Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar

Bugünkü şansınız :

iletişim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
iletişim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Sarılıp öpsen olmaz

3 yorum:

Sağdan saysan 29 soldan saysan 29.
bir kaç ingilizce harf de kullanıyoruz. toplasan 32 dişin kadar harfin var işte kullandığın. smileyleri ekle. biraz inilti, of puf ses efekti.. şşşş ler oha ve çüşş...leri de eklesen yok işte neticede eldeki malzeme bu.

iki harfi yanyana getirip hece, hecelerden bilmece yapıyoruz. eski günlerdeki hece tabloları gibi sen ab diyorsun ben ba veya her ikimizde ma_ma diyoruz mecburen. hece tablosunun yasaklı ilk hecesi yüzünden. üç harflilere geliyor sonra sıra al_lar artık mor oluyor. sen rom diyorsun ben pis sarhoş diye sırıtıyorum. cin gibi nic ler buluyoruz. yarı türkçe yarı ingilizcemizle..
sonra sen kelimelere anlam katmaya başlıyorsun. aşk diyorsun birdenbire kelimeler tutuşuyor dilinde. ben kekeliyorum sev_gi de kalıyorum. sonra kuş dilince be_ge ne_gen se_ge ni_gi....
böyle sürüyor dilimizde kelimelerin yolculuğu...
cümleler çıkıyor ortaya ardından. havadan sudan ve Sudan'dan konuşabiliyoruz böylece.

bir fırsatını bulup sonra sarılıyorum sana harf harf hece hece cümlelerimle . gündüz ve her gece kollarıma ve koynuma alıyorum...
yağmur yağıyor diyorsun, hava soğuk diyorsun ve üşüyorsun... ısıtmayı diliyorum. uf! o luyorum....

böyle kalmıyor. herkesle konuşuyoruz yanıbaşımızdakinden başlayarak. hal hatır soruyoruz. birbirimizi öğreniyoruz. oturduğumuz semtleri. caddeleri sokakları. blog oluyoruz sonra okunuyoruz. roman öykü ve şiir. kelimeler kelimeler kelimeler...

oysa ne kadar kolay bir sen olsak bu dünyada ve bir ben 1D olmasa mesafeler.

kelimelere de ihtiyaç duymazdık seslere de. hatta gözlerimizi de kapardık karanlık gecelerde bile.
nefesin yeterdi...
ellerin yeterdi
kokun yeterdi
dokun yeterdi...
ama gel gör ki şimdi...

hal hatır sormak için bile seni sokak ortasında (kelimesiz) sarılıp öpsemmm olmaz....
not: niye öpemicekmişsin diyen sayın okuyucu.
aslında bu yazının konusu insanın kelimelere ihtiyaç duymadığı kurgusal bir dünyada sadece dokunarak iletişim kurması üzerine bir kurmacaydı... ve sarılıp öpsem olmaz ifadesi kadın erkek farketmeden herhangi bir insanla dokunarak iletişim kurmak üzerine söylenmişti. ancak romantizm ağır bastı ve yazı romantizmin kurbanı oldu. siz bi de öbür türlü kurgulandığını düşünüverin bi zahmet...

Sağdan saysan 29 soldan saysan 29.
bir kaç ingilizce harf de kullanıyoruz. toplasan 32 dişin kadar harfin var işte kullandığın. smileyleri ekle. biraz inilti, of puf ses efekti.. şşşş ler oha ve çüşş...leri de eklesen yok işte neticede eldeki malzeme bu.

iki harfi yanyana getirip hece, hecelerden bilmece yapıyoruz. eski günlerdeki hece tabloları gibi sen ab diyorsun ben ba veya her ikimizde ma_ma diyoruz mecburen. hece tablosunun yasaklı ilk hecesi yüzünden. üç harflilere geliyor sonra sıra al_lar artık mor oluyor. sen rom diyorsun ben pis sarhoş diye sırıtıyorum. cin gibi nic ler buluyoruz. yarı türkçe yarı ingilizcemizle..
sonra sen kelimelere anlam katmaya başlıyorsun. aşk diyorsun birdenbire kelimeler tutuşuyor dilinde. ben kekeliyorum sev_gi de kalıyorum. sonra kuş dilince be_ge ne_gen se_ge ni_gi....
böyle sürüyor dilimizde kelimelerin yolculuğu...
cümleler çıkıyor ortaya ardından. havadan sudan ve Sudan'dan konuşabiliyoruz böylece.

bir fırsatını bulup sonra sarılıyorum sana harf harf hece hece cümlelerimle . gündüz ve her gece kollarıma ve koynuma alıyorum...
yağmur yağıyor diyorsun, hava soğuk diyorsun ve üşüyorsun... ısıtmayı diliyorum. uf! o luyorum....

