Bugünkü şansınız :

  • Feysbook'umda geçen hafta
    07/02/2013 - 0 Yorum
    "Evren sana mesaj gönderdi." Gönderdi göndermesine de sen almadın o mesajı. İlla dürtmesi mi lazım. Ben bu elemanı USB 2.0 bağlantı noktasına bağlasam, uyuzluk etmeyi bırakıp daha hızlı çalışabilir mi? Yoksa işten atıcam da. Beklediğin kuyrukta her gelen önüne geçiyosa, "Susma, sustukça sıra sana gelmiycek"  Doğruluğuna yanlışlığına bakmadan, bazen bir şeyi sırf sen söyledin diye kabullenmeyenler var... Biliyorum taş yerinde ağırdır, istesen de bazen manivela olamazsın. İnsandır Nuh der ama Peygamber olduğuna inandıramazsın. İşte o zaman kıçını dönersin taşa, bırak taş…

Aşıkların dudağına MİMlenmiş sorular



Hatırlar mısınız sevgili okurlar. Mim fırtınası falan vardı bir zamanlar. Herkes bir şeyler yazarçizer mimlerdi birbirini. Boku çıkmıştı bu işlerin hani. Üstelik bir de ödül koyarlardı bu mimleri ikram ederken. Al gülüm ver gülüm kabilinden en iyi creative blogger ödülleri falan.

Neyse ki o günler geldi geçti de biraz ortalık sakinleşti. Sular durulduğuna göre ben de bir tane MİM yazayım dedim. Yarı röportaj havasında bir şey oldu. Meraklısı varsa soruları kendine sorulmuş farz edip cevaplayabilir. Üstelik her cevaplayana aşağıdaki TİO Vakfı olarak Aşkı en iyi tarif eden 1000 blogger ödülünü vericez.

Buyrun bakalım:

Klasik soru: Aşk nedir?

El cevap: Valla ne bilebildim ne öğrenebildim ama bazen insanın kalbini bazen de götünü 3,5 attıran güzel bir şeye benziyor. Her yiyişte tadı değişen güzel bir yemek gibi. Doyumsuz bişi ama aynı zamanda şeker, kolesterol, tansiyon şikâyetlerine yol açabiliyor.

Soru: Aşkın kaç çeşidi vardır?

El cevap: Ne kadar âşık varsa o kadar çeşidi olduğu söylenebilir. Her aşık kendisi bizzat çeşit olduğu için aşkı pek kategorize etmemek lazım. Yine de kara sevda yani karşılıksız aşk, aşk-ı memnu (yasak aşk), ilahi aşk, bildiğimiz aşk:), yaz aşkı (gel geç aşk), sanal aşk diye çeşitlere ayırabilirsiniz. Size kalmış.

Soru: Âşık olmak için ne gerekir? Nasıl âşık olunur?
El cevap:
Daha saçma bir soru varsa onu soraydınız. İlahi aşktan söz etmiyorsanız bir kadın ve bir erkek yani bir âşık bir de maşuk, bir gül ve bülbül gerekir. Bülbül güle kapıldı mı, yani kadın erkeği ya da erkek kadını etkiledi de yürekler pır pır atmaya başladı mı aşk kapıyı çalmış demektir. Ondan sonrası yemek tarifine benzemez kendiliğinden gelişir.

Soru: Aşk ve kıskançlık ayrılmaz bir ikili midir?

El cevap:
İlk başlarda değildir ancak sahiplenme duygusu geliştikçe, sen benimsin sözü anlam kazandıkça durum değişir. Buna bir de kaybetme korkusu eklenince âşık insan tam bir baş belası olabilir. Dengeyi tutturmak her zaman mümkün değildir. Aşk zaten başlı başına yıpratıcı bir süreç olduğundan, kıskançlıkla birlikte depresyon da kapınızı çalabilir. Aman dikkat!

Soru: Aşk ve hiddet, aşk ve şiddet nasıl bir ruh halidir?

El cevap:
Aşkın bokunu çıkarma halidir. Her aşığın bunu en az bir kez yapmış olma ihtimali vardır.  Haddinden fazla hiddet aşkı öldürür. Şiddet sadece fantezide ise deli âşıklarca birazına katlanılabilir ama uzun vadede kesin boku çıkar. Hele şiddet ve hiddet sözden eyleme döküldüyse orda aşktan değil sadizmden bahsetmek gerekir.

