Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar

Bugünkü şansınız :

Mim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Evcilik Oyunu (MiM - Anket)

Hiç yorum yok:
Mim rüzgarı çoktan bitmiş olsa da, blog dünyasındaki durgunluğun aşılmasında olumlu katkısı olabilir diyerek, bence ilginç bir MiM daha yazdım.

Aslında bu bir test : "Evcilik Oyunu". Bu testi, eşiniz, hayat arkadaşınız, sevgiliniz, erkek ya da kız arkadaşınızla birlikte deneyebilirsiniz.

Sorulardan önce kurallar kısaca şöyle.

(Önce test sorularının bir yazıcı çıktısını alıp, cevapları elle doldurunuz).
 
1- Testteki sorulara içtenlikle cevap vermeniz gerekiyor.

2- Testi bitirdikten sonra aynısını "Bence (eşim, sevgilim) bu sorulara şöyle cevap vermiştir diyerek ikinci kez cevaplayınız.

3- Sonra bu teste verdiğiniz cevapları yazdığınız kağıdı katlayıp bir zarfın içine koyunuz ve ağzını yapıştırınız ve cevaplarınızı değiştirmek için asla açmayınız.
4- Bir gün sonra, zarfı açmadan (eşinize, sevgilinize) verin. O da kendi cevaplarını size versin.

5- Cevapları okuyunca lütfen kavga etmeyiniz:))
 
Olayın MİM kısmı ise testi çözen herkes, testi çözdükten sonraki gelişmeleri blogunda paylaşsın.

Hadi Bakalım.
 
The İbrahim ORTAÇ (T.i.O)




LÜTFEN BU SORULARI Samimiyetle CEVAPLAYINIZ?
 
Eşiniz hakkında şikayetleriniz nelerdir?
 
Kendiniz hakkında nelerden şikayetçisiniz?
 
Varsa ailevi sorunlarınız sizce nasıl çözülür?
 
Hayatta en çok yapmak isteğiniz şeyler nelerdir?
 
Fırsat olsa eşinizle birlikte neler yapmak isterdiniz?
 
Şu an hangi haberi alsanız çok sevinirdiniz?
 
Sizi en çok rahatsız eden kaygı ve korkular nelerdir?
 
Elinizde sihirli bir değnek olsa neleri değiştirirdiniz?
 
Sadece 1 tek soru sorabilecek olsanız eşinize ne sorardınız?
 
Ona olan duygularınızı nasıl ifade edersiniz?
(sevgi-aşk-nefret-hiçbiri)
 
Eşinize öfkelenince yapmayı düşündüğünüz en kötü şey nedir?
 
Sinirli ve üzgün olduğunuz zamanlarda nasıl sakinleşirsiniz?
 
Yalnızlığı mı, yoksa kalabalık ortamları mı seversiniz?
 
Eşinizle yaptığınız sizi mutlu eden en son şey nedir?
 
En çok sevdiğiniz, üç kişiyi (arkadaş, aile) yazar mısınız?
 
Sizi en iyi tanıdığını düşündüğünüz üç kişiyi yazar mısınız?
 
Nefret ettiğiniz üç kişiyi ya da insan tipini yazar mısınız.
 

SİZCE EŞİNİZ YUKARIDAKİ SORULARA NASIL CEVAP VERMİŞTİR?
LÜTFEN AYNI SORULARI ONA GÖRE DE CEVAPLAYINIZ.

 
Mim rüzgarı çoktan bitmiş olsa da, blog dünyasındaki durgunluğun aşılmasında olumlu katkısı olabilir diyerek, bence ilginç bir MiM daha yazdım.

Aslında bu bir test : "Evcilik Oyunu". Bu testi, eşiniz, hayat arkadaşınız, sevgiliniz, erkek ya da kız arkadaşınızla birlikte deneyebilirsiniz.

Sorulardan önce kurallar kısaca şöyle.

(Önce test sorularının bir yazıcı çıktısını alıp, cevapları elle doldurunuz).
 
1- Testteki sorulara içtenlikle cevap vermeniz gerekiyor.

2- Testi bitirdikten sonra aynısını "Bence (eşim, sevgilim) bu sorulara şöyle cevap vermiştir diyerek ikinci kez cevaplayınız.