böyle kalmıyor. herkesle konuşuyoruz yanıbaşımızdakinden başlayarak. hal hatır soruyoruz. birbirimizi öğreniyoruz. oturduğumuz semtleri. caddeleri sokakları. blog oluyoruz sonra okunuyoruz. roman öykü ve şiir. kelimeler kelimeler kelimeler...

oysa ne kadar kolay bir sen olsak bu dünyada ve bir ben 1D olmasa mesafeler.

kelimelere de ihtiyaç duymazdık seslere de. hatta gözlerimizi de kapardık karanlık gecelerde bile.
nefesin yeterdi...
ellerin yeterdi
kokun yeterdi
dokun yeterdi...
ama gel gör ki şimdi...

hal hatır sormak için bile seni sokak ortasında (kelimesiz) sarılıp öpsemmm olmaz....
not: niye öpemicekmişsin diyen sayın okuyucu.
aslında bu yazının konusu insanın kelimelere ihtiyaç duymadığı kurgusal bir dünyada sadece dokunarak iletişim kurması üzerine bir kurmacaydı... ve sarılıp öpsem olmaz ifadesi kadın erkek farketmeden herhangi bir insanla dokunarak iletişim kurmak üzerine söylenmişti. ancak romantizm ağır bastı ve yazı romantizmin kurbanı oldu. siz bi de öbür türlü kurgulandığını düşünüverin bi zahmet...

Asosyal adamın gözüyle sosyal ağlar

Hiç yorum yok:
Sosyal ağ ortamları blog alemini öldürdü diyorlar. Cidden de bu görüş doğru gibi. Açıkça söylemek gerekirse eski dostumuz blogger'deki şaşalı günlerimizi mumla arıyoruz hepimiz.

Herkes ağzındaki baklayı ıslatmadan söylediğinden ya da yumurta kıçımızda pek durmadığından olsa gerek. Artık blog okuyamaz, yazamaz olduk. Çok meşgulüz ya o sebepten böyle olmalı.

 Torba olmadığı için büzülemeyen ağızlarımız değer ifade edecek blog yazıları yerine, uçup gidecek gürültülere, saman alevlerine dönüştü bir bakıma. Buyrun bakın nerelerde laf ve ömür tüketiyoruz.

Friendfeed: Kavga edip tartışacaksan, birbirine laf sokacaksan güzel ortam. Ciddi zaman kaybına ve bağımlılığa yol açıyor. Sinirlenip hesap kapatmak cabası. Genelde fake hesap kaynıyor. Gruplaşmalar, ordan oraya sataşmalar, anlık tavan yapan tepkilerle diğer sosyal medya araçlarına göre daha "online" daha "aktif" ama bir o kadar da mahalleli algısı yaratıyor. Üstelik facebook FF'i satın aldığında kullanıcıları facebook'tan kazmalar burayı işgal edecek demesine rağmen. 

Facebook: Bir çok insanın genelde kendi adı sanıyla, nadiren de fake hesaplarla yer aldığı bir ortam. Ailenizin Facebook'u gibi birşey. Paylaşımlar daha samimi. Ancak insanın kendi eliyle kendini fişlemesine yol açan sıkıntılı bir durumu var. Yine de hem dünyada hem de ülkemizde en aktif kullanılan sosyal medya aracı.

 Neredeyse Facebook hesabı olmayana kız verilmeyecek kadar standart hale geldi ülkemizde. Öte yandan iş dünyasının da Facebook'a yönelmesi, Facebook sayfamızı beğen uygulamaları ve Viral reklamlar haline gelen küçük çaplı kullanıcı rüşvetleri Facebook'daki üyeler arası iletişimin tadını daha da kaçıracağa benziyor. 

Twitter: Bir ara ciddi ciddi öğrenme zorluğu yaşadığım, içine girmeyince mantığını dışardan bakarak bir türlü çözemediğim cıvıltı şeysi. Hesap açmama rağmen yine de kendisinden pek hoşlanmıyorum. Şahsen ancak ünlüleri ya da bazı tv programlarını izlemek için kullanılabilecek bir program gözüyle görüyorum. Etkileşim açısından bir yavanlığı var ama en çok televizyoncuların, siyasilerin dilinden düşmüyor. Kendi çalıp, kendi oynamak isteyenler ve kendini atasözü ve özdeyiş üstadı sananlar, ya da çarşıda duyduğunu pazarda pastelemek isteyenler için ideal.

Tumblr: Mantığı mikro blog olmasına karşın daha çok resimli roman tarzına dönmüş, fotoğraf altına yazılar kondurularak ilginç tarzlar oluşturulabilen bir ortam. Hesap açmamış olmama rağmen ilgi ile izlediğim bloglar var. Biraz Opera bloglarını da anımsatıyor. Kısa blog yazılarınızı, resimlerinizi, beğendiğiniz link, müzik ve videoları paylaşabiliyorsunuz. Hoşuma giden bir özelliği alıntı ve kaynak göstermeyi kolaylaştıran aynı zamanda gelenekleştiren bir yapısı var. Soru sorma özelliği ile Foursquare 'ı da aratmıyor.

