Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar

Bugünkü şansınız :

blogger etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
blogger etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Körler, sağırlar birbirini ağırlar

Hiç yorum yok:
Ağırlamalı da. Şu blog aleminde 40 kişiydik birbirimizi bilirdik. Sonra nerde çokluk, orda fan fin fon oldu ortalık. Önce şöhretin tatlı basamakları, ne kadar çok takip edersen, o kadar çok takip edenin olur hesabı...
 
Ardından medya maymunlukları "ne kadar rezil olursak o kadar iyi" denklemi. Ancak ne kadar çabalarsanız çabalayın sizden daha rezil olabilenleri çıkacaktır. O yüzden, bırakın bazıları yırtabildiği kadar yırtsın. Biz işimize bakalım.
 
Sakın ha, yanlış anlamayın. Bu bir erdem satma yazısı değil elbette. Kimin kızından bizim eteğimiz kısa ya da göster İbram teyzelere pipini demeden önce iki kere düşünmek gerek bu dünyada. O yüzden, bu yazının amacı bazı dostların yaptığı, benim de son zamanlarda beğendiğim bir yöntemle ilgili sadece.
 
Vaktiyle arkadaşın biri "Ben Facebook'umdaki arkadaşlarımı da, bloğumdaki izleyicilerimi de birebir tanırım" demişti de şoke olmuştum. Öyle ya ben nasıl 5-00 kişiyi tanıyacağım ya da bazı fenomen arkadaşlar nasıl bilecekler hayran kitlelerini. Yok dedi arkadaş. "Ben kendim için yazıyorum, okuyanda beni bildiği, tanıdığı için okuyor. Biz toplasan 100 kişiyiz."

O günlerde pek de aklıma yatmayan bu fikre blog aleminin içine girdiği kısır döngüyü de dikkate alarak sıcak bakmaya başladım. Yani ne 5-600 kişinin beni okuyup, yorumlaması ne de benim haftada 5-600 blog okumam mümkün olmadığına göre kendime bir favori listi ya da en iyisi, yeniden sınırlı sayıda takip ettiğim blog listi yapmakta fayda var.

Hani üstadın "alsın götürsün beni tam 4 inanmış adam" dediği gibi, mademki derdimiz fenomen olmak değil, biz de arkadaşlarla, dostlarla takılırız ne olmuş yani. Körler, sağırlar birbirimizi ağırlarız. Sizi takip ediyor gözüküp okumayan bin kişiden; okuyup, yorumlayan on kişi evlâ değil midir? Öyledir, öyledir.

O zaman ne yapıyoruz. Sağlam bir liste. Okunmadan geçilmeyecek 10 kişi, sizi okumadan geçmeyen 10 kişi. İsterse "Ay İbram bey ne güzel yazmışsınız desin, isterse oğlum İbram bi ..oka benzememiş lan, kelime israfı" desin. Samimi olsun, eti benim o kemiğini yesin...

Kısaca bu fikir aklıma yattı. Yakında takip ettiğimi sandığım blogları şöyle bir gözden geçirip, eleyeceğim. Kalan dostlarla gönlümü eğleyeceğim.

Kör ve sağır arkadaşlarım.
Haydi bakalım. Dünyamız küçük olsun, bizim olsun!

T.i.O
Ağırlamalı da. Şu blog aleminde 40 kişiydik birbirimizi bilirdik. Sonra nerde çokluk, orda fan fin fon oldu ortalık. Önce şöhretin tatlı basamakları, ne kadar çok takip edersen, o kadar çok takip edenin olur hesabı...
 
Ardından medya maymunlukları "ne kadar rezil olursak o kadar iyi" denklemi. Ancak ne kadar çabalarsanız çabalayın sizden daha rezil olabilenleri çıkacaktır. O yüzden, bırakın bazıları yırtabildiği kadar yırtsın. Biz işimize bakalım.
 
Sakın ha, yanlış anlamayın. Bu bir erdem satma yazısı değil elbette. Kimin kızından bizim eteğimiz kısa ya da göster İbram teyzelere pipini demeden önce iki kere düşünmek gerek bu dünyada. O yüzden, bu yazının amacı bazı dostların yaptığı, benim de son zamanlarda beğendiğim bir yöntemle ilgili sadece.
 
Vaktiyle arkadaşın biri "Ben Facebook'umdaki arkadaşlarımı da, bloğumdaki izleyicilerimi de birebir tanırım" demişti de şoke olmuştum. Öyle ya ben nasıl 5-00 kişiyi tanıyacağım ya da bazı fenomen arkadaşlar nasıl bilecekler hayran kitlelerini. Yok dedi arkadaş. "Ben kendim için yazıyorum, okuyanda beni bildiği, tanıdığı için okuyor. Biz toplasan 100 kişiyiz."

