Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar

Bugünkü şansınız :

anneler günü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
anneler günü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Annesi erkek...

Hiç yorum yok:


Oldum olası hayvanları çok sevmişimdir. Koşullar uygun olunca, her türlü hayvanı besleme fırsatı da bulabildim. Tabi evcil olanları. Sokak köpekleri ise listenin başında gelirdi her zaman. Peşinden ise kedicikler. Köpekler garip hayvanlardır. Sadakatleri sevgilerini aşmış inanılmaz canlılardır.


Aslında kediler nankör denilse de onların da kendilerince bir çok güzel özellikleri var. Tüm canlılar nedense küçükken çok daha sevimli, şirin ve güzeldir. Hayatta kalmak için belki de en büyük ve tek silahları bu güzellikleridir.

Yine garip bir şekilde, beslediğim kedi ve köpeklerin çoğunluğu dişi idi. Kediciklerimden birine ebelik - annelik bile yapmıştım. E insan büyüse de yürek kolay büyümüyor, içinizdeki çocuk hep yaşıyor. Bu anlamda çocuk yüreğim kendi çocuklarımın da hayvan beslemesine hep sıcak baktı.

İşte oğlum bir süredir bir köpek besliyor. Köpek dedimse, kocaman bir şey oldu. Ona zaman zaman kulübeler bozup yapıyoruz birlikte. Tabi ki hayvan besleyen her insanın bildiği gibi sevecen bir dostlukları var. E köpek de depremde birkaç kez bizi uyarmadı da değil hani.

Geçen gece bir ses bir çığlık duydum. Bir yavru köpek feryadı idi. Uzun sürdü, dayanamadım araştırdım. Bir sokak ötede, çöp tenekesinin yanına kedilerden korkusuna büzülmüş kara bir minik köpek. Dayanamadı yüreğim, aldım onu bizimkinin kulübesine getirdim.

O yavrucak anne şefkati ve sıcaklığı arıyordu. Bizim köpeğimiz ise erkek. Önce garipsedi onu. Sonra kulübesinde ve koynunda bu garip yavrucuğa yer açtı. Bağrına bastı. Sarmaş dolaş, can ciğer kuzu sarması oldular. O kadar ki, yerinde duramayan köpeğimiz şimdilerde kulübeden ayrılsa, minik avazı çıktığı kadar bağırıyor ve bizim babalık köpeğimiz geri dönüp onu sarıp sarmalıyor.

Eskiden beri biraz özel bir cins olduğu için köpeğimizin talibi çok. E yavru da bizimkinin rengince cinsince gibi. O yüzden ilgi de çekiyor. Birisi geldi geçenlerde dedi ki: “Yavrusu erkek mi köpeğinizin?” Güldüm. Bakmak bile aklıma gelmemişti ama, bildiğimi söyledim: “Yavruyu bilmiyorum ama, Annesi erkek

Adam şaşkın şaşkın yüzüme bakıyordu. İzah etmedim hiçbir şey ona. Gülümsedim sadece. Bu söz hoşuma gitmişti ama aynı zamanda da düşünme fırsatım oldu. İnsanlar bazen öz evlatlarını terk edebiliyorlar. Oysa bir erkek köpek bir başka köpeğe annelik yapıyor.
Gerçi duymuşsunuzdur. Birçok canlı diğer canlılara annelik yapar. Ama bir genç köpeğin -ki o daha baba da olmadı. Bir başka köpeğe annelik yapması çok hoş geldi bana ve paylaşayım istedim.

Evet bizim şimdi minik bir köpeğimiz daha var ve ANNESİ ERKEK...

....................
(Not1:yıllar önce kaleme aldığım bir yazıdır.
Not2: anneannem çok üzüldüğü zamanlar da "ah köpek annelik ah!" derdi. şimdi onu daha iyi anlıyorum.)


Oldum olası hayvanları çok sevmişimdir. Koşullar uygun olunca, her türlü hayvanı besleme fırsatı da bulabildim. Tabi evcil olanları. Sokak köpekleri ise listenin başında gelirdi her zaman. Peşinden ise kedicikler. Köpekler garip hayvanlardır. Sadakatleri sevgilerini aşmış inanılmaz canlılardır.


