Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar

Bugünkü şansınız :

ramazan sorgusu için yayınlar alaka düzeyine göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Tarihe göre sırala Tüm yayınları göster
ramazan sorgusu için yayınlar alaka düzeyine göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Tarihe göre sırala Tüm yayınları göster

İbrahim Ortaç Final Edition-2

Hiç yorum yok:

Evet, nerde kalmıştık? 2010 da aramızda olmayacak olan "Çakma blogger" İbrahim Ortaç'ın tuhaf ve bir o kadar sıradan hayat hikâyesini anlatıyorduk. Devam edelim o zaman.

AĞUSTOS

-Ağustos ayında İbrahim Ortaç çeşitli konulara değindi ancak değinirken google'da kendini aramaya başladı. Yazdıkları indekslendikçe bir şey gözüne çarptı. Bazıları büyük adam olan, bir kaç İbrahim Ortaç daha vardı. Oysa google en fazla kendisinin yazdıklarını indeksliyordu. "Çakma" bir adamın o ismi gerçek hayatında kullanan insanların adının önüne geçmesini pek doğru bulmayan yazarımız. Adını "orijinalleştirmeye" karar verdi ve o günden sonra adını "The İbrahim Ortach" olarak değiştirdi.

-Bu süreçte en beğenilen yazılarından biri "erkeklerden odun yapma kılavuzu" oldu. Erkeklerin kadınlar elinden çektiklerini anlatan bu yazı, kadın yazarlara bir de karşı pencereden bakmaları konusunda bir çağrı görevi gördü.

-Yine aynı dönemde internet üzerinde semirmeye başlayan "ç-alıntı" hareketine vurgu yapan ve google sayesinde artık başkalarının yazdıklarıyla karizma yapan bay ve bayanları uyaran bir yazı kaleme aldı. Bu konuda küçük tespit ve önerilerde bulundu. Tabi ki kendi üslubuyla.

-Bazı sitelerde gördüğü, sosyal içerikli iyilik hareketlerine vurgu yapan yazılar da yazan İbrahim Ortaç, benim  halk sorunları da umurumda diyerek, bu konuda emek veren insanlara destek olmaya çalıştı...

-Bir müddet sonra Gossip İbram sahneye çıktı ve "dedikodu" tarzında blog tanıtımları yapmaya başladı. Gossip İbram'da blog yazılarını okuduğu yazarları kendi anlatımları ile paparazzilik yaparak tanıtan İbrahim Ortaç pek bu işi beceremedi. Aslında site oldukça hit ve izleyici almıştı. Zaten, sitesinin tanıtımını isteyenler İbram'ı takip listine alıyor ve bir çeşit dilekçe yazmış oluyorlardı. Ancak kendi bloglarında yazdıklarını İbrahim'in yorumu ile okumak kimi yazarlar ve yakınlarında memnuniyetsizlik yarattı. İbram'da bir kaç blog tanıttıktan sonra, bu süreci Siminya-Pucca arasında gelip giderek, lak lakla geçirdi.

-Kendisi hakkında sürekli sorular sorulması ve insanların hüsnü-zan ile bile olsa Zan ile hareket etmesinden dolayı azıcık üzüntü duyan İbrahim, blog camiasını kendisi hakkında değişik şekillerde bilgilendirmeye devam etti. Deformasyon'un da kralı olsun diye "İbrahim abiniz aslında Ayşe teyzeniz olabilir" diyerek aynı zamanda net dünyasının gizemli çok yüzlülüğüne vurgu yaptı.

-Bu yazıdan sonra, bazı bi dostlar "İbram ablamız mısın hakkatten?" tarzında sorular sorarken, Blogunda(bu konuda farklı bir şey yazmamasına rağmen) bazı dostlar da "İbram abi seni baş göz edelim" tarzında teklifler ile gelmeye başladılar. Bu süreci de kazasız belasız atlatmak için dostlarına "Mer'i kanunlar müsait değil, olsa dükkân senin" diyerek cevap veren İbram Ortaç bir süre daha rahat bir nefes aldı.

-Çeşitli sosyal konularda, değişik yazılar yazmaya devam eden İbram Ortaç her tirajlı gazetenin yaptığı gibi bir Ramazan Sayfası hazırlasam olur mu diye düşünerek anket düzenledi. Yakışır abimize denilmesi üzerine "Ramazan Pidesi" adıyla özgün bir Ramazan sayfası hazırladı. Ramazan ayı müddetince yapılan pide servisinden memnun olunduğunu görmek İbrahim'i de mutlu etti.

-MİM ve keywords (google aramaları)'nın tavan yapmaya başlaması üzerine bu konulara da eğilen İbrahim Ortaç bir halttan anlamadığı Facebook ve Twitter'den sonra tam bir baş belası olan Friend Feed ile tanıştı. Kendisini FFeed'e bulaştıran dostlara sayısız kulak çınlatma seansı hediye eden İbrahim Ortaç, iki dakikada medya maymuna döndüğü Feed sarhoşluğunu bir süre üzerinden atamadı. Zil sesi duyunca ortaya çıkıp oynayan dansözlere dönmekten ve her üstüne düştüğü işin... kunu çıkardığı gibi Feed'in de... kunu çıkarmaktan korktuğu için kısa sürede o dünyadan ayrıldı. Kendi gitti adı kaldı yadigâr.

-MİM olaylarını pek sevmeyen İbrahim Ortaç yine de kendisini Mimleyen dostlarına cevap yazmaktan ve Mim’lerle kendi hakkında bilgiler vermekten de geri durmadı. Meraklılar için daha özgün Mimler icat etti.

-Ağustos ayının son yazısı "Yazılarınıza nasıl daha çok yorum alırsınız?" olunca, bu konuda bir sıkıntı olduğunu gün gibi ortaya çıkaran bir gelişme yaşandı ve bu yazı İbrahim Ortaç'ın en çok yorum olan yazılarından biri oldu.

EYLÜL

-FFeed'e bulaşan her Türk evladı gibi, ciddi bir efor kaybı yaşayan İbrahim Ortaç bu deli dolu zamanları geride bırakarak yine sessiz sakin yazılarını yazmaya devam etti. Ancak o günlerde çıkan 3G fırtınası ve Feed’de popüler olan "Gözlerini feedlemek" ile "Facebook'da popüler olan kafasız ve elbisesiz resim" modasını eleştiren bir yazı yayınladı.

-Yazmaktan yorulan ve ufak ufak jübileyi düşünmeye de başlayan İbrahim Ortaç en fazla 2nci sezon'da oynarım ondan sonra yolcudur Abbas ruheti haliyesine girmeye başladı. Buna rağmen hemen hemen haftada 5 civarında yazı yazıyordu. Bir ara bedensel ve ruhsal açıdan rahatlayabilmek amacıyla tatil planları yapan İbrahim Ortaç "Ak sakallı dede ve tası tarağı toplayamayan adam" adlı yazısı ile ilk ayrılık ipuçlarını verdi.

-Sürekli aklına gelen konularda, yazma sorununu aşmak için yazarımız yazılarını kaleme alacak bir sekreter aradığını kamuoyuna duyurdu. Sekreterin olayım İbram! Diyenler olduğu gibi ayıp, ayıp sek-reter başka şeyi çağrıştırıyor diyenler de oldu. Yine de çok şükür sekreterler odası ve kooperatifi İbrahim Ortaç'ı protesto etmedi.

-Gerek Ramazan atmosferi, gerek orta yaş bunalımı, hatta bünyesinde Andropoz mu oluyorum acaba? Durumları (fiziksel yorgunluk ve uykusuzluk belirtileri) vuku bulunca  İbram daha "nostaljik" yazılar yazmaya başladı. "Hatıra defterimden" serisinde birçok şapşallık ve aptallıklarını birinci elden, az kurgulayarak  kamuoyuna duyurdu. İşin tuhafı okuyucuları bu şapşal İbrahim'i de sevdiler, bağırlarına bastılar.

-Bir yandan Ramazan Pidesi'nde Ramazan yazıları diğer yandan keywords aramalarının Oruç bozan, bozmayan şeylere merak sarması üzerine İbrahim Ortaç, bazı sevdiği bloggerlerin de teşviki ile bu konularda da Zekeriya Beyaz'lık taslayan, komik ama asla tadını kaçırmayan yazılar kaleme aldı. Hatta az ayarı kaçırıp "Oruç bozmadan yiyip içme klavuzu"nu yayınladı.

-Dünyada esen 09-09-2009 da evlenme fırtınasını Ti'ye alan "Hoba evleniyoruz" yazısı ile bir kaç blogger dostunu önce sevindirip:) sonra kızdıran İbrahim Ortaç bir kaç gün sonra kendisini sürekli merak edenler için bir kullanma kılavuzu ve İbrahim Ortaç sözlüğü sayılabilecek "Tüm Melahat ve Kazımlar" için yazısını yayınladı.

-Sanal ortamda, kolayca gönlünü kaptırabilen insanlara bir nasihat olmak üzere "İbrahimgillerden korunma rehberi" de yayınlayan yazarımız anı yazılarını da yayınlamaya bir süre daha devam etti. Ayrıca çevresinde gördüğü yetenekli ve aktif bloggerleri ve yazılarını bir kaç yazar ve çizer arkadaşının yer aldığı sitelere tavsiye etti.

-Bu yazıların bir alternatifi olarak "hayranlardan kurtulma rehberi"de denilebilecek bir başka yazı kaleme alan İbrahim Ortaç'a bu süreç zarfında "beni nasıl sepetliceksin" türü sorular soruldu. İbrahim Ortaç'sa hiç bir dost ve hayranına "sepet" havası çalmadı ama yine de yolcular için "bekle ve gör" politikasını takip etti. Ayrıca profiline "Abiniz, amcanız, dayınız, halanız, teyzeniz, okuyup beğendiğiniz, belki de sevdiğiniz ama asla sevgiliniz olmayan adam" diye not düşmeyi de ihmal etmedi.

EKİM

-Ekim ayı İbrahim Ortaç için iyi başlamasına rağmen pek de iyi bitmedi. O dönemde yine Anı ve Ramazan yazıları yayınlayan yazarımız "Laf söyledi Balkabağı" adıyla dost meclislerinde söylediği ve "Abi sen nerden, nasıl buluyon bu lafları?" denilen sözdeyişlerini ayrı bir blogda yayınlamaya başladı.

-Aslında, oldukça verimli geçen bu süreçte İbrahim Ortaç Ben hassas ruhlu adamım kadınları anlayabilirim düşüncesine kapılmak gibi bir korkunç hataya düştü yine. Nitekim son düştüğü hatalarda kadın ruhundan zerre kadar anlamadığını er geç anlamış olan yazarımız, bu kez anladığını ispat etmek için Feminen karakterlerle bir-iki blog açtı.

-Yazdıkları beğenilen yazarımıza kısa sürede bazı kadın bloglarından yazarlık teklifleri geldi. Prensipte kabul etmesine rağmen, Lan dalga geçerken, kadın yazar olup çıkıcaz. Bu yaştan sonra kestiremem. diyerek bu konudan uzaklaştı.

-Ayşe teyze olmayı pek sevmeyen İbrahim Ortaç hemcinslerinin kısa sürede dişi kuş diye mailler atıp, blogunda "bir teselli verelim mi abla" kıvamında yorumlar yapması üzerine bu dünyada kadın olmanın ne kadar zor olduğuna karar verip, "bu erkekler hep böyle kardiş" diyerek sanal da olsa kestirmekten vazgeçti ve kestirmeden feminen karakterlerin dünyasından hızla uzaklaştı.

-Yazılarında Google'un ve Facebook'un insan zihnine ve dünyasına etkilerini de işleyen İbrahim Ortaç net aleminde hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağına vurgular yaptı. Artık Çelik' de İbram' da değişti diyerek kendisinden eski tas, eski hamam beklentisi olanlara mesaj vermeyi de ihmal etmedi.

-Her ne kadar "şeytana uymadım - belediye baksın diyerek  blog yapmadım" dese de İbrahim Ortaç'ın blogları bu süreçte de çoğalmaya devam etti. Hepsi de kendi çaplarında bazen az, çok izleyici ve yorumcu buldular.

-Ekim ayında İbrahim Ortaç'ı üzen bir gelişme yaşandı. Bir zamanlar çok değer verdiği, ancak sürekli didişip bozuştuğu ve uzun süredir görüşmediği çok saygıdeğer bir arkadaşı, İbrahim Ortaç'ın bloglarına ulaştı. Ulaşmakla kalmadı önce İbrahim'e eskiden kalma kini ve öfkesi ile kırıcı mesajlar yazdı. Yetmedi yorumlar bıraktı, yetmedi yorumcularından gözüne kestirdiklerine "İbrahim Ortaç'ın kimliğini açıklıyorum" babında mailler gönderdi.

-Arkadaşı ile bu anlamsız davranışı yüzünden yine esaslı bir kavga yapan ve bir daha selamlaşmamak üzere yollarını ayıran İbrahim Ortaç bu süreçte, peş peşe yayınladığı bir kaç yazı ile o gelen mailleri doğruladı. Mail alan, almayan ama yakın çevresinde olan dostlarına "kimliğini açıkladı" ve prensip olarak "her kimliğini sorana söyleme" kararı aldı. Bazı blogger dostlarına "bilgi kendilerinde kalmak kaydıyla" sormadan da kimliğini açıklamaktan ve zaten kafalara çaka çaka "Çakma" dediği İbrahim Ortaç'ın çakma olduğunu bir kere daha deklare etmekten çekinmedi.

-Bu üzüntülü ve sıkıntılı dönemde yanında olan tüm blogger dostlarına ve özellikle "takma kafana ya, umurunda mı dünya" şarkısını kendisine gönderen Kadir abisini her daim minnetle andı ve o şarkıyı dilinden düşürmedi. "Dım dım dırı dım, dım"


                                                                                                         Sürecek...

Evet, nerde kalmıştık? 2010 da aramızda olmayacak olan "Çakma blogger" İbrahim Ortaç'ın tuhaf ve bir o kadar sıradan hayat hikâyesini anlatıyorduk. Devam edelim o zaman.