3- Sonra bu teste verdiğiniz cevapları yazdığınız kağıdı katlayıp bir zarfın içine koyunuz ve ağzını yapıştırınız ve cevaplarınızı değiştirmek için asla açmayınız.
4- Bir gün sonra, zarfı açmadan (eşinize, sevgilinize) verin. O da kendi cevaplarını size versin.

5- Cevapları okuyunca lütfen kavga etmeyiniz:))
 
Olayın MİM kısmı ise testi çözen herkes, testi çözdükten sonraki gelişmeleri blogunda paylaşsın.

Hadi Bakalım.
 
The İbrahim ORTAÇ (T.i.O)




LÜTFEN BU SORULARI Samimiyetle CEVAPLAYINIZ?
 
Eşiniz hakkında şikayetleriniz nelerdir?
 
Kendiniz hakkında nelerden şikayetçisiniz?
 
Varsa ailevi sorunlarınız sizce nasıl çözülür?
 
Hayatta en çok yapmak isteğiniz şeyler nelerdir?
 
Fırsat olsa eşinizle birlikte neler yapmak isterdiniz?
 
Şu an hangi haberi alsanız çok sevinirdiniz?
 
Sizi en çok rahatsız eden kaygı ve korkular nelerdir?
 
Elinizde sihirli bir değnek olsa neleri değiştirirdiniz?
 
Sadece 1 tek soru sorabilecek olsanız eşinize ne sorardınız?
 
Ona olan duygularınızı nasıl ifade edersiniz?
(sevgi-aşk-nefret-hiçbiri)
 
Eşinize öfkelenince yapmayı düşündüğünüz en kötü şey nedir?
 
Sinirli ve üzgün olduğunuz zamanlarda nasıl sakinleşirsiniz?
 
Yalnızlığı mı, yoksa kalabalık ortamları mı seversiniz?
 
Eşinizle yaptığınız sizi mutlu eden en son şey nedir?
 
En çok sevdiğiniz, üç kişiyi (arkadaş, aile) yazar mısınız?
 
Sizi en iyi tanıdığını düşündüğünüz üç kişiyi yazar mısınız?
 
Nefret ettiğiniz üç kişiyi ya da insan tipini yazar mısınız.
 

SİZCE EŞİNİZ YUKARIDAKİ SORULARA NASIL CEVAP VERMİŞTİR?
LÜTFEN AYNI SORULARI ONA GÖRE DE CEVAPLAYINIZ.

 

Korkular, takıntılar, bağımlılıklar (Mim)

Hiç yorum yok:

Hepimizde var değil mi? 

Ha pardon sizde yoktu. Siz hiç kimseden ve hiç birşeyden korkmazdınız di mi Yusuf Yusuf bey?
Hayatımıza yön verir hale geldiğinde "hastalığa" dönüşen, ancak birlikte yaşamak zorunda olduğumuz korku ve takıntılarımız var. Kısaca "fobi" diye kategorize edilen korkular ve "Obsesif" davranışlar. Bir de bağımlılıklar işte.

-Korkularım:
Ben eskiden Annem, Babam ölür diye korkardım. Sonra çocuklar için aynı kaygıyı duymaya başladım.
Takıntılarıma takılıp kalmaktan korkuyorum bir de. Bu yüzden çevre temizliği ve geri dönüşüme o kadar duyarlı olduğum halde bir gün çöp ev sahibi bir adam olmamak için bu konuda kayıtsız kalmaya çalışıyorum.

Bir başka korkum "yükseklik" bu korkumu bilmeme rağmen özellikle yüksek yerlere çıkarak bunu yenmeye çalıştım. Çocukken minare tepelerinde gezerdim.
Gece ölüp kalmaktan, aynaya baktığımda ya da karanlıkta merdiven çıkarken peşimden birinin geldiği düşüncesinden de korkarım.

Korkulması normal olan bir korku da imansız ve büyük bir kabahat halinde bu dünyadan gitmek. Azrail alıp götürdüğünde elin şeyinde ya da helanın bir köşesinde ölüp kalmak gibi korkuları da olabilir insanın.

Trafik kazaları, yaralanma ve yanıklar korkutur beni. O yüzden uzun yolda araç kullanmaya ve sıkışık trafiğe gelemem. Ayrıca kan ya da kanamalı yara görmeye dayanamam, buna rağmen bu rahatsızlığımın üstüne üstüne giderim.

