Canan KARATAY ablanın da dediği gibi şeker
en sinsi uyuşturuculardan biridir. Çocuk yaşta sana lolipop alayım mı diyen
amcaların şerrine uğramasak da, bahçeye topumuz kaçmasa bile komşu bakkal amca
sayesinde tanışırız onunla. Ya da yaşadığımız ilk akraba ziyaretinde “ağlamasın
çocuk” diye meme yerine ağzımıza tutuşturulan bir çikolata ile öğreniriz.
Şekerle hastalık olarak tanışmadıysak, ilk zararını diş çürüklerinde
görürüz. Bir gece ansızın zonklamaya başlayan çürük dişler, bize ilk şeker
acısını tattırır. Ama biz şekere değil çürük dişe bahane buluruz. Ağrı
dayanılmaz olduğunda bünyeden çektirir atarız.
Hayat ilahi kurallar gereği bazen bize ikinci şans verir ve süt dişlerinin
yerini diğerleri alır. Ancak şeker için yeni hedef bellidir. Yeni dişler. Bu
arada yaş ilerler şeker kilo olarak bünyede birikmeye başlar. Sonrasında biz
yetişkin olduğumuzda yakılamayan kaloriler ve Türk kası olarak biriken göbek
hep şekerin armağanıdır bünyeye.
Sonrasında pre diyabet ve diyabete varan, kalp hastalıklarına kadar uzanan
sağlık sorunlarını ve hayatınızı tehdit eden şeker bağımlılığı...
İşte şeker gibi insanlar da böyle alışkanlık yapar bünyede. Daha bebekken
bize yaptıkları agucuk, gugu cuk komik şakalar, arkasından mıncırmalar
okşamalar. Abartılmış sevgi gösterileri, sarılmalar kucaklamalar içi içine
sığmaz gülücük ifadeleri; tıpkı şekerin dişlerimizin minesini çatlattığı gibi
ruhumuzun savunma kalkanlarını bir bir geçerek içimizi yavaş yavaş çürütmeye
başlar.
Siz şeker gibi insanlardan beslenirken, onlar da sizden beslenerek doyuma
ulaşırlar. Bir müddet sonra o şeker gibi insanlara bağımlı hale gelirsiniz.
İşte o zaman diş ağrısına benzeyen bir kalp ağrısı ile karşılaşırsınız. Acı
gerçek ta kalbinizin derinlerine kadar işleyerek canınızı yakar. Şeker gibi
insanlar, tıpkı şeker gibi yeni çocuklar, yeni bünyeler, yeni kalpler bulmuş ve
onları kendilerine bağlamakla meşguldürler.
Sözün özü: Çok şekerden az uzak
durun şekerim.
0 yorum:
Yorum Gönder
Buraya yorum yazabilirsiniz. Niye yazmıyorsunuz?