AĞUSTOS

-Ağustos ayında İbrahim Ortaç çeşitli konulara değindi ancak değinirken google'da kendini aramaya başladı. Yazdıkları indekslendikçe bir şey gözüne çarptı. Bazıları büyük adam olan, bir kaç İbrahim Ortaç daha vardı. Oysa google en fazla kendisinin yazdıklarını indeksliyordu. "Çakma" bir adamın o ismi gerçek hayatında kullanan insanların adının önüne geçmesini pek doğru bulmayan yazarımız. Adını "orijinalleştirmeye" karar verdi ve o günden sonra adını "The İbrahim Ortach" olarak değiştirdi.

-Bu süreçte en beğenilen yazılarından biri "erkeklerden odun yapma kılavuzu" oldu. Erkeklerin kadınlar elinden çektiklerini anlatan bu yazı, kadın yazarlara bir de karşı pencereden bakmaları konusunda bir çağrı görevi gördü.

-Yine aynı dönemde internet üzerinde semirmeye başlayan "ç-alıntı" hareketine vurgu yapan ve google sayesinde artık başkalarının yazdıklarıyla karizma yapan bay ve bayanları uyaran bir yazı kaleme aldı. Bu konuda küçük tespit ve önerilerde bulundu. Tabi ki kendi üslubuyla.

-Bazı sitelerde gördüğü, sosyal içerikli iyilik hareketlerine vurgu yapan yazılar da yazan İbrahim Ortaç, benim  halk sorunları da umurumda diyerek, bu konuda emek veren insanlara destek olmaya çalıştı...

-Bir müddet sonra Gossip İbram sahneye çıktı ve "dedikodu" tarzında blog tanıtımları yapmaya başladı. Gossip İbram'da blog yazılarını okuduğu yazarları kendi anlatımları ile paparazzilik yaparak tanıtan İbrahim Ortaç pek bu işi beceremedi. Aslında site oldukça hit ve izleyici almıştı. Zaten, sitesinin tanıtımını isteyenler İbram'ı takip listine alıyor ve bir çeşit dilekçe yazmış oluyorlardı. Ancak kendi bloglarında yazdıklarını İbrahim'in yorumu ile okumak kimi yazarlar ve yakınlarında memnuniyetsizlik yarattı. İbram'da bir kaç blog tanıttıktan sonra, bu süreci Siminya-Pucca arasında gelip giderek, lak lakla geçirdi.

-Kendisi hakkında sürekli sorular sorulması ve insanların hüsnü-zan ile bile olsa Zan ile hareket etmesinden dolayı azıcık üzüntü duyan İbrahim, blog camiasını kendisi hakkında değişik şekillerde bilgilendirmeye devam etti. Deformasyon'un da kralı olsun diye "İbrahim abiniz aslında Ayşe teyzeniz olabilir" diyerek aynı zamanda net dünyasının gizemli çok yüzlülüğüne vurgu yaptı.

-Bu yazıdan sonra, bazı bi dostlar "İbram ablamız mısın hakkatten?" tarzında sorular sorarken, Blogunda(bu konuda farklı bir şey yazmamasına rağmen) bazı dostlar da "İbram abi seni baş göz edelim" tarzında teklifler ile gelmeye başladılar. Bu süreci de kazasız belasız atlatmak için dostlarına "Mer'i kanunlar müsait değil, olsa dükkân senin" diyerek cevap veren İbram Ortaç bir süre daha rahat bir nefes aldı.

-Çeşitli sosyal konularda, değişik yazılar yazmaya devam eden İbram Ortaç her tirajlı gazetenin yaptığı gibi bir Ramazan Sayfası hazırlasam olur mu diye düşünerek anket düzenledi. Yakışır abimize denilmesi üzerine "Ramazan Pidesi" adıyla özgün bir Ramazan sayfası hazırladı. Ramazan ayı müddetince yapılan pide servisinden memnun olunduğunu görmek İbrahim'i de mutlu etti.

-MİM ve keywords (google aramaları)'nın tavan yapmaya başlaması üzerine bu konulara da eğilen İbrahim Ortaç bir halttan anlamadığı Facebook ve Twitter'den sonra tam bir baş belası olan Friend Feed ile tanıştı. Kendisini FFeed'e bulaştıran dostlara sayısız kulak çınlatma seansı hediye eden İbrahim Ortaç, iki dakikada medya maymuna döndüğü Feed sarhoşluğunu bir süre üzerinden atamadı. Zil sesi duyunca ortaya çıkıp oynayan dansözlere dönmekten ve her üstüne düştüğü işin... kunu çıkardığı gibi Feed'in de... kunu çıkarmaktan korktuğu için kısa sürede o dünyadan ayrıldı. Kendi gitti adı kaldı yadigâr.

-MİM olaylarını pek sevmeyen İbrahim Ortaç yine de kendisini Mimleyen dostlarına cevap yazmaktan ve Mim’lerle kendi hakkında bilgiler vermekten de geri durmadı. Meraklılar için daha özgün Mimler icat etti.

-Ağustos ayının son yazısı "Yazılarınıza nasıl daha çok yorum alırsınız?" olunca, bu konuda bir sıkıntı olduğunu gün gibi ortaya çıkaran bir gelişme yaşandı ve bu yazı İbrahim Ortaç'ın en çok yorum olan yazılarından biri oldu.

EYLÜL

-FFeed'e bulaşan her Türk evladı gibi, ciddi bir efor kaybı yaşayan İbrahim Ortaç bu deli dolu zamanları geride bırakarak yine sessiz sakin yazılarını yazmaya devam etti. Ancak o günlerde çıkan 3G fırtınası ve Feed’de popüler olan "Gözlerini feedlemek" ile "Facebook'da popüler olan kafasız ve elbisesiz resim" modasını eleştiren bir yazı yayınladı.

-Yazmaktan yorulan ve ufak ufak jübileyi düşünmeye de başlayan İbrahim Ortaç en fazla 2nci sezon'da oynarım ondan sonra yolcudur Abbas ruheti haliyesine girmeye başladı. Buna rağmen hemen hemen haftada 5 civarında yazı yazıyordu. Bir ara bedensel ve ruhsal açıdan rahatlayabilmek amacıyla tatil planları yapan İbrahim Ortaç "Ak sakallı dede ve tası tarağı toplayamayan adam" adlı yazısı ile ilk ayrılık ipuçlarını verdi.

-Sürekli aklına gelen konularda, yazma sorununu aşmak için yazarımız yazılarını kaleme alacak bir sekreter aradığını kamuoyuna duyurdu. Sekreterin olayım İbram! Diyenler olduğu gibi ayıp, ayıp sek-reter başka şeyi çağrıştırıyor diyenler de oldu. Yine de çok şükür sekreterler odası ve kooperatifi İbrahim Ortaç'ı protesto etmedi.

-Gerek Ramazan atmosferi, gerek orta yaş bunalımı, hatta bünyesinde Andropoz mu oluyorum acaba? Durumları (fiziksel yorgunluk ve uykusuzluk belirtileri) vuku bulunca  İbram daha "nostaljik" yazılar yazmaya başladı. "Hatıra defterimden" serisinde birçok şapşallık ve aptallıklarını birinci elden, az kurgulayarak  kamuoyuna duyurdu. İşin tuhafı okuyucuları bu şapşal İbrahim'i de sevdiler, bağırlarına bastılar.

-Bir yandan Ramazan Pidesi'nde Ramazan yazıları diğer yandan keywords aramalarının Oruç bozan, bozmayan şeylere merak sarması üzerine İbrahim Ortaç, bazı sevdiği bloggerlerin de teşviki ile bu konularda da Zekeriya Beyaz'lık taslayan, komik ama asla tadını kaçırmayan yazılar kaleme aldı. Hatta az ayarı kaçırıp "Oruç bozmadan yiyip içme klavuzu"nu yayınladı.

-Dünyada esen 09-09-2009 da evlenme fırtınasını Ti'ye alan "Hoba evleniyoruz" yazısı ile bir kaç blogger dostunu önce sevindirip:) sonra kızdıran İbrahim Ortaç bir kaç gün sonra kendisini sürekli merak edenler için bir kullanma kılavuzu ve İbrahim Ortaç sözlüğü sayılabilecek "Tüm Melahat ve Kazımlar" için yazısını yayınladı.

-Sanal ortamda, kolayca gönlünü kaptırabilen insanlara bir nasihat olmak üzere "İbrahimgillerden korunma rehberi" de yayınlayan yazarımız anı yazılarını da yayınlamaya bir süre daha devam etti. Ayrıca çevresinde gördüğü yetenekli ve aktif bloggerleri ve yazılarını bir kaç yazar ve çizer arkadaşının yer aldığı sitelere tavsiye etti.

-Bu yazıların bir alternatifi olarak "hayranlardan kurtulma rehberi"de denilebilecek bir başka yazı kaleme alan İbrahim Ortaç'a bu süreç zarfında "beni nasıl sepetliceksin" türü sorular soruldu. İbrahim Ortaç'sa hiç bir dost ve hayranına "sepet" havası çalmadı ama yine de yolcular için "bekle ve gör" politikasını takip etti. Ayrıca profiline "Abiniz, amcanız, dayınız, halanız, teyzeniz, okuyup beğendiğiniz, belki de sevdiğiniz ama asla sevgiliniz olmayan adam" diye not düşmeyi de ihmal etmedi.

EKİM

-Ekim ayı İbrahim Ortaç için iyi başlamasına rağmen pek de iyi bitmedi. O dönemde yine Anı ve Ramazan yazıları yayınlayan yazarımız "Laf söyledi Balkabağı" adıyla dost meclislerinde söylediği ve "Abi sen nerden, nasıl buluyon bu lafları?" denilen sözdeyişlerini ayrı bir blogda yayınlamaya başladı.

-Aslında, oldukça verimli geçen bu süreçte İbrahim Ortaç Ben hassas ruhlu adamım kadınları anlayabilirim düşüncesine kapılmak gibi bir korkunç hataya düştü yine. Nitekim son düştüğü hatalarda kadın ruhundan zerre kadar anlamadığını er geç anlamış olan yazarımız, bu kez anladığını ispat etmek için Feminen karakterlerle bir-iki blog açtı.

-Yazdıkları beğenilen yazarımıza kısa sürede bazı kadın bloglarından yazarlık teklifleri geldi. Prensipte kabul etmesine rağmen, Lan dalga geçerken, kadın yazar olup çıkıcaz. Bu yaştan sonra kestiremem. diyerek bu konudan uzaklaştı.

-Ayşe teyze olmayı pek sevmeyen İbrahim Ortaç hemcinslerinin kısa sürede dişi kuş diye mailler atıp, blogunda "bir teselli verelim mi abla" kıvamında yorumlar yapması üzerine bu dünyada kadın olmanın ne kadar zor olduğuna karar verip, "bu erkekler hep böyle kardiş" diyerek sanal da olsa kestirmekten vazgeçti ve kestirmeden feminen karakterlerin dünyasından hızla uzaklaştı.

-Yazılarında Google'un ve Facebook'un insan zihnine ve dünyasına etkilerini de işleyen İbrahim Ortaç net aleminde hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağına vurgular yaptı. Artık Çelik' de İbram' da değişti diyerek kendisinden eski tas, eski hamam beklentisi olanlara mesaj vermeyi de ihmal etmedi.

-Her ne kadar "şeytana uymadım - belediye baksın diyerek  blog yapmadım" dese de İbrahim Ortaç'ın blogları bu süreçte de çoğalmaya devam etti. Hepsi de kendi çaplarında bazen az, çok izleyici ve yorumcu buldular.

-Ekim ayında İbrahim Ortaç'ı üzen bir gelişme yaşandı. Bir zamanlar çok değer verdiği, ancak sürekli didişip bozuştuğu ve uzun süredir görüşmediği çok saygıdeğer bir arkadaşı, İbrahim Ortaç'ın bloglarına ulaştı. Ulaşmakla kalmadı önce İbrahim'e eskiden kalma kini ve öfkesi ile kırıcı mesajlar yazdı. Yetmedi yorumlar bıraktı, yetmedi yorumcularından gözüne kestirdiklerine "İbrahim Ortaç'ın kimliğini açıklıyorum" babında mailler gönderdi.

-Arkadaşı ile bu anlamsız davranışı yüzünden yine esaslı bir kavga yapan ve bir daha selamlaşmamak üzere yollarını ayıran İbrahim Ortaç bu süreçte, peş peşe yayınladığı bir kaç yazı ile o gelen mailleri doğruladı. Mail alan, almayan ama yakın çevresinde olan dostlarına "kimliğini açıkladı" ve prensip olarak "her kimliğini sorana söyleme" kararı aldı. Bazı blogger dostlarına "bilgi kendilerinde kalmak kaydıyla" sormadan da kimliğini açıklamaktan ve zaten kafalara çaka çaka "Çakma" dediği İbrahim Ortaç'ın çakma olduğunu bir kere daha deklare etmekten çekinmedi.

-Bu üzüntülü ve sıkıntılı dönemde yanında olan tüm blogger dostlarına ve özellikle "takma kafana ya, umurunda mı dünya" şarkısını kendisine gönderen Kadir abisini her daim minnetle andı ve o şarkıyı dilinden düşürmedi. "Dım dım dırı dım, dım"


                                                                                                         Sürecek...

İbram abiniz tesettüre girecek mi?

Hiç yorum yok:

Mevsim Ramazan...
Büyük gazetelerimiz başladılar bile Ramazan hediyeleri vermeye. Show Tv biri bayan 4 muhabirini hacca gönderdi, her gün damardan yayın yapmak için. Modaya uymak lazım. Niye geri kalalım ne kadar gündemde kalırsak o kadar iyi...

Madem mevsime uygun, Ayşe Arman'ın peşinden ben de tesettüre girsem olmaz mı? Nasıl olsa Ahmet Hakan girmez bu aralar. Zaten eskiden yaşadığım kasabada erkeklerin türbana, çarşafa girmesi yaşanmadık bir şey değil. Genelde düğün evlerine erkekler sokulmadığı için sevdiği kızlara yakın olmak isteyen erkeklerle, oynamak için sıra bekleyen kızlara çimdik atmak derdindeki tacizci sapıklar yapardı bunu. Eh ben hiç yapmadım ama bu beceremem de demek değil tabi ki...

Sanat camiasında pek moda olduğu üzere tesettür öncesini ağda, epilasyonla halledecek değilim elbet. Saçımın sakalımın bir tek teline dokundurtmam. Bıyıklarımı da yoldurtmam efendim. Milli değerlere saygılı bir şekilde takarım türbanımı. Olmadı burka ne güne duruyor. Hatta demeç vermem gerekirse benim ninem de türbanlıydı, dedem de onu görmek için düğün evine çarşaflı gitmiş bile diyebilirim. Arkasından bir kaç oruç kavgası, cinayeti de çaktım mı bloguma gelsin ratingler.

