Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar

Bugünkü şansınız :

narin bloglar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
narin bloglar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

karar verdim kızlar, ben de acılı adana tarzına dönüyorum

4 yorum:
Bizzat benim gibi abuk subuk ve eleştiriler ve yorumlar yapanlar yüzünden; oramı açtım, buramı dağıttım tarzı blog yazılarında hatırı sayılır bir miktar düşüş gözlendi. naptık biz ya? taşlarımızı başımıza, pardon başımızı taşlara vurma vaktimiz geldi arkadaşlar. Hay kafamızı asSkim.

Olmaz ki böle. Velinimetimiz yazılardı bunlar. kızlarla birlikte biz de "ohş"diyorduk... beni de gaza getirdiniz ya, utanın arkadaşlar utanın be... yok abi sen şunları bi eleştir bak o zaman hepsi feminist kesilip daha erotik yazarlar, biz de suya sabuna para vermeyiz teziniz iflas etti oğlum. kızlar birden acıklı ve acılı ergenlik hikayelerine döndü..

kimi ilk aldatıldığı günü, kimi babasının kulağını çektiği zamanları, kimisi sinemaya gitti diye sopa yediği zamanları anlatıyor. şöyle adam akıllı bi işyerinde taciz öyküsü bilem okuyamadık ağız tadıyla.. alın işte eleştirinizi başınıza çalın. bi daha bana bi daha gaz vermeyin öyle... teşvik etcektik bilakis. benim planım buydu. ay ne güzel yazmışsınız, kız arkadaşım da okudu çok etkilendi. acaba biz de böyle yapsak nirvanaya erebilirmiyiz? oy my god diyebilir miyiz ?dicektik.. olmadı vesselam. iş yattı. şimdi mecburen ben de kızların dümen suyuna giderek acılı arabesk bişiler yazıcam. napim, napim düşünüyorum. bu kadar suskunluk bize ters, racona ters...

- sevdiği kız güneş kremi sürmeden denize gittiği için yanan ve bu yangını söndürmeye bakkaldan yoğurt alacak parası olmadığı için terkedilen genç ve gururlu delikanlı ibram öykümü mü anlatsam acaba?

- veya utanıp eczaneden prezervatif alamadığı için abazanlıkla, bebek kâbusları arasında gidip gelen orta yaşlı çapkın ibram'ın dramını mı yazsam...

- ya da küçükken bakkal amcanın gel sana çukumel vereyim ibram diyerek beni kandırdığını, çukumelin bu kadar pahalı olduğunu taa o zamanlar öğrendiğimi ve içimde hep bir çukumel korkusu olduğunu mu anlatsam.

yaf bi el atın arkadaşlar, kendi kafası çalışan biri beni aydınlatsın. okeyde taş çalmak sözkonusuysa hepiniz edison kesiliyorsunuz ama bu konuda jeton düşmüyo mu sizde de. yine kızların dümen suyuna gidip, hitimizi arttırmamız lazım... napsak napsak?

-Taksim de eylem mi yapalım, eylem yapamazsak cami mi yaparız?
-de git len olm... biz sosyal içerik derken o kadar da uzun boylu olsun demedik. biz kızları yemek istiyoz, sen bize sopa yicek seçenekler sunuyosun.
-Yıkıl karşımdan rezil herif!
Bizzat benim gibi abuk subuk ve eleştiriler ve yorumlar yapanlar yüzünden; oramı açtım, buramı dağıttım tarzı blog yazılarında hatırı sayılır bir miktar düşüş gözlendi. naptık biz ya? taşlarımızı başımıza, pardon başımızı taşlara vurma vaktimiz geldi arkadaşlar. Hay kafamızı asSkim.

Olmaz ki böle. Velinimetimiz yazılardı bunlar. kızlarla birlikte biz de "ohş"diyorduk... beni de gaza getirdiniz ya, utanın arkadaşlar utanın be... yok abi sen şunları bi eleştir bak o zaman hepsi feminist kesilip daha erotik yazarlar, biz de suya sabuna para vermeyiz teziniz iflas etti oğlum. kızlar birden acıklı ve acılı ergenlik hikayelerine döndü..

kimi ilk aldatıldığı günü, kimi babasının kulağını çektiği zamanları, kimisi sinemaya gitti diye sopa yediği zamanları anlatıyor. şöyle adam akıllı bi işyerinde taciz öyküsü bilem okuyamadık ağız tadıyla.. alın işte eleştirinizi başınıza çalın. bi daha bana bi daha gaz vermeyin öyle... teşvik etcektik bilakis. benim planım buydu. ay ne güzel yazmışsınız, kız arkadaşım da okudu çok etkilendi. acaba biz de böyle yapsak nirvanaya erebilirmiyiz? oy my god diyebilir miyiz ?dicektik.. olmadı vesselam. iş yattı. şimdi mecburen ben de kızların dümen suyuna giderek acılı arabesk bişiler yazıcam. napim, napim düşünüyorum. bu kadar suskunluk bize ters, racona ters...

