Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar
Yürek bakanlar. sanatçılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yürek bakanlar. sanatçılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Yürek Bakıcıları - 2

4 yorum:

Y
ürek bakan insanların en ilginç olanları ise, kimimizin ermiş kimimizin derviş dediği insanlardır. Bunlar mistik güçleri olmasa da yüzüne bakmaktan, sohbetinden tat aldığınız, yanında bulunmaktan mutlu olduğunuz insanlardır. Bu insanlarla ilgili yazdığım daha önceki yazılarımı okuyabilirsiniz. Çünkü şu an onlardan da söz etmiyorum. Onlar ayrı bir deryadır ve ayrı bir yazı konusudur.

Benim söz ettiğim Yürek Bakanların ikinci grubu bizzat sizin ya da benim, içinde olabileceğimiz "empati" duygusu güçlü, kendini başkalarının yerine koyarak düşünebilen ya da hissedebilen insanlar. İçimizde sanatçı duyarlılığı taşıyanların çok daha fazla sahip olduğu bu özellik sayesinde, ürettikleri ile sevinip, üzülebildiğimiz insanlar.

Blogların yayılması sayesinde eskiden sadece kitap ve roman okuyanların sahip olabildiği bir lüksü, biraz kalitesinden ödün verilmiş olsa da bizler de yaşıyoruz. Eli kalem tutanlarımızın yazdığı ve çoğu zaman kendi yaşadıklarına ya da gözlemlerine dayalı paylaşımlar, ötekilerin de yüreğini titretiyor. Öyle yazılar okuyoruz ki, gözümüzden yaşlar boşanıyor. Aslında hiç tanımadığımız insanların, ortak sevinçleri, acıları olduğunu hissedip yüreğimiz titriyor. Onların eserlerini okudukça, duydukça, gördükçe hüzne garkoluyor ya da çılgınca seviniyoruz.

Aslında sırf bu yüzden içimizde eli kalem tutanlarımız, yüreğini iyi yansıtanlarımız teşekkürü hak ediyorlar. Telif hakları denen şeyin ne denli önemli olduğunu, belki bu sayede biraz daha iyi anlayabiliriz. Birinin yazdıklarını isimsiz kopyaladığınızda, aslında onun emeği kadar yüreğinden de bir şeyleri söküp alıyorsunuz. Oysa o kişi en azından bir açık teşekkürü hak ediyor, ama siz bunu esirgiyorsunuz. Ayıp da ediyorsunuz...

Dünya global bir köye döndüğünden beri, birçok sıkıntılarımız ortak. Farkında olmadığımız benzerliklerin yanında, yaşanan birçok acıların da benzeştiğini görüp şaşırıyoruz. Eskiden sadece "inanılmaz tesadüf" saydığımız şeyler aslında birçoğumuzun değişik zaman, mekân ve isimlerle paylaştığı ortak hayat hikâyelerimiz. Benzeşen, kardeş yazgılarımız.

İnsan denilen canlı neticede "60-70" yıl yaşıyor bilinci yerinde olarak. Seviyor, seviliyor, hasta oluyor, kaza geçiriyor, maddi manevi hüzünler, baskılar, işkenceler görüyor veya sevinip, neşelenip, eğleniyor. Hepimiz bir diğerinin hayat hikâyesinin çevrildiği filmde birer figüranız. Aynı romanın içerisindeki farklı karakterler gibi, adlarımız değişiyor çoğu zaman. Sadece içimizden bazıları içine akıtıyor hüzünlerini, bazıları ise bizimle paylaşabiliyor. Kendi yaşamasa bile "empati" yapıp düşünebiliyor, hissedebiliyor ve paylaşıp hissettirebiliyor.

Sırf bu özelliklerinden dolayı içimizdeki sanatçı ruhlu insanlara ne denli teşekkür etsek azdır. Onlar sayesinde hayatımızın yazılarını, öykülerini, romanlarını okuyor, şarkılarını dinliyor, filmlerinizi izliyoruz. Sağolsunlar, varolsunlar...

Not:
Bir de yürek bakanların içinde "derdimizi dinleyen" dostlarımız var. Acılarımızı paylaştığımız, sevinçlerimize ortak olan ama aynen bizim gibi etten kemikten insan olan "can"lar. Onları da 3ncü bölümde inceleyelim nasipse.