Ayrıca bir de ramazan sayfası hazırlıyorum. Lütfen oylarınızla bana destek verin efendim. Anket yaptık ama milletin benim ramazan sayfamın Tan gazetesinin vaktiyle yaptığı Ramazan sayfalarına benzeyeceğine dair kaygıları had safhada olmalı ki anket oyları hiç beklediğim gibi gitmiyor: p

Bu memlekette ramazan sayfası hazırlanacaksa onun da kralını İbram abiniz yapar haliyle.
Hadi bakalım fareler elimizde, sol köşede anketimize oylarınızı beklerim.
Ya da OKEY İBRAM yazıp Turkcell 3169'a gönderin. Hadi canlarım benim:)

Mevsim Ramazan...
Büyük gazetelerimiz başladılar bile Ramazan hediyeleri vermeye. Show Tv biri bayan 4 muhabirini hacca gönderdi, her gün damardan yayın yapmak için. Modaya uymak lazım. Niye geri kalalım ne kadar gündemde kalırsak o kadar iyi...

Madem mevsime uygun, Ayşe Arman'ın peşinden ben de tesettüre girsem olmaz mı? Nasıl olsa Ahmet Hakan girmez bu aralar. Zaten eskiden yaşadığım kasabada erkeklerin türbana, çarşafa girmesi yaşanmadık bir şey değil. Genelde düğün evlerine erkekler sokulmadığı için sevdiği kızlara yakın olmak isteyen erkeklerle, oynamak için sıra bekleyen kızlara çimdik atmak derdindeki tacizci sapıklar yapardı bunu. Eh ben hiç yapmadım ama bu beceremem de demek değil tabi ki...

Sanat camiasında pek moda olduğu üzere tesettür öncesini ağda, epilasyonla halledecek değilim elbet. Saçımın sakalımın bir tek teline dokundurtmam. Bıyıklarımı da yoldurtmam efendim. Milli değerlere saygılı bir şekilde takarım türbanımı. Olmadı burka ne güne duruyor. Hatta demeç vermem gerekirse benim ninem de türbanlıydı, dedem de onu görmek için düğün evine çarşaflı gitmiş bile diyebilirim. Arkasından bir kaç oruç kavgası, cinayeti de çaktım mı bloguma gelsin ratingler.

Ayrıca bir de ramazan sayfası hazırlıyorum. Lütfen oylarınızla bana destek verin efendim. Anket yaptık ama milletin benim ramazan sayfamın Tan gazetesinin vaktiyle yaptığı Ramazan sayfalarına benzeyeceğine dair kaygıları had safhada olmalı ki anket oyları hiç beklediğim gibi gitmiyor: p

Bu memlekette ramazan sayfası hazırlanacaksa onun da kralını İbram abiniz yapar haliyle.
Hadi bakalım fareler elimizde, sol köşede anketimize oylarınızı beklerim.
Ya da OKEY İBRAM yazıp Turkcell 3169'a gönderin. Hadi canlarım benim:)

Erken doğum: Ramazan pidesi yayında

Hiç yorum yok:


Bir blog daha...

Azaltcam derken sigara tiryakileri gibi çoğaltıyorum. Hiçbiri ibonun reytingini yakalayamıyor ve arkası gelmiyor ama olsun. buna da bulaşın bence... izlerseniz iyi edersiniz.

Ramazan pidesi son bir kaç postumu yorumlayan dostlardan birinin ilham verdiği bir şey. Madem 11 ay karı, kız resmi basan gazeteler, ramazanda promosyonla hacı takkesi, gül yağı dağıtıyor. İbram'da ramazan sayfası hazırlayamaz mı? Hazırladı netekim...

Ama benden çok şey beklemeyin reca ederim. İbramın hazırlayacağı Ramazan sayfası nasıl olur tahmin edersiniz belki ama onda bile yanılırsınız. O kadar da zapık diliz. Çocukluktan bu yana cebimde biriktirdiğim Ramazan anılarımı paylaşıcam sizlerle. Ya da duyduğum, okuduğum sevdiğim, beğendiğim şeyleri...

Belki sizler de seversiniz, güzel anılarınız ve yorumlarınızla eşlik edersiniz...



Bir blog daha...

Azaltcam derken sigara tiryakileri gibi çoğaltıyorum. Hiçbiri ibonun reytingini yakalayamıyor ve arkası gelmiyor ama olsun. buna da bulaşın bence... izlerseniz iyi edersiniz.

Ramazan pidesi son bir kaç postumu yorumlayan dostlardan birinin ilham verdiği bir şey. Madem 11 ay karı, kız resmi basan gazeteler, ramazanda promosyonla hacı takkesi, gül yağı dağıtıyor. İbram'da ramazan sayfası hazırlayamaz mı? Hazırladı netekim...

Ama benden çok şey beklemeyin reca ederim. İbramın hazırlayacağı Ramazan sayfası nasıl olur tahmin edersiniz belki ama onda bile yanılırsınız. O kadar da zapık diliz. Çocukluktan bu yana cebimde biriktirdiğim Ramazan anılarımı paylaşıcam sizlerle. Ya da duyduğum, okuduğum sevdiğim, beğendiğim şeyleri...

Belki sizler de seversiniz, güzel anılarınız ve yorumlarınızla eşlik edersiniz...

Sevişerek oruç açılabilir mi?

Hiç yorum yok:

M.Ali ERBİL'le başlayan ve Zekerriya BEYAZ'la devam eden medya maymununu oynama fırtınasına dostlar beni de layık görmüş olmalılar ki hitim pek bir arttı. Yok arttığı falan yok da bana öyle geliyor. Oturup ciddi ciddi bilimsel makaleleler yazsam acaba kaç kişi okurdu merak ediyorum.

Sağolsun okuyucularım maillerle değişik sorular sormuşlar. Bunlardan bir kaçı da gerek mevsimin Ramazan'a denk gelmesi, gerek Ramazan pidesi adlı blogum sayesine genelde "Neler orucu bozar?" tarzı geyik içerikli sorular. Bir kısmını cevaplarımla birlikte aşağıda yayınlıyorum efendim.

Yalnız sizleri uyarmadan da edemiyorum. Benim ipimle kuyuya inmeye kalkmayınız. Her ne kadar cevaplarımın elle tutulur nedenleri olsa da İbram hocanız mizah yazarıdır. Fetva dairesi başkanı değil...

Soru 1:- Sayın İbram hocam. Benim kafamda bir türlü çözülemeyen şu "sakız orucu bozar mı?" sorusu var.
El cevap: Bu eski bir soru olup cevabı iktidarda hangi partinin olduğuna göre değişirdi evladım. Eğer erbakanın partisi varsa Lütfi DOĞAN hoca diyanet işleri başkanı olur ve "sakız" orucu bozardı. Ecevit iktidarda ise bu kez Ecevit'in Lütfü DOĞAN'ı diyanet işleri başkanı olur ve "sakız" çiğnemek orucu bozmazdı. İşin aslı tedbiri elden bırakmamak lazım, bu devirde her sakız nerenle çiğnersen çiğne orucu bozar evladım.

Soru 2:- Hocam oje orucu bozar mı?
El cevap: İçmediğin sürece bozmaz ama neden içesin ki evladım. Kendine garezin mi var? Gerçi gusle mani olabileceği için abdestin olmaz derler. Sen karıştırıyor olmayasın?

Soru 3:- Sigara içmek orucu bozar mı?
El cevap: Girenler orucu, çıkanlar abdesti bozar kuralına göre bozduğu kanısındayım. Bir zamanlar okuduğum bir mizah yazısında %10 bozar deniyordu. Tabi %1 bile bozsa, bozulmuş bozulmuştur evladım. İçme...

Soru 4:- Başkası benim yerime oruç tutsa olur mu?
El cevap: Mutlaka olur ama tutanın orucu olur, bunun sana faydası ne?

Soru 5:- Ramazan davulcusunu dövsem günah olur mu?
El cevap: Sopayı haketmişse, cami imamı olsa da farketmez dövebilirsin. Ramazan davulcusu olmak imtiyaz değildir. Bahşişi fazla isterse de dövmen mümkün. Ancak sadece oruç tutmuyorum ama davul sesi kafamı şey..diyor diye dövemezsin...

Soru 6:- İşyerinde oruç tutmayan arkadaşım karşımda yemek yiyor. Extra sevap kazanır mıyım?
El cevap: Bonus alırsın diye düşünüyorum ama fazla bonus için yemekhane yada lokantalar civarına gidip, bakıp bakıp iç geçirmek sevap kazandırmaz.

Soru 7:- Kabızlık sorunum var, pandik atsam oruç bozulur mu?
El cevap: Parmak kuru ise bozulmaz diye bir yerde okumuştum. Bırakın bu pis işleri..

Soru 8:- Mastürbasyon orucu bozar mı?
El cevap: sen zaten niyeti bozmuşsun, oruç sağlam kalır mı? Yalnız okuduğum bi kaynakta 60 kefaret değil 1 kaza yeterli deniyor.

Soru 9:- Denize girmek orucu bozar mı?
El cevap: Nerede ve kiminle girdiğine bakar. Sabah hamamcı olmuşsun sahurda karanlıkta abdest almak niyetiyle girmişsin bozmaz. Su yutmamak kaydıyla. Ama sen gider Antalya'da Bodrum da çıplak turistlerin arasında denize girersen önce gusül gider, arkasından orucu kesin sakatlarsın.

Soru 10:- Sevişerek oruç açılabilir mi?
El cevap: Bu konuda Zekerriya Beyaz ile hemfikirim. En kral oruç açma biçimidir hatta. Mümkünse ağıza bir hurma ya da çikolata alınıp, al canım yarısı senin diyerek aynı anda dudak payı ile açılabilir.

Basit bir kural vardır. "Yasaklınla günah olan, helalinle sevap kazandırır. En güzel sevap kazanma şekli helalinle orucu birlikte açıp, sevişmektir zannımca" Yalnız oruç açarken "ön sevişmeye" ikindiden başlamak olmaz. Sabrınız yoksa ön sevişmezsiniz veya ön sevişmeye hurma yiyerek başlarsınız. Benim tercihim "karyoka" dır...

* Gelecek Sayıda: Oruç Neleri bozar?

M.Ali ERBİL'le başlayan ve Zekerriya BEYAZ'la devam eden medya maymununu oynama fırtınasına dostlar beni de layık görmüş olmalılar ki hitim pek bir arttı. Yok arttığı falan yok da bana öyle geliyor. Oturup ciddi ciddi bilimsel makaleleler yazsam acaba kaç kişi okurdu merak ediyorum.

Sağolsun okuyucularım maillerle değişik sorular sormuşlar. Bunlardan bir kaçı da gerek mevsimin Ramazan'a denk gelmesi, gerek Ramazan pidesi adlı blogum sayesine genelde "Neler orucu bozar?" tarzı geyik içerikli sorular. Bir kısmını cevaplarımla birlikte aşağıda yayınlıyorum efendim.

Yalnız sizleri uyarmadan da edemiyorum. Benim ipimle kuyuya inmeye kalkmayınız. Her ne kadar cevaplarımın elle tutulur nedenleri olsa da İbram hocanız mizah yazarıdır. Fetva dairesi başkanı değil...

Soru 1:- Sayın İbram hocam. Benim kafamda bir türlü çözülemeyen şu "sakız orucu bozar mı?" sorusu var.
El cevap: Bu eski bir soru olup cevabı iktidarda hangi partinin olduğuna göre değişirdi evladım. Eğer erbakanın partisi varsa Lütfi DOĞAN hoca diyanet işleri başkanı olur ve "sakız" orucu bozardı. Ecevit iktidarda ise bu kez Ecevit'in Lütfü DOĞAN'ı diyanet işleri başkanı olur ve "sakız" çiğnemek orucu bozmazdı. İşin aslı tedbiri elden bırakmamak lazım, bu devirde her sakız nerenle çiğnersen çiğne orucu bozar evladım.

Soru 2:- Hocam oje orucu bozar mı?
El cevap: İçmediğin sürece bozmaz ama neden içesin ki evladım. Kendine garezin mi var? Gerçi gusle mani olabileceği için abdestin olmaz derler. Sen karıştırıyor olmayasın?

Soru 3:- Sigara içmek orucu bozar mı?
El cevap: Girenler orucu, çıkanlar abdesti bozar kuralına göre bozduğu kanısındayım. Bir zamanlar okuduğum bir mizah yazısında %10 bozar deniyordu. Tabi %1 bile bozsa, bozulmuş bozulmuştur evladım. İçme...

Soru 4:- Başkası benim yerime oruç tutsa olur mu?
El cevap: Mutlaka olur ama tutanın orucu olur, bunun sana faydası ne?

Soru 5:- Ramazan davulcusunu dövsem günah olur mu?
El cevap: Sopayı haketmişse, cami imamı olsa da farketmez dövebilirsin. Ramazan davulcusu olmak imtiyaz değildir. Bahşişi fazla isterse de dövmen mümkün. Ancak sadece oruç tutmuyorum ama davul sesi kafamı şey..diyor diye dövemezsin...

Soru 6:- İşyerinde oruç tutmayan arkadaşım karşımda yemek yiyor. Extra sevap kazanır mıyım?
El cevap: Bonus alırsın diye düşünüyorum ama fazla bonus için yemekhane yada lokantalar civarına gidip, bakıp bakıp iç geçirmek sevap kazandırmaz.

Soru 7:- Kabızlık sorunum var, pandik atsam oruç bozulur mu?
El cevap: Parmak kuru ise bozulmaz diye bir yerde okumuştum. Bırakın bu pis işleri..

Soru 8:- Mastürbasyon orucu bozar mı?
El cevap: sen zaten niyeti bozmuşsun, oruç sağlam kalır mı? Yalnız okuduğum bi kaynakta 60 kefaret değil 1 kaza yeterli deniyor.

Soru 9:- Denize girmek orucu bozar mı?
El cevap: Nerede ve kiminle girdiğine bakar. Sabah hamamcı olmuşsun sahurda karanlıkta abdest almak niyetiyle girmişsin bozmaz. Su yutmamak kaydıyla. Ama sen gider Antalya'da Bodrum da çıplak turistlerin arasında denize girersen önce gusül gider, arkasından orucu kesin sakatlarsın.