O günlerde pek de aklıma yatmayan bu fikre blog aleminin içine girdiği kısır döngüyü de dikkate alarak sıcak bakmaya başladım. Yani ne 5-600 kişinin beni okuyup, yorumlaması ne de benim haftada 5-600 blog okumam mümkün olmadığına göre kendime bir favori listi ya da en iyisi, yeniden sınırlı sayıda takip ettiğim blog listi yapmakta fayda var.

Hani üstadın "alsın götürsün beni tam 4 inanmış adam" dediği gibi, mademki derdimiz fenomen olmak değil, biz de arkadaşlarla, dostlarla takılırız ne olmuş yani. Körler, sağırlar birbirimizi ağırlarız. Sizi takip ediyor gözüküp okumayan bin kişiden; okuyup, yorumlayan on kişi evlâ değil midir? Öyledir, öyledir.

O zaman ne yapıyoruz. Sağlam bir liste. Okunmadan geçilmeyecek 10 kişi, sizi okumadan geçmeyen 10 kişi. İsterse "Ay İbram bey ne güzel yazmışsınız desin, isterse oğlum İbram bi ..oka benzememiş lan, kelime israfı" desin. Samimi olsun, eti benim o kemiğini yesin...

Kısaca bu fikir aklıma yattı. Yakında takip ettiğimi sandığım blogları şöyle bir gözden geçirip, eleyeceğim. Kalan dostlarla gönlümü eğleyeceğim.

Kör ve sağır arkadaşlarım.
Haydi bakalım. Dünyamız küçük olsun, bizim olsun!

T.i.O

an gelir, bir blogger ölür

2 yorum:
çocukluk arkadaşlarınız nerde

ilk orta, lise yüksekokul arkadaşlarımız
yurt arkadaşlarınız
arkadaşını bul işi pişir servislerinden hizmet alanlardan değilseniz özlemleriniz hep belden yukarıda kalbinizde bir yerlerdedir. insancadır. duygusaldır. romantik ve nostaljiktir.
net dünyasına daldıktan sonra irc icq msn arkadaşlarınızın yerini şimdilerde blogger arkadaşlarınız almaya başladı değil mi?
yazıyor çiziyor birlikte anılar paylaşıyorsunuz. herşeyi sanaldır diyerek kestirip atmak o kadar kolay değil. bir çok insanla en yakınlarınızla paylaşmadığınız bir çok şeyi blogger arkadaşlarınızla paylaşıyorsunuz. iç dünyanızı özlemlerinizi arzularınızı ruhunuzun arlanmaz ve uslanmaz yönlerini bile fütursuzca açabiliyorsunuz.
bazılarımız bu arkadaşlıkları burda sınırlı tutarken bazılarımız gerek ikili ilişkiler, arkadaşlıklar veya kolonileşerek fan kulupler halinde bir araya geliyoruz. dostlar ediniyoruz.

insan sevdiklerinin başına gelen olaylardan nasıl üzülüyorsa bu alemde de tanıdığı insanların başına birşey gelmesinden korkuyor, üzülüyor. oysa hayat devam etmekte ve tanıdığımız insanlar çoğaldıkça kaza ve ölümün tanıdıklarımıza değme riski de artıyor.
Bu ne kadar üzücü, dramatik bir durum. arada mesafeler var. hiç tanımadığınız ama kısa zamanda yorumlarıyla veya yazdıklarıyla sevdiğiniz olmuş bir insanın ölüm haberine duyarsız kalmak.

ne yapabilirsiniz. reelde görüşmüşseniz kalkıp gidersiniz, bir başsağlığı mesajı gönderirsiniz ortak tanıdıklarınıza. oysa ölen bizzat blogger dostunuzsa kime mesaj çekeceksiniz.
bloguna taziye mesajı yazıp. kendi blogunuza siyah kurdela mı takacaksınız. mesajlarınızı kim onaylayacak.
yüreğiniz acıyacak...
acıklı bir kaç satır veya şiir yazacaksınız. belki gözünüzden belli belirsiz bir kaç damla yaş gelecek...

havalar ısındı...
trafik hareketleniyor. zaten bu ülkede sebepsiz yere ölmek için sebep çok, kimvurduysa gitmeniz her an olasılık dahilinde. bakarsınız gittiğiniz bir düğünü TÖRE-ristler basar...