Aslında kediler nankör denilse de onların da kendilerince bir çok güzel özellikleri var. Tüm canlılar nedense küçükken çok daha sevimli, şirin ve güzeldir. Hayatta kalmak için belki de en büyük ve tek silahları bu güzellikleridir.

Yine garip bir şekilde, beslediğim kedi ve köpeklerin çoğunluğu dişi idi. Kediciklerimden birine ebelik - annelik bile yapmıştım. E insan büyüse de yürek kolay büyümüyor, içinizdeki çocuk hep yaşıyor. Bu anlamda çocuk yüreğim kendi çocuklarımın da hayvan beslemesine hep sıcak baktı.

İşte oğlum bir süredir bir köpek besliyor. Köpek dedimse, kocaman bir şey oldu. Ona zaman zaman kulübeler bozup yapıyoruz birlikte. Tabi ki hayvan besleyen her insanın bildiği gibi sevecen bir dostlukları var. E köpek de depremde birkaç kez bizi uyarmadı da değil hani.

Geçen gece bir ses bir çığlık duydum. Bir yavru köpek feryadı idi. Uzun sürdü, dayanamadım araştırdım. Bir sokak ötede, çöp tenekesinin yanına kedilerden korkusuna büzülmüş kara bir minik köpek. Dayanamadı yüreğim, aldım onu bizimkinin kulübesine getirdim.

O yavrucak anne şefkati ve sıcaklığı arıyordu. Bizim köpeğimiz ise erkek. Önce garipsedi onu. Sonra kulübesinde ve koynunda bu garip yavrucuğa yer açtı. Bağrına bastı. Sarmaş dolaş, can ciğer kuzu sarması oldular. O kadar ki, yerinde duramayan köpeğimiz şimdilerde kulübeden ayrılsa, minik avazı çıktığı kadar bağırıyor ve bizim babalık köpeğimiz geri dönüp onu sarıp sarmalıyor.

Eskiden beri biraz özel bir cins olduğu için köpeğimizin talibi çok. E yavru da bizimkinin rengince cinsince gibi. O yüzden ilgi de çekiyor. Birisi geldi geçenlerde dedi ki: “Yavrusu erkek mi köpeğinizin?” Güldüm. Bakmak bile aklıma gelmemişti ama, bildiğimi söyledim: “Yavruyu bilmiyorum ama, Annesi erkek

Adam şaşkın şaşkın yüzüme bakıyordu. İzah etmedim hiçbir şey ona. Gülümsedim sadece. Bu söz hoşuma gitmişti ama aynı zamanda da düşünme fırsatım oldu. İnsanlar bazen öz evlatlarını terk edebiliyorlar. Oysa bir erkek köpek bir başka köpeğe annelik yapıyor.
Gerçi duymuşsunuzdur. Birçok canlı diğer canlılara annelik yapar. Ama bir genç köpeğin -ki o daha baba da olmadı. Bir başka köpeğe annelik yapması çok hoş geldi bana ve paylaşayım istedim.

Evet bizim şimdi minik bir köpeğimiz daha var ve ANNESİ ERKEK...

....................
(Not1:yıllar önce kaleme aldığım bir yazıdır.
Not2: anneannem çok üzüldüğü zamanlar da "ah köpek annelik ah!" derdi. şimdi onu daha iyi anlıyorum.)

Cennetin annelerine saygılarımla

Hiç yorum yok:


-bütün kadınların yürekleri, anne yüreğidir-

"-Anneler günün kutlu olsun canım annem. Cennet annelerin ayakları altındadır. Ana gibi yar olmaz." çok duyacaksınız bugün bu sözleri. Bizi doğurup, büyüten, emziren, yok gününde yediren, uykusunu feda eden gecesini gündünüze katan, onlara kötü zamanlarında öf bile demememiz gereken insanlar, annelerimiz....
Yarın ne olur bilmem ama bugün hakkınızda çok şey yazılacak. Ben de kendi annemin şahsında tüm annelerin ellerinden hürmetle öpüyorum. Saygılarımı sunuyorum.

