirhem mutluluk hormonu ile 2 dirhem sorumluluk ve 3 dirhem görev aşkına feda ettiğinizde köleliğinizin gerisi geliyordu.


bu yazının bundan sonrası yok, yazmayacağım.
haydi düşünün bakalım:
neleri feda ettiniz ömrünüzden...
Bu yazıyı paylaş: :

0 yorum:

Yorum Gönder

Buraya yorum yazabilirsiniz. Niye yazmıyorsunuz?

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

  • Google'dan sonra ben, Blogger'den sonra kızlar
    02/05/2011 - 0 Yorum
    Değişim kaçınılmaz bir gerçeği dünyanın. Üstelik değişirken dönüşüyoruz da aynı zamanda. Bir melek'e mi bir canavara mı dönüştüğümüz ise muamma henüz. Ancak birçok ilke, değer veya kriter değişmekte bunun hepimiz farkındayız.. Eskiden daha güzeldi diyenlerden olup nostaljik takılmayacağım. Biz camiye gitmeden önce TAN gazetesini alıp, Helga resimlerine "ohş" çeken ihtiyar amcaları da biliriz. Toplumsal açlığımızı bir kültür ve bilgi bombardımanı ile tıka basa doyurduğumuz günlerdeyiz. Konu sadece cinsellik değil. Her anlamda insan beyninin Terrabyte'larla ölçülemeyen ve evren gibi…
  • diş tedavisi uzadıkça morfine alıştık, gidip bir kaç diş daha çektiresim var. bağımlılık ne zormuş.
    15/03/2010 - 0 Yorum
  • Kalbi kıran ve onaran kelimeler
    26/09/2010 - 0 Yorum
    Yaşadığımız ortamlarda sevdiklerimize veya iletişim halinde olduğumuz diğer insanlara karşı kullandığımız iyi kötü birçok ifadeden bazıları kalp kırıcı bazıları ise onarıcı olabiliyor. Aşağıda bu kelimelerden bilebildiklerimi elimden geldiğince, dilim döndüğünce paylaştım. Siz de dilerseniz okuyup, aklınıza gelenleri sayfanın sonuna yorum olarak ekleyebilirsiniz. Buyurun kalbi kıran ve onaran kelimeler: CAAAAAAAN: Şahsen ben hiç sevmem. Dillere pelesenk olmuş kelimelerdendir. Kendinizi sıradan ve bayağı hissettirir. Söylenmese daha iyidir. CANIMM: Dozunda kullanıldığında…