~an gelir:
~ bir blogger ölür.
(ölen siz de olsanız taziyeleri de siz kabul edeceksiniz mecburen)
~şimdiden başınız sağolsun.
çocukluk arkadaşlarınız nerde

ilk orta, lise yüksekokul arkadaşlarımız
yurt arkadaşlarınız
arkadaşını bul işi pişir servislerinden hizmet alanlardan değilseniz özlemleriniz hep belden yukarıda kalbinizde bir yerlerdedir. insancadır. duygusaldır. romantik ve nostaljiktir.
net dünyasına daldıktan sonra irc icq msn arkadaşlarınızın yerini şimdilerde blogger arkadaşlarınız almaya başladı değil mi?
yazıyor çiziyor birlikte anılar paylaşıyorsunuz. herşeyi sanaldır diyerek kestirip atmak o kadar kolay değil. bir çok insanla en yakınlarınızla paylaşmadığınız bir çok şeyi blogger arkadaşlarınızla paylaşıyorsunuz. iç dünyanızı özlemlerinizi arzularınızı ruhunuzun arlanmaz ve uslanmaz yönlerini bile fütursuzca açabiliyorsunuz.
bazılarımız bu arkadaşlıkları burda sınırlı tutarken bazılarımız gerek ikili ilişkiler, arkadaşlıklar veya kolonileşerek fan kulupler halinde bir araya geliyoruz. dostlar ediniyoruz.

insan sevdiklerinin başına gelen olaylardan nasıl üzülüyorsa bu alemde de tanıdığı insanların başına birşey gelmesinden korkuyor, üzülüyor. oysa hayat devam etmekte ve tanıdığımız insanlar çoğaldıkça kaza ve ölümün tanıdıklarımıza değme riski de artıyor.
Bu ne kadar üzücü, dramatik bir durum. arada mesafeler var. hiç tanımadığınız ama kısa zamanda yorumlarıyla veya yazdıklarıyla sevdiğiniz olmuş bir insanın ölüm haberine duyarsız kalmak.

ne yapabilirsiniz. reelde görüşmüşseniz kalkıp gidersiniz, bir başsağlığı mesajı gönderirsiniz ortak tanıdıklarınıza. oysa ölen bizzat blogger dostunuzsa kime mesaj çekeceksiniz.
bloguna taziye mesajı yazıp. kendi blogunuza siyah kurdela mı takacaksınız. mesajlarınızı kim onaylayacak.
yüreğiniz acıyacak...
acıklı bir kaç satır veya şiir yazacaksınız. belki gözünüzden belli belirsiz bir kaç damla yaş gelecek...

havalar ısındı...
trafik hareketleniyor. zaten bu ülkede sebepsiz yere ölmek için sebep çok, kimvurduysa gitmeniz her an olasılık dahilinde. bakarsınız gittiğiniz bir düğünü TÖRE-ristler basar...

~an gelir:
~ bir blogger ölür.
(ölen siz de olsanız taziyeleri de siz kabul edeceksiniz mecburen)
~şimdiden başınız sağolsun.

tuu yazıklar olsun sana be Hadise!

Hiç yorum yok:

esef le kınıyorum...
yazıklar olsun diyorum sana hadise... bütün blog yazarları furyasına ben de katılıyorum. tuuuu kaka!.. Hadise..

neydi o sarkık göbek canım, neydi o kırmızı donlu dansöz kıyafeti....
yazıklar olsun sana. sen kadınlarımızın 90 60 90 ve göbeksiz olduğunu bilmez misin
formunu korumayıp bizi dünyaya rezil ettin. bir de bağışıklık sistemin bozulmuş muş. yazık sana, biz seni bu günler için mi yetiştirdik?

sen ki eurovision u kazansan ekonomik kriz bitecekti. yoksulluk işsizlik kan davaları faili meçhul cinayetler. herşey bitecekti. bitemedi senin yüzünden. yazıklar olsun sana be hadise!

sen ki her biri kendi çapında dünya birincisi futbol takımlarımızın gururu ile oynadın.
biz avrupayı titreten kanunilerin, baltacıların torunlarıydık. sen rusyadan bir birincilikle bile dönemedin. tuu yazıklar olsun.

sen ki her birisi ilkokuldan beri sınıfının birincisi, her biri öss şampiyonu. blog yazarlarımızın gururunu incittin. sen ki her biri dünya güzeli kızlarımızın umutlarını küstürdün. şu bloggerlerimizin çektikleri acılara bir bak da kendinden utan. ah hadise ah.. yaktın bizi!

iki paralık ettin dünyadaki itibarımızı. işkence listelerinde olmayan adımıza leke sürdün.
kadına yönelik şiddet senin yüzünden başlayacak yine. sokak hayvanları, senin yüzünden telef edilecek ilk defa. senin yüzünden çocuk ölümleri yine artacak ülkemde. senin yüzünden işsiz kalan insanlar intihar edecek. yazıklar olsun sana be hadise!

her yıl spordan, müziğe her dalda birincilik kazanmaya, her yıl yeniden dünya ve avrupa şampiyonu olmaya, her yıl yeni bir teknolojik buluş yapmaya. her yıl okşanmaya, pohpohlanmaya alışık gururumuzu kırdın.

senin yüzünden göbek dansımız iki paralık oldu. senin yüzünden artık turistler şiş kebap rakı istemeyecek. senin yüzünden göbeğimizi ve donumuzu herkese göstermeye utanacağız artık. yaktın bizi be hadise!.

