Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar
Kadının içindeki ÖKsÜZü benzemez erkeğin içindeki ÖKÜZe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kadının içindeki ÖKsÜZü benzemez erkeğin içindeki ÖKÜZe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kadınların içindeki ÖKÜZ

6 yorum:

Erkeğiz. kadınlar tarafından sık sık eleştiriliriz içimizdeki ÖKÜZ konusunda. Yalan da değil hani ne kadar incelsek de bazen içimizdeki patavatsız, vurdumduymaz ÖKÜZ meydana çıkar ve sevdiklerimizi kırar döker, incitiriz.

Ancak her erkek tartıştığında karşısındaki kadının da içinde yaşayan bir ÖKÜZ’ü olduğunu düşünür. Oysa bizim ÖKÜZ'ümüzün gözden kaçırdığı kadınlarımızın içinde yaşayanın ÖKÜZ değil, bir ÖksÜZ olduğu gerçeğidir.

Çoğu zaman kavgalarda kadınlarla benzeşir davranışlarımız, o yüzden kızar öfkeleriniz kadınlarımızın içindeki ÖKsÜZ ile karşılaştığımızda. Biz ne kadar kaba isek o da bir o kadar kırıcı, saldırgan ve öfkelidir ve bir erkek aynada kendi öfkesini görmekten her zaman nefret eder.

Evet, kadınların ÖKsÜZ'ü de kabalaşabilir, çirkinleşebilir, saldırganlaşabilir. Kıskandığında bir boğaya dönüşebilir. Yakıp yıkar, kırar döker, kötü söz söyler incitir. İçindeki kaynayan kazandan, lavlar fışkırır, kızgın yağlar boca eder üzerimize. Birçok erkek bu durumdan yakınır. Sıkılır, bıkar, terk eder sevdiği kadını bu yüzden.

Çünkü kendinden bildiği ÖKÜZ'e benzemektedir kadının davranışları. Yakıştıramaz. Kibar, nazik, naif kırılgan gördüğü, bir çiçek gibi özenle okşayıp sevdiği kadının kabalaşması, saldırganlaşması erkekler için önce hafif keyif verici madde statüsüne girse de sonunda dayanılmaz bir hal alır. Hiç sebep ve sonuçlarını düşünmeden kadınını yargılar ve kolayca suçlayıp, idama mahkûm eder.

Kadının içindeki ÖKsÜZ ise sebepsiz yere harekete geçmez. O hep yetim, boynu bükük ve kırılgandır. Okşayıp sevdiğinizde önce ürkek davransa da sonrasında size teslim eder kendini. İşte sorun bu noktadan sonra başlar. Kadının ÖKsÜZ'ü sevgiye, şefkate açtır. Onu doyurduğunuz sürece dahasını ister ve kendini açar, kendinden verirken, dahasını istemeye de devam eder. Çünkü yegâne gıdasına kavuşmuş ve ölüm orucuna son vermiştir artık.

Burgercilerdeki "Big Menü"nün bizim dilimizde bir deyimle karşılığı vardır. "ÖKsÜZ doyuran" derler. Çünkü sevgiye aç bir kadının yüreğini doyurmak kolay değildir. Tıpkı big menüdeki gibi kocaman, mangal gibi bir yürek ister adamda. Hele kadın daha önceleri her yakınlaşan kişiden kazık yemiş, iki yüzlülük görmüşse, size karşı da önyargılı olması, şüphe ve korku ile yaklaşması doğaldır. Ya bu da aldatırsa, ya bu da terkederse, ya bu da canımı yakarsa korkusu yaşamaktadır çünkü kadın.

Önceleri bizi mutlu eden kadındaki bu açlık hali, kıskançlıkla da perçinlenince kadınımızın içindeki ÖKsÜZ'le bizim içimizdeki ÖKÜZ'ün kavgası, çatışması başlar. Kadının ÖKsÜZ'ü kaybetme korkusu yaşarken, bizim ÖKÜZ'ümüz bu ruh halini anlayamaz. Kadının yaptıklarını trip sanır, kapris sanır, karşı gelme, meydan okuma zanneder ve kadınıyla aptalca bir savaşa girişir. Kadını alt etmenin, yenmenin derdine düşer. Çünkü bizim ÖKÜZ'ümüze göre bu bir güç savaşıdır.

Oysa kadın için bu bir kaybetmeme mücadelesidir, bir türlü erkeğine anlatamadığı, umutları, kaygıları ve korkularıdır. Birçok erkek ise bu durumda kadının davranışlarını hep bir isyan, başkaldırı, ihanet, sadakatsizlik gibi algılar ve ÖKÜZ'ce tepkiler verir. Sonunda da kadınını kırar incitir, ya kendi içinde kadının yerini ya da kadında kendi yerini kaybeder.

Erkek ÖKÜZ'lüğünü unutup, kadının içindeki ÖKsÜZ'ün başını okşamayı, sevip sarmayı akıl edebildiğinde ise kadın yine erkeğinin şefkatli kollarına bırakır kendini. Teslimiyetin ve aidiyetin hazzını yaşar ve yaşatır.

İşte, erkek olarak bizlerin bilmesi gereken en temel konu; kadınlarla çatışma yaşadığımızda karşımızdakinin bizim içimizdeki gibi bir ÖKÜZ olmadığı, aslında bir ÖKsÜZ'le savaştığımız gerçeğidir.

Bir ÖKÜZ'le savaşı her türlü kabalık, ihmalkârlık, saldırganlık, öfke ve şiddetle kazanabilirsiniz ama kadınların içindeki ÖKsÜZ'le baş edebilmenin bir tek yolu vardır:

Sevmek, sevmek daha çok sevmek. Sevdiğince sevgini bildirmek, sarıp okşamak, öpüp koklamaktır...


