Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar
oy vermek koyvermeye benzemez ibram kendine gel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
oy vermek koyvermeye benzemez ibram kendine gel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Zeki Müren'de bize verecek mi?

8 yorum:

"Bakın göreceksiniz İbrahim bey, bunların hepsi bana verecek"
Geçmiş yıllar, sosyal demokrat avukat bir ağabeyimizle seçim çalışmaları yürütüyoruz. Daha doğrusu ayıp olmasın diye yanında takılıyoruz. Kendisi vaktiyle memlekette avukatlık yapmış, hatırını kıramadığımız bir ağabeyimiz. Artık kimin gazına gelmişse memlekete belediye başkanı olarak hizmet vermesi gerektiğine hükmetmiş.

Bir iki söyledik ama laf anlamadı. İnsanlar öyle oluyor zaten kaptırınca görmüyorlar başlarına geleceği. Abimiz de kendince belediye başkanı seçileceğinden emin. Diyor ki ben yıllarca avukatlık yaptım, köylüsü kentlisi hepsi beni tanır. Bakın İbrahim bey ben yolda yürürken hepsine selam veriyorum ve hepsi de selamımı alıp, hatırımı  soruyor. Mutlaka bunlar bize  verecek.

Hı hı demekten başka çare yoktu. Uçan kuşun kanadını kırmamak lazımdı kırmadık ama seçmen öyle yapmadı. Hezimetle bitirdik seçimleri. Hak ile yeksan olduk. Aldık dersimizi oturduk. Demek ki her selam alıp veren, oy vermiyormuş. Oy vermek, selam vermeye benzemiyormuş. Ama denmiyor işte "Abi bu gidişle Zeki Müren'de bize verecek galiba" diye.

Bunları neden yazdım. Şundan efendim. Resimde gördüğünüz teyzeler bugün konuğumdu. Açık kapıdan içeri girdiler pat diye, buyur demeden oturdular. Ben yokmuşum gibi koltuklarına kurulup sohbet etmeye başladılar. Arada varlığımı hatırlayıp bana da laf attıkları oldu. Bu doğallıklarına hayran olduğum için de ilişmedim.

Bir tanesi ilaç prospektüsünü okuttu hatta. Az hastaymış, antibiyotik vermişler. Sonra kendi aralarında konuştular. Gelinlerden şikayetçiydi ikisi de. Köy minibüsü bizim cadde üzerinden geçecekmiş ve dışarıda beklemektense oturalım içeri demişler. Hani bana da söyleseydiler de haberim olsaydı ama dinleyince öğrendim.

Sohbete düşkün bir yanları var. Ben se işim gereği pek ilgilenmem konuklarla, hele davetsiz misafirlere çene partneri olma huyum yoktur. Ancak yüzüm hep yumuşaktır. (bu yüzden donumun ıslaklığı geçmez) diye de bir söz vardır o hesap. Bazen insanlar gelir böyle. Olmadık işler yaptırmak isterler, olmadık şeyler sorarlar. Kimisi bankada dolduracağı formu doldurtmak ister. Kimisi zeytin sorar, elektronik mağazasına. Ama alışığız. Hatta geçenlerde bir amcayı bakkala yönlendirdim diye kızdı bana. Ne arasın lan bakkalda diyerek:) Demek ki dükkanda temel gıda da bulundurmak lazım.

Teyzemlerin gelinleri hayırsızmış. Hela temizlemiyorlarmış. Çocuğun altını bile arada sen al diyorlarmış. İyimiyim, iyiyim diyor teyze. Ama gelinler ölmesini bekliyorlarmış. Sonra köydeki durumlar, ufak çaplı dedikodular. Pek erkek de kalmamış köyde. Sohbet edecek insan da. Birisi diyor ki alalım bir tane şunlardan "bilgisayar" sohbet ederiz işte. Diğeri ne anlarız ondan, ne var ufacık şeyin içinde diye soruyor. Oooo diyor teyzem iki tık tık yapınca neler oluyomuş neler....

Gülümsüyorum. Bi kaç kelime de ben söylüyorum davetsiz misafirlerime. Onlar durumlarından hiç şikayetçi değiller. Susadım diyor biri, su ikram ediyorum. Acıktım derlerse yemek de söyleyeceğim. İnsanların kendi işyerimde ben yokmuşum gibi davranmalarına bazen kızsam da, böyle şirin ihtiyarlar hoşuma gidiyor. Az sohbeti ilerletiyoruz.... Bundan sonrasını size yazamam gelinlere falan söylersiniz. Olmaz devlet sırrı...