şu bloglara bir bak. bütün dünyanın ilgiyle okuduğu her biri kendi çapında nobel sahibi bloggerlerimiz nasıl üzgün. kazansan başka türlü yazarlardı ama; zaten hepsi de biliyorlardı senden birşey olmayacağını. zaten hepsinin fiziği de senden güzeldir eminim.

sen ki; dünyanın en büyük 3. ekonomisi. en gelişmiş en çağdaş 3 ülkesi arasında gösterilen,
insan hakları şampiyonu bir ülkenin; eurovizyonda ikincilikden aşağı derecesi olmayan bir ülkenin gururunu incittin, bizi adam gibi temsil edemedin be hadise!

yazıklar olsun sana bizi birincilikten ettin.senin yüzünden 4. olduk be hadise
ah ulan hadise! yazık sana, tuhhh sana. bizi cümle aleme rezil ettin!

hamiş:
sahi 5nci kimdi ingiltere mi? / fransa ve almanya nerdeler gören oldu mu?

esef le kınıyorum...
yazıklar olsun diyorum sana hadise... bütün blog yazarları furyasına ben de katılıyorum. tuuuu kaka!.. Hadise..

neydi o sarkık göbek canım, neydi o kırmızı donlu dansöz kıyafeti....
yazıklar olsun sana. sen kadınlarımızın 90 60 90 ve göbeksiz olduğunu bilmez misin
formunu korumayıp bizi dünyaya rezil ettin. bir de bağışıklık sistemin bozulmuş muş. yazık sana, biz seni bu günler için mi yetiştirdik?

sen ki eurovision u kazansan ekonomik kriz bitecekti. yoksulluk işsizlik kan davaları faili meçhul cinayetler. herşey bitecekti. bitemedi senin yüzünden. yazıklar olsun sana be hadise!

sen ki her biri kendi çapında dünya birincisi futbol takımlarımızın gururu ile oynadın.
biz avrupayı titreten kanunilerin, baltacıların torunlarıydık. sen rusyadan bir birincilikle bile dönemedin. tuu yazıklar olsun.

sen ki her birisi ilkokuldan beri sınıfının birincisi, her biri öss şampiyonu. blog yazarlarımızın gururunu incittin. sen ki her biri dünya güzeli kızlarımızın umutlarını küstürdün. şu bloggerlerimizin çektikleri acılara bir bak da kendinden utan. ah hadise ah.. yaktın bizi!

iki paralık ettin dünyadaki itibarımızı. işkence listelerinde olmayan adımıza leke sürdün.
kadına yönelik şiddet senin yüzünden başlayacak yine. sokak hayvanları, senin yüzünden telef edilecek ilk defa. senin yüzünden çocuk ölümleri yine artacak ülkemde. senin yüzünden işsiz kalan insanlar intihar edecek. yazıklar olsun sana be hadise!

her yıl spordan, müziğe her dalda birincilik kazanmaya, her yıl yeniden dünya ve avrupa şampiyonu olmaya, her yıl yeni bir teknolojik buluş yapmaya. her yıl okşanmaya, pohpohlanmaya alışık gururumuzu kırdın.

senin yüzünden göbek dansımız iki paralık oldu. senin yüzünden artık turistler şiş kebap rakı istemeyecek. senin yüzünden göbeğimizi ve donumuzu herkese göstermeye utanacağız artık. yaktın bizi be hadise!.

şu bloglara bir bak. bütün dünyanın ilgiyle okuduğu her biri kendi çapında nobel sahibi bloggerlerimiz nasıl üzgün. kazansan başka türlü yazarlardı ama; zaten hepsi de biliyorlardı senden birşey olmayacağını. zaten hepsinin fiziği de senden güzeldir eminim.

sen ki; dünyanın en büyük 3. ekonomisi. en gelişmiş en çağdaş 3 ülkesi arasında gösterilen,
insan hakları şampiyonu bir ülkenin; eurovizyonda ikincilikden aşağı derecesi olmayan bir ülkenin gururunu incittin, bizi adam gibi temsil edemedin be hadise!

yazıklar olsun sana bizi birincilikten ettin.senin yüzünden 4. olduk be hadise
ah ulan hadise! yazık sana, tuhhh sana. bizi cümle aleme rezil ettin!

hamiş:
sahi 5nci kimdi ingiltere mi? / fransa ve almanya nerdeler gören oldu mu?