Bilmem anlatabildim mi?


Erkeğiz. kadınlar tarafından sık sık eleştiriliriz içimizdeki ÖKÜZ konusunda. Yalan da değil hani ne kadar incelsek de bazen içimizdeki patavatsız, vurdumduymaz ÖKÜZ meydana çıkar ve sevdiklerimizi kırar döker, incitiriz.

Ancak her erkek tartıştığında karşısındaki kadının da içinde yaşayan bir ÖKÜZ’ü olduğunu düşünür. Oysa bizim ÖKÜZ'ümüzün gözden kaçırdığı kadınlarımızın içinde yaşayanın ÖKÜZ değil, bir ÖksÜZ olduğu gerçeğidir.

Çoğu zaman kavgalarda kadınlarla benzeşir davranışlarımız, o yüzden kızar öfkeleriniz kadınlarımızın içindeki ÖKsÜZ ile karşılaştığımızda. Biz ne kadar kaba isek o da bir o kadar kırıcı, saldırgan ve öfkelidir ve bir erkek aynada kendi öfkesini görmekten her zaman nefret eder.

Evet, kadınların ÖKsÜZ'ü de kabalaşabilir, çirkinleşebilir, saldırganlaşabilir. Kıskandığında bir boğaya dönüşebilir. Yakıp yıkar, kırar döker, kötü söz söyler incitir. İçindeki kaynayan kazandan, lavlar fışkırır, kızgın yağlar boca eder üzerimize. Birçok erkek bu durumdan yakınır. Sıkılır, bıkar, terk eder sevdiği kadını bu yüzden.

Çünkü kendinden bildiği ÖKÜZ'e benzemektedir kadının davranışları. Yakıştıramaz. Kibar, nazik, naif kırılgan gördüğü, bir çiçek gibi özenle okşayıp sevdiği kadının kabalaşması, saldırganlaşması erkekler için önce hafif keyif verici madde statüsüne girse de sonunda dayanılmaz bir hal alır. Hiç sebep ve sonuçlarını düşünmeden kadınını yargılar ve kolayca suçlayıp, idama mahkûm eder.

Kadının içindeki ÖKsÜZ ise sebepsiz yere harekete geçmez. O hep yetim, boynu bükük ve kırılgandır. Okşayıp sevdiğinizde önce ürkek davransa da sonrasında size teslim eder kendini. İşte sorun bu noktadan sonra başlar. Kadının ÖKsÜZ'ü sevgiye, şefkate açtır. Onu doyurduğunuz sürece dahasını ister ve kendini açar, kendinden verirken, dahasını istemeye de devam eder. Çünkü yegâne gıdasına kavuşmuş ve ölüm orucuna son vermiştir artık.

Burgercilerdeki "Big Menü"nün bizim dilimizde bir deyimle karşılığı vardır. "ÖKsÜZ doyuran" derler. Çünkü sevgiye aç bir kadının yüreğini doyurmak kolay değildir. Tıpkı big menüdeki gibi kocaman, mangal gibi bir yürek ister adamda. Hele kadın daha önceleri her yakınlaşan kişiden kazık yemiş, iki yüzlülük görmüşse, size karşı da önyargılı olması, şüphe ve korku ile yaklaşması doğaldır. Ya bu da aldatırsa, ya bu da terkederse, ya bu da canımı yakarsa korkusu yaşamaktadır çünkü kadın.

Önceleri bizi mutlu eden kadındaki bu açlık hali, kıskançlıkla da perçinlenince kadınımızın içindeki ÖKsÜZ'le bizim içimizdeki ÖKÜZ'ün kavgası, çatışması başlar. Kadının ÖKsÜZ'ü kaybetme korkusu yaşarken, bizim ÖKÜZ'ümüz bu ruh halini anlayamaz. Kadının yaptıklarını trip sanır, kapris sanır, karşı gelme, meydan okuma zanneder ve kadınıyla aptalca bir savaşa girişir. Kadını alt etmenin, yenmenin derdine düşer. Çünkü bizim ÖKÜZ'ümüze göre bu bir güç savaşıdır.

Oysa kadın için bu bir kaybetmeme mücadelesidir, bir türlü erkeğine anlatamadığı, umutları, kaygıları ve korkularıdır. Birçok erkek ise bu durumda kadının davranışlarını hep bir isyan, başkaldırı, ihanet, sadakatsizlik gibi algılar ve ÖKÜZ'ce tepkiler verir. Sonunda da kadınını kırar incitir, ya kendi içinde kadının yerini ya da kadında kendi yerini kaybeder.

Erkek ÖKÜZ'lüğünü unutup, kadının içindeki ÖKsÜZ'ün başını okşamayı, sevip sarmayı akıl edebildiğinde ise kadın yine erkeğinin şefkatli kollarına bırakır kendini. Teslimiyetin ve aidiyetin hazzını yaşar ve yaşatır.

İşte, erkek olarak bizlerin bilmesi gereken en temel konu; kadınlarla çatışma yaşadığımızda karşımızdakinin bizim içimizdeki gibi bir ÖKÜZ olmadığı, aslında bir ÖKsÜZ'le savaştığımız gerçeğidir.

Bir ÖKÜZ'le savaşı her türlü kabalık, ihmalkârlık, saldırganlık, öfke ve şiddetle kazanabilirsiniz ama kadınların içindeki ÖKsÜZ'le baş edebilmenin bir tek yolu vardır:

Sevmek, sevmek daha çok sevmek. Sevdiğince sevgini bildirmek, sarıp okşamak, öpüp koklamaktır...


Bilmem anlatabildim mi?

Çok okunan yazılar