Soru: Aşk bir hastalık mıdır, tedavisi nasıldır?

El cevap:
Dünya üzerindeki en güzel duygulardan biri olan aşk pek akıllı insan işi değildir. Bir akıl ve ruh hastalığı da sayılabilir ama insanların çoğu zaman bile bile kapıldıkları bir durumdur. Tedavisi kavuşmak şeklinde özetlenebilse de. Aşktan sevgi moduna geçip sakinleşmek ve zaman zaman aşkı tazelemek iyi bir çözüm olabilir.

Soru: İnsan sadece bir kez mi âşık olur?

El cevap:
Zırt pırt, kapının önünden geçene aşık olmadığınız müddetçe, aşkı değişik hallerde ve değişik sayılarda yaşamanız mümkündür. Platonik, romantik, ilkokul, lise aşkı gibi insanın gönlünün kaydığı bu duygunun sınırlamasını ileri yaşlar için de yapmak zordur. Başa gelmedikçe bilinmez. Büyük konuşmamak gerekir.

Soru: Âşıksan vur saza şoförsen bas gaza diyorlar. Şart mıdır?

El cevap:
Aşk yarı delilik hali olduğundan dışa vurumu rahatlatıcıdır. Kimi bunu müzikle, kimi resimle kimi şiirle, kimi blog yazıları ile, mektupla, kimi telefonda konuşarak kimi de komşulara ağlayarak yapar ama bir şekilde yapar. Aşk ifadesiz kalmaz, hiç bir şey olmasa bile aşığın yüzüne aşkı yansır. Bazen yüzünde mutluluk bazen bezginlik bazen de salaklık okuduğunuz insanların âşık olduğunu şıp diye anlarsınız.

Soru: Sanal aşka inanır mısınız?

El cevap:
Mecnunun Leyla'ya aşkı da farklı bir şey değildir. Neticede Mr. Mecnun ömründe bir ya da bir kaç defa gördüğü bir kadına kendini kaptırmış, çöllerde kafayı yemiştir. Aynı şekilde insanların sanal âlemde de birbirlerine kapılma ihtimalleri yüksektir. Üstelik günümüzün iletişim araçları insanların konuşma ve tanışmalarını kolaylaştırdığı için sanal neresi, gerçek neresidir bunu söylemek oldukça zordur.

Soru: Âşıkların birbirine müdahale etmesi ne derece doğrudur?

El cevap:
Aşk işgalcidir. Önce âşık olanı işgal ettiği için duyguları kontrol etmek zorlaşır. Kıskançlık ve peşinden gelen kontrol etme duygusu sonunda kontrol edilemez bir hale gelebilir. Hele araya mesafeler, ayrılıklar ve davranış farklılıkları girmişse kavuşamayan âşıklar bunun acısını birbirinden çıkarabilir. Âşık olmadan önce sevgilisinin üzerinde görüp beğendiği bir elbiseyi artık giyme diyen insan çoktur. Yine de aslolan sevdiği insana hayatı zindan etmemektir.

Soru: Ya sanal âlemdeki kıskançlıklar?

El cevap:
Dediğimce artık sanalın nerede başlayıp bittiği bilinmediğinden ve insanlar her iletişim aracı ile iletişim kurduğundan kıskançlık ve kontrol dürtüsü doğal olarak sanal âleme de sıçramıştır. Facebook'da birçok şeyini paylaşan insanların sevdikleri tarafından kıskanılması doğaldır. Ancak işi abartıp mailleri kurcalamak, şifreleri araştırmak saplantılı bir ruh halidir. Yapmamak gerekir. Aynı şey cep telefonları için de geçerlidir.

Soru: Aşk için güven şart mıdır?

El cevap:
İnsanların yaşadıkları sonu kötü biten aşklar yüzünden canları yana yana kendince bunu (güven duygusunu ve yalan söylememeyi) ön koşul haline getirirler. Ancak hiç güvenmediğiniz birine de âşık olabilirsiniz. Hatta defalarca kontrol edip her defasında pişman olacağınız sonuçlar yaşamanıza rağmen yine de sevmeye devam edebilirsiniz. Bu sizin elinizde olan bir şey değildir. Eğer seviyorsanız gerisi teferruattır. Ama artık sevmiyorsanız ayrılık için her şey bahanedir. Yolun sonuna gelmişsiniz demektir.