Google+: Mailden ve arama motorundaki başarısından sonra Google sosyal mecra'da ne yapsa tutturamıyor. Google+ Facebook'a benzese de akibeti Google'un diğer başarısız projeleri gibi olacak sanki diye bir önyargı oluştu bende. İlginç olmasına rağmen, sıcak (kullanıcı dostu) değil gibi. Yine de Google inadından vazgeçmeyeceği için birgün çok başarılı bir google projesini sosyal alanda da görürsek şaşırmayalım. (bkz: Orkun Brezilya'da)

Msn Spaces: Birileri kullanıyor ama ben pek ilgilenmedim açıkçası. Görünüşü falan fena değil aslında. Ancak nedense Facebook'la kıyaslanmayacak kadar az aktif kullanıcısı olduğunu düşünüyorum. Aslında gerek Google gerek Microsoft'un o kadar yaygın online iletişim araçları ve mail hesabı olan kullanıcıları varken sosyal medyada çuvallamış olmaları ayrı bir araştırma konusu olabilir düşüncesindeyim.

Benim bildiğim uygulamalar genelde bunlar. İrili ufaklı bir çok proje daha var ama pek tutmadılar sanırım. Yahoo'nun Meme'si gibi. Demek ki gerçek hayatta neyse, sanal dünyada da aynı. Herkes herşeyi başaracak diye birşey yok.

Peki siz de benimle aynı fikir de misiniz? Hangi sosyal medya araçlarını kullanıyorsunuz? Hangilerini beğeniyor, hangilerini beğenmiyorsunuz?

Sosyal ağ ortamları blog alemini öldürdü diyorlar. Cidden de bu görüş doğru gibi. Açıkça söylemek gerekirse eski dostumuz blogger'deki şaşalı günlerimizi mumla arıyoruz hepimiz.

Herkes ağzındaki baklayı ıslatmadan söylediğinden ya da yumurta kıçımızda pek durmadığından olsa gerek. Artık blog okuyamaz, yazamaz olduk. Çok meşgulüz ya o sebepten böyle olmalı.

 Torba olmadığı için büzülemeyen ağızlarımız değer ifade edecek blog yazıları yerine, uçup gidecek gürültülere, saman alevlerine dönüştü bir bakıma. Buyrun bakın nerelerde laf ve ömür tüketiyoruz.

Friendfeed: Kavga edip tartışacaksan, birbirine laf sokacaksan güzel ortam. Ciddi zaman kaybına ve bağımlılığa yol açıyor. Sinirlenip hesap kapatmak cabası. Genelde fake hesap kaynıyor. Gruplaşmalar, ordan oraya sataşmalar, anlık tavan yapan tepkilerle diğer sosyal medya araçlarına göre daha "online" daha "aktif" ama bir o kadar da mahalleli algısı yaratıyor. Üstelik facebook FF'i satın aldığında kullanıcıları facebook'tan kazmalar burayı işgal edecek demesine rağmen. 

Facebook: Bir çok insanın genelde kendi adı sanıyla, nadiren de fake hesaplarla yer aldığı bir ortam. Ailenizin Facebook'u gibi birşey. Paylaşımlar daha samimi. Ancak insanın kendi eliyle kendini fişlemesine yol açan sıkıntılı bir durumu var. Yine de hem dünyada hem de ülkemizde en aktif kullanılan sosyal medya aracı.

 Neredeyse Facebook hesabı olmayana kız verilmeyecek kadar standart hale geldi ülkemizde. Öte yandan iş dünyasının da Facebook'a yönelmesi, Facebook sayfamızı beğen uygulamaları ve Viral reklamlar haline gelen küçük çaplı kullanıcı rüşvetleri Facebook'daki üyeler arası iletişimin tadını daha da kaçıracağa benziyor. 

Twitter: Bir ara ciddi ciddi öğrenme zorluğu yaşadığım, içine girmeyince mantığını dışardan bakarak bir türlü çözemediğim cıvıltı şeysi. Hesap açmama rağmen yine de kendisinden pek hoşlanmıyorum. Şahsen ancak ünlüleri ya da bazı tv programlarını izlemek için kullanılabilecek bir program gözüyle görüyorum. Etkileşim açısından bir yavanlığı var ama en çok televizyoncuların, siyasilerin dilinden düşmüyor. Kendi çalıp, kendi oynamak isteyenler ve kendini atasözü ve özdeyiş üstadı sananlar, ya da çarşıda duyduğunu pazarda pastelemek isteyenler için ideal.

