Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar
hal ve gidişat budur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hal ve gidişat budur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Gay'leri pek sevmem şahsen...

7 yorum:

Biliyorum fincancı katırlarını ürkütecek yazdıklarım.
Ama gizleyip saklayacak değilim. Gay'leri pek sevmem şahsen. Herkesin tercihi kendine tabi bişi demiyorum. Zaten bahsettiğim ilgilenmek ve sevgi anlamında bir sevgisizlik, yani özetle bayılmıyorum kendilerine.
Yoksa asmayalım da besleyelim mi? tarzı faşist bir bakış açım da yok. Zaten üzerinde uzun uzadıya kafa yoracak ve işin anatomisini, ruhunu irdeleyecek de değilim. Üstelik üstüme vazife de değil bu konu...

Herkes bir şeyi sever ya da sevmez ya hani. Önemli olan sevmediklerimizin de bizi sevmeme hakkına saygı duymayı başarabilmek ve insanları kendimiz gibi olmaya zorlamamak, tercihlere en azından saygı duymaktır der konuyu böyle bağlarım kendimce. Mesela sizin de vardır mutlaka sevmedikleriniz. Bazı kızlar sakallı, bıyıklı erkeklerden hoşlanmazlar örneğin, kimileri kirli sakallı olanı sever, kimileri köse. Kimisi yumurta topuk düşmanıdır, kimi beyaz çorap. (bunlar standart mı:) e öyledir mutlaka ama başka beğenilerimiz de farklı olabilir...
Örneğin ben fransız usulü öpüşemeyen kızlardan hoşlanmam, öğretmekten hoşlanırım:p

Benim gayfobim biraz tırsmakla ilgili. Hani çocukken sobaya uzanırsınız, o esnada evin kedisi yanınızdan geçer ve eliniz sobaya değer uff olursunuz. Sonra büyüseniz de sizde bir kedi korkusu veya antipatisi oluşur. Pawlow'un köpekleri misali şartlı refleks verirsiniz. İşte o hesap benimkisi... Napim gay'lere şartlı reflex veriyor bünyem...

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; henüz körpe delikanlıyım. Köse sakalım çıkmamış daha. Kamışa su yeni yürümüş ama alemlere akmamışım. Henüz mektebe yazılmamışım, tahsil hayatım başlamamış, anlayın işte, siftah yok... Romantik aşklar kurguluyorum. Zihnimdeki en büyük fantezi bi kızı öpmek, hem de mutlaka sevdiğim, aşık olduğum bir kızı. Ondan sonrasını canlandıramıyorum gözümde. İnsan sevdiğine dahasını yapmaz, yapamaz gibi geliyor. O yüzden hala siyasilerin bizi sevdiğine inanmam, çünkü onlar yapabiliyorlar:p

Neyse, bir arkadaşla o gece istiklâle aktık. Sağda solda elele, kolkola sarmaş dolaş abileri ablaları görüp, büyüyünce biz de yapıcaz tarzı düşünceler içerisindeyiz. Arada film afişlerine takılıyor gözümüz, hava yeterince sıcak ve meraklı gözlerle ortamsal keşiflerdeyiz henüz.

Bir müddet yürüdükten sonra, ışıkların az gözümü aldığı bir ara, aşağıdan kırmızılar içinde gelen bir afet gördüm. Catwalk tarzı bir manken edasıyla yürüyen, kırmızılar içersinde bir abla yaklaşmaktaydı bize doğru... Az sonra kırmızı elbiseli, kırmızı fluarlı abla bodoslamadan üstümüze üstümüze gelmeye başladı... O yaklaştıkça ben bi tuhaflık sezsem de gecenin karanlığında pek de görüntü netleşmedi, uyanamadım. Ta ki abla ağzını açana kadar, o zaman da zaten iş işten geçmişti. Aramızda bir iki adımlık mesafe kalmış, ben şaşkın ördek misali sağa sola (yol vermek adına )kaçmaya çalışırken abla dümdüz üstüme gelip, hırıltılı sesiyle hala unutmadığım o b..ktan cümleyi kurdu:

S....x...lim mi? yavrummm?

Çekirge gibi iki adım yana sıçramışım hönk noluyoruz diye..Abla/abi oracıkta tutup bişi yapacak sandım:p. Arkadaş gülmekten yerlere yatarken, ben içine edilen istiklâl keyfime mi yanayım, abiyi abla sanan cehaletime mi, geceleri tavuk karası olmuş elmayı armudu seçemeyen gözlerime mi? bilemedim... Olaydan sonra afilli ablalara gözlerimi ovuşturmadan ve abla mı/abi mi? ikilimenine düşmeden göğsümü gere gere bakamadım günlerce. O yaz boşu boşuna geçti, heba oldu gitti. Zaten o olaydan uzunca bir süre geçmesine rağmen kamelyalı kadın ve kırmızılı kadın fantezileri bile kuramadım ki; varın ötesini siz düşünün.

O yüzden o gün bu gündür gay'leri pek sevmem ama benim tepkim o günlerden kalma doğal bir reflexten ibaret. Su'dan tırsan kedi gibi gay ablalardan tırsarım napim...
Kimse kusura bakmasın. O gün dut yemiş bülbül gibi bişi diyemediğim ablaya (abiye) burdan iki çift te laf edeyim. Sağsa kulakları çınlasın, ölmüşse kemikleri sızlasın napim.