Silahlardan ve silah taşıyan insanlardan rahatsız olurum. Şeytan doldurur diye korkarım. Bir başka korkum da  "öfkemi kontrol edememek" Sabrım taştığında kendimden bile korkarım.

Korku filmi seyretmekten, Zombilerden korkarım ama inatla bu tür filmleri izlerim. Korkumla yaşamaya veya onu aşmaya çalışırım. Kıyametten değil ama depremden korkar, her Türk gibi yine de ciddi bir önlem almadan yatar uyurum.

Uzun yola gitmeyi severim ama gittiğim yerde kalmak istemem. Orada insanlarla iletişim kurmak konusunda korkak davranırım. Özellikle kadınlarla iletişim kurarken ter basar. Utanır sıkılırım.

-Takıntılarıma gelince. İlki simetri takıntısı. Çok temiz olmasada herşeyin düzenli olmasını isterim. Bu takıntıma rağmen duvara düzgün bir tablo asmayı başaramam.

İkincisi anahtar, kapı, kilit takıntısı. Bir yere giderken ocağı kapattım mı, kapıyı kilitledim mi. Ehliyetim, cüzdanım yanımda mı diye bir kaç kez kontrol ettiğim olur.

Bir de son dakika takıntım var. Bir yere yetişirken, bir yolculuğa çıkarken nedense son dakikaya kalırım. Bu takıntımı yenmek için de saatimi 5 dk. ileri aldığım olur. Her şey tamam  olmasına rağmen acaba birşey mi unuttum diye düşünür oyalanırken bir şeyler bulur ve oyalanırken geç kalırım. Geç kalırım dediğim otobüs kaçırdığım vaki değildir ama son dakikada yetişmişliğim çoktur.

Son dakika takıntıma en kötü örnek ise kırmızı yanacak diye yaya geçidinde bekleyip bekleyip, herkes geçiyor daha vakit var diye son anda yola fırlamamdır. Bir gün bir arabanın altında kalacağım bu yüzden.

Temizlik takıntım abartılı olmamakla birlikte zırt pırt el yıkamışlığım, tırnaklarım biraz uzadığında her yerim kirleniyor gibi rahatsız olmuşluğum çoktur.

Alışveriş takıntım genelde AVM'lerde baş gösterir. Lüzumlu lüzumsuz bir çok şeyi alasım gelir. Bu yüzden cebime olabildiğince kontrollü para alırım. Kredi kartlarımı alışverişe giderken bırakır, ancak en düşük limitlisi ile yola çıkarım.

Yemekten önce, yemekten sonra, yolculuklarda otobüs her mola verdiğinde WC'ye gitmek gibi bir takıntım var. Hatta sınavdan önce tuvalete girmekle girmemek arasında 1-2 not fazla-eksik almışlığım vardır. Üstelik tuvalette son damla takıntımdan hiç söz etmeyeyim. Sırf bu yüzden wc molalarım uzun sürer.

Şeftalinin tüyünden değil ama ele akan suyundan ve ince kılçıklı balıkların (dere balığı) kılçığından dolayı elimden geldiğince yememeye çalışırım.

Herkesten sonra, her şeyi kontrol edip en son uyumak gibi bir takıntım da var. Ben kapatmadıkça hiçbir kapının iyi kapanacağına inanmam. Kontrol takıntısı bir yerden sonra eziyet halini alıyor gerçekten.

Bağımlılıklarımı sayacak olursak.
İçkim sigaram yok ama bilgisayarım var. Pc ve İnternet bağımlısıyım diyebilirim. Cep teli konusunda tam bir beceriksizken klavyede gözüm kapalı üç kişiye laf yetiştirebilirim ve bundan hoşlanırım.

Çikolata bağımlılığım had safhadadır. Çerez yerken olabildiğince az alırım yoksa sonuna kadar bitirmeye çalışmak gibi bir takıntım var. İlaç yerine tansiyonumu çekirdek ve limonlu maden suyu ile dengelediğim, şekerimi çikolata ile ayarladığım doğrudur. Ayrıca pisboğaz sayılabilecek kadar abur, cubura düşkünlüğüm olduğu için maalesef dengesiz beslenirim.

Birşeylere bağlandığımda "b.kunu çıkarana kadar" kullanmak gibi bir takıntım var. Aynı cins ürünleri bıkana kadar tüketirim. Aynı müzikleri peş peşe dinler sonra unuturum. Aşık olmak da bir bağımlılık sayılırsa bu listeye eklenebilir.

