Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar

Bugünkü şansınız :

karadır kaşların ferman yazdırır etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
karadır kaşların ferman yazdırır etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İçimizdeki Renkler / Siyah-1

Hiç yorum yok:


Siyah…
Matemin rengi.
Bir insana, bir renk bu kadar mı çok yakışır. Bu kadar mı bütünleşir ruhuyla, kaderiyle. Bu kadar mı onu anlatır.
Anlatırmış. O içime bir ayna tutup yansıttığında gözlerimdeki acıyı, çok iyi öğrenip bildim bunu.

Başıboş ve serseri caddelerde yürüdüğüm günlerden biriydi siyahı ilk görüşüm. Bir gölge gibi sessiz ve sakin yanıma gelmiş. Tam karşımda durmuş ve söyleyivermişti o sihirli cümleyi.

Siyah, ben siyahım. Boşuna ceplerinde arama beni. Güneşin yedi renginden biri değilim ben. Ben içinde sakladığın beyazın öz kardeşiyim. Haksızlığa uğramış olsam da, kadersizsem de ben de bir rengim hem de asil bir renk.

Yaşam mı, ölüm mü diye sordum ona. Ben ölmeyi çok istedim ama yine de yaşamayı seçtim. Bir gün öleceğimin farkındayım ama kaderime direnmeyeceğim. Çünkü sebebim yok. O yazdı ben oynayacağım rolümü.

Ya sen, sen yaşamak zorunda olduğunu biliyor musun ey aptal ve kaderci adam demişti? Niçin demiştim ona niçin, bana küçücük bir sebep göster yaşamak için. Yüzüme baktı, biraz buruk bir ifadeyle gülümsedi.
-Ey aptal dedi. Hayatındaki en küçük şeyi düşün. İşte onun için diye ekledi.

Ruhumu sarsan, zihnimi karıştıran bu sesin sahibini tanımıyordum henüz. Siyah içimin renklerinden biriydi ama farklı gibiydi. Henüz yeni tanışıyorduk. Ben önceleri siyahı bir renk bile saymazdım. Ne çok yanılmışım. Hayatımızı büsbütün kuşattığını görünce anladım.

Her zamanki yaptığımca, saçların ne renk dedim?
- Siyah dedi.
-Ya gözlerin dedim.
-Zeytin diye ekledi.
-Yanmışsın dedim.
-Kömür karası bir kader dedi...

Sesindeki ince alayın ve boş vermişliğin altında derin bir kesik izi, kesif bir yanık kokusu yayılıyordu.

-Üzgünsün dedim

-Aldırma, olur öyle arada dedi. Sen benim için bir şeyler yaz. Neşeli bir şarkı çal söyle, en iyi senin dudaklarına ve benim kulaklarıma yakışır bu şarkılar dedi.

-Peki dedim… (sürecek)


Siyah…
Matemin rengi.
Bir insana, bir renk bu kadar mı çok yakışır. Bu kadar mı bütünleşir ruhuyla, kaderiyle. Bu kadar mı onu anlatır.
Anlatırmış. O içime bir ayna tutup yansıttığında gözlerimdeki acıyı, çok iyi öğrenip bildim bunu.

Başıboş ve serseri caddelerde yürüdüğüm günlerden biriydi siyahı ilk görüşüm. Bir gölge gibi sessiz ve sakin yanıma gelmiş. Tam karşımda durmuş ve söyleyivermişti o sihirli cümleyi.

Siyah, ben siyahım. Boşuna ceplerinde arama beni. Güneşin yedi renginden biri değilim ben. Ben içinde sakladığın beyazın öz kardeşiyim. Haksızlığa uğramış olsam da, kadersizsem de ben de bir rengim hem de asil bir renk.

Yaşam mı, ölüm mü diye sordum ona. Ben ölmeyi çok istedim ama yine de yaşamayı seçtim. Bir gün öleceğimin farkındayım ama kaderime direnmeyeceğim. Çünkü sebebim yok. O yazdı ben oynayacağım rolümü.

Ya sen, sen yaşamak zorunda olduğunu biliyor musun ey aptal ve kaderci adam demişti? Niçin demiştim ona niçin, bana küçücük bir sebep göster yaşamak için. Yüzüme baktı, biraz buruk bir ifadeyle gülümsedi.
-Ey aptal dedi. Hayatındaki en küçük şeyi düşün. İşte onun için diye ekledi.

Ruhumu sarsan, zihnimi karıştıran bu sesin sahibini tanımıyordum henüz. Siyah içimin renklerinden biriydi ama farklı gibiydi. Henüz yeni tanışıyorduk. Ben önceleri siyahı bir renk bile saymazdım. Ne çok yanılmışım. Hayatımızı büsbütün kuşattığını görünce anladım.

Her zamanki yaptığımca, saçların ne renk dedim?
- Siyah dedi.
-Ya gözlerin dedim.
-Zeytin diye ekledi.
-Yanmışsın dedim.
-Kömür karası bir kader dedi...

Sesindeki ince alayın ve boş vermişliğin altında derin bir kesik izi, kesif bir yanık kokusu yayılıyordu.

-Üzgünsün dedim

-Aldırma, olur öyle arada dedi. Sen benim için bir şeyler yaz. Neşeli bir şarkı çal söyle, en iyi senin dudaklarına ve benim kulaklarıma yakışır bu şarkılar dedi.

-Peki dedim… (sürecek)