Bugünkü şansınız :

  • yeterince hayvan değilsin be aşkım
    04/06/2009 - 7 Yorum
    Sürdürülebilir bir birliktelik için sadece senin sevmen önemli değil. karşındakinin de aynı hisleri hala taşıyor olması gerek. Önce birlikte deli divane olsan da bakıyorsun bir yerden sonra frekanslar tutmamaya başlıyor. insanın hiç mi başı ağrımaz... ağrır tabi. bir anlayış abidesi olarak bendeniz de bu başağrılarına karşı ciddi anlayışlıyımdır. tabi bunun bir işve cilve olduğunu bilememek gibi bir kusurum da var. çünkü; gerçekten hastaysa kızcağız, gerçekten başı ağrıyorsa diye düşünerek bir hayvanlık yapmamak adına şefkat ve anlayış göstermeli değil mi insan... yok…

bağımlılık



tarih boyunca insanın en büyük afyonu kendisi olmuştur ya da ötekisi. yani madde bağımlılıklarından belki de en kötüsü insana olan bağımlılıktır.
neydi insan, sosyal bir canlıydı. yani ötekiler olmadan yaşayamazdı. buna rağmen bu ötekine olan ihtiyaç azıcık klanlaştığımızda diğer ötekileri yoketmeye dönüşebiliyordu kolayca. yani yakın ötekiler biz oluyor, uzak ötekileri yoketmenin derdine düşüyorduk. çünkü uzaktakiler in bizim kurallarımıza uymamak gibi bir lüksleri vardı. bu kabul edilemezdi.


işte bu bağımlılık örfü ve gelenekleri oluşturuyordu.
artık davranışlarımızı birliktelik kurallarına göre biçimlendiriyor, özgürlük alanımızdan gönüllü tavizler veriyorduk. ancak her kalabalıkta doğal açlık yasaları hüküm sürüyor ve birileri daha fazla alan, daha çok isteyen oluyordu. işte bireysel özgürlük alanımızda ötekine açtığımız bu yerin bedeli fedakarlık diye bir ahlaki kural olarak boynumuza asılıyor ve bu ancak umursayanlar için bir vicdan öğesi olarak iliklere işliyordu.


böylece insan insanın iliklerine daha kolay işliyor. daha çok sömürüp daha çok köleleştirebiliyordu yakın ötekini. uzak öteki ise bunu kabullenmiyor. kendi klanının kuralları ile yaşamayı seçiyor, o da kendi dairesinde köleliği özgürlük sayıyor ve bizimle savaşıyordu. aslında uzak ötekilerle yaşanan savaşın nedenleri görülebilse (sömürme arzusu, köleleştirme) yakın öteki de nasıl bir sisteme boyun eğdiğini farkedecekti ama uzak hedefler ve düşman korkusu onu körleştirmeye yetiyordu.


afyonumuz olan yakın insana boyun eğme dürtüsü ailede başlıyor, ana babadan sonra evde sesi gür çıkana, hır çıkarana daha fazla boyun eğiliyordu. bu mahallede okulda derken bütün ülkede bir afyon köleliği oluşturuyordu. iyi insan olmalıydık. ailemizden vazgeçemezdik, kardeşimizden, sevgilimizden, arkadaşlarımızdan çünkü biz iyi insan olmalıydık.


mutluluk dediğimiz şey onları mutlu etmekten ibaretti. adrenalin değilse adının ne olduğunu bilmediğim mutluluk ve huzur hormonu içimize sadece onlar mutlu olduğunda işliyordu.
peki biz...
bireysel özgürlüklerimizi bir afyon köleliğine feda ettiğimiz ilişkilerde biz ne olacaktık. anasının kuzusu, babasının biricik evladı, kocasının sadık eşi, abisinin kardeşi, dedesinin torunu, ülkesinin sadık vatandaşı...


bireysel özgürlüğünüzü bir dirhem mutluluk hormonu ile 2 dirhem sorumluluk ve 3 dirhem görev aşkına feda ettiğinizde köleliğinizin gerisi geliyordu.


bu yazının bundan sonrası yok, yazmayacağım.
haydi düşünün bakalım:
neleri feda ettiniz ömrünüzden...
Bu yazıyı paylaş: :

0 yorum:

Yorum Gönder

Buraya yorum yazabilirsiniz. Niye yazmıyorsunuz?

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

  • İki gözün önüne aksın ki
    11/03/2016 - 0 Yorum
    Gündemimizde terör olayları olduğundan ve bir çok memleket evladı bu vatan için yine yeniden toprağa düştüğünden beri tadımız tuzumuz yok. Şehitlerimize gazilerimize yeniden bir vatan borçlanıyoruz. Ruhları şad, mekanları cennet olsun. Gündem gereği de bugünlerde HDP milletvekillerinin teröre arka çıkan, milletvekili yemini ile bağdaşmayan tutumları ve dokunulmazlıklarının kaldırılması konuşuluyor. Sözümüze bir çok Amerikan filminde rastladığımız bir cümle ile devam edelim. "Ben Amerikan anayasasına ve bayrağı üstüne yeminle bağlıyım." Peki bu yemin konusu elin…
  • Ben eskiden -2 / Hatıra defterimden
    07/11/2009 - 0 Yorum
    Ben eskiden kalpten kalbe bir yol olduğuna inanırdım. Kalp bağının da fiziksel bir şey olabileceğini düşünürdüm. Ben eskiden sol ayağımı ve sol elimi çok iyi kullanırdım. Hala sol elim iyi bıçak tutar ve fareyi iki elimle kullanırım. Ben eskiden kâğıt ve kalemimle yatağa girer, karanlıkta şiirler yazardım. Ben eskiden ve hala sabahları çok pis rüya görürüm. Bir saate yakın sürer neredeyse dizi film gibi. Bu yüzden işe hep geç kalırım ve kimse rüyalarımı dinlemek istemez. Ben eskiden şiir yazmayı babamın hatıra defterini okurken keşfettim. Hiç konuşmadık bu konuyu ama rahmetli de…
  • Cennetin annelerine saygılarımla
    09/05/2010 - 0 Yorum
    -bütün kadınların yürekleri, anne yüreğidir- "-Anneler günün kutlu olsun canım annem. Cennet annelerin ayakları altındadır. Ana gibi yar olmaz." çok duyacaksınız bugün bu sözleri. Bizi doğurup, büyüten, emziren, yok gününde yediren, uykusunu feda eden gecesini gündünüze katan, onlara kötü zamanlarında öf bile demememiz gereken insanlar, annelerimiz....Yarın ne olur bilmem ama bugün hakkınızda çok şey yazılacak. Ben de kendi annemin şahsında tüm annelerin ellerinden hürmetle öpüyorum. Saygılarımı sunuyorum. Dün gece anneler günü ile ilgili bir yazı yazmayı düşündüğümde…