- sevdiği kız güneş kremi sürmeden denize gittiği için yanan ve bu yangını söndürmeye bakkaldan yoğurt alacak parası olmadığı için terkedilen genç ve gururlu delikanlı ibram öykümü mü anlatsam acaba?

- veya utanıp eczaneden prezervatif alamadığı için abazanlıkla, bebek kâbusları arasında gidip gelen orta yaşlı çapkın ibram'ın dramını mı yazsam...

- ya da küçükken bakkal amcanın gel sana çukumel vereyim ibram diyerek beni kandırdığını, çukumelin bu kadar pahalı olduğunu taa o zamanlar öğrendiğimi ve içimde hep bir çukumel korkusu olduğunu mu anlatsam.

yaf bi el atın arkadaşlar, kendi kafası çalışan biri beni aydınlatsın. okeyde taş çalmak sözkonusuysa hepiniz edison kesiliyorsunuz ama bu konuda jeton düşmüyo mu sizde de. yine kızların dümen suyuna gidip, hitimizi arttırmamız lazım... napsak napsak?

-Taksim de eylem mi yapalım, eylem yapamazsak cami mi yaparız?
-de git len olm... biz sosyal içerik derken o kadar da uzun boylu olsun demedik. biz kızları yemek istiyoz, sen bize sopa yicek seçenekler sunuyosun.
-Yıkıl karşımdan rezil herif!

hiçbir blogger bu kadar çıplak yazamazdı

Hiç yorum yok:
99 değil ama 100 kişi beni izlerse halka açılma işine hız vereceğime dair kendime bir sözüm vardı. hayırlısıyla bu sayıya ulaştık... şimdi meraksız bakışlarınız altında gömleğimden bir düğme daha çözebilirim... biraz daha seyredin bakalım içimde neler var.. teşhircilikse biz de yaparız teşhirin alâsını...

Yalnız bir konuda anlaşalım. yazının sonuna doğru "çok da göstermedin be ibram" elimiz böğrümüzde kaldı deyip, cümle alem içinde kadın argosu kullanmak yasak (yaşanmıştır!)
Şimdi birkaç düğmeyi daha usulca açarsak; az daha içerilere doğru baktığınızda adı sevdiklerimin adıyla çarpan, bu yüzden de aritmi problemi olan pompamsı bir şey göreceksiniz.(pompa deyince çalışan aklınızı seveyim). hani tek görevi kanı beynimize ve malum yerimize pompalamak olmayan, nasıl oluyorsa duygularımızı da yüklenen kanlı canlı, hayatımızın bitip bitmediği ondan sorulan et parçasından söz ediyorum.
Tamam işte... işte orası. Ah! kalbim. sizleri seven yerim. sizlere dokunurken ürperip, en az sizin kadar titreyen yerim. Buldunuz! Şahsen usul usul dokunmanızı, sevip okşamanızı isteyebileceğim iki şeyden birisidir kendisi. Lütfen özen gösteriniz. Cam değildir ama herkesinki kadar kolay kırılabilir. Sizi severse ikimizi de uçurabilecek kadar heyecanla, aşkla, şevkle çalışabilir. Terkedilmelere karşı dayanıksızdır, darbelere aldırır, üzülür, kanar.... Ölürüm sonra bak....
Biliyorum aklınız, fikriniz daha içerilerde birşeyler bulabilmek arzusu ile yanıp tutuşuyor. Hani olur ya kalbimin misafirini falan merak ediyorsunuzdur. "Xximde bile değil ibram, napim lan senin kalbini?" diyenlerinize kulaklarımı tıkıyorum. Ne yapayım abazansam, benim de romantik olduğu kadar küstah hayallerim olamaz mı?
Şimdi lütfen ellerinizi kalbimden akciğerlerime, oradan böbreklerime ve daha aşağılara doğru uzanmaktan vazgeçirin. Ne yapacaksınız ciğerlerime doldurduğum havayı hangi Havva'nın adını sayıklayarak içime çektiğimi? İçtiğim suyu yudumlarken kimi düşündüğümü, böbreğimden süzülen çayı, hangi çay bahçesinde denize karşı kiminle içtiğimi mi merak ediyorsunuz. Ama o kadar da içişlerime karışmayın canım. Kim demiş Süheyla'yı... (*)

Hadi gelin az yukarılara da çıkalım. Sevip, okşamanızdan, dokunup, oynamanızdan hoşlanan ikinci parçamla tanıştırayım sizi. Kocaman, sert bir kutunun içerisinde ama yumuşacıktır kendisi. Buyrun! beynim. Tıpkı sizinkine benzer (gerçi onun da dişisi erkeği var diyorlar ama). Hani aklımızı içine sakladığımız. Görebiliyor musunuz? Nasıl haince sırıtıyor değil mi? Sizinle dansetmeyi seviyor kerata. İzleyicisi tarafından şımartılmak ve egosu okşanmak nasıl da hoşuna gidiyor...
Ya.... İşte böyleyken böyle sevgili izleyicilerim. Bloglarda ilk defa bir blogger sizlere başkalarının gösteremediği kadar açık saçık yerlerini teşhir ediyor. Henüz "ben onun ciğerini bilirim" diyemiyorsunuz hakkımda ama "geçen gün ibram'ın aklını okudum, kalbine girdim, dolaştım, kanki olduk."diyebilirsiniz.