Bağımlılıklarımdan uzun soluklu olan biri de yazmak. Düşüncelerimi paylaşmak. Şairin "yazmasaydım ölecektim" dediği gibi ben de çocukluğumdan beri "gece yarısı yorgan altına kağıt kalem almak da dahil" bulduğum her fırsatta bir şeyler karalarım.

Tıpkı şimdi yaptığım gibi...
Ya sizin takıntılarınız, korkularınız, bağımlıklarınız neler acaba?

Not:
Bendeniz şahsen mim olaylarını hiç sevmem ama herkesin mim yazmaktan vazgeçtiği bir zamanda gıcıklık olsun işte size mim sorusu: 
"En az üçer tane korku, takıntı ve bağımlılığınızı, sebeplerini, çözüm çabalarınızı örnekleyerek yazınız?"
Şimdi bizden blog ödülü ya da MiM yazma cezası kazanan kurbanlarımızı tanıyalım:

1- İyi huylu dostumuz Pabuc
2- Yetenekli kardeşimiz Yılmaz Barış
4- Akrep kızı Efsa
5- Sivri dilli blogcumuz Kediye Kafa Atan Psikopat Fare
6- Değerli büyüğümüz Ness
7- Halamız:) Aynur (Küçük Hala)
8- Heytt! kaytan bıyık
9- Özgür mr_lonely
10- ve.... 
KAMİKAZE
Tabi isteyen durumdan vazife çıkarıp, bu daveti üstüne alınabilir ve Mim'i kabullenip yazabilir.

Notun notu: Bu mim'i alıp yazmayan, ve en az üç kişiye daha göndermeyen Bayram'da Cırcır olsun.

Hepimizde var değil mi? 

Ha pardon sizde yoktu. Siz hiç kimseden ve hiç birşeyden korkmazdınız di mi Yusuf Yusuf bey?
Hayatımıza yön verir hale geldiğinde "hastalığa" dönüşen, ancak birlikte yaşamak zorunda olduğumuz korku ve takıntılarımız var. Kısaca "fobi" diye kategorize edilen korkular ve "Obsesif" davranışlar. Bir de bağımlılıklar işte.

-Korkularım:
Ben eskiden Annem, Babam ölür diye korkardım. Sonra çocuklar için aynı kaygıyı duymaya başladım.
Takıntılarıma takılıp kalmaktan korkuyorum bir de. Bu yüzden çevre temizliği ve geri dönüşüme o kadar duyarlı olduğum halde bir gün çöp ev sahibi bir adam olmamak için bu konuda kayıtsız kalmaya çalışıyorum.

Bir başka korkum "yükseklik" bu korkumu bilmeme rağmen özellikle yüksek yerlere çıkarak bunu yenmeye çalıştım. Çocukken minare tepelerinde gezerdim.
Gece ölüp kalmaktan, aynaya baktığımda ya da karanlıkta merdiven çıkarken peşimden birinin geldiği düşüncesinden de korkarım.

Korkulması normal olan bir korku da imansız ve büyük bir kabahat halinde bu dünyadan gitmek. Azrail alıp götürdüğünde elin şeyinde ya da helanın bir köşesinde ölüp kalmak gibi korkuları da olabilir insanın.

Trafik kazaları, yaralanma ve yanıklar korkutur beni. O yüzden uzun yolda araç kullanmaya ve sıkışık trafiğe gelemem. Ayrıca kan ya da kanamalı yara görmeye dayanamam, buna rağmen bu rahatsızlığımın üstüne üstüne giderim.

Silahlardan ve silah taşıyan insanlardan rahatsız olurum. Şeytan doldurur diye korkarım. Bir başka korkum da  "öfkemi kontrol edememek" Sabrım taştığında kendimden bile korkarım.

Korku filmi seyretmekten, Zombilerden korkarım ama inatla bu tür filmleri izlerim. Korkumla yaşamaya veya onu aşmaya çalışırım. Kıyametten değil ama depremden korkar, her Türk gibi yine de ciddi bir önlem almadan yatar uyurum.

Uzun yola gitmeyi severim ama gittiğim yerde kalmak istemem. Orada insanlarla iletişim kurmak konusunda korkak davranırım. Özellikle kadınlarla iletişim kurarken ter basar. Utanır sıkılırım.