Dün gece anneler günü ile ilgili bir yazı yazmayı düşündüğümde yukarıdakilerin hepsinden başka bir soru geldi aklıma. Sordum kendi kendime bir anne için "Cennet" nedir, neresidir?" Evladının yanı değil mi? Bir çok anne cennet meyvası diye koklamaz mı evladını. Öyle sever, hayatını onunla tümleştirir değil mi?

Hatta öyle ki. "canavar anne" diye atılan başlıklarda, istemeden çocuk sahibi olanlar, onları öldürmeye yeltenen insanların bile o cinnet hali dışında bambaşka duygular ile rahimlerine düştüğü andan itibaren çocuklarıyla farklı bir ilişkileri olduğuna inanmak istiyorum ben. Sadece annelik bile kadınların erkeklerden üstün olduğunu düşündürmeye yeter bana. Buna rağmen anneler de çocukları gibi zaman zaman şiddet mağdurudur bu dünya da, o da işin başka acı yönü.

Dün aklıma düşen ikinci soru. "Anne olmak isteyip de olamayan kadınlar"la ilgiliydi. Nice kadınlar var ki, ya sağlık sorunları, ya bebeklerini kaybetmiş olmaları veya evlenmemiş olmaları vs. yüzünden anne olamıyor. Ama annelik hasreti ile yanıp tutuşuyor. Bir bebeği doğurmak "anne olmak" için yeter koşul mudur? "Doğuran mı, besleyip büyüten mi? anne sayılır" "Biyolojik anne" lik gibi kavramlar tartışılmaya başlandı toplumumuzda. Tabi ki "bir canlıyı hayata getirmek çok sıradışı ve özel bir şeydir." Annelik duygusunu ilk evrelerinden itibaren tatmak, o sıkıntıyı ve vücudundaki, ruhundaki değişimleri yaşamak, doğum ve sonrasında uzun süren bir çileli yolculuk bir kadın için çok özel bir referans ve artı bir değerdir. Kabul ederim.

Ancak, yüreği insan sevgisi ile dolu, çocuk hasreti ile yanan bir çocuk gülümsemesi gördüğünde, içinde ince bir sızı duyan, yüreğindeki kuşlar sürü sürü havalanan kadınlar yok mu? Bir çoğu evlatlık edinmek için çırpınan, ya da tüp bebek yöntemleri ile başarısızlıkları durmadan yaşayıp üzülen kadınları da kasdetmiyorum.  Onların dışında da kardeşinin, akrabasının veya yuvalardaki kimsesiz çocukların başını okşayıp, onların gülücüklerinde kendi içindeki hüznü giderecek mutluluklar ararken, bir yandan da yüreği sızlayan o güzel kadınlardan bahsediyorum sizlere. Onlar da elleri "anne" diye öpülmeyi gerçekten hakeden kadınlar değil mi?

Hiç evlenmemiş, hiç anneliği tatmamış ve bu dünyaya bir anneyle bir babayla gelip, belki de canından bir parça bırakmadan gidecek kadınlar. Komşu çocuklarının mutluluğu ile mutlu olan, onların sorunları ile ilgilenen, yuvada gözü yaşlı bir çocukla kahrolan, sokakta çocuğunu azarlayan bir anne görüp için için ağlayan kadınları. Çocuklar için kendini feda eden ama bir çocuğa anne olamamış, onu yüreğine yaslayıp emzirememiş, saçlarını koklayıp okşayamamış ama bunun için deli divane olan kadınları. Çocuklara yardım için, onları korumak için çırpınan kadınları. Sizleri...

Bir anne için çocukları "cennet meyvesidir" demiştim. Bu güzel kadınlar belki anne olamadılar. Belki bir çoğumuzun artık kıymetini bilmediği bir çocuğun "anneee" diye seslenmesinin hasretini daima en derinden hissettiler. İşte o kadınlar gizli ya da aşikar çocuklar için yaptıkları güzelliklerin, onlar için çırpınışlarının mükafatlarını her iki dünyada da alacaklar bana göre.