Y
ürek bakan insanların en ilginç olanları ise, kimimizin ermiş kimimizin derviş dediği insanlardır. Bunlar mistik güçleri olmasa da yüzüne bakmaktan, sohbetinden tat aldığınız, yanında bulunmaktan mutlu olduğunuz insanlardır. Bu insanlarla ilgili yazdığım daha önceki yazılarımı okuyabilirsiniz. Çünkü şu an onlardan da söz etmiyorum. Onlar ayrı bir deryadır ve ayrı bir yazı konusudur.

Benim söz ettiğim Yürek Bakanların ikinci grubu bizzat sizin ya da benim, içinde olabileceğimiz "empati" duygusu güçlü, kendini başkalarının yerine koyarak düşünebilen ya da hissedebilen insanlar. İçimizde sanatçı duyarlılığı taşıyanların çok daha fazla sahip olduğu bu özellik sayesinde, ürettikleri ile sevinip, üzülebildiğimiz insanlar.

Blogların yayılması sayesinde eskiden sadece kitap ve roman okuyanların sahip olabildiği bir lüksü, biraz kalitesinden ödün verilmiş olsa da bizler de yaşıyoruz. Eli kalem tutanlarımızın yazdığı ve çoğu zaman kendi yaşadıklarına ya da gözlemlerine dayalı paylaşımlar, ötekilerin de yüreğini titretiyor. Öyle yazılar okuyoruz ki, gözümüzden yaşlar boşanıyor. Aslında hiç tanımadığımız insanların, ortak sevinçleri, acıları olduğunu hissedip yüreğimiz titriyor. Onların eserlerini okudukça, duydukça, gördükçe hüzne garkoluyor ya da çılgınca seviniyoruz.

Aslında sırf bu yüzden içimizde eli kalem tutanlarımız, yüreğini iyi yansıtanlarımız teşekkürü hak ediyorlar. Telif hakları denen şeyin ne denli önemli olduğunu, belki bu sayede biraz daha iyi anlayabiliriz. Birinin yazdıklarını isimsiz kopyaladığınızda, aslında onun emeği kadar yüreğinden de bir şeyleri söküp alıyorsunuz. Oysa o kişi en azından bir açık teşekkürü hak ediyor, ama siz bunu esirgiyorsunuz. Ayıp da ediyorsunuz...

Dünya global bir köye döndüğünden beri, birçok sıkıntılarımız ortak. Farkında olmadığımız benzerliklerin yanında, yaşanan birçok acıların da benzeştiğini görüp şaşırıyoruz. Eskiden sadece "inanılmaz tesadüf" saydığımız şeyler aslında birçoğumuzun değişik zaman, mekân ve isimlerle paylaştığı ortak hayat hikâyelerimiz. Benzeşen, kardeş yazgılarımız.

İnsan denilen canlı neticede "60-70" yıl yaşıyor bilinci yerinde olarak. Seviyor, seviliyor, hasta oluyor, kaza geçiriyor, maddi manevi hüzünler, baskılar, işkenceler görüyor veya sevinip, neşelenip, eğleniyor. Hepimiz bir diğerinin hayat hikâyesinin çevrildiği filmde birer figüranız. Aynı romanın içerisindeki farklı karakterler gibi, adlarımız değişiyor çoğu zaman. Sadece içimizden bazıları içine akıtıyor hüzünlerini, bazıları ise bizimle paylaşabiliyor. Kendi yaşamasa bile "empati" yapıp düşünebiliyor, hissedebiliyor ve paylaşıp hissettirebiliyor.

Sırf bu özelliklerinden dolayı içimizdeki sanatçı ruhlu insanlara ne denli teşekkür etsek azdır. Onlar sayesinde hayatımızın yazılarını, öykülerini, romanlarını okuyor, şarkılarını dinliyor, filmlerinizi izliyoruz. Sağolsunlar, varolsunlar...

Not:
Bir de yürek bakanların içinde "derdimizi dinleyen" dostlarımız var. Acılarımızı paylaştığımız, sevinçlerimize ortak olan ama aynen bizim gibi etten kemikten insan olan "can"lar. Onları da 3ncü bölümde inceleyelim nasipse.

Çok okunan yazılar