Onlar gidince düşünüyorum. Bu kadar sessiz olmama rağmen insanlar hep böyle yapıyor. Sohbetimi seviyorlar. Onları dinlediğim için en azından, saygıda kusur etmediğim için. Ya da belki güzel şeyler söylüyorum, yüzüm sirke satmıyor. Hoş sohbetim tüm sessizliğime rağmen kimbilir. Bu yüzden zaman zaman "seni görüp, konuşmayı özledim" diyen ama hiç yakın dostum olmayan insanları ağırlıyorum.

Nette de böyle oldu bugüne kadar . Sohbetin huzur veriyor, mutlu ediyor diyen arkadaşlarla tanıştım. Varlığımdan memnun olduklarını söylediler hep. Hatır için söylemişlerdir belki ama ben onlara sormadım ki böyle birşey. Dahası agresif bir adamımdır duruma göre. Tatsız tuzsuz hallerim vardır ama genel bir memnuniyet havası seziyorum. Söyledikleriniz beni mutlu ediyor, şımartıyor. Sağolun var olun.

Ve şimdi kendi kendime soruyorum. İleride mahalli seçimler de var. Belki bloggerde falan da muhtarlık söz konusu olabilir. Ya da gerçek hayatta. Ne dersiniz, hoş sohbetinize, tatlı dilinize aldanıp avukat amcamızın da dediği gibi "Ben herkese selam veriyorum, herkes de bana selam veriyor. Demek ki bir seçim sözkonusu olsa bunların hepsi bana verecek diyebilir miyim.?

Öhöm, ehem. Saygıdeğer seçmenlerim, aziz istanbullular, blogger kardeşlerim, canlarım? Ablanız kurban olsun size (yok bu başka replikti) Garip gureba, fakir fukera, sosyetemizin değerli kişileri, erkekleri, dişileri. Muhabbetine turp sıktıklarım, sesimi beğenenler, tipime hayran olanlar, adsız yorumcularım, mercimek fırıncılarım. Ne dersiniz? İbram'a verir misiniz? Oyunuzu...

---------------------------------------------------------------------------------------------

Hamiş: resim,teyzelere olan saygı ve özenimizden özellikle deforme edilmiştir.

"Bakın göreceksiniz İbrahim bey, bunların hepsi bana verecek"
Geçmiş yıllar, sosyal demokrat avukat bir ağabeyimizle seçim çalışmaları yürütüyoruz. Daha doğrusu ayıp olmasın diye yanında takılıyoruz. Kendisi vaktiyle memlekette avukatlık yapmış, hatırını kıramadığımız bir ağabeyimiz. Artık kimin gazına gelmişse memlekete belediye başkanı olarak hizmet vermesi gerektiğine hükmetmiş.

Bir iki söyledik ama laf anlamadı. İnsanlar öyle oluyor zaten kaptırınca görmüyorlar başlarına geleceği. Abimiz de kendince belediye başkanı seçileceğinden emin. Diyor ki ben yıllarca avukatlık yaptım, köylüsü kentlisi hepsi beni tanır. Bakın İbrahim bey ben yolda yürürken hepsine selam veriyorum ve hepsi de selamımı alıp, hatırımı  soruyor. Mutlaka bunlar bize  verecek.

Hı hı demekten başka çare yoktu. Uçan kuşun kanadını kırmamak lazımdı kırmadık ama seçmen öyle yapmadı. Hezimetle bitirdik seçimleri. Hak ile yeksan olduk. Aldık dersimizi oturduk. Demek ki her selam alıp veren, oy vermiyormuş. Oy vermek, selam vermeye benzemiyormuş. Ama denmiyor işte "Abi bu gidişle Zeki Müren'de bize verecek galiba" diye.

Bunları neden yazdım. Şundan efendim. Resimde gördüğünüz teyzeler bugün konuğumdu. Açık kapıdan içeri girdiler pat diye, buyur demeden oturdular. Ben yokmuşum gibi koltuklarına kurulup sohbet etmeye başladılar. Arada varlığımı hatırlayıp bana da laf attıkları oldu. Bu doğallıklarına hayran olduğum için de ilişmedim.

Bir tanesi ilaç prospektüsünü okuttu hatta. Az hastaymış, antibiyotik vermişler. Sonra kendi aralarında konuştular. Gelinlerden şikayetçiydi ikisi de. Köy minibüsü bizim cadde üzerinden geçecekmiş ve dışarıda beklemektense oturalım içeri demişler. Hani bana da söyleseydiler de haberim olsaydı ama dinleyince öğrendim.

Sohbete düşkün bir yanları var. Ben se işim gereği pek ilgilenmem konuklarla, hele davetsiz misafirlere çene partneri olma huyum yoktur. Ancak yüzüm hep yumuşaktır. (bu yüzden donumun ıslaklığı geçmez) diye de bir söz vardır o hesap. Bazen insanlar gelir böyle. Olmadık işler yaptırmak isterler, olmadık şeyler sorarlar. Kimisi bankada dolduracağı formu doldurtmak ister. Kimisi zeytin sorar, elektronik mağazasına. Ama alışığız. Hatta geçenlerde bir amcayı bakkala yönlendirdim diye kızdı bana. Ne arasın lan bakkalda diyerek:) Demek ki dükkanda temel gıda da bulundurmak lazım.

Teyzemlerin gelinleri hayırsızmış. Hela temizlemiyorlarmış. Çocuğun altını bile arada sen al diyorlarmış. İyimiyim, iyiyim diyor teyze. Ama gelinler ölmesini bekliyorlarmış. Sonra köydeki durumlar, ufak çaplı dedikodular. Pek erkek de kalmamış köyde. Sohbet edecek insan da. Birisi diyor ki alalım bir tane şunlardan "bilgisayar" sohbet ederiz işte. Diğeri ne anlarız ondan, ne var ufacık şeyin içinde diye soruyor. Oooo diyor teyzem iki tık tık yapınca neler oluyomuş neler....

Gülümsüyorum. Bi kaç kelime de ben söylüyorum davetsiz misafirlerime. Onlar durumlarından hiç şikayetçi değiller. Susadım diyor biri, su ikram ediyorum. Acıktım derlerse yemek de söyleyeceğim. İnsanların kendi işyerimde ben yokmuşum gibi davranmalarına bazen kızsam da, böyle şirin ihtiyarlar hoşuma gidiyor. Az sohbeti ilerletiyoruz.... Bundan sonrasını size yazamam gelinlere falan söylersiniz. Olmaz devlet sırrı...

Onlar gidince düşünüyorum. Bu kadar sessiz olmama rağmen insanlar hep böyle yapıyor. Sohbetimi seviyorlar. Onları dinlediğim için en azından, saygıda kusur etmediğim için. Ya da belki güzel şeyler söylüyorum, yüzüm sirke satmıyor. Hoş sohbetim tüm sessizliğime rağmen kimbilir. Bu yüzden zaman zaman "seni görüp, konuşmayı özledim" diyen ama hiç yakın dostum olmayan insanları ağırlıyorum.

Nette de böyle oldu bugüne kadar . Sohbetin huzur veriyor, mutlu ediyor diyen arkadaşlarla tanıştım. Varlığımdan memnun olduklarını söylediler hep. Hatır için söylemişlerdir belki ama ben onlara sormadım ki böyle birşey. Dahası agresif bir adamımdır duruma göre. Tatsız tuzsuz hallerim vardır ama genel bir memnuniyet havası seziyorum. Söyledikleriniz beni mutlu ediyor, şımartıyor. Sağolun var olun.

Ve şimdi kendi kendime soruyorum. İleride mahalli seçimler de var. Belki bloggerde falan da muhtarlık söz konusu olabilir. Ya da gerçek hayatta. Ne dersiniz, hoş sohbetinize, tatlı dilinize aldanıp avukat amcamızın da dediği gibi "Ben herkese selam veriyorum, herkes de bana selam veriyor. Demek ki bir seçim sözkonusu olsa bunların hepsi bana verecek diyebilir miyim.?

Öhöm, ehem. Saygıdeğer seçmenlerim, aziz istanbullular, blogger kardeşlerim, canlarım? Ablanız kurban olsun size (yok bu başka replikti) Garip gureba, fakir fukera, sosyetemizin değerli kişileri, erkekleri, dişileri. Muhabbetine turp sıktıklarım, sesimi beğenenler, tipime hayran olanlar, adsız yorumcularım, mercimek fırıncılarım. Ne dersiniz? İbram'a verir misiniz? Oyunuzu...

---------------------------------------------------------------------------------------------

Hamiş: resim,teyzelere olan saygı ve özenimizden özellikle deforme edilmiştir.

Çok okunan yazılar