-Takıntılarıma gelince. İlki simetri takıntısı. Çok temiz olmasada herşeyin düzenli olmasını isterim. Bu takıntıma rağmen duvara düzgün bir tablo asmayı başaramam.

İkincisi anahtar, kapı, kilit takıntısı. Bir yere giderken ocağı kapattım mı, kapıyı kilitledim mi. Ehliyetim, cüzdanım yanımda mı diye bir kaç kez kontrol ettiğim olur.

Bir de son dakika takıntım var. Bir yere yetişirken, bir yolculuğa çıkarken nedense son dakikaya kalırım. Bu takıntımı yenmek için de saatimi 5 dk. ileri aldığım olur. Her şey tamam  olmasına rağmen acaba birşey mi unuttum diye düşünür oyalanırken bir şeyler bulur ve oyalanırken geç kalırım. Geç kalırım dediğim otobüs kaçırdığım vaki değildir ama son dakikada yetişmişliğim çoktur.

Son dakika takıntıma en kötü örnek ise kırmızı yanacak diye yaya geçidinde bekleyip bekleyip, herkes geçiyor daha vakit var diye son anda yola fırlamamdır. Bir gün bir arabanın altında kalacağım bu yüzden.

Temizlik takıntım abartılı olmamakla birlikte zırt pırt el yıkamışlığım, tırnaklarım biraz uzadığında her yerim kirleniyor gibi rahatsız olmuşluğum çoktur.

Alışveriş takıntım genelde AVM'lerde baş gösterir. Lüzumlu lüzumsuz bir çok şeyi alasım gelir. Bu yüzden cebime olabildiğince kontrollü para alırım. Kredi kartlarımı alışverişe giderken bırakır, ancak en düşük limitlisi ile yola çıkarım.

Yemekten önce, yemekten sonra, yolculuklarda otobüs her mola verdiğinde WC'ye gitmek gibi bir takıntım var. Hatta sınavdan önce tuvalete girmekle girmemek arasında 1-2 not fazla-eksik almışlığım vardır. Üstelik tuvalette son damla takıntımdan hiç söz etmeyeyim. Sırf bu yüzden wc molalarım uzun sürer.

Şeftalinin tüyünden değil ama ele akan suyundan ve ince kılçıklı balıkların (dere balığı) kılçığından dolayı elimden geldiğince yememeye çalışırım.

Herkesten sonra, her şeyi kontrol edip en son uyumak gibi bir takıntım da var. Ben kapatmadıkça hiçbir kapının iyi kapanacağına inanmam. Kontrol takıntısı bir yerden sonra eziyet halini alıyor gerçekten.

Bağımlılıklarımı sayacak olursak.
İçkim sigaram yok ama bilgisayarım var. Pc ve İnternet bağımlısıyım diyebilirim. Cep teli konusunda tam bir beceriksizken klavyede gözüm kapalı üç kişiye laf yetiştirebilirim ve bundan hoşlanırım.

Çikolata bağımlılığım had safhadadır. Çerez yerken olabildiğince az alırım yoksa sonuna kadar bitirmeye çalışmak gibi bir takıntım var. İlaç yerine tansiyonumu çekirdek ve limonlu maden suyu ile dengelediğim, şekerimi çikolata ile ayarladığım doğrudur. Ayrıca pisboğaz sayılabilecek kadar abur, cubura düşkünlüğüm olduğu için maalesef dengesiz beslenirim.

Birşeylere bağlandığımda "b.kunu çıkarana kadar" kullanmak gibi bir takıntım var. Aynı cins ürünleri bıkana kadar tüketirim. Aynı müzikleri peş peşe dinler sonra unuturum. Aşık olmak da bir bağımlılık sayılırsa bu listeye eklenebilir.

Bağımlılıklarımdan uzun soluklu olan biri de yazmak. Düşüncelerimi paylaşmak. Şairin "yazmasaydım ölecektim" dediği gibi ben de çocukluğumdan beri "gece yarısı yorgan altına kağıt kalem almak da dahil" bulduğum her fırsatta bir şeyler karalarım.

Tıpkı şimdi yaptığım gibi...
Ya sizin takıntılarınız, korkularınız, bağımlıklarınız neler acaba?