Tumblr: Mantığı mikro blog olmasına karşın daha çok resimli roman tarzına dönmüş, fotoğraf altına yazılar kondurularak ilginç tarzlar oluşturulabilen bir ortam. Hesap açmamış olmama rağmen ilgi ile izlediğim bloglar var. Biraz Opera bloglarını da anımsatıyor. Kısa blog yazılarınızı, resimlerinizi, beğendiğiniz link, müzik ve videoları paylaşabiliyorsunuz. Hoşuma giden bir özelliği alıntı ve kaynak göstermeyi kolaylaştıran aynı zamanda gelenekleştiren bir yapısı var. Soru sorma özelliği ile Foursquare 'ı da aratmıyor.

Google+: Mailden ve arama motorundaki başarısından sonra Google sosyal mecra'da ne yapsa tutturamıyor. Google+ Facebook'a benzese de akibeti Google'un diğer başarısız projeleri gibi olacak sanki diye bir önyargı oluştu bende. İlginç olmasına rağmen, sıcak (kullanıcı dostu) değil gibi. Yine de Google inadından vazgeçmeyeceği için birgün çok başarılı bir google projesini sosyal alanda da görürsek şaşırmayalım. (bkz: Orkun Brezilya'da)

Msn Spaces: Birileri kullanıyor ama ben pek ilgilenmedim açıkçası. Görünüşü falan fena değil aslında. Ancak nedense Facebook'la kıyaslanmayacak kadar az aktif kullanıcısı olduğunu düşünüyorum. Aslında gerek Google gerek Microsoft'un o kadar yaygın online iletişim araçları ve mail hesabı olan kullanıcıları varken sosyal medyada çuvallamış olmaları ayrı bir araştırma konusu olabilir düşüncesindeyim.

Benim bildiğim uygulamalar genelde bunlar. İrili ufaklı bir çok proje daha var ama pek tutmadılar sanırım. Yahoo'nun Meme'si gibi. Demek ki gerçek hayatta neyse, sanal dünyada da aynı. Herkes herşeyi başaracak diye birşey yok.

Peki siz de benimle aynı fikir de misiniz? Hangi sosyal medya araçlarını kullanıyorsunuz? Hangilerini beğeniyor, hangilerini beğenmiyorsunuz?

ne ballı kızlarmışsınız bea...

3 yorum:



-ne yapabilirdim gözde, onca mesajıma cevap bile vermedin
~ya sana ne diyorum serdar babam gece konuştugumuzu duydu ve cep telefonumu aldı
biliyorsun derslerimi aksatıyorum diye senle takılmamı istemiyor.

-yapma kızım ya normal telefon da mı yoktu?

~öküzüm biliyorsun cuma okula bile gelemedim hasta yatıyordum 39.5 derece ateşle
-nerden bileyim iyileşmediğini gözde. haftasonu tartışmıştık hatırlarsan. beni terkettiğini yine Metin'e döndüğünü düşündüm.


~yani bir haftasonu, telefonla konuşamayınca mı bitti aşkımız?
-kusura bakma güzelim msne gelseydin sen de, internet diye bişi var de mi? bak üzgünüm.. ben artık serpille çıkıyorum bir daha aramazsan sevinirim.
~defol serdar... çık hayatımdan.
-bye çıktım ben.

........
ah mecnun ahhh romeo.. ah kerem...
ne çile çekmişsiniz siz abi
çöl olayları, zehir içmeler, dağları delmeler felam...

ve leyla ve jüliet ve aslı
ne ballı kızlarmışsınız bea...






-ne yapabilirdim gözde, onca mesajıma cevap bile vermedin
~ya sana ne diyorum serdar babam gece konuştugumuzu duydu ve cep telefonumu aldı
biliyorsun derslerimi aksatıyorum diye senle takılmamı istemiyor.

-yapma kızım ya normal telefon da mı yoktu?

~öküzüm biliyorsun cuma okula bile gelemedim hasta yatıyordum 39.5 derece ateşle
-nerden bileyim iyileşmediğini gözde. haftasonu tartışmıştık hatırlarsan. beni terkettiğini yine Metin'e döndüğünü düşündüm.


~yani bir haftasonu, telefonla konuşamayınca mı bitti aşkımız?
-kusura bakma güzelim msne gelseydin sen de, internet diye bişi var de mi? bak üzgünüm.. ben artık serpille çıkıyorum bir daha aramazsan sevinirim.
~defol serdar... çık hayatımdan.
-bye çıktım ben.

........
ah mecnun ahhh romeo.. ah kerem...
ne çile çekmişsiniz siz abi
çöl olayları, zehir içmeler, dağları delmeler felam...

ve leyla ve jüliet ve aslı
ne ballı kızlarmışsınız bea...