Soru 10:- Sevişerek oruç açılabilir mi?
El cevap: Bu konuda Zekerriya Beyaz ile hemfikirim. En kral oruç açma biçimidir hatta. Mümkünse ağıza bir hurma ya da çikolata alınıp, al canım yarısı senin diyerek aynı anda dudak payı ile açılabilir.

Basit bir kural vardır. "Yasaklınla günah olan, helalinle sevap kazandırır. En güzel sevap kazanma şekli helalinle orucu birlikte açıp, sevişmektir zannımca" Yalnız oruç açarken "ön sevişmeye" ikindiden başlamak olmaz. Sabrınız yoksa ön sevişmezsiniz veya ön sevişmeye hurma yiyerek başlarsınız. Benim tercihim "karyoka" dır...

* Gelecek Sayıda: Oruç Neleri bozar?

Oruç bozmadan yiyip içme kılavuzu -2

Hiç yorum yok:

Elde kaşık, sevgilinizle kucak kucağa oturmuş pc başındabenim bu yazımı beklediyseniz daha çok beklersiniz. Öyle işkembeden fetva veremem. O işlere beyaz hocam bakıyor. Kıt aklımla benden himmet beklemeyin. Orucunuza bilir bilmez adamların lafları ile yazık etmeyin.

Öncelikle bilin ki; Oruç bozmadan Ramazan'da yiyip içmenin bilinen iki yolu vardır. Birincisi o orucu hiç tutmamaktır. İkincisi de bir sebeple sefere çıkıp, orucu kazaya bırakmaktır.
Aslında hülle yüzünden adı kötüye çıkan "Hile-i Şeriye" denilen bir yöntem vardır. Bu da mecbur kalınan zor bir durumda, iki sakıncalı durumdan daha az zararlı olanı tercih etmek olarak özetlenebilir.

Dini literatürde iman ve nikâh konuları çok önemsenir. Şakası bile büyük risk taşır. O yüzden de "boş-ol" diyerek dalga geçilen kavram O bilince sahip insanlar tarafından önemsenir. Derler ki "bir adam eşine bu Ramazan oruç tutarsak boşanalım" dese ve Ramazan gelse? Ne yapmak lazımdır...
El cevap: Sefere çıkarlar, oruçlarını bir güzel yerler. Sonra gelince başka bir vakit kaza ederler. Tabi adam bu patavatsızlık için ayrıca tövbe eder, sadaka verir.

Aslında orucu bozmadan yiyip içmenin en güzel yolu haliyle iftar topu atıldıktan sonra yemektir ama siz o kadar niyeti bozdunuzsa, bu seferlik sabredip, bir dahaki sefere baştan oruca hiç niyetlenmiyeceksiniz. İşin özeti bu. Öyle keyfiniz için yemeklerin azıcık tadına baksanız bir şey olmaz diyemem. Ha bak ev hanımıysanız bakabiliyormuşsunuz. Pişirdiğiniz yemeklerin tabi. Siz ne sandınız? Mercimeği Fırına verip, tadına bakmaktan mı bahsediyoruz burada :p

Aynı şekilde illa aklınızı, fikrinizi taktıysanız ince işe. "Ya! Hasıla. İzmir'deki halamı çok göreceğim geldi, biz bir ziyaretine gidelim" diyerek sefere çıkar, bir kaç gün halvet olur, dönersiniz. Ben ona da karışmam. Yol yöntem belliyken, yarı yolda oruç bozmaya ne gerek var.

İşin helalinden ve en güzel yanı da, hani dalgınlıkla yer içersiniz ya orucu unutup. İşte en güzeli odur, oruçluyken yiyip içmenin. Tam iftara az kala, unutkanlıkla koca bir tepsi kuzu da yeseniz, orucunuz bozulmaz. Oh afiyet, şeker olsun misler gibi. Gerçi insan üzülür bu duruma, elinde olmadan. Ama yine derler ki; o ziyafet size Tanrı katından bir ikramdır.

Bir de bazen sahur sonrası uykunuzda ihtilâm olursunuz. O ne be? Diyenler için konuyu açarsak; Bekâra kolay olan işlerden biri de karı boşamak değil, bol bol cinsel içerikli rüya görmektir. Bekârdan kastettiklerimiz dün ve bugün farklı anlaşılabilir. Bizim kastettiğimiz bekâr cinsel bir partneri olmayan ve oruçla nefsini terbiye etmeye çalışan bekârlardır.

Tabi bir gece önceden niyet ettim rüyamda Angelia Jolie yi görmeye diyerek uykuya yatmazsanız, büyük ihtimalle sabaha hamamcı olduğunuzda, bir güzel duş alırsınız ve oruca kaldığınız yerden devam edersiniz.

İşin özü budur efendim.
Öyle hem oruca niyet edip, hem de bir güzel yiyip, içip yiyişmek olmaz. Ancak yukarıdaki koşullarda unutkanlık veya rüya halinde yer içer, rüyalarda öpüşür, koklaşırsınız. Tamam mı?

Elde kaşık, sevgilinizle kucak kucağa oturmuş pc başındabenim bu yazımı beklediyseniz daha çok beklersiniz. Öyle işkembeden fetva veremem. O işlere beyaz hocam bakıyor. Kıt aklımla benden himmet beklemeyin. Orucunuza bilir bilmez adamların lafları ile yazık etmeyin.

Öncelikle bilin ki; Oruç bozmadan Ramazan'da yiyip içmenin bilinen iki yolu vardır. Birincisi o orucu hiç tutmamaktır. İkincisi de bir sebeple sefere çıkıp, orucu kazaya bırakmaktır.
Aslında hülle yüzünden adı kötüye çıkan "Hile-i Şeriye" denilen bir yöntem vardır. Bu da mecbur kalınan zor bir durumda, iki sakıncalı durumdan daha az zararlı olanı tercih etmek olarak özetlenebilir.

Dini literatürde iman ve nikâh konuları çok önemsenir. Şakası bile büyük risk taşır. O yüzden de "boş-ol" diyerek dalga geçilen kavram O bilince sahip insanlar tarafından önemsenir. Derler ki "bir adam eşine bu Ramazan oruç tutarsak boşanalım" dese ve Ramazan gelse? Ne yapmak lazımdır...
El cevap: Sefere çıkarlar, oruçlarını bir güzel yerler. Sonra gelince başka bir vakit kaza ederler. Tabi adam bu patavatsızlık için ayrıca tövbe eder, sadaka verir.

Aslında orucu bozmadan yiyip içmenin en güzel yolu haliyle iftar topu atıldıktan sonra yemektir ama siz o kadar niyeti bozdunuzsa, bu seferlik sabredip, bir dahaki sefere baştan oruca hiç niyetlenmiyeceksiniz. İşin özeti bu. Öyle keyfiniz için yemeklerin azıcık tadına baksanız bir şey olmaz diyemem. Ha bak ev hanımıysanız bakabiliyormuşsunuz. Pişirdiğiniz yemeklerin tabi. Siz ne sandınız? Mercimeği Fırına verip, tadına bakmaktan mı bahsediyoruz burada :p

Aynı şekilde illa aklınızı, fikrinizi taktıysanız ince işe. "Ya! Hasıla. İzmir'deki halamı çok göreceğim geldi, biz bir ziyaretine gidelim" diyerek sefere çıkar, bir kaç gün halvet olur, dönersiniz. Ben ona da karışmam. Yol yöntem belliyken, yarı yolda oruç bozmaya ne gerek var.

İşin helalinden ve en güzel yanı da, hani dalgınlıkla yer içersiniz ya orucu unutup. İşte en güzeli odur, oruçluyken yiyip içmenin. Tam iftara az kala, unutkanlıkla koca bir tepsi kuzu da yeseniz, orucunuz bozulmaz. Oh afiyet, şeker olsun misler gibi. Gerçi insan üzülür bu duruma, elinde olmadan. Ama yine derler ki; o ziyafet size Tanrı katından bir ikramdır.

Bir de bazen sahur sonrası uykunuzda ihtilâm olursunuz. O ne be? Diyenler için konuyu açarsak; Bekâra kolay olan işlerden biri de karı boşamak değil, bol bol cinsel içerikli rüya görmektir. Bekârdan kastettiklerimiz dün ve bugün farklı anlaşılabilir. Bizim kastettiğimiz bekâr cinsel bir partneri olmayan ve oruçla nefsini terbiye etmeye çalışan bekârlardır.

Tabi bir gece önceden niyet ettim rüyamda Angelia Jolie yi görmeye diyerek uykuya yatmazsanız, büyük ihtimalle sabaha hamamcı olduğunuzda, bir güzel duş alırsınız ve oruca kaldığınız yerden devam edersiniz.

İşin özü budur efendim.
Öyle hem oruca niyet edip, hem de bir güzel yiyip, içip yiyişmek olmaz. Ancak yukarıdaki koşullarda unutkanlık veya rüya halinde yer içer, rüyalarda öpüşür, koklaşırsınız. Tamam mı?

Dokuz -09- 2009 - Hoba evleniyoruz!..

Hiç yorum yok:

Saat 12 yi vurdu...
İnsanoğlunun icat ettiği rakam şaklabanlıklarından biri daha gerçekleşti. 09.09.2009 oysa benim hayalimdeki takvim hiçbir zaman vuku bulmayacak. 69.69.6969. Görmeye ne ömrüm yetecek ne de Miladi takvim...

Sürekli tüketimi kamçılamak için icat edilen özel günler insana başta güzel gelse de asıl maksadın tüketimi kamçılamak, ekonomiye kan pompalamak olduğu meydana çıkıyor. Moda'dan, sahte ilah ve ilahelere trendlere kadar uydurma birçok şey icat edilip tüketin diye önümüze dayanıyor. Tüketin ve size sonra Obezite tedavisine başlayalım. Kapitalizm böyle bir şey işte. Putlarını kendi yapıyor, kendi tapıyor ve acıkınca da afiyetle yiyor.

Olsun ben de uydum sahte imamlara diyerekten bu gün düştüm yola. Bakalım batıl inançlarımızın bir hayrını görecek miyiz? Nasıl olsa 2012'de kıyamet kopacak senaryoları başladı. Herkeste bir panik bir panik sormayın gitsin. Paso keyfimize bakıyoruz. Oysa her gün yüzlerce insan için yeryüzünde kişisel kıyamet kopup durmakta. Acaba bu gün evlenirsem belki yarın büyük ikramiye bana çıkar Milli piyangodan da Ramazan çıkmadan kendimi hayır işlerine adarım. Ertuğrul Özkök abim dönmeden ben de Umre'ye giderim de sitemin hit'i artar.

İşte bu duygularla gece gece düştüm yola. İlk göz ağrımın kapısını çaldım önce. -"Hayrola İbram bu saatte hangi dağda kurt öldü?" diyerek açtı kapıyı.
— Biricik sevgilim. Bugün 09.09.2009 çok önemli bir gün, benimle evlenir misin? Diye hemen teklifimi patlattım:
—Sabah olsun İbram, evlenirim neden olmasın. Krediyi senin adına çekeriz, evi benim üstüme yaparız aşkım. Düşündüğün şeye bak... Dedi.

Anladım ki o bana yüz vermeyecek. Boynum bükük. Düştüm yollara.
BigaripwoMen'e uğradım gece gece. Sağ olsun açtı kapıyı. İçeri buyur etti. Şuraya bir yatak sereyim mi? İbram yavaş yavaş dedi ama ben yerimde duramıyordum. Bu gece zengin olacaktım. Heyecandan hemen teklifimi ona da yaptım.

—BigaripwoMen, garip aşkım benim. Bugün 09.09.2009 güzel şeyler olacak hissediyorum. Benimle acele eylenir misin?
—Ertesi gün boşanacaksak olur ibram. Ama mihr de isterim, nafaka da. Vermezsen mahkemelerde süründürürüm seni.

Yemedi tabi. Hemen izin istedim. Daha karpuz kesecektim İbram nidalarına aldırmadan, gözü yaşlı yine sokaklardaydım...

Geçerken bidost'un penceresine taş attım usulca, cama çıksın diye.

—Aaaa ibram gelmiş. Gel abim seni bi güzel dövsün... Dedi.
—Yok gelmim. "Bugün 09.09.2009 hayatımda güzel şeyler olacak. N'olur hadi kaçalım, eylenelim" dedim.
-"Evlenirdim İbram ama sen benim abim sayılırsın. Ensest bi durum. İğrençsin ibram" dedi. Yaw mahsusçuktan dedimse de inanmadı...

Az gittim uz gittim, dere tepe düz gittim. Memlekette İnsanlık ölmüş, şansım dönecekti. Ne güzel evlenecektim. Zengin olacaktım diye hayıflanırken aklıma "!Nsan Bünyesi" geldi. Hemen koştum. Heyecanla kapısını tıkırdattım. Gözleri mahmur açtı kapıyı.

-"Aaaa İbram! Kör olma ben de davulcu sandım, diyerek elindeki 1 TL yi bana uzatmaktan son anda vazgeçti.
—Bünye bünye n'olur benimle eylen OW ye! Dedim. Engin İngilizce bilgisi ile hemen beni anladı ve ben leb demeden olayı çözdü.
—09.09.2009 yüzünden di mi İbram ama geç kaldın benim Prensim Charles’ıma sözüm var. Onunla evlencem de kraliçeyi cadaloz gelin ayaklarına çatlatıp öldürcem. Bahtsız Charles’ımda İngiltere kralı olacak be İbram. Sen daha iyilere layıksın, kusura bakma dedi.

Böylece şanslı 4 kişi de kapıyı yüzüme kapattı. 4 den fazlası da caiz olmadığından ben de bu defteri kapattım...

09–09–2009 uğurluymuş. Kimi kandırıyorsunus siz diye söylene söylene Kadıköy evlendirme dairesinin önünde sabahın köründe, acaba terk edilen bir gelin olur mu diye kuyrukta volta atarken bir de ne göreyim. Tül kedisi, BigaripwoMen, bidost, !Nsan Bünyesi gelinliklerini giymişler, ellerinde çiçekler, yağmurda sırılsıklam İbram, İbram diye koşmaktalar... Hemen Yeşilçam adımlarıyla kollarımı açarak onlara koşmaya başladım. Birden ani bir fren sesi ve kütt!