Not:
Bendeniz şahsen mim olaylarını hiç sevmem ama herkesin mim yazmaktan vazgeçtiği bir zamanda gıcıklık olsun işte size mim sorusu: 
"En az üçer tane korku, takıntı ve bağımlılığınızı, sebeplerini, çözüm çabalarınızı örnekleyerek yazınız?"
Şimdi bizden blog ödülü ya da MiM yazma cezası kazanan kurbanlarımızı tanıyalım:

1- İyi huylu dostumuz Pabuc
2- Yetenekli kardeşimiz Yılmaz Barış
4- Akrep kızı Efsa
5- Sivri dilli blogcumuz Kediye Kafa Atan Psikopat Fare
6- Değerli büyüğümüz Ness
7- Halamız:) Aynur (Küçük Hala)
8- Heytt! kaytan bıyık
9- Özgür mr_lonely
10- ve.... 
KAMİKAZE
Tabi isteyen durumdan vazife çıkarıp, bu daveti üstüne alınabilir ve Mim'i kabullenip yazabilir.

Notun notu: Bu mim'i alıp yazmayan, ve en az üç kişiye daha göndermeyen Bayram'da Cırcır olsun.

Titan zincirinde kör noktayım

Hiç yorum yok:

Bilmediğim şeyleri yemem.
Buna denizden çıkan bazı canlılar da dahildir. Sanal alemi kasıp kavuran MİM'de onlardan biri. İnsanları üretken kılıyor, kışkırtıyor, konu sıkıntısını çözüyor ama napim kıramadığım insanlar olmadıkça ben MİM yazmıcam. Siz de benim sizi kıramıcamı düşünüyorsanız, ya da palaks gibi sağlam ruh varsa sizde beni MİM'leyebilirsiniz efendim.

İşte, tripsiz hatun, erkek gibi kadın: BigaripwoMen'i hemcinsim olarak gördüğümden (sonundaki Men)den kıllanıyorum da :p) bu MİM'i bana paslamasından onur duydum ve yazmaya karar verdim. Ancak yine belirteyim ki ben internetin kör kuyusuyum MİM konusunda, benden cacık olmaz. Yazarım ama kimsecikleri MİM'lemem. Ha hoşuna giden alır, beni İbram MİM'ledi ben de inledim der yazar ona da bişi demem...

Saygılar efendim... Buyrun sorulara cevaplarım:

1-Neden blog yazarısınız?
Can sıkıntısı, bi de çocukluktan kalma insanlara bi şeylerini gösterme isteği. Benim de kalemim var bak ben de yazabiliyom dürtüsü. Ego basbayağı. Azıcık da ajitasyon yaparsak yüreğimdeki sıkıntıları, isyanları üzüntüleri, sevinçleri ve içimdeki serseriliği dışa vurmanın dayanılmaz hafifliği.

2- Son zamanlarda hiç vakit ayıramadığınız bir uğraş.
İş, güç (kriz sayesinde işleri serdik) işler açılsa siz beni buralarda zor görürsünüz. Son zamanlarda bir de toprağa bir özlemim var. Toprak kokusu çekiyor beni. Şimdilik saksıda fesleğen yetiştiriyorum. Okşayıp, sevip kokluyorum. Stresimi azaltmak için saksının toprağına basmayı da düşündüm. Saksı küçük.

3- Şu an için imkânınız olsa gerçekleştirmek istediğiniz hayaliniz?
Kredi kartı borçlarımı öderdim. Sonra bana kart veren bankaları kapatırdım. Bir kreş ya da çocuk yuvası açardım. Taş devrine dönüp Fred Çakmaktaş olmak isterdim.

4-Hayatınızda iyi ki yapmışım dediğiniz üç şey
1- Söylemem ama iyi ki yapmışım.
2- Söylemem ama iyi ki yapmışım
3- Üçüncü bişi yok ama beni yaptıkları için anne babama teşekkür ederim.

5-Mutfakta en sevdiğiniz uğraş nedir?
Yemek yemek, Japon balığımı beslemek, üçüncüyü söylemek istemiyorum, tahmin ediverin:p

6- En sevdiğiniz üç yemek nedir?
1-Oğlak kebabı
2-Çingene tavuğu
3-Kiremitte kaşarlı alabalık. (gördüğünüz üzere hepsi etli yemek, et giren yere dert girmezmiş:p)
+ Künefe, dondurma, çikolata

7-Giyim konusunda abarttığınız eşya?
Çorap ve don:p

8-Çocuklarınıza nasıl hitap edersiniz?
"Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur" demezdim herhalde, büyük ihtimalle kızlara "aşkım" erkeklere "yavrum yada oğlum" derdim.