Anne olamasa da elleri öpülesi kadınlarımız onlar. Bu anneler gününde her yavru annesine sarılırken, onlar da kendilerine "anne" diyen bir bebeği arayacaklar. Belki gidip yaşlı annelerine, teyzelerine, ninelerine sarılacaklar. Belki kaybettikleri annelerinin mezarlarına kapanacaklar gözü yaşlı.

Cennet, her kulun istediklerini ve umduklarından çok daha fazlasını bol bol bulacağı, yaşayabileceği bir yer diye tarif edilir. Düşündüm dün gece, gözlerim yaşardı. Yüreği çoktan anne olmuş, ama bedeni anneliği yaşayamamış bir kadın olarak cennete gitsem ne isterdim diye düşündüm. "Anne olmak" dedi içimden bir ses. Küçük çaplı bir araştırma yaptım, ilahi referanslarda herkesin cennette 30'lu yaşlarda olacağı, küçük yaşta ölen çocukların cennet kapısında annesini bekleyeceği yazıyordu. Ama aklımdaki şu sorunun cevabını bulamadım.

Bu dünyada kendini çocuklara adayan, evlat hasreti ile yanıp tutuşan, anne olmak isteyen o güzel kadınların cennette "Anne" olmaları mümkün mü diye. Aklım, zihnim beni şu cevaba götürdü. Bu dünyada yüreği bir çok kadından çok daha anne olan o güzel insanları, Rabbim öbür dünyada "Anne"likten mahrum etmeyecektir. Onların evlat özlemini, hasretini doya doya giderecektir dedim içimden.

Ben bugün tüm annelerin yanında. Çocuklar için yüreği sızlayıp, kanat çırpan "yürek annesi" bütün kadınların da "Anneler günü'nü kutluyor, ellerinden öpüyor, bu anlamlı günde önünüzde saygıyla eğiliyorum.

T.İ.O

* Bu yazı dünyada ve ülkemizdeki tüm yürek annelerine ve özellikle "1MKalem çocuğuma dokunma kampanyası"na gönülden destek veren tüm bayan blog yazarlarına ithaf edilmiştir.


-bütün kadınların yürekleri, anne yüreğidir-

"-Anneler günün kutlu olsun canım annem. Cennet annelerin ayakları altındadır. Ana gibi yar olmaz." çok duyacaksınız bugün bu sözleri. Bizi doğurup, büyüten, emziren, yok gününde yediren, uykusunu feda eden gecesini gündünüze katan, onlara kötü zamanlarında öf bile demememiz gereken insanlar, annelerimiz....
Yarın ne olur bilmem ama bugün hakkınızda çok şey yazılacak. Ben de kendi annemin şahsında tüm annelerin ellerinden hürmetle öpüyorum. Saygılarımı sunuyorum.

Dün gece anneler günü ile ilgili bir yazı yazmayı düşündüğümde yukarıdakilerin hepsinden başka bir soru geldi aklıma. Sordum kendi kendime bir anne için "Cennet" nedir, neresidir?" Evladının yanı değil mi? Bir çok anne cennet meyvası diye koklamaz mı evladını. Öyle sever, hayatını onunla tümleştirir değil mi?

Hatta öyle ki. "canavar anne" diye atılan başlıklarda, istemeden çocuk sahibi olanlar, onları öldürmeye yeltenen insanların bile o cinnet hali dışında bambaşka duygular ile rahimlerine düştüğü andan itibaren çocuklarıyla farklı bir ilişkileri olduğuna inanmak istiyorum ben. Sadece annelik bile kadınların erkeklerden üstün olduğunu düşündürmeye yeter bana. Buna rağmen anneler de çocukları gibi zaman zaman şiddet mağdurudur bu dünya da, o da işin başka acı yönü.

