Bugünkü şansınız :

  • Eti-ket20
    12/10/2009 - 0 Yorum
    Unutmamak gerekir ki; aşk asla adil değildir. Seni sevdiğim kadar beni sevemezsin. Hesaba kitaba gelmez sevdamız. Mavi atlas bir bilmecedir aşk. Makasların kesemeyip terzilerin dikemediği..

Anonimlik de, bir yere kadar canım


Kim, beni nasıl bilmek isterse ben O'yum. Bu kadar ilkesizlik içinde, eskiden beri ilke edindiğim bir şey var. Bir insan beni nasıl tanıyorsa, kim olarak biliyorsa hiç itiraz etmeden kabullenirim. Yani bana "Mahmut amca" da dese "Ayşe teyze" de ben itiraz etmem ve hafızamın kenarına not ederim "İşte bu beni Mahmut diye bilen mal!"
Ne var yani bunda? deyip geçmeyin. Gerçek hayatta, özellikle küçük yerlerde ticarette çok işinize yarar.
Kapıdan biri girer gayet samimi:


-Naber Selami abi ya, ne zamandır görüşemiyoruz, bir çayını da içmedik çoktandır.
Sonra laf veresiye gelesiyeye veya bedava iş yaptırmaya gelir. Hatta o kadar ki "100süz" abimizin yanında arkadaşı varsa, sana kıyak çeker gibi yapıp; "-Selami abi bizdendir, çekinme bir ihtiyacın olursa, başka yere gitme, çek senet istemez" bla bla. Sanırsın müşteri buluyor sana. Sen adama güvenmiyorsun, adam sana kefil oluyor:)

Hal böyle olunca, bir çok insan nezdinde bir çok ismin oluyor. Ali, Veli, Selami ve tınmıyorsun, düzeltme ihtiyacı hissetmiyorsun. Yoksa kendinden başlayıp, cümle alemi düzeltmen lazım.

Gel zaman git zaman elin, kağıda kaleme gidiyor. Birşeyler karalıyorsun, şiir vs. Ancak mahalle baskısı evde başladığından babam kızar, annem ne der diye başlayan süreç, iyi kötü bir şeyler yazdığın mahalle gazetelerinde de mahlas (nick) kullanmaya itiyor seni. Neden? Doğru ama sert bir yazı yazarsın, konu, komşu, mahallin ileri gelenleri ne der. Ayıp olmasın, ona buna bla bla...

Böylece, doğduğunda en fazla üç tane olan adın (adın, 2nci adın, göbek adın) çoğalmaya başlıyor. Sonra internette çakma msn adresleri, yaa herkese de iş adresi verilmez ki ile başlayan, yeni mailler neticesinde bir de bakıyorsun ki, Sabri bey, Dursun bey, Ali bey, Veli bey oluvermişsin.

O nick senin, bu nick benim derken; bazen face'deki ya da twitterdeki Fake hesabından kendini arkadaş olarak ekliyorsun ve bir yerden sonra, durum işin içinden çıkılmaz bir hal alabiliyor.
Msn adresini
herkese versen, tıpkı cep telini alıp, olur olmaz arayanlar gibi, ücretsiz danışma hattına dönüyorsun. Öte yandan yüzünü bile görmediğim, görmek istemediğim, görünce yolumu değiştirdiğim insanlar neden facebook'ta beni eklesin ki. Aynı coğrafi bölgedeki havayı soluyoruz diye düşünüyorsun.


Gayet masum niyetlerle başlayan bu yolculuk, bazen de "dur şuna bir ayak çekeyim", "şunu kafaya alayım", yaa ilk defa tanıdığım insana niye doğru adres vereyim, o patavatsızca istedi diye ben de vermeli miyim? şeklinde devam ediyor. Ardından bir bakıyorsunuz; kim kimdir, ben kimim, burası neresi durumları.

Geçen gün, eski bir müşteri temsilcisi arıyor, msn adresinden aklında kaldığı kadarıyla:
-Sabri bey ile görüşecektim. "-Yok" diyorum kendisi.

Bir başkası:
-İbrahim beyi soruyor.  "-Şehir dışına" gittiler.
-Dursun bey ile görüşecektik. "-Az önce" çıktı.
-Aydın bey nerdeler? "Toplantıda"
-Sizle görüşsek, siz kimdiniz?.
"-Ben yetkili değilim" Çaycıyım, hanımefendi. Mümkünse sonra arasanız.

Çok ortaklı şirkete döndüm anlayacağınız.
-Ben mi? kim miyim?
-Şşşt birader "ben kimdim" yahu?
Bu yazıyı paylaş: :

0 yorum:

Yorum Gönder

Buraya yorum yazabilirsiniz. Niye yazmıyorsunuz?

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

  • Sevgi pıtırcığı oldu İbram
    13/03/2010 - 0 Yorum
    Geldi bahar ayları, gevşer gönül yayları durumları var. Mart kapıdan baktırdı. Cemileler düştü, insanların ruhlarına da romantizm, melankoli her bir halt düştü a.q. Saman nezlesinden, bahar alerjisinden, kan kaynamasına kadar bir çok ruh hali tavan insancıklar, geziyor ortalıkta bu aralar dikkatli olmak lazım. İbram' abinizde mevsime uyarak Coka Cola reklamı tadında bu postu yazdı. Okuyun bakalım: Ağrıdığında dişimize kalkmadığında kuşumuza nereye sıkışırsa sıkışsın başımıza. Kıçımızdaki çıbana, basurumuzdaki püsküle, bilmem neremizdeki fistüle. BAKAN ,kadın erkek ayırmadan,…
  • erkeklerden öğrenilecek faydasız bilgiler
    23/01/2010 - 4 Yorum
    sözüm meclisten dışarı. bakıyorum bazı bloglarda hanım hanımcık yazarlarımız küfürler savurarak yazıyor herşeyi. tamam çıtı pıtı, şeker kız kıvamında satırlar beklemiyorum da; gel vatandaş gel! argonun kralı burda tarzında yazılar biraz abartı olmuyor mu? azıcık argo her eve lazım kabul şekerim de, nedir bu kızlarda erkeksi yazma merakı. en ağır abla ben konuşurum. bak ben ..... şunu da dedim, bak ben ...mı yedim tarzında argoyu blog yazarlığının vazgeçilmez nüvesi olarak kullanmak. tamam yaş otuzbeş yolun yarısını geçtik. genç kuşakların işine aklımız ermez o kadar, ama kızların…
  • Sevdiğin insan SU gibi olmalı
    08/07/2009 - 0 Yorum
    Herkes sevmek istediği insanı farklı sıfatlarla tanımlıyor, tasvir ediyor, gözünde canlandırıyor... Melek gibi olsun diyen de var, bebek gibi isteyen de. Kimisi iyi huylu, kimisi az çılgın, bazen maço, bazen beyfendi isteyen var. Kimi mutlaka okumuşunun derdinde. Tabi bir de klasik ve klişe tanımlamalar var: Mutfakta ahçı, masada hanımefendi, yatakta o... biçim. Hal böyle olunca mutfakta ve masada iş pişirmek hayallerde kalıyor malesef. Ya, birader masada da o.. biçim olsa olmaz mı? Belki masa fantezim var.... Iııh! olmaz çatal sola, bıçak sağa... Gerçi beklentiler de değişti.…