Soru: Aşkın ömrü ne kadardır?

El cevap:
Bazı isviçreli bilim adamı kılıklı çok bilmişlerce 1 ila 3 yıl denilse de aslında tazelemesini bilene aşk uzun ömürlüdür. Sadece zaman zaman durulmak, dingileşmek ve sakinleşmeye ihtiyaç vardır. Akıllı âşıklar zaman zaman durulup, sevgi ile birbirilerine sarılarak vaziyeti kurtarabilirler. Aptallar ise ya şiddetle kavuşur, ya şiddetle birbirlerinden koparlar. Bir çuval inciri berbat ederler...

-Teşekkür ederim . TİO Vakfı olarak Aşkı en güzel anlatan 1000 blogger ödülünü size takdim ediyorum sayın İbrahim Ortaç bey :p

- Ben teşekkür ederim . Bu ödülü halkım adına alıyorum. Beni sizler yarattınız. Fanlarım, canlarım benim :p



* Not: hepinizi MİM'ledim. Ödül resmini tepe tepe bloglarınızda kullanıp, soruları da istediğinizce cevaplayabilirsiniz.


Bu yazıyı paylaş: :

0 yorum:

Yorum Gönder

Buraya yorum yazabilirsiniz. Niye yazmıyorsunuz?

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

  • ...miş gibi yapıyorum, idare edin
    08/02/2010 - 5 Yorum
    Türk usulü çözümler vardır. Daha doğrusu bizim gibi gecikmeli gelişen toplumlarda üretilen çözümlerdir bunlar. Radyatörü zırt pırt su kaynatan arabanın üstüne su bidonu monte etmek gibi. Buna kara düzen de derler ama çözüm üretirsin neticede. Hani şu malum yerde gelen Türk'ün aklı bizde olsa esprisi de bu tür buluşlar için söylenmiş olsa gerek. Yoksa Arşimed'in banyoda bulduğu gibi birşeyi helada bi Türk bulsa tarih yazardı, biz de okurduk di mi. yazmadığına göre yok öle bişi. Bir de bişeyi yapamazsan kulağını ters elinle gösterir yapmış gibi yaparsın. Hani iş olmayınca…
  • Şşşşt. Aloo kime diyorum ben?
    28/01/2011 - 0 Yorum
    Sevgili Saygıdeğer okuyucu: Birikmiş bir kaç blog yazısını biraz iştah yokluğundan biraz iş çokluğundan bir kalemde çıkarayım istedim. Klavyeye dokundum, tuşlara bastım, blog yazımı yazdım. Buyrun, Okursanız...1- Kadinus Cesidus'ları yazdıktan sonra "erkek çeşitlerini" de yazmam konusunda bir kaç dosttan ısrarlı teklifler aldım. Ama dedim ya bu konu kadınların işi. Çünkü ben pek tanıyacak kadar erkeklerle sıkı fıkı olmadım. Bilemem. Yine de sizlere özellikle net aleminde uzak durmanız gereken bir kaç erkek çeşidini yazarak kıyak geçmiş olayım.…
  • Bacaklar ve bakacaklar hakkında bir yazı
    22/12/2010 - 0 Yorum
    Dünyada aynı zamanda hem bu kadar kafa ütüleyici, hem de bu kadar iç gıcıklayıcı bir ses daha var mıdır acaba? Kapatın gözlerinizi ve sesi dinleyin şimdi. Koridorda etekleri zil takmış bir kadın yürüyor sanki. Tahminen uzun bacaklı, yüksek ve ince topukları, kırmızı ayakkabıları ve elbisesi ile iç gıcıklayıcı, çıtır bir güzellik. Yüzünde hoş bir gülümseme ve özgüven ifadesi olmalı. Tak, tak, tak... Bir özgüven ki, değme gitsin. "At gibi karı" sözünün hakkını verir bir kadın hem de, insanın insani ve hayvani bütün duyularını, çakralarını açan bir ses. Göğüs dekoltesini üç aşağı…