Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar

Sevdin mi, delisini seveceksin adamın

7 yorum:

şahsen ben bunu herkesten çok daha geç anlamış olabilirim ama  bu verilen eğitimin bir devantajı diye düşünüyorum. akılla sevilmiyor, akıllı da sevilmiyor. hani aşk bir delilik halidir derler ya; deli olmadan delilikten söz etmek mümkün mü.

o yüzden bu delilik sürsün sürebildiği kadar mümkünse. çünkü akıllı adam işi değil aşk, sevda bildiğim, öğrendiğim bu benim.
aşkın, sevdanın hesaba kitaba uymadığı kesin de iş orda kalsa iyi tabi. oysa benim zihnim puşt bir kere. içinde bir şeytan barındırıyor. çok düz bakılması gereken şeylere, tıpkı akıl oyunlarındaki gibi girift bilmeceler halinde bakıyor. böyle olunca da kolayca çözebildiğim bir insanı sevmem ya da bir dostluğu uzun boylu sürdürebilmem imkansız hale geliyor.

çünkü öküzün altında buzağı aramasam da kurcalamadan duramıyorum. sinir oluyor görünsemde sürprizlerden hoşlanıyorum.

peki bu konuda tek suçlu ben miyim. arkadaşlarımın, dostlarımın, gönül koyduklarımın hiç mi kabahati yok. bugüne kadar annem dahil tüm sevdiklerim bana deli dedi ve ben de onların benden pek de akıllı olmadığına hükmettim. zaten akıllı insanın benim gibi bir deliyle ne işi olabilir ki. iyi ki delilerle dost, arkadaş, yar, yaren olmuşum.

iyi ki sizin burun kıvırıp geçtiğiniz, sıradan görünen ama asla sıradan olmayan insanlarla dost olmuşum.

benden size acizane bir tavsiye.
istikrarsız, dengesiz, takıntılı insanlarla aşk, sevgi, dostluk, arkadaşlık ne kadar yıpratıcı olursa olsun bir o kadar da keyif vericidir. tad alırsınız, bu durumdan hoşlanır ve mutlu olursunuz. işin aslı; rakı nasıl şişede durduğu gibi durmuyorsa ve nasıl aslan sütü varken inek sütüyle sarhoş olunamıyorsa; aşık olunacak, sevilecek, arkadaşlık edilecek adamlar ve kadınlar içinde birazıcık çatlak, takıntılı, muhteris, deli dolu, neşeli, uçuk kaçık olanlar iyidir.

tercih sebebidir. eş, dost, arkadaş seçerken öyle yapın siz de derim.

en azından benim rastladığım ve keyif aldığım modeller hep öyle. karşınızdakinin ne yapacağını kestiremezsiniz, bu önce sizi gerer ama mutlu da eder. çünkü her an bir sürprizle karşılaşabilirsiniz. beyninizi yorar ama insan beyni yorulmaktan da hoşlanır. kalbinizi yorar ama kalbiniz heyecanı, acı çekmeyi de sever. liste böyle uzayıp gider.

şöyle düşünün; yok mu çevrenizde deli bu oğlan, "deli bu kız ya" dediğiniz bir arkadaşınız. öyle olmadık şeyler yapıp, sizi neşelendiren, güldüren, gününüzü güzelleştiren. bir de sessiz, pısırık, ya da herşeyi önceden planlanmış gibi, aklınıza bir fikir geldiğinde ne diyeceğini, ne yapacağını noktasına virgülüne kadar düşünüp kestirebildiğiniz arkadaşlarınız. hangisi daha güzel ve neşe, heyecan kaynağı sizce...

tabi ki sağdaki, deli olan:))

sözün özü. hani derler ya; akıllısı beni bulmaz, delisi dibimden ayrılmaz. seviyorum ben (kendim gibi) delileri. sağ olsunlar, var olsunlar.
ya siz?

şahsen ben bunu herkesten çok daha geç anlamış olabilirim ama  bu verilen eğitimin bir devantajı diye düşünüyorum. akılla sevilmiyor, akıllı da sevilmiyor. hani aşk bir delilik halidir derler ya; deli olmadan delilikten söz etmek mümkün mü.

o yüzden bu delilik sürsün sürebildiği kadar mümkünse. çünkü akıllı adam işi değil aşk, sevda bildiğim, öğrendiğim bu benim.
aşkın, sevdanın hesaba kitaba uymadığı kesin de iş orda kalsa iyi tabi. oysa benim zihnim puşt bir kere. içinde bir şeytan barındırıyor. çok düz bakılması gereken şeylere, tıpkı akıl oyunlarındaki gibi girift bilmeceler halinde bakıyor. böyle olunca da kolayca çözebildiğim bir insanı sevmem ya da bir dostluğu uzun boylu sürdürebilmem imkansız hale geliyor.

çünkü öküzün altında buzağı aramasam da kurcalamadan duramıyorum. sinir oluyor görünsemde sürprizlerden hoşlanıyorum.

peki bu konuda tek suçlu ben miyim. arkadaşlarımın, dostlarımın, gönül koyduklarımın hiç mi kabahati yok. bugüne kadar annem dahil tüm sevdiklerim bana deli dedi ve ben de onların benden pek de akıllı olmadığına hükmettim. zaten akıllı insanın benim gibi bir deliyle ne işi olabilir ki. iyi ki delilerle dost, arkadaş, yar, yaren olmuşum.

iyi ki sizin burun kıvırıp geçtiğiniz, sıradan görünen ama asla sıradan olmayan insanlarla dost olmuşum.

benden size acizane bir tavsiye.
istikrarsız, dengesiz, takıntılı insanlarla aşk, sevgi, dostluk, arkadaşlık ne kadar yıpratıcı olursa olsun bir o kadar da keyif vericidir. tad alırsınız, bu durumdan hoşlanır ve mutlu olursunuz. işin aslı; rakı nasıl şişede durduğu gibi durmuyorsa ve nasıl aslan sütü varken inek sütüyle sarhoş olunamıyorsa; aşık olunacak, sevilecek, arkadaşlık edilecek adamlar ve kadınlar içinde birazıcık çatlak, takıntılı, muhteris, deli dolu, neşeli, uçuk kaçık olanlar iyidir.

tercih sebebidir. eş, dost, arkadaş seçerken öyle yapın siz de derim.

en azından benim rastladığım ve keyif aldığım modeller hep öyle. karşınızdakinin ne yapacağını kestiremezsiniz, bu önce sizi gerer ama mutlu da eder. çünkü her an bir sürprizle karşılaşabilirsiniz. beyninizi yorar ama insan beyni yorulmaktan da hoşlanır. kalbinizi yorar ama kalbiniz heyecanı, acı çekmeyi de sever. liste böyle uzayıp gider.

şöyle düşünün; yok mu çevrenizde deli bu oğlan, "deli bu kız ya" dediğiniz bir arkadaşınız. öyle olmadık şeyler yapıp, sizi neşelendiren, güldüren, gününüzü güzelleştiren. bir de sessiz, pısırık, ya da herşeyi önceden planlanmış gibi, aklınıza bir fikir geldiğinde ne diyeceğini, ne yapacağını noktasına virgülüne kadar düşünüp kestirebildiğiniz arkadaşlarınız. hangisi daha güzel ve neşe, heyecan kaynağı sizce...

tabi ki sağdaki, deli olan:))

sözün özü. hani derler ya; akıllısı beni bulmaz, delisi dibimden ayrılmaz. seviyorum ben (kendim gibi) delileri. sağ olsunlar, var olsunlar.
ya siz?

Çok okunan yazılar