9-Sizi anlatan bir resim : (picasso başka söze gerek var mı? )


Veee
bu resimle saadet zincirindeki kör nokta olarak bendeniz MİM'i düğümlüyorum efendim. Kimseleri de mimlemiyorum. Benden MİM alıp babası İbram demeyin. Külliyen inkar ederim.

Ben yandım alem yanmasın...

Bilmediğim şeyleri yemem.
Buna denizden çıkan bazı canlılar da dahildir. Sanal alemi kasıp kavuran MİM'de onlardan biri. İnsanları üretken kılıyor, kışkırtıyor, konu sıkıntısını çözüyor ama napim kıramadığım insanlar olmadıkça ben MİM yazmıcam. Siz de benim sizi kıramıcamı düşünüyorsanız, ya da palaks gibi sağlam ruh varsa sizde beni MİM'leyebilirsiniz efendim.

İşte, tripsiz hatun, erkek gibi kadın: BigaripwoMen'i hemcinsim olarak gördüğümden (sonundaki Men)den kıllanıyorum da :p) bu MİM'i bana paslamasından onur duydum ve yazmaya karar verdim. Ancak yine belirteyim ki ben internetin kör kuyusuyum MİM konusunda, benden cacık olmaz. Yazarım ama kimsecikleri MİM'lemem. Ha hoşuna giden alır, beni İbram MİM'ledi ben de inledim der yazar ona da bişi demem...

Saygılar efendim... Buyrun sorulara cevaplarım:

1-Neden blog yazarısınız?
Can sıkıntısı, bi de çocukluktan kalma insanlara bi şeylerini gösterme isteği. Benim de kalemim var bak ben de yazabiliyom dürtüsü. Ego basbayağı. Azıcık da ajitasyon yaparsak yüreğimdeki sıkıntıları, isyanları üzüntüleri, sevinçleri ve içimdeki serseriliği dışa vurmanın dayanılmaz hafifliği.

2- Son zamanlarda hiç vakit ayıramadığınız bir uğraş.
İş, güç (kriz sayesinde işleri serdik) işler açılsa siz beni buralarda zor görürsünüz. Son zamanlarda bir de toprağa bir özlemim var. Toprak kokusu çekiyor beni. Şimdilik saksıda fesleğen yetiştiriyorum. Okşayıp, sevip kokluyorum. Stresimi azaltmak için saksının toprağına basmayı da düşündüm. Saksı küçük.

3- Şu an için imkânınız olsa gerçekleştirmek istediğiniz hayaliniz?
Kredi kartı borçlarımı öderdim. Sonra bana kart veren bankaları kapatırdım. Bir kreş ya da çocuk yuvası açardım. Taş devrine dönüp Fred Çakmaktaş olmak isterdim.

4-Hayatınızda iyi ki yapmışım dediğiniz üç şey
1- Söylemem ama iyi ki yapmışım.
2- Söylemem ama iyi ki yapmışım
3- Üçüncü bişi yok ama beni yaptıkları için anne babama teşekkür ederim.

5-Mutfakta en sevdiğiniz uğraş nedir?
Yemek yemek, Japon balığımı beslemek, üçüncüyü söylemek istemiyorum, tahmin ediverin:p

6- En sevdiğiniz üç yemek nedir?
1-Oğlak kebabı
2-Çingene tavuğu
3-Kiremitte kaşarlı alabalık. (gördüğünüz üzere hepsi etli yemek, et giren yere dert girmezmiş:p)
+ Künefe, dondurma, çikolata

7-Giyim konusunda abarttığınız eşya?
Çorap ve don:p

8-Çocuklarınıza nasıl hitap edersiniz?
"Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur" demezdim herhalde, büyük ihtimalle kızlara "aşkım" erkeklere "yavrum yada oğlum" derdim.

9-Sizi anlatan bir resim : (picasso başka söze gerek var mı? )


Veee
bu resimle saadet zincirindeki kör nokta olarak bendeniz MİM'i düğümlüyorum efendim. Kimseleri de mimlemiyorum. Benden MİM alıp babası İbram demeyin. Külliyen inkar ederim.

Ben yandım alem yanmasın...