Bugünkü şansınız :

  • Körler, sağırlar birbirini ağırlar
    04/11/2012 - 0 Yorum
    Ağırlamalı da. Şu blog aleminde 40 kişiydik birbirimizi bilirdik. Sonra nerde çokluk, orda fan fin fon oldu ortalık. Önce şöhretin tatlı basamakları, ne kadar çok takip edersen, o kadar çok takip edenin olur hesabı...   Ardından medya maymunlukları "ne kadar rezil olursak o kadar iyi" denklemi. Ancak ne kadar çabalarsanız çabalayın sizden daha rezil olabilenleri çıkacaktır. O yüzden, bırakın bazıları yırtabildiği kadar yırtsın. Biz işimize bakalım.   Sakın ha, yanlış anlamayın. Bu bir erdem satma yazısı değil elbette. Kimin kızından bizim eteğimiz kısa ya da…

hiçbir blogger bu kadar çıplak yazamazdı


99 değil ama 100 kişi beni izlerse halka açılma işine hız vereceğime dair kendime bir sözüm vardı. hayırlısıyla bu sayıya ulaştık... şimdi meraksız bakışlarınız altında gömleğimden bir düğme daha çözebilirim... biraz daha seyredin bakalım içimde neler var.. teşhircilikse biz de yaparız teşhirin alâsını...

Yalnız bir konuda anlaşalım. yazının sonuna doğru "çok da göstermedin be ibram" elimiz böğrümüzde kaldı deyip, cümle alem içinde kadın argosu kullanmak yasak (yaşanmıştır!)
Şimdi birkaç düğmeyi daha usulca açarsak; az daha içerilere doğru baktığınızda adı sevdiklerimin adıyla çarpan, bu yüzden de aritmi problemi olan pompamsı bir şey göreceksiniz.(pompa deyince çalışan aklınızı seveyim). hani tek görevi kanı beynimize ve malum yerimize pompalamak olmayan, nasıl oluyorsa duygularımızı da yüklenen kanlı canlı, hayatımızın bitip bitmediği ondan sorulan et parçasından söz ediyorum.
Tamam işte... işte orası. Ah! kalbim. sizleri seven yerim. sizlere dokunurken ürperip, en az sizin kadar titreyen yerim. Buldunuz! Şahsen usul usul dokunmanızı, sevip okşamanızı isteyebileceğim iki şeyden birisidir kendisi. Lütfen özen gösteriniz. Cam değildir ama herkesinki kadar kolay kırılabilir. Sizi severse ikimizi de uçurabilecek kadar heyecanla, aşkla, şevkle çalışabilir. Terkedilmelere karşı dayanıksızdır, darbelere aldırır, üzülür, kanar.... Ölürüm sonra bak....
Biliyorum aklınız, fikriniz daha içerilerde birşeyler bulabilmek arzusu ile yanıp tutuşuyor. Hani olur ya kalbimin misafirini falan merak ediyorsunuzdur. "Xximde bile değil ibram, napim lan senin kalbini?" diyenlerinize kulaklarımı tıkıyorum. Ne yapayım abazansam, benim de romantik olduğu kadar küstah hayallerim olamaz mı?
Şimdi lütfen ellerinizi kalbimden akciğerlerime, oradan böbreklerime ve daha aşağılara doğru uzanmaktan vazgeçirin. Ne yapacaksınız ciğerlerime doldurduğum havayı hangi Havva'nın adını sayıklayarak içime çektiğimi? İçtiğim suyu yudumlarken kimi düşündüğümü, böbreğimden süzülen çayı, hangi çay bahçesinde denize karşı kiminle içtiğimi mi merak ediyorsunuz. Ama o kadar da içişlerime karışmayın canım. Kim demiş Süheyla'yı... (*)

Hadi gelin az yukarılara da çıkalım. Sevip, okşamanızdan, dokunup, oynamanızdan hoşlanan ikinci parçamla tanıştırayım sizi. Kocaman, sert bir kutunun içerisinde ama yumuşacıktır kendisi. Buyrun! beynim. Tıpkı sizinkine benzer (gerçi onun da dişisi erkeği var diyorlar ama). Hani aklımızı içine sakladığımız. Görebiliyor musunuz? Nasıl haince sırıtıyor değil mi? Sizinle dansetmeyi seviyor kerata. İzleyicisi tarafından şımartılmak ve egosu okşanmak nasıl da hoşuna gidiyor...
Ya.... İşte böyleyken böyle sevgili izleyicilerim. Bloglarda ilk defa bir blogger sizlere başkalarının gösteremediği kadar açık saçık yerlerini teşhir ediyor. Henüz "ben onun ciğerini bilirim" diyemiyorsunuz hakkımda ama "geçen gün ibram'ın aklını okudum, kalbine girdim, dolaştım, kanki olduk."diyebilirsiniz.

Hatta "birlikte zihninde çay demleyip içtik" demeniz bile mümkün... Bu kıyağımı da unutmazsınız artık.
Bu yazıyı paylaş: :

0 yorum:

Yorum Gönder

Buraya yorum yazabilirsiniz. Niye yazmıyorsunuz?

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

  • yeryüzünde aşkı öldürmeyin efendiler
    28/08/2009 - 0 Yorum
    Yılanı inine kadar kovalama! diye bir deyim var... yapmamak lazım. çaresiz insan içine kapanır, insanlara güvenini kaybeder ve bir canlı ceset haline gelir. veya saldırganlaşır, başkalarına veya hiç bir şey yapamazsa kendi bedenine zarar verir. küçücük bir fare bile eğer siz ona çıkış yolu bırakmamışsanız saldırabilir. iki insan kavga ederken güçlü olanın, elinde silahı olanın sürekli diğerini ezmesi aşağılaması, zayıf olana ve onun ailesine çevresine, menfaatlerine zarar vermesi; zayıf olanı şiddet kullanmaya, en kötü çareleri düşünmeye iter. nitekim intihar eylemleri…
  • Sucuk diyorsam sana, dana da diyorumdur
    04/05/2010 - 0 Yorum
    tamam beyaz et sağlıklıdır ama, sucukta işi nedir? tavuk köftesi, tavuk adana, tavuk sucuk türü icadlara ne gerek var? ben kırmızı etli bir ürün seçmişsem, zaten beyaz et istemiyorum demektir. ben sana para verirken yarısını da selpak mendil olarak vereyim diyor muyum? demiyorum. o zaman neymiş; sucuk diye bize sucukladığın şey tavuk, ve hindi eti olmasın please...
  • İyi ki vaktiyle ölmüşsün be dede
    13/10/2012 - 0 Yorum
    Hiç dedem olmadı benim. İyi ki de olmamış, daha doğrusu ben doğmadan iyi ki ikisi de ölmüşler. Çünkü ben ninelerimi çok severdim ve elimde imkan olsa dedelerimi döverdim. Her ikisi de talihsiz ama benim için, talih olan kadınlardı çünkü ninelerim.Ninelerimin ellerinde büyüdüm. Anlattıkları öyküleri dinledim. Sonra aklım biraz erdiğinde yaşam hikayelerini, çektikleri sıkıntıları dinleyerek hüzünlendim. Bir dedem, oldukça varlıklıymış. Bu yüzden de para ya da huzur batmış olmalı ki ikinci bir eş almış. Bu yeni eşe muhabbeti çok fazla olduğundan ve ninemi çok üzdüğünden olsa gerek,…