Hatta "birlikte zihninde çay demleyip içtik" demeniz bile mümkün... Bu kıyağımı da unutmazsınız artık.
99 değil ama 100 kişi beni izlerse halka açılma işine hız vereceğime dair kendime bir sözüm vardı. hayırlısıyla bu sayıya ulaştık... şimdi meraksız bakışlarınız altında gömleğimden bir düğme daha çözebilirim... biraz daha seyredin bakalım içimde neler var.. teşhircilikse biz de yaparız teşhirin alâsını...

Yalnız bir konuda anlaşalım. yazının sonuna doğru "çok da göstermedin be ibram" elimiz böğrümüzde kaldı deyip, cümle alem içinde kadın argosu kullanmak yasak (yaşanmıştır!)
Şimdi birkaç düğmeyi daha usulca açarsak; az daha içerilere doğru baktığınızda adı sevdiklerimin adıyla çarpan, bu yüzden de aritmi problemi olan pompamsı bir şey göreceksiniz.(pompa deyince çalışan aklınızı seveyim). hani tek görevi kanı beynimize ve malum yerimize pompalamak olmayan, nasıl oluyorsa duygularımızı da yüklenen kanlı canlı, hayatımızın bitip bitmediği ondan sorulan et parçasından söz ediyorum.
Tamam işte... işte orası. Ah! kalbim. sizleri seven yerim. sizlere dokunurken ürperip, en az sizin kadar titreyen yerim. Buldunuz! Şahsen usul usul dokunmanızı, sevip okşamanızı isteyebileceğim iki şeyden birisidir kendisi. Lütfen özen gösteriniz. Cam değildir ama herkesinki kadar kolay kırılabilir. Sizi severse ikimizi de uçurabilecek kadar heyecanla, aşkla, şevkle çalışabilir. Terkedilmelere karşı dayanıksızdır, darbelere aldırır, üzülür, kanar.... Ölürüm sonra bak....
Biliyorum aklınız, fikriniz daha içerilerde birşeyler bulabilmek arzusu ile yanıp tutuşuyor. Hani olur ya kalbimin misafirini falan merak ediyorsunuzdur. "Xximde bile değil ibram, napim lan senin kalbini?" diyenlerinize kulaklarımı tıkıyorum. Ne yapayım abazansam, benim de romantik olduğu kadar küstah hayallerim olamaz mı?
Şimdi lütfen ellerinizi kalbimden akciğerlerime, oradan böbreklerime ve daha aşağılara doğru uzanmaktan vazgeçirin. Ne yapacaksınız ciğerlerime doldurduğum havayı hangi Havva'nın adını sayıklayarak içime çektiğimi? İçtiğim suyu yudumlarken kimi düşündüğümü, böbreğimden süzülen çayı, hangi çay bahçesinde denize karşı kiminle içtiğimi mi merak ediyorsunuz. Ama o kadar da içişlerime karışmayın canım. Kim demiş Süheyla'yı... (*)

Hadi gelin az yukarılara da çıkalım. Sevip, okşamanızdan, dokunup, oynamanızdan hoşlanan ikinci parçamla tanıştırayım sizi. Kocaman, sert bir kutunun içerisinde ama yumuşacıktır kendisi. Buyrun! beynim. Tıpkı sizinkine benzer (gerçi onun da dişisi erkeği var diyorlar ama). Hani aklımızı içine sakladığımız. Görebiliyor musunuz? Nasıl haince sırıtıyor değil mi? Sizinle dansetmeyi seviyor kerata. İzleyicisi tarafından şımartılmak ve egosu okşanmak nasıl da hoşuna gidiyor...
Ya.... İşte böyleyken böyle sevgili izleyicilerim. Bloglarda ilk defa bir blogger sizlere başkalarının gösteremediği kadar açık saçık yerlerini teşhir ediyor. Henüz "ben onun ciğerini bilirim" diyemiyorsunuz hakkımda ama "geçen gün ibram'ın aklını okudum, kalbine girdim, dolaştım, kanki olduk."diyebilirsiniz.

Hatta "birlikte zihninde çay demleyip içtik" demeniz bile mümkün... Bu kıyağımı da unutmazsınız artık.