Sonra bir "taak" daha... Bir "küüt" daha. Gözlerimi açtım. Hayatımın yegânesi ve biricik annem elinde oklava "tak" "tak" kafama vuruyor. —Kalk hayırsız oğlan kalk. İşe geç kalacaksın. Buradan da atılırsan Ramazan ortasında nasıl iş bulacaksın diye mütemadiyen kafama vurmakta...

Apar topar giyindim. Elimi yüzümü yıkadım. Servisi kaçırmamak için hızla kapıya yöneldim. Anacığım ise arkamdan söyleniyordu. "-Ramazan'da bari erken kalk, iki rekât namaz kılıp dua et, Akşama eve ekmek getirmen lâzım!"

Aklımda hâlâ geceki rüyam vardı. Takvimler 09–09-2009'u gösteriyordu. İşe geç kalacaktım ama şanslıysam kızlardan birini ikna edip evlenmek için çok geç değildi. Kravatımı çözüp çöp tenekesine attım.

İlk göz ağrım tül kedisi’nin kapısını çaldım...

Saat 12 yi vurdu...
İnsanoğlunun icat ettiği rakam şaklabanlıklarından biri daha gerçekleşti. 09.09.2009 oysa benim hayalimdeki takvim hiçbir zaman vuku bulmayacak. 69.69.6969. Görmeye ne ömrüm yetecek ne de Miladi takvim...

Sürekli tüketimi kamçılamak için icat edilen özel günler insana başta güzel gelse de asıl maksadın tüketimi kamçılamak, ekonomiye kan pompalamak olduğu meydana çıkıyor. Moda'dan, sahte ilah ve ilahelere trendlere kadar uydurma birçok şey icat edilip tüketin diye önümüze dayanıyor. Tüketin ve size sonra Obezite tedavisine başlayalım. Kapitalizm böyle bir şey işte. Putlarını kendi yapıyor, kendi tapıyor ve acıkınca da afiyetle yiyor.

Olsun ben de uydum sahte imamlara diyerekten bu gün düştüm yola. Bakalım batıl inançlarımızın bir hayrını görecek miyiz? Nasıl olsa 2012'de kıyamet kopacak senaryoları başladı. Herkeste bir panik bir panik sormayın gitsin. Paso keyfimize bakıyoruz. Oysa her gün yüzlerce insan için yeryüzünde kişisel kıyamet kopup durmakta. Acaba bu gün evlenirsem belki yarın büyük ikramiye bana çıkar Milli piyangodan da Ramazan çıkmadan kendimi hayır işlerine adarım. Ertuğrul Özkök abim dönmeden ben de Umre'ye giderim de sitemin hit'i artar.

İşte bu duygularla gece gece düştüm yola. İlk göz ağrımın kapısını çaldım önce. -"Hayrola İbram bu saatte hangi dağda kurt öldü?" diyerek açtı kapıyı.
— Biricik sevgilim. Bugün 09.09.2009 çok önemli bir gün, benimle evlenir misin? Diye hemen teklifimi patlattım:
—Sabah olsun İbram, evlenirim neden olmasın. Krediyi senin adına çekeriz, evi benim üstüme yaparız aşkım. Düşündüğün şeye bak... Dedi.

Anladım ki o bana yüz vermeyecek. Boynum bükük. Düştüm yollara.
BigaripwoMen'e uğradım gece gece. Sağ olsun açtı kapıyı. İçeri buyur etti. Şuraya bir yatak sereyim mi? İbram yavaş yavaş dedi ama ben yerimde duramıyordum. Bu gece zengin olacaktım. Heyecandan hemen teklifimi ona da yaptım.

—BigaripwoMen, garip aşkım benim. Bugün 09.09.2009 güzel şeyler olacak hissediyorum. Benimle acele eylenir misin?
—Ertesi gün boşanacaksak olur ibram. Ama mihr de isterim, nafaka da. Vermezsen mahkemelerde süründürürüm seni.

Yemedi tabi. Hemen izin istedim. Daha karpuz kesecektim İbram nidalarına aldırmadan, gözü yaşlı yine sokaklardaydım...

Geçerken bidost'un penceresine taş attım usulca, cama çıksın diye.

—Aaaa ibram gelmiş. Gel abim seni bi güzel dövsün... Dedi.
—Yok gelmim. "Bugün 09.09.2009 hayatımda güzel şeyler olacak. N'olur hadi kaçalım, eylenelim" dedim.
-"Evlenirdim İbram ama sen benim abim sayılırsın. Ensest bi durum. İğrençsin ibram" dedi. Yaw mahsusçuktan dedimse de inanmadı...

Az gittim uz gittim, dere tepe düz gittim. Memlekette İnsanlık ölmüş, şansım dönecekti. Ne güzel evlenecektim. Zengin olacaktım diye hayıflanırken aklıma "!Nsan Bünyesi" geldi. Hemen koştum. Heyecanla kapısını tıkırdattım. Gözleri mahmur açtı kapıyı.

-"Aaaa İbram! Kör olma ben de davulcu sandım, diyerek elindeki 1 TL yi bana uzatmaktan son anda vazgeçti.
—Bünye bünye n'olur benimle eylen OW ye! Dedim. Engin İngilizce bilgisi ile hemen beni anladı ve ben leb demeden olayı çözdü.
—09.09.2009 yüzünden di mi İbram ama geç kaldın benim Prensim Charles’ıma sözüm var. Onunla evlencem de kraliçeyi cadaloz gelin ayaklarına çatlatıp öldürcem. Bahtsız Charles’ımda İngiltere kralı olacak be İbram. Sen daha iyilere layıksın, kusura bakma dedi.

Böylece şanslı 4 kişi de kapıyı yüzüme kapattı. 4 den fazlası da caiz olmadığından ben de bu defteri kapattım...

09–09–2009 uğurluymuş. Kimi kandırıyorsunus siz diye söylene söylene Kadıköy evlendirme dairesinin önünde sabahın köründe, acaba terk edilen bir gelin olur mu diye kuyrukta volta atarken bir de ne göreyim. Tül kedisi, BigaripwoMen, bidost, !Nsan Bünyesi gelinliklerini giymişler, ellerinde çiçekler, yağmurda sırılsıklam İbram, İbram diye koşmaktalar... Hemen Yeşilçam adımlarıyla kollarımı açarak onlara koşmaya başladım. Birden ani bir fren sesi ve kütt!

Sonra bir "taak" daha... Bir "küüt" daha. Gözlerimi açtım. Hayatımın yegânesi ve biricik annem elinde oklava "tak" "tak" kafama vuruyor. —Kalk hayırsız oğlan kalk. İşe geç kalacaksın. Buradan da atılırsan Ramazan ortasında nasıl iş bulacaksın diye mütemadiyen kafama vurmakta...

Apar topar giyindim. Elimi yüzümü yıkadım. Servisi kaçırmamak için hızla kapıya yöneldim. Anacığım ise arkamdan söyleniyordu. "-Ramazan'da bari erken kalk, iki rekât namaz kılıp dua et, Akşama eve ekmek getirmen lâzım!"

Aklımda hâlâ geceki rüyam vardı. Takvimler 09–09-2009'u gösteriyordu. İşe geç kalacaktım ama şanslıysam kızlardan birini ikna edip evlenmek için çok geç değildi. Kravatımı çözüp çöp tenekesine attım.

İlk göz ağrım tül kedisi’nin kapısını çaldım...

Kadın olmanın dayanılmaz cazibesi-2 (Alışveriş)

Hiç yorum yok:

Dün akşamdan aldım. Kısmet işte her ramazan oluyor böyle. E millet kafayı çekip akşamdan kalıyor da çakırkeyif oluyor ben de oruç keyfi olayım dedim müsaadenizle. Hani yemek bişi değil de susuzluk koyuyor gerçekten. Hele bu sene zaten su içmeye yetişemediğimiz kadar sıcak olunca hava bir de üstüne akşamdan kalınca oruç koyuyor.

Önce biraz fazlaca yattım. Çünkü sinir tepemde. Cep telefonum çalmış ama ben kapattığım için kendimden başka kızacak kimse yok evde. Sonra geldim işe elimi yüzümü yıkayıp. Hava sıcak, klima çalışsa da susuzluğu kesmiyor ki. Zar zor akşamüstü oldu. Kaldı bir kaç saat ama o zamana kadar azimle kimse ile hırlaşmadım. Sadece bir personeli işten çıkardım hepsi o. Bir de Türk Telekom görevlisiyle kapıştım. Tekme tokat birbirimize girmediğimiz için de vukuattan saymıyorum.

Akşamüstü yürüyüşe çıktım hem stres atarım diye. Binaların gölgelerinden gide gide bir süpermarkete dadandım. Aman efendim şu patlıcan közleme enfes, mezelerden de almalı. Çiğ köfteyle oruç açılabilir mi acaba. Hurma gibi yerim nolcak. İce tea buz gibi iyi gider. Sosis pişiririm, salam yerim, kavurma alsam içine yumurta kırsam. Oh!

Cola'nın reklamı var belki ramazan keyfi olur alayım. İftar sahur arası atıştırmalık çerez, minik keklerden de alayım. Aaa! kaymaklı ekmek kadayıfı... Peynirsiz olmaz peynir, yoğurt, tavukgöğsü. Ne iğrenç mide var bende de ya. Ah canımmm içli köfteyle, barbunya pilakiyi es geçmişim. Dondurma da alsam buz gibi yerim içim ferahlar. Yaprak sarma almadan olmaz. Maden suyu da almalı bu kadar şey üzerine. Noluyor oğlum İbram kendine gel. Bu ne oğlum? Hadi şimdi 2şer paket aldıklarının birerlerini geri koy. Yok, bazıları iki kalsın. Çikolata almadım daha.

Derken 1 saat geçivermiş. İçerisi de klimalı serin. Market arabasıyla gezdim Turist Ömer gibi. Tabi kasada aynı gülümseme olmuyor insanın yüzünde ancak bunların hepsi yenilecek şeyler oğlum diye kendimi teselli ettim. Şöyle bir baktım poşetler elimde, hem alışveriş keyfi, hem strese atmıştım hem de vakit geçirmiştim. Üstelik yiyeceğim şeyleri düşünürken bile karnım doymuştu.

Aldım elime poşetleri çıktım. Yan taraftaki giyim mağazasının vitrinindeki ramazan indirimine gözüm takıldı. Sonra içeriye şöyle bir göz attım. Ablalar teyzeler yengeler dolmuş. Didik didik ediyorlar her şeyi. Biri üstünde deniyor. Biri diğerinin elinden kapıyor. Oh miss dedim içimden. Aslında ben çarşı pazar gezmekten ve alışverişten pek hoşlanmam ama standart mutfak alışverişinden bu kadar zevk aldıysam kadınlar nasıl zevk alıyor olmalılar bu elbise, fanila don gömlek işlerinden.

Yoksa çarşı pazar neden bu kadar kadınla dolu olsun. O sıcakta 2 metre bez için sokaklara dökülsünler. Az uyanık değiller vallahi. Sorsan ay kardeş, gez gez yorulduk. Oğlana don aldım, kıza fistan. Kendime bir şey bakayım dedim, bulamadım bile diye dert yananı mı ararsın. Doğru düzgün üstüme giyecek bir şey mi yok diyeni ararsın. Öf sinir oldum stres oldum diyeni mi ararsın. Daha bunun ayakkabısı, iç giyimi, kozmetiği var. Oh yavrum keyfe bak... 

Anlayacağınız kadınların ikinci gizli rahatlama silahı da alışveriş. Üstelik benim anlatamadığımca inanılmaz keyif alıyorlar bundan. Yalan mı?

Dün akşamdan aldım. Kısmet işte her ramazan oluyor böyle. E millet kafayı çekip akşamdan kalıyor da çakırkeyif oluyor ben de oruç keyfi olayım dedim müsaadenizle. Hani yemek bişi değil de susuzluk koyuyor gerçekten. Hele bu sene zaten su içmeye yetişemediğimiz kadar sıcak olunca hava bir de üstüne akşamdan kalınca oruç koyuyor.

Önce biraz fazlaca yattım. Çünkü sinir tepemde. Cep telefonum çalmış ama ben kapattığım için kendimden başka kızacak kimse yok evde. Sonra geldim işe elimi yüzümü yıkayıp. Hava sıcak, klima çalışsa da susuzluğu kesmiyor ki. Zar zor akşamüstü oldu. Kaldı bir kaç saat ama o zamana kadar azimle kimse ile hırlaşmadım. Sadece bir personeli işten çıkardım hepsi o. Bir de Türk Telekom görevlisiyle kapıştım. Tekme tokat birbirimize girmediğimiz için de vukuattan saymıyorum.

Akşamüstü yürüyüşe çıktım hem stres atarım diye. Binaların gölgelerinden gide gide bir süpermarkete dadandım. Aman efendim şu patlıcan közleme enfes, mezelerden de almalı. Çiğ köfteyle oruç açılabilir mi acaba. Hurma gibi yerim nolcak. İce tea buz gibi iyi gider. Sosis pişiririm, salam yerim, kavurma alsam içine yumurta kırsam. Oh!

Cola'nın reklamı var belki ramazan keyfi olur alayım. İftar sahur arası atıştırmalık çerez, minik keklerden de alayım. Aaa! kaymaklı ekmek kadayıfı... Peynirsiz olmaz peynir, yoğurt, tavukgöğsü. Ne iğrenç mide var bende de ya. Ah canımmm içli köfteyle, barbunya pilakiyi es geçmişim. Dondurma da alsam buz gibi yerim içim ferahlar. Yaprak sarma almadan olmaz. Maden suyu da almalı bu kadar şey üzerine. Noluyor oğlum İbram kendine gel. Bu ne oğlum? Hadi şimdi 2şer paket aldıklarının birerlerini geri koy. Yok, bazıları iki kalsın. Çikolata almadım daha.

Derken 1 saat geçivermiş. İçerisi de klimalı serin. Market arabasıyla gezdim Turist Ömer gibi. Tabi kasada aynı gülümseme olmuyor insanın yüzünde ancak bunların hepsi yenilecek şeyler oğlum diye kendimi teselli ettim. Şöyle bir baktım poşetler elimde, hem alışveriş keyfi, hem strese atmıştım hem de vakit geçirmiştim. Üstelik yiyeceğim şeyleri düşünürken bile karnım doymuştu.

