Tamam, biliyoruz bazı yazar ağabeylerimiz müstear (takma ad)larla şair ağabeylerimiz
(mahlas)larla yazıp çiziyorlar. Yazarlar farklı bir üslupla yazarak farklı bir
kimlik oluştururken, şairler mahlası genelde bir nam (unvan) olarak
kullanıyorlar.
Ancak internet âlemi ile birlikte artık
başka kelimeler kavramlar da girdi kültürümüze. Avı- Avatar - Nick- Nickname de normal
başka kelimeler kavramlar da girdi kültürümüze. Avı- Avatar - Nick- Nickname de normal
kullanıcıların bu amaçla kullandıkları kimlikler. Avatarlar farklı isimde
olabildikleri gibi kendi adınızla da açıp bir takıp şekil ve ifadelerle de
tanımlanırken nickler bir çeşit takma ad görevi görüyor.
Bir de ortalığı karıştırmak için üretilen sahte kimlikler var. Kısaca
"trol" denilen bu sanal karakterler medeni cesareti olmayan
insanlarca oto boka yorum yapmak, milleti gaza getirmek kandırmak amacı ile de
kullanılıyor. Bazen Fake' de denilen bu kimlikler internette oluşturduğunuz
kimliğinizin sanalı, çakması Çin işi olanı. Kısaca tavşanın suyunun suyu. Fakeler her zaman
"trol"ler gibi hareket etmiyor. Bulunduğu ortamdan bunalan insanlar
bazen farklı kimliklerle biraz daha rahat sohbet edebilmek için bu yola
başvurabiliyor.
Eminim daha birçok yeni terim girmiştir hayatımıza. Kim bilir hangisi ne
anlama geliyor. Ben de zaman zaman farklı sanal kimlikler oluşturup çeşitli
blog yazıları yazdım. Nitekim İbrahim Ortaç bunlardan en popüleriydi bir
zamanlar. "Sazan efendi" ve "Leyla Metin" de buna örnek
verilebilir.
Aynı şekilde Facebook'da bana şaka yapan bir kaç arkadaşa şaka öyle değil
böyle yapılır diyerek yüklendiğim "Kürşad Efendi - Murat Bey"
tiplemeleri de boş vaktin nasıl katledildiğine örnek teşkil edebilecek fuzuli
işlerdendir.
Zaman zaman yazılarıma yorup yapıp, bana da çeşitli Ali Cengiz oyunlarıyla
yaklaşan, kafa bulmaya uğraşan insanlar ya da kendini özenle saklayan gizli
hayranlar (eski veya yeni dostlar) olmuştur.
Nitekim bunlardan varlığına bir türlü inanmadığım "Ziynet Hanım"ı
TC kimlik numarası ve hüviyet fotokopisi isteyecek kadar üzmüşlüğüm var.
Ancak yazılarıma ilginç yorumlar yapan, sohbeti keyif veren öğretmen
"Esma Hoca"nın eski bir arkadaş olduğunu öğrendiğimde kendisine
söylediğim bir söz var. "Yahu ben Esma'dan hoşlanmıştım, keşke
söylemeseydin..."
Sohbet buraya neden mi geldi? Ne bileyim, bayram öncesi bir şeyler yazmak
isterken söz uzadı da uzadı işte. Bugünlerde, yine kimliğinde şüpheye düştüğüm hoş
sohbet bir arkadaş var. Tanıdık birine benziyor. Bak gözüm hanginiz iseniz çıkın
ortaya. Kızmıcam söz, ya da iş uzadıkça fena kızıcam ha!.. Söylemedi demeyin...
Tamam, biliyoruz bazı yazar ağabeylerimiz müstear (takma ad)larla şair ağabeylerimiz
(mahlas)larla yazıp çiziyorlar. Yazarlar farklı bir üslupla yazarak farklı bir
kimlik oluştururken, şairler mahlası genelde bir nam (unvan) olarak
kullanıyorlar.
Ancak internet âlemi ile birlikte artık
başka kelimeler kavramlar da girdi kültürümüze. Avı- Avatar - Nick- Nickname de normal
başka kelimeler kavramlar da girdi kültürümüze. Avı- Avatar - Nick- Nickname de normal
kullanıcıların bu amaçla kullandıkları kimlikler. Avatarlar farklı isimde
olabildikleri gibi kendi adınızla da açıp bir takıp şekil ve ifadelerle de
tanımlanırken nickler bir çeşit takma ad görevi görüyor.
Bir de ortalığı karıştırmak için üretilen sahte kimlikler var. Kısaca
"trol" denilen bu sanal karakterler medeni cesareti olmayan
insanlarca oto boka yorum yapmak, milleti gaza getirmek kandırmak amacı ile de
kullanılıyor. Bazen Fake' de denilen bu kimlikler internette oluşturduğunuz
kimliğinizin sanalı, çakması Çin işi olanı. Kısaca tavşanın suyunun suyu. Fakeler her zaman
"trol"ler gibi hareket etmiyor. Bulunduğu ortamdan bunalan insanlar
bazen farklı kimliklerle biraz daha rahat sohbet edebilmek için bu yola
başvurabiliyor.
Eminim daha birçok yeni terim girmiştir hayatımıza. Kim bilir hangisi ne
anlama geliyor. Ben de zaman zaman farklı sanal kimlikler oluşturup çeşitli
blog yazıları yazdım. Nitekim İbrahim Ortaç bunlardan en popüleriydi bir
zamanlar. "Sazan efendi" ve "Leyla Metin" de buna örnek
verilebilir.
Aynı şekilde Facebook'da bana şaka yapan bir kaç arkadaşa şaka öyle değil
böyle yapılır diyerek yüklendiğim "Kürşad Efendi - Murat Bey"
tiplemeleri de boş vaktin nasıl katledildiğine örnek teşkil edebilecek fuzuli
işlerdendir.
Zaman zaman yazılarıma yorup yapıp, bana da çeşitli Ali Cengiz oyunlarıyla
yaklaşan, kafa bulmaya uğraşan insanlar ya da kendini özenle saklayan gizli
hayranlar (eski veya yeni dostlar) olmuştur.
Nitekim bunlardan varlığına bir türlü inanmadığım "Ziynet Hanım"ı
TC kimlik numarası ve hüviyet fotokopisi isteyecek kadar üzmüşlüğüm var.
Ancak yazılarıma ilginç yorumlar yapan, sohbeti keyif veren öğretmen
"Esma Hoca"nın eski bir arkadaş olduğunu öğrendiğimde kendisine
söylediğim bir söz var. "Yahu ben Esma'dan hoşlanmıştım, keşke
söylemeseydin..."
Sohbet buraya neden mi geldi? Ne bileyim, bayram öncesi bir şeyler yazmak
isterken söz uzadı da uzadı işte. Bugünlerde, yine kimliğinde şüpheye düştüğüm hoş
sohbet bir arkadaş var. Tanıdık birine benziyor. Bak gözüm hanginiz iseniz çıkın
ortaya. Kızmıcam söz, ya da iş uzadıkça fena kızıcam ha!.. Söylemedi demeyin...