Dün aklıma düşen ikinci soru. "Anne olmak isteyip de olamayan kadınlar"la ilgiliydi. Nice kadınlar var ki, ya sağlık sorunları, ya bebeklerini kaybetmiş olmaları veya evlenmemiş olmaları vs. yüzünden anne olamıyor. Ama annelik hasreti ile yanıp tutuşuyor. Bir bebeği doğurmak "anne olmak" için yeter koşul mudur? "Doğuran mı, besleyip büyüten mi? anne sayılır" "Biyolojik anne" lik gibi kavramlar tartışılmaya başlandı toplumumuzda. Tabi ki "bir canlıyı hayata getirmek çok sıradışı ve özel bir şeydir." Annelik duygusunu ilk evrelerinden itibaren tatmak, o sıkıntıyı ve vücudundaki, ruhundaki değişimleri yaşamak, doğum ve sonrasında uzun süren bir çileli yolculuk bir kadın için çok özel bir referans ve artı bir değerdir. Kabul ederim.

Ancak, yüreği insan sevgisi ile dolu, çocuk hasreti ile yanan bir çocuk gülümsemesi gördüğünde, içinde ince bir sızı duyan, yüreğindeki kuşlar sürü sürü havalanan kadınlar yok mu? Bir çoğu evlatlık edinmek için çırpınan, ya da tüp bebek yöntemleri ile başarısızlıkları durmadan yaşayıp üzülen kadınları da kasdetmiyorum.  Onların dışında da kardeşinin, akrabasının veya yuvalardaki kimsesiz çocukların başını okşayıp, onların gülücüklerinde kendi içindeki hüznü giderecek mutluluklar ararken, bir yandan da yüreği sızlayan o güzel kadınlardan bahsediyorum sizlere. Onlar da elleri "anne" diye öpülmeyi gerçekten hakeden kadınlar değil mi?

Hiç evlenmemiş, hiç anneliği tatmamış ve bu dünyaya bir anneyle bir babayla gelip, belki de canından bir parça bırakmadan gidecek kadınlar. Komşu çocuklarının mutluluğu ile mutlu olan, onların sorunları ile ilgilenen, yuvada gözü yaşlı bir çocukla kahrolan, sokakta çocuğunu azarlayan bir anne görüp için için ağlayan kadınları. Çocuklar için kendini feda eden ama bir çocuğa anne olamamış, onu yüreğine yaslayıp emzirememiş, saçlarını koklayıp okşayamamış ama bunun için deli divane olan kadınları. Çocuklara yardım için, onları korumak için çırpınan kadınları. Sizleri...

Bir anne için çocukları "cennet meyvesidir" demiştim. Bu güzel kadınlar belki anne olamadılar. Belki bir çoğumuzun artık kıymetini bilmediği bir çocuğun "anneee" diye seslenmesinin hasretini daima en derinden hissettiler. İşte o kadınlar gizli ya da aşikar çocuklar için yaptıkları güzelliklerin, onlar için çırpınışlarının mükafatlarını her iki dünyada da alacaklar bana göre.

Anne olamasa da elleri öpülesi kadınlarımız onlar. Bu anneler gününde her yavru annesine sarılırken, onlar da kendilerine "anne" diyen bir bebeği arayacaklar. Belki gidip yaşlı annelerine, teyzelerine, ninelerine sarılacaklar. Belki kaybettikleri annelerinin mezarlarına kapanacaklar gözü yaşlı.

Cennet, her kulun istediklerini ve umduklarından çok daha fazlasını bol bol bulacağı, yaşayabileceği bir yer diye tarif edilir. Düşündüm dün gece, gözlerim yaşardı. Yüreği çoktan anne olmuş, ama bedeni anneliği yaşayamamış bir kadın olarak cennete gitsem ne isterdim diye düşündüm. "Anne olmak" dedi içimden bir ses. Küçük çaplı bir araştırma yaptım, ilahi referanslarda herkesin cennette 30'lu yaşlarda olacağı, küçük yaşta ölen çocukların cennet kapısında annesini bekleyeceği yazıyordu. Ama aklımdaki şu sorunun cevabını bulamadım.

Bu dünyada kendini çocuklara adayan, evlat hasreti ile yanıp tutuşan, anne olmak isteyen o güzel kadınların cennette "Anne" olmaları mümkün mü diye. Aklım