Aldım elime poşetleri çıktım. Yan taraftaki giyim mağazasının vitrinindeki ramazan indirimine gözüm takıldı. Sonra içeriye şöyle bir göz attım. Ablalar teyzeler yengeler dolmuş. Didik didik ediyorlar her şeyi. Biri üstünde deniyor. Biri diğerinin elinden kapıyor. Oh miss dedim içimden. Aslında ben çarşı pazar gezmekten ve alışverişten pek hoşlanmam ama standart mutfak alışverişinden bu kadar zevk aldıysam kadınlar nasıl zevk alıyor olmalılar bu elbise, fanila don gömlek işlerinden.

Yoksa çarşı pazar neden bu kadar kadınla dolu olsun. O sıcakta 2 metre bez için sokaklara dökülsünler. Az uyanık değiller vallahi. Sorsan ay kardeş, gez gez yorulduk. Oğlana don aldım, kıza fistan. Kendime bir şey bakayım dedim, bulamadım bile diye dert yananı mı ararsın. Doğru düzgün üstüme giyecek bir şey mi yok diyeni ararsın. Öf sinir oldum stres oldum diyeni mi ararsın. Daha bunun ayakkabısı, iç giyimi, kozmetiği var. Oh yavrum keyfe bak... 

Anlayacağınız kadınların ikinci gizli rahatlama silahı da alışveriş. Üstelik benim anlatamadığımca inanılmaz keyif alıyorlar bundan. Yalan mı?

Bakın daha neler neler oldu

Hiç yorum yok:

Uzun süredir blog yazısı yazmıyorum. Bir çok blogger'de öyle sanırım. Arada bir günlük modunda blog tutan arkadaşları saymazsak durum bu. Ya vaktiyle çok yazdım ya da sosyal medya, Facebook şeysinde hergün aforizma yumurtlamaktan vakit bulamıyorum.

Bakın neler oldu geçen süre zarfında. Ülke gündemi malum. Bi adamı üstüste 3-5kere seçersen ister istemez kendisi ve çevresi havalanıyor. Kendi havası başımızın üstüne bir yere kadar da, iktidara oy veren %51 seçmenin hepsi sen benim kim olduğumu biliyor musun havasına girerse iyi olmuyor be abi. Demokrasi bu değil sanki. (buraya gündem de hoşunuza gitmeyen gelişmeleri ekleyebilirsiniz)


Başka neler mi oldu, siz onları biliyorsunuz. Aziz YILDIRIM hüküm giymeden hapis yattı, hüküm giydi suçlu bulunduğu halde serbest kaldı falan filan. Tabi biz bu işten birşey anlamadık bir Fenerbahçe'li olarak bile. Milletvekilleri hala içerde, yasama dönemini orda kapatacaklar sanırım ama iyi tarafı maaşlar çalışacak sanki. Öte yandan PKK'ya pembe gözlüklerle bakanlarda malum örgütün "kan" kırmızısına meraklı olduğunu görmüşlerdir sanırım. Ha bir de uçağımız düşürüldü Suriye tarafından. Ancak üstüste gelen çelişkili haberlerden biz yine ne olduğunu anlayamadık. Neyse her zamanki gibi Vatan Sağolsun.



Sonra beklenen sıcaklar geldi. Hem de bayağı iyi geldi hani. 48derece ve üstü rekorlara imza atarak. Haliyle donuyoruz nidalarının yerini yanıyoruz türünde şikayetler aldı ama yine de keyfi yerinde olanlar sosyal medya da "uzanmışım kumsala" tarzı görüntülerini paylaşmaya devam ettiler. Bu arada ben de tatile giden bir kaç arkadaşın angaryasına katlanınca dünyanın en zor işinin hatır gönül için "zoraki yapılan işler" olduğunu öğrendim.

Özgürlük kavramının da içi boşaltıldı ya da değişti. Bir zamanlar amerikan kotu ile solculuk yapma geleneğinin yerini "özgürlük=alkol" tarzı söylemler aldı. Özgür kalmak istiyorsan "birana sahip çık" türü söylemler, One Love gençlik festivali dolayısıyla bolca dile getirildi. Artık günümüzün özgürlük söylemleri, "alkol", "etnik ayrımcılık" ve bir de "cezaevindeki ergenekoncular"la sınırlı. Hani benim ekmeğim anne...

İşler güçler dersen, hiçbir zaman yandaş olmayı beceremediğimizden bu devirde de çok değişen birşey olmadı. Gerçi genel anlamda iyiye gidiş trendinden etkilendik ve biraz toparlandık ama hala delik büyük, yara derin. Bir iletimde dediğim gibi "Mutlu mesut yaşayıp gidiyorduk, sonra geldi bankanın biri kredi kartı verdi."Gerçekten de bankacılık ve iletişim sektörü sütün kaymağını yerken, bizim de iliğimizi kemiğimizi sömürüyor...

Derken Ramazan'da geliverdi. Ruhu ve bedeni yenileme mevsimi. Hayatın alışılagelmiş düzeni ya da düzensizliğine bir nefeslik ara verme zamanı. Umarım bunu isteyen herkes başarır ve gönlünce bir Ramazan geçirir. Benim de balkonu biraz küçültme şansım olur. Her ne kadar erkeğin ve marulun göbeklisi makbul dense de, bir yerden sonra iyi olmuyor. Hazır bakanlıkta sigaradan sonra, göbeğe de savaş açmışken bu fırsatı değerlendirmeli.

Bu aralar canım çok sıkılır oldu. Kendim de dahil herşeyden çabucak bıkar oldum. Sanırım havalardan. Artık çalışmak istemiyorum. Tatile çıkasım var. Ramazan gelmeden bayram hesabı yapar oldum. İhtiyarladım ya ondan. Biraz klavyeyi fareyi bırakıp, çapayı tırmığı ele alarak tarla bahçe ile uğraşmalı. Toprağa yaklaştıkça, toprağa basarak hem stresi azaltmalı, hem de havasına girmeli gidişlerin...

İşte öyle....

Not: Siminya dostumuz da kitap bastırdı. Alın okuyun. Fırsat bu fırsat.

Uzun süredir blog yazısı yazmıyorum. Bir çok blogger'de öyle sanırım. Arada bir günlük modunda blog tutan arkadaşları saymazsak durum bu. Ya vaktiyle çok yazdım ya da sosyal medya, Facebook şeysinde hergün aforizma yumurtlamaktan vakit bulamıyorum.

Bakın neler oldu geçen süre zarfında. Ülke gündemi malum. Bi adamı üstüste 3-5kere seçersen ister istemez kendisi ve çevresi havalanıyor. Kendi havası başımızın üstüne bir yere kadar da, iktidara oy veren %51 seçmenin hepsi sen benim kim olduğumu biliyor musun havasına girerse iyi olmuyor be abi. Demokrasi bu değil sanki. (buraya gündem de hoşunuza gitmeyen gelişmeleri ekleyebilirsiniz)


Başka neler mi oldu, siz onları biliyorsunuz. Aziz YILDIRIM hüküm giymeden hapis yattı, hüküm giydi suçlu bulunduğu halde serbest kaldı falan filan. Tabi biz bu işten birşey anlamadık bir Fenerbahçe'li olarak bile. Milletvekilleri hala içerde, yasama dönemini orda kapatacaklar sanırım ama iyi tarafı maaşlar çalışacak sanki. Öte yandan PKK'ya pembe gözlüklerle bakanlarda malum örgütün "kan" kırmızısına meraklı olduğunu görmüşlerdir sanırım. Ha bir de uçağımız düşürüldü Suriye tarafından. Ancak üstüste gelen çelişkili haberlerden biz yine ne olduğunu anlayamadık. Neyse her zamanki gibi Vatan Sağolsun.



Sonra beklenen sıcaklar geldi. Hem de bayağı iyi geldi hani. 48derece ve üstü rekorlara imza atarak. Haliyle donuyoruz nidalarının yerini yanıyoruz türünde şikayetler aldı ama yine de keyfi yerinde olanlar sosyal medya da "uzanmışım kumsala" tarzı görüntülerini paylaşmaya devam ettiler. Bu arada ben de tatile giden bir kaç arkadaşın angaryasına katlanınca dünyanın en zor işinin hatır gönül için "zoraki yapılan işler" olduğunu öğrendim.

Özgürlük kavramının da içi boşaltıldı ya da değişti. Bir zamanlar amerikan kotu ile solculuk yapma geleneğinin yerini "özgürlük=alkol" tarzı söylemler aldı. Özgür kalmak istiyorsan "birana sahip çık" türü söylemler, One Love gençlik festivali dolayısıyla bolca dile getirildi. Artık günümüzün özgürlük söylemleri, "alkol", "etnik ayrımcılık" ve bir de "cezaevindeki ergenekoncular"la sınırlı. Hani benim ekmeğim anne...

İşler güçler dersen, hiçbir zaman yandaş olmayı beceremediğimizden bu devirde de çok değişen birşey olmadı. Gerçi genel anlamda iyiye gidiş trendinden etkilendik ve biraz toparlandık ama hala delik büyük, yara derin. Bir iletimde dediğim gibi "Mutlu mesut yaşayıp gidiyorduk, sonra geldi bankanın biri kredi kartı verdi."Gerçekten de bankacılık ve iletişim sektörü sütün kaymağını yerken, bizim de iliğimizi kemiğimizi sömürüyor...

Derken Ramazan'da geliverdi. Ruhu ve bedeni yenileme mevsimi. Hayatın alışılagelmiş düzeni ya da düzensizliğine bir nefeslik ara verme zamanı. Umarım bunu isteyen herkes başarır ve gönlünce bir Ramazan geçirir. Benim de balkonu biraz küçültme şansım olur. Her ne kadar erkeğin ve marulun göbeklisi makbul dense de, bir yerden sonra iyi olmuyor. Hazır bakanlıkta sigaradan sonra, göbeğe de savaş açmışken bu fırsatı değerlendirmeli.

Bu aralar canım çok sıkılır oldu. Kendim de dahil herşeyden çabucak bıkar oldum. Sanırım havalardan. Artık çalışmak istemiyorum. Tatile çıkasım var. Ramazan gelmeden bayram hesabı yapar oldum. İhtiyarladım ya ondan. Biraz klavyeyi fareyi bırakıp, çapayı tırmığı ele alarak tarla bahçe ile uğraşmalı. Toprağa yaklaştıkça, toprağa basarak hem stresi azaltmalı, hem de havasına girmeli gidişlerin...

İşte öyle....

Not: Siminya dostumuz da kitap bastırdı. Alın okuyun. Fırsat bu fırsat.

MİM tikam! Cesur ve çevik bloggerler aranıyor

Hiç yorum yok:


B
eni bulaştırmayın bu MİM işine. Cılkını çıkarırırım, piyasasını ve fiyakasını bozarım dedim mi? dedim. Başka ne dedim Ramazan mubarek günde bayramlık ağzımı açmadan bir MİM hizmeti de ben sunarım dilerseniz dedim mi? dedim. Gönüllüsü varsa kişiye özel MİM hazırlarız bir tek siz cevap verirsiniz dedim mi? e onu da dedim.

Buna rağmen nezdimdeki torpiline güvenen bi dost gibiler çıkmış meydane. Oysa ben kurban olarak BigaripwoMen'i seçmiştim ama bende torpil yok, iltimas yok. Bir kaç gönüllü daha çıktı sonradan. Peki buyrun bakalım MİM olayının içine nasıl ediliyor. Tabi Ramazan dolayısıyla sınırlı kelime haznemle:p

1- T.C Kimlik No'nuz nedir?:
2- Annenizin Kızlık soyadı nedir?:
3- Birikimlerinizi nerede saklıyorsunuz?:
4- Açık ev adresiniz:
5- Cep telefonunuz:
6-Kredi kartınızın arkasındaki son 3 rakam?:
7- Unutamadığınız Ex sevgilinizin adı:
8- Yeni sevgilinizin adı:
9- Hamile misiniz/Korunuyor musunuz?
10-Babanızın cep telefonu?:

Buyrun...
İsteyeni MiM'ledim.(aslında aklımdan geçen isimler de yok değil hani:)
Cevaplamak isteyenlerin Nüfus kağıtlarının arkalı önlü fotokopisi ile müdüriyete müracaatları ve ücretsiz kayıt harcını yatırmaları mecburidir.


B
eni bulaştırmayın bu MİM işine. Cılkını çıkarırırım, piyasasını ve fiyakasını bozarım dedim mi? dedim. Başka ne dedim Ramazan mubarek günde bayramlık ağzımı açmadan bir MİM hizmeti de ben sunarım dilerseniz dedim mi? dedim. Gönüllüsü varsa kişiye özel MİM hazırlarız bir tek siz cevap verirsiniz dedim mi? e onu da dedim.

Buna rağmen nezdimdeki torpiline güvenen bi dost gibiler çıkmış meydane. Oysa ben kurban olarak BigaripwoMen'i seçmiştim ama bende torpil yok, iltimas yok. Bir kaç gönüllü daha çıktı sonradan. Peki buyrun bakalım MİM olayının içine nasıl ediliyor. Tabi Ramazan dolayısıyla sınırlı kelime haznemle:p

1- T.C Kimlik No'nuz nedir?:
2- Annenizin Kızlık soyadı nedir?:
3- Birikimlerinizi nerede saklıyorsunuz?:
4- Açık ev adresiniz:
5- Cep telefonunuz:
6-Kredi kartınızın arkasındaki son 3 rakam?:
7- Unutamadığınız Ex sevgilinizin adı:
8- Yeni sevgilinizin adı:
9- Hamile misiniz/Korunuyor musunuz?
10-Babanızın cep telefonu?:

Buyrun...
İsteyeni MiM'ledim.(aslında aklımdan geçen isimler de yok değil hani:)
Cevaplamak isteyenlerin Nüfus kağıtlarının arkalı önlü fotokopisi ile müdüriyete müracaatları ve ücretsiz kayıt harcını yatırmaları mecburidir.

Şeyhim, pirim, efendim!

Hiç yorum yok:


Ramazan geldi. İbram abiniz blog yazısı yazmasa olmaz dedim ve kalemi elime alıverdim.


Ağır ol molla desinler derler ya. Mollalık artık eskisi kadar ağır bir meslek değil ne yazık ki. Hani böyle benim gibi saçına sakalına bakıp da efendi sandığınız adamlar KALKANCI çıktıkları günden beri de bu işler düzelmiyor.

Mevla'nın güzel kullarını tenzih ederim de hala bu işler rating yapıyor, halk nazarında yer buluyor ya ona yanarım. Söylemekte fayda var "Efendiler Türkiye cumhuriyeti, şeyhler mollalar mekânı değildir" diyen M.Kemal boşuna dememiş sanırım. Gerçi paşa, bey vs gibi unvanları da yasaklamış ama paşalar bu işi  pek kabullenememiş. Malum bugünlerde yaşayıp görüyoruz.

Geçenlerde ağır ol molla denilesinin biri "kızlarınızı okutmayın" demiş. Bir diğeri vaaz ettiği kadın cemaatin yanına gelirken "kıçını dönerek" geliyormuş. Etme hocam etme, kıçını cemaate döneceksen vaaz da etme, kasetten dinlesinler seni.

Hele bazıları var ki akrabası, eşi dostu ile mahrem diye birlikte oturmaz ama hocası ile umreye gider. Ee ne diyeyim ben kızım sana yasak olmayan Hoca'n değil Kocan. Bu kadar dinine düşkünsen hoca’nla da gidemezsin ancak koca'nla gidebilirsin o uzun yollara.

Bir de internet âleminde gözlemlediğim şeyler var. Mevla yaratmış ama bazı salak kulları dine küfretmeyi matah sayıyor. Herkes kendini deccal sanıyor. Yavrucum Mehdi sananlar bitti de başımıza deccal sananlar mı türedi. Küfrünüz ancak kendinizi ateşe atar. Başkasının dinine küfretmekle elde edeceğin bir şey yok, ama sizi de anlıyorum. Küfrettiğiniz bir dinin adı yazıyor nüfus kâğıtlarınızda sildiremiyorsunuz. Ne diyeyim halletsin yetkililer biz de %99 u Müslüman laflarından kurtulalım.

Ha bir de millet oruçken sıcak havada elde kornet inadına dondurma yalaya yalaya gitmeyi seven gençlerimiz var. Ne diyeyim inanmadığın bir şeye de saygı duymak zor olmasa gerek, ama yapmıyorlar.

Efendim meraklısına söyleyeyim bendenizin iki tane şeyhi vardır. Biri Yunus Emre'dir. Biri de Nasrettin hoca. İkisinin üstüne hoca tanımam bu âlemde. Tabi ki herkesin beğenip, peşinden gitmeye meraklı olduğu insanlar olabilir. Saygı duyarım, karışmam ama yine de dikkatli olmalarını öneririm.

Hele Elif ŞAFAK’IN Aşk kitabını okuyup da kendini kanatsız melek sayanların sayısında ciddi artış olmuş, Hacivat'la Karagöz gibi kendini kitabın diyaloglarına adayan sevdalılar türemiş olabilir. Ama ben Yunus'un arı duru sadeliğine vurgunumdur. Nasrettin Hoca'nın da zekâsına, hazır cevaplığına. O kadar...

Bu konudaki görüşümü düşüncemi merak edenler Ramazan Pidesi'nde yarınki yazımda bulabilirler.



Ramazan geldi. İbram abiniz blog yazısı yazmasa olmaz dedim ve kalemi elime alıverdim.


Ağır ol molla desinler derler ya. Mollalık artık eskisi kadar ağır bir meslek değil ne yazık ki. Hani böyle benim gibi saçına sakalına bakıp da efendi sandığınız adamlar KALKANCI çıktıkları günden beri de bu işler düzelmiyor.

Mevla'nın güzel kullarını tenzih ederim de hala bu işler rating yapıyor, halk nazarında yer buluyor ya ona yanarım. Söylemekte fayda var "Efendiler Türkiye cumhuriyeti, şeyhler mollalar mekânı değildir" diyen M.Kemal boşuna dememiş sanırım. Gerçi paşa, bey vs gibi unvanları da yasaklamış ama paşalar bu işi  pek kabullenememiş. Malum bugünlerde yaşayıp görüyoruz.

Geçenlerde ağır ol molla denilesinin biri "kızlarınızı okutmayın" demiş. Bir diğeri vaaz ettiği kadın cemaatin yanına gelirken "kıçını dönerek" geliyormuş. Etme hocam etme, kıçını cemaate döneceksen vaaz da etme, kasetten dinlesinler seni.

Hele bazıları var ki akrabası, eşi dostu ile mahrem diye birlikte oturmaz ama hocası ile umreye gider. Ee ne diyeyim ben kızım sana yasak olmayan Hoca'n değil Kocan. Bu kadar dinine düşkünsen hoca’nla da gidemezsin ancak koca'nla gidebilirsin o uzun yollara.

Bir de internet âleminde gözlemlediğim şeyler var. Mevla yaratmış ama bazı salak kulları dine küfretmeyi matah sayıyor. Herkes kendini deccal sanıyor. Yavrucum Mehdi sananlar bitti de başımıza deccal sananlar mı türedi. Küfrünüz ancak kendinizi ateşe atar. Başkasının dinine küfretmekle elde edeceğin bir şey yok, ama sizi de anlıyorum. Küfrettiğiniz bir dinin adı yazıyor nüfus kâğıtlarınızda sildiremiyorsunuz. Ne diyeyim halletsin yetkililer biz de %99 u Müslüman laflarından kurtulalım.

Ha bir de millet oruçken sıcak havada elde kornet inadına dondurma yalaya yalaya gitmeyi seven gençlerimiz var. Ne diyeyim inanmadığın bir şeye de saygı duymak zor olmasa gerek, ama yapmıyorlar.

Efendim meraklısına söyleyeyim bendenizin iki tane şeyhi vardır. Biri Yunus Emre'dir. Biri de Nasrettin hoca. İkisinin üstüne hoca tanımam bu âlemde. Tabi ki herkesin beğenip, peşinden gitmeye meraklı olduğu insanlar olabilir. Saygı duyarım, karışmam ama yine de dikkatli olmalarını öneririm.

Hele Elif ŞAFAK’IN Aşk kitabını okuyup da kendini kanatsız melek sayanların sayısında ciddi artış olmuş, Hacivat'la Karagöz gibi kendini kitabın diyaloglarına adayan sevdalılar türemiş olabilir. Ama ben Yunus'un arı duru sadeliğine vurgunumdur. Nasrettin Hoca'nın da zekâsına, hazır cevaplığına. O kadar...

Bu konudaki görüşümü düşüncemi merak edenler Ramazan Pidesi'nde yarınki yazımda bulabilirler.

Ramazan Özgürlüktür

Hiç yorum yok:


Okumak için Ramazan Pidesi'ne tıklayınız.


Okumak için Ramazan Pidesi'ne tıklayınız.

Oruç bozmadan, yiyip içme kılavuzu - 1

Hiç yorum yok:


B
ildiğiniz gibi Ramazan Pidesi'nde sizlerle bu ayın ruhuna uygun anılar ve yazılar paylaşıyoruz. Bu benim çok hoşuma gidiyor, sizler de umarım beğeniyorsunuzdur.

Mübarek kadir gecesi günü durduk yerde eşeklik olsun diye bu konuyu bulmadım. Ama istiyorum ki, bir Ramazan yazısı da Kuyruk Acısı'nda paylaşayım. Haliyle bunun tadı, diğerlerine nazaran biraz farklı iz bırakabilir damaklarınızda.

Şimdilik bu kadar ipucu: (konumuz oruç bozmadan yiyip içmek, ve sevişmek hakkında) diyelim, yetsin. Ağzınızın tadını bozmayayım, kafanızı kurcalayıp, sevap bekleyen yüreklerinizi, günaha sokmayayım:)

Arkası yarın. O yüzden yarına kadar uslu durun.
Kadir geceniz mübarek olsun...


B
ildiğiniz gibi Ramazan Pidesi'nde sizlerle bu ayın ruhuna uygun anılar ve yazılar paylaşıyoruz. Bu benim çok hoşuma gidiyor, sizler de umarım beğeniyorsunuzdur.

Mübarek kadir gecesi günü durduk yerde eşeklik olsun diye bu konuyu bulmadım. Ama istiyorum ki, bir Ramazan yazısı da Kuyruk Acısı'nda paylaşayım. Haliyle bunun tadı, diğerlerine nazaran biraz farklı iz bırakabilir damaklarınızda.

Şimdilik bu kadar ipucu: (konumuz oruç bozmadan yiyip içmek, ve sevişmek hakkında) diyelim, yetsin. Ağzınızın tadını bozmayayım, kafanızı kurcalayıp, sevap bekleyen yüreklerinizi, günaha sokmayayım:)

Arkası yarın. O yüzden yarına kadar uslu durun.
Kadir geceniz mübarek olsun...

İnternetten çocuk sahibi olmak

Hiç yorum yok:

-->
Geçenlerde iş yerinde temizlik yaptık arkadaşlarla. Saçı, sakalı ve kaportayı fazla dağıtmışız herhalde. Haliyle Ramazan'ın da etkisi var telefon faturasını yatırmaya gittiğimde gişe memuru bayan bana "buyur Amca!" dedi...

Ee.. zaman geçiyor ve yıllar dirhem dirhem koymakta bünyeye ama bu lafı diyen kadın "
halam olacak yaşta" olmasa gıkım çıkmaz. Yine de bendeki nezaket duygusunun içine edim ki kadına "bana mı dedin abla?" bakışı atmakla yetindim. Kimse yok ki benden başka kuyrukta, bana dedi tabi ki...

Blog yorumlarında da önce
bidost başladı abi diye, sonra ben Ayşe teyzeniz olabilirim dedim. BigaripwoMen de dayım mısın? demiş... Korkarım yakında biri de çıkacak Baaaabaaaaa diye.

Yaw anlatamadım galiba. Ankete bile sağ olun
iyi adam, hoş adam, efendi adam demişsiniz muhterem okuyucularım. Zaten o seçenekleri koyanda kabahat. Çok teşekkür ederim ama en azından bazılarınız hakkında kötü düşüncelerim, hain emellerim var. Lütfen yani nedir bu abi, amca, dayı olayı yaa. Kendimi kötü hissediyorum.

Bakın baştan peşinen söyleyeyim, nüfus kâğıdını kapan gelmesin. Vaktiyle suyunu, yemini ihmal ettiğimden çok tamogachi öldürdüm. İnternetten çoluk, çocuk sahibi olmak istemiyorum.

-->
Geçenlerde iş yerinde temizlik yaptık arkadaşlarla. Saçı, sakalı ve kaportayı fazla dağıtmışız herhalde. Haliyle Ramazan'ın da etkisi var telefon faturasını yatırmaya gittiğimde gişe memuru bayan bana "buyur Amca!" dedi...

Ee.. zaman geçiyor ve yıllar dirhem dirhem koymakta bünyeye ama bu lafı diyen kadın "
halam olacak yaşta" olmasa gıkım çıkmaz. Yine de bendeki nezaket duygusunun içine edim ki kadına "bana mı dedin abla?" bakışı atmakla yetindim. Kimse yok ki benden başka kuyrukta, bana dedi tabi ki...

Blog yorumlarında da önce
bidost başladı abi diye, sonra ben Ayşe teyzeniz olabilirim dedim. BigaripwoMen de dayım mısın? demiş... Korkarım yakında biri de çıkacak Baaaabaaaaa diye.

Yaw anlatamadım galiba. Ankete bile sağ olun
iyi adam, hoş adam, efendi adam demişsiniz muhterem okuyucularım. Zaten o seçenekleri koyanda kabahat. Çok teşekkür ederim ama en azından bazılarınız hakkında kötü düşüncelerim, hain emellerim var. Lütfen yani nedir bu abi, amca, dayı olayı yaa. Kendimi kötü hissediyorum.

Bakın baştan peşinen söyleyeyim, nüfus kâğıdını kapan gelmesin. Vaktiyle suyunu, yemini ihmal ettiğimden çok tamogachi öldürdüm. İnternetten çoluk, çocuk sahibi olmak istemiyorum.

Şemsiyye bile olamayacak adamlar

Hiç yorum yok:

Okumak için Ramazan Pidesi'ne tıklayın

Kelimeler ve Kavramlar

Hiç yorum yok:

Okumak için Ramazan Pidesi'ne tıklayın.

Okumak için Ramazan Pidesi'ne tıklayın.

İki salla, bir bağla

Hiç yorum yok:

okumak için Ramazan Pidesi'ne tıklayın..

ODH ile Oruç tutmak artık çok kolay

Hiç yorum yok:
Öncelikle belirtmek isterim ki bu bir marketing çalışması ya da viral bir reklam değil. Oruç tutmayı kolaylaştıran bu ürün hakkındaki bilgileri tamamen paylaşım amaçlı yazıyorum. Beğenir beğenmez, kullanır kullanmazsınız o size kalmış.

Orjinal adı UHT olan bu ürün (Ungury Help Tablette) açlık giderici bir ürün olarak aslında yıllardır NASA tarafından astronotların gıda gereksinimin giderilmesinde kullanılan bir tabletten ilham alınarak, kimyasal hiçbir katkı maddesi olmadan organik olarak üretilmiş. İthal eden firma yetkilisinden aldığım bilgiye göre ODH (Oruç destek hapı) adıyla piyasaya sürülen ürün 500 mg ve 1000mg lik kaşe tabletler halinde fiyasaya sunulmuş.

Ürün bir ilaç olmayıp, çeşitli sağlık sorunları olan vatandaşlara, doktoruna danışmadan kullanılması önerilmiyor. Yani belli bir hastalığı olanların bu yaşam destek ürününü kullanmasını istemiyor firma. Asıl amaçlarının normal ve sağlıklı vatandaşların oruç tutarken aşırı sıcak ve terlemeye bağlı su ve enerji kaybını önlemeye yönelik bir ürün sunmak olduğunu belirtiyorlar.

Ekte sundukları uluslararası gıda ürün sertikası ve el-ezherden alınan fetva ile bu ürünün kullanımının sağlıklı vatandaşlar için sorun oluşturmayacağını belgelediklerini de ifade eden firma yetkilisi Hasan Güven SALLAT bu yıl için ithalatın yasal belgeler ve ürünün labarotuar incelemeleri yüzünden gecikmesi dolayısıyla herhangi bir kar beklemediklerini ancak gelecek yıllarda ciddi bir pazar payı beklediklerini belirtti.

"Ürünün özetle kullanımı ve özelliği şöyle. ODH bir kapsül ya da kaşe tablet içerisinde. Sahurda normal yemeğinizi yedikten sonra kullanıyorsunuz. Midede erimesi 16-18 saat gibi bir sürede gerçekleşiyor. Yani ilaç aslında bir çeşit serum gibi midede yavaş çözünerek açlık hissini baskılayıp tokluk hissi yaratıyor. İçerdiği enzimler ve doğal lif dokusu oluşumu sayesinde midedeki sindirimi kısmen yavaşlatarak rahat bir şekilde susuzlukta hissetmeden oruç tutmanızı sağlıyor."

Sahurda kullanıldığı için gün içerisinde kullanılan Oruç Suyu gibi besin takviyeleri ile uzaktan yakından bir ilgisi olmayan ilacı edinmek için ilgili firmanın http://kolayoruçtut.com.tw web sitesini ziyaret ederek formu doldurmanız yeterli. Firma kendi ürünlerine çok güvendikleri için hiçbir ödeme yöntemi ile ön ödeme almadıklarını ürünü ücretsiz edinen din kardeşlerimizin 1-3 iş günü içerisinde posta çeki ya da eft ile ödeme yapabileceklerini belirtiyorlar.

İlk gönderilen üründe ancak 3-5günlük bir numune dozu bulunuyor ve siz sadece kargo ücreti ödüyorsunuz. Ürünü ücretsiz deneyip, devamını satın almanız durumunda ise ödeme ile sipariş verebiliyorsunuz. Ürünün bir diyet ilacı olmadığını belirten yetkililer, bizim insanlara kilo verdirdiğini iddia eden yarı kimyasal ilaçlarla hiç ilgimiz yok, ürünümüz tamamen doğal ve organik olup, kilo verme doğal olarak gerçekleştiğinden bir çeşit zayıflama desteği de sağlıyor ancak biz bu amaçla kullanılmasını yine dr. tavsiyesi olmadan önermiyoruz diyorlar.

Ben mi ne yaptım? İlk numune geldikten sonra 3-5 gündür kullanıyorum ve gayet rahat oruç tuttuğumu farketttim. Doğal bir serinlik veriyor ve terlemeyi de önlüyor sanki, ayrıca açlık da hissetmedim. Gerçi cimri olduğumdan ücretli sipariş vermeyi düşünmüyorum ama yine de bu bilgiyi sizlerle paylaştım.

Gerisi size kalmış.

Firma web sitesi ve sipariş adresi.

ODH Kolay oruç tutma merkezi
Sağlıklı yaşam destek ürünleri
Tel: 080056623457653


Not: Buraya kadar okuyup hala olayı anlamayan varsa yemeyin bu kadar kolay herşeyi kardeşim. Olay tamamen asparagas. Bu tür insan dolandırmaya yönelik ürünler piyasada cirit atıyor. Oruç konusunu ramazan dolayısıyla ben uydurdum ama yok kilo vericeniz, yok sağlıklı zayıflıcanız. Bir de ramazanda umut tacirleri ile duygu sömürücüleri eklenecek buna. Benden tek tavsiye kolay oruç tutmak istiyorsanız bol su içip, hurma yiyin kardeşim. Saygılar.
Öncelikle belirtmek isterim ki bu bir marketing çalışması ya da viral bir reklam değil. Oruç tutmayı kolaylaştıran bu ürün hakkındaki bilgileri tamamen paylaşım amaçlı yazıyorum. Beğenir beğenmez, kullanır kullanmazsınız o size kalmış.

Orjinal adı UHT olan bu ürün (Ungury Help Tablette) açlık giderici bir ürün olarak aslında yıllardır NASA tarafından astronotların gıda gereksinimin giderilmesinde kullanılan bir tabletten ilham alınarak, kimyasal hiçbir katkı maddesi olmadan organik olarak üretilmiş. İthal eden firma yetkilisinden aldığım bilgiye göre ODH (Oruç destek hapı) adıyla piyasaya sürülen ürün 500 mg ve 1000mg lik kaşe tabletler halinde fiyasaya sunulmuş.

Ürün bir ilaç olmayıp, çeşitli sağlık sorunları olan vatandaşlara, doktoruna danışmadan kullanılması önerilmiyor. Yani belli bir hastalığı olanların bu yaşam destek ürününü kullanmasını istemiyor firma. Asıl amaçlarının normal ve sağlıklı vatandaşların oruç tutarken aşırı sıcak ve terlemeye bağlı su ve enerji kaybını önlemeye yönelik bir ürün sunmak olduğunu belirtiyorlar.

Ekte sundukları uluslararası gıda ürün sertikası ve el-ezherden alınan fetva ile bu ürünün kullanımının sağlıklı vatandaşlar için sorun oluşturmayacağını belgelediklerini de ifade eden firma yetkilisi Hasan Güven SALLAT bu yıl için ithalatın yasal belgeler ve ürünün labarotuar incelemeleri yüzünden gecikmesi dolayısıyla herhangi bir kar beklemediklerini ancak gelecek yıllarda ciddi bir pazar payı beklediklerini belirtti.

"Ürünün özetle kullanımı ve özelliği şöyle. ODH bir kapsül ya da kaşe tablet içerisinde. Sahurda normal yemeğinizi yedikten sonra kullanıyorsunuz. Midede erimesi 16-18 saat gibi bir sürede gerçekleşiyor. Yani ilaç aslında bir çeşit serum gibi midede yavaş çözünerek açlık hissini baskılayıp tokluk hissi yaratıyor. İçerdiği enzimler ve doğal lif dokusu oluşumu sayesinde midedeki sindirimi kısmen yavaşlatarak rahat bir şekilde susuzlukta hissetmeden oruç tutmanızı sağlıyor."

Sahurda kullanıldığı için gün içerisinde kullanılan Oruç Suyu gibi besin takviyeleri ile uzaktan yakından bir ilgisi olmayan ilacı edinmek için ilgili firmanın http://kolayoruçtut.com.tw web sitesini ziyaret ederek formu doldurmanız yeterli. Firma kendi ürünlerine çok güvendikleri için hiçbir ödeme yöntemi ile ön ödeme almadıklarını ürünü ücretsiz edinen din kardeşlerimizin 1-3 iş günü içerisinde posta çeki ya da eft ile ödeme yapabileceklerini belirtiyorlar.

İlk gönderilen üründe ancak 3-5günlük bir numune dozu bulunuyor ve siz sadece kargo ücreti ödüyorsunuz. Ürünü ücretsiz deneyip, devamını satın almanız durumunda ise ödeme ile sipariş verebiliyorsunuz. Ürünün bir diyet ilacı olmadığını belirten yetkililer, bizim insanlara kilo verdirdiğini iddia eden yarı kimyasal ilaçlarla hiç ilgimiz yok, ürünümüz tamamen doğal ve organik olup, kilo verme doğal olarak gerçekleştiğinden bir çeşit zayıflama desteği de sağlıyor ancak biz bu amaçla kullanılmasını yine dr. tavsiyesi olmadan önermiyoruz diyorlar.

Ben mi ne yaptım? İlk numune geldikten sonra 3-5 gündür kullanıyorum ve gayet rahat oruç tuttuğumu farketttim. Doğal bir serinlik veriyor ve terlemeyi de önlüyor sanki, ayrıca açlık da hissetmedim. Gerçi cimri olduğumdan ücretli sipariş vermeyi düşünmüyorum ama yine de bu bilgiyi sizlerle paylaştım.

Gerisi size kalmış.

Firma web sitesi ve sipariş adresi.

ODH Kolay oruç tutma merkezi
Sağlıklı yaşam destek ürünleri
Tel: 080056623457653


Not: Buraya kadar okuyup hala olayı anlamayan varsa yemeyin bu kadar kolay herşeyi kardeşim. Olay tamamen asparagas. Bu tür insan dolandırmaya yönelik ürünler piyasada cirit atıyor. Oruç konusunu ramazan dolayısıyla ben uydurdum ama yok kilo vericeniz, yok sağlıklı zayıflıcanız. Bir de ramazanda umut tacirleri ile duygu sömürücüleri eklenecek buna. Benden tek tavsiye kolay oruç tutmak istiyorsanız bol su içip, hurma yiyin kardeşim. Saygılar.

Yok böyle bir hadis, Niyazi Amca

Hiç yorum yok:

Okumak için Ramazan Pidesi'ne tıklayın

Ayık zamanında denk getirebilirsek: Sarhoş kedi'yle beraber olcaz

Hiç yorum yok:
Hayırlısıyla, CES ile olan randevumuzu halletik. Portakalı soyduk, başucumuza koyduk, Siz de okudunuz yine hayırlısıy'LAN Gelecek programda sarhoş kedi ile takılcaz.

Bu aralar tam prozac'lık olduğu için azıcık tırsıyoruz kendisinden. Ayık bir zamanında denk getirmeye çalışıyoruz. Du bakalım malum günler de geçsin, sakinleşince yayında olcaz...


Not
: resimdeki bacaklar sarhoş kedi'nin sitesinden alınmıştır. guugle'dan araklama değildir. kendinin bacakları herhal:) bakiciz artık. güzel lan...


Okuyucuya mühim not: İbrahim bey'in özel işleri yüzünden gossip ibram'ın performans çalışmaları gecikiyor. Sabrınıza hayranım... gelicez.. du az daha sonra...
Hazırlanın Geliyorum:
Emine ALBAYRAK - bi dost -Uzağa Giden Kadın - Hayal Meyal
Gözüm üzerinizde:
Yosun - Kim gölgesinden kaçabilir ki - devenin bale pabucu - Plesenta - MİM
Sürpriz Olabilir:
e-serdarK - voodogirl -ramazan - Hakkı süha - biggeee

Hayırlısıyla, CES ile olan randevumuzu halletik. Portakalı soyduk, başucumuza koyduk, Siz de okudunuz yine hayırlısıy'LAN Gelecek programda sarhoş kedi ile takılcaz.

Bu aralar tam prozac'lık olduğu için azıcık tırsıyoruz kendisinden. Ayık bir zamanında denk getirmeye çalışıyoruz. Du bakalım malum günler de geçsin, sakinleşince yayında olcaz...


Not
: resimdeki bacaklar sarhoş kedi'nin sitesinden alınmıştır. guugle'dan araklama değildir. kendinin bacakları herhal:) bakiciz artık. güzel lan...


Okuyucuya mühim not: İbrahim bey'in özel işleri yüzünden gossip ibram'ın performans çalışmaları gecikiyor. Sabrınıza hayranım... gelicez.. du az daha sonra...
Hazırlanın Geliyorum:
Emine ALBAYRAK - bi dost -Uzağa Giden Kadın - Hayal Meyal
Gözüm üzerinizde:
Yosun - Kim gölgesinden kaçabilir ki - devenin bale pabucu - Plesenta - MİM
Sürpriz Olabilir:
e-serdarK - voodogirl -ramazan - Hakkı süha - biggeee

Aday kayıtlarına başladık...

Hiç yorum yok:

Hastalık... başka bişi değil. Bulaşıcı ama öldürmüyor. Çeyrek FF kuvvetinde. Şu mim olayı.
Ben bile bulaşMİM derken bi kaç tanesini cevapladım çünkü hoşuma gitti açıkçası ama bulaştırmadım kimseyi yarabbim şükür.

Aslında bu proje bi kaç gündür kafamda var ama Ramazan'dan önce ipin ucunu kaçırırım diye bekledim. Sizlerde bayramlık ağzıma sığınıp kayıt yaptırabilirsiniz efendiM.

Olay şu... İbram beni MİM'le deme cüret ve küstahlığını gösteren blogger'leri kişiye özel olarak kafama göre olmadık ya da olabilecek soru-nlarımla MİM'liyorum. Kendiniz kaşındığınız içinde mecburen cevaplıyosunuz. Bi başkasına devretmek, hadi sende cevaplasana kızz ya da abi ben de yazılim bu olaya demek yok. Telif hakkı isterim.Bir MİM sadece bir tek bilgisayarda kullanılabilir...

Özel bir MİM olduğu için çerçeveletip asabilirsiniz. Nette yayılıp bulaşmıca için de sizden başka kimse Ayh! İbram beni de MİM'ledi diye caka satamaz. Üstelik MİM'le alınan kısa ve öz ifadenizi burda da yayınlarız hani reklamınız olur, elalemin ağzına düşersiniz:p

Buyrun. Yorum paneline aday kayıtlarınızı yaptırabilirsiniz. Kıymetimi bilin bu iyiliği kimseye yapmam:) Yine de bayramlık ağzıma pek güvenmeyin derim. Kayıtlar sınırlı sayıda blogger için bayrama kadar ücretsizdir. Beklerim...

Hadi bakalım...

Hastalık... başka bişi değil. Bulaşıcı ama öldürmüyor. Çeyrek FF kuvvetinde. Şu mim olayı.
Ben bile bulaşMİM derken bi kaç tanesini cevapladım çünkü hoşuma gitti açıkçası ama bulaştırmadım kimseyi yarabbim şükür.

Aslında bu proje bi kaç gündür kafamda var ama Ramazan'dan önce ipin ucunu kaçırırım diye bekledim. Sizlerde bayramlık ağzıma sığınıp kayıt yaptırabilirsiniz efendiM.

Olay şu... İbram beni MİM'le deme cüret ve küstahlığını gösteren blogger'leri kişiye özel olarak kafama göre olmadık ya da olabilecek soru-nlarımla MİM'liyorum. Kendiniz kaşındığınız içinde mecburen cevaplıyosunuz. Bi başkasına devretmek, hadi sende cevaplasana kızz ya da abi ben de yazılim bu olaya demek yok. Telif hakkı isterim.Bir MİM sadece bir tek bilgisayarda kullanılabilir...

Özel bir MİM olduğu için çerçeveletip asabilirsiniz. Nette yayılıp bulaşmıca için de sizden başka kimse Ayh! İbram beni de MİM'ledi diye caka satamaz. Üstelik MİM'le alınan kısa ve öz ifadenizi burda da yayınlarız hani reklamınız olur, elalemin ağzına düşersiniz:p

Buyrun. Yorum paneline aday kayıtlarınızı yaptırabilirsiniz. Kıymetimi bilin bu iyiliği kimseye yapmam:) Yine de bayramlık ağzıma pek güvenmeyin derim. Kayıtlar sınırlı sayıda blogger için bayrama kadar ücretsizdir. Beklerim...

Hadi bakalım...