Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar

Bugünkü şansınız :

Oysa çoktan gitti giden

Hiç yorum yok:
Gönül yaşlanmaz derler, yaşlanmıyor da aslında doğru da söylemişler. Ama bir çok şeyin değiştiğini, bir çok güzel şeyi zamanla kaybettiğinizi, (geçen yılların farkında olmasanız da) gün geçtikçe farkediyorsunuz. 

Binalar eskiden daha kalıcıydı, şimdi onlar da dayanamıyor, göçürüp yerine yenisini yapıyorlar. Eskiden tanıdığınız amcalar, teyzeler mahalleden kayboluvermiş, çünkü artık mahallenin yeni amca, teyze adayı sizsiniz. Gençlerin kimi askere gitti , kimi iş güç sahibi oldu, evlendi, taşındılar mahalleden.

 Ama içinizde o top koşturan, ip atlayan çocuk hiç büyümedi değil mi?. Büyüdüğünü ancak boyundan büyük işler yapmaya kalkıp kafasını duvarlara çarptığında, ya da eskiden kolayca yapabildiklerini artık yapamadığı zamanlarda anlıyor.

 Anıları taptaze olsa da, eskiden koştuğu yollarda artık yürümek zorunda kalıyor. Bindiği salıncağa, kaydıraklara sadece uzaktan bakıp gülümsemekle yetiniyor. Salıncağa otursa genişlemiş kıçına yapışıp kalacağı aşikar da, elalemin gülmesi de işin cabası oluyor.

  Ruhun ölümsüzlüğünün bir işareti bütün bunlar aslında. "Her can ölümü tadacak" ama ya sonra? Sonrasını da söylemiş, herşeyi bilen ve söyleyen. Gönül istemiyor buralardan bir gün çekip gitmek. İhtimali bile çok ürkütücü geliyor insana ama eninde sonunda gidilecek.

Bırakın reel hayatı şu internet aleminde bile geçen ömrünüzde çok şeyler değişmiş. Bir çok eski uygulamanın yerinde yeller esiyor. Çünkü onların devirleri artık geçip gitmiş. Aslında sizin de devriniz geçip gidiyor, farkında değilsiniz.

Ahh! ahh... bizim zamanımızda twitter mi vardı azizim.

Hamiş: Efkardandır, efkardan
Gönül yaşlanmaz derler, yaşlanmıyor da aslında doğru da söylemişler. Ama bir çok şeyin değiştiğini, bir çok güzel şeyi zamanla kaybettiğinizi, (geçen yılların farkında olmasanız da) gün geçtikçe farkediyorsunuz. 

Binalar eskiden daha kalıcıydı, şimdi onlar da dayanamıyor, göçürüp yerine yenisini yapıyorlar. Eskiden tanıdığınız amcalar, teyzeler mahalleden kayboluvermiş, çünkü artık mahallenin yeni amca, teyze adayı sizsiniz. Gençlerin kimi askere gitti , kimi iş güç sahibi oldu, evlendi, taşındılar mahalleden.

 Ama içinizde o top koşturan, ip atlayan çocuk hiç büyümedi değil mi?. Büyüdüğünü ancak boyundan büyük işler yapmaya kalkıp kafasını duvarlara çarptığında, ya da eskiden kolayca yapabildiklerini artık yapamadığı zamanlarda anlıyor.

 Anıları taptaze olsa da, eskiden koştuğu yollarda artık yürümek zorunda kalıyor. Bindiği salıncağa, kaydıraklara sadece uzaktan bakıp gülümsemekle yetiniyor. Salıncağa otursa genişlemiş kıçına yapışıp kalacağı aşikar da, elalemin gülmesi de işin cabası oluyor.

  Ruhun ölümsüzlüğünün bir işareti bütün bunlar aslında. "Her can ölümü tadacak" ama ya sonra? Sonrasını da söylemiş, herşeyi bilen ve söyleyen. Gönül istemiyor buralardan bir gün çekip gitmek. İhtimali bile çok ürkütücü geliyor insana ama eninde sonunda gidilecek.

Bırakın reel hayatı şu internet aleminde bile geçen ömrünüzde çok şeyler değişmiş. Bir çok eski uygulamanın yerinde yeller esiyor. Çünkü onların devirleri artık geçip gitmiş. Aslında sizin de devriniz geçip gidiyor, farkında değilsiniz.

Ahh! ahh... bizim zamanımızda twitter mi vardı azizim.

Hamiş: Efkardandır, efkardan