-Gençlik hayallerimi yıktın, ömrümü çürüttün len Jale...



Biliyorum fincancı katırlarını ürkütecek yazdıklarım.
Ama gizleyip saklayacak değilim. Gay'leri pek sevmem şahsen. Herkesin tercihi kendine tabi bişi demiyorum. Zaten bahsettiğim ilgilenmek ve sevgi anlamında bir sevgisizlik, yani özetle bayılmıyorum kendilerine.
Yoksa asmayalım da besleyelim mi? tarzı faşist bir bakış açım da yok. Zaten üzerinde uzun uzadıya kafa yoracak ve işin anatomisini, ruhunu irdeleyecek de değilim. Üstelik üstüme vazife de değil bu konu...

Herkes bir şeyi sever ya da sevmez ya hani. Önemli olan sevmediklerimizin de bizi sevmeme hakkına saygı duymayı başarabilmek ve insanları kendimiz gibi olmaya zorlamamak, tercihlere en azından saygı duymaktır der konuyu böyle bağlarım kendimce. Mesela sizin de vardır mutlaka sevmedikleriniz. Bazı kızlar sakallı, bıyıklı erkeklerden hoşlanmazlar örneğin, kimileri kirli sakallı olanı sever, kimileri köse. Kimisi yumurta topuk düşmanıdır, kimi beyaz çorap. (bunlar standart mı:) e öyledir mutlaka ama başka beğenilerimiz de farklı olabilir...
Örneğin ben fransız usulü öpüşemeyen kızlardan hoşlanmam, öğretmekten hoşlanırım:p

Benim gayfobim biraz tırsmakla ilgili. Hani çocukken sobaya uzanırsınız, o esnada evin kedisi yanınızdan geçer ve eliniz sobaya değer uff olursunuz. Sonra büyüseniz de sizde bir kedi korkusu veya antipatisi oluşur. Pawlow'un köpekleri misali şartlı refleks verirsiniz. İşte o hesap benimkisi... Napim gay'lere şartlı reflex veriyor bünyem...

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; henüz körpe delikanlıyım. Köse sakalım çıkmamış daha. Kamışa su yeni yürümüş ama alemlere akmamışım. Henüz mektebe yazılmamışım, tahsil hayatım başlamamış, anlayın işte, siftah yok... Romantik aşklar kurguluyorum. Zihnimdeki en büyük fantezi bi kızı öpmek, hem de mutlaka sevdiğim, aşık olduğum bir kızı. Ondan sonrasını canlandıramıyorum gözümde. İnsan sevdiğine dahasını yapmaz, yapamaz gibi geliyor. O yüzden hala siyasilerin bizi sevdiğine inanmam, çünkü onlar yapabiliyorlar:p

Neyse, bir arkadaşla o gece istiklâle aktık. Sağda solda elele, kolkola sarmaş dolaş abileri ablaları görüp, büyüyünce biz de yapıcaz tarzı düşünceler içerisindeyiz. Arada film afişlerine takılıyor gözümüz, hava yeterince sıcak ve meraklı gözlerle ortamsal keşiflerdeyiz henüz.

Bir müddet yürüdükten sonra, ışıkların az gözümü aldığı bir ara, aşağıdan kırmızılar içinde gelen bir afet gördüm. Catwalk tarzı bir manken edasıyla yürüyen, kırmızılar içersinde bir abla yaklaşmaktaydı bize doğru... Az sonra kırmızı elbiseli, kırmızı fluarlı abla bodoslamadan üstümüze üstümüze gelmeye başladı... O yaklaştıkça ben bi tuhaflık sezsem de gecenin karanlığında pek de görüntü netleşmedi, uyanamadım. Ta ki abla ağzını açana kadar, o zaman da zaten iş işten geçmişti. Aramızda bir iki adımlık mesafe kalmış, ben şaşkın ördek misali sağa sola (yol vermek adına )kaçmaya çalışırken abla dümdüz üstüme gelip, hırıltılı sesiyle hala unutmadığım o b..ktan cümleyi kurdu:

S....x...lim mi? yavrummm?

Çekirge gibi iki adım yana sıçramışım hönk noluyoruz diye..Abla/abi oracıkta tutup bişi yapacak sandım:p. Arkadaş gülmekten yerlere yatarken, ben içine edilen istiklâl keyfime mi yanayım, abiyi abla sanan cehaletime mi, geceleri tavuk karası olmuş elmayı armudu seçemeyen gözlerime mi? bilemedim... Olaydan sonra afilli ablalara gözlerimi ovuşturmadan ve abla mı/abi mi? ikilimenine düşmeden göğsümü gere gere bakamadım günlerce. O yaz boşu boşuna geçti, heba oldu gitti. Zaten o olaydan uzunca bir süre geçmesine rağmen kamelyalı kadın ve kırmızılı kadın fantezileri bile kuramadım ki; varın ötesini siz düşünün.

O yüzden o gün bu gündür gay'leri pek sevmem ama benim tepkim o günlerden kalma doğal bir reflexten ibaret. Su'dan tırsan kedi gibi gay ablalardan tırsarım napim...
Kimse kusura bakmasın. O gün dut yemiş bülbül gibi bişi diyemediğim ablaya (abiye) burdan iki çift te laf edeyim. Sağsa kulakları çınlasın, ölmüşse kemikleri sızlasın napim.

-Gençlik hayallerimi yıktın, ömrümü çürüttün len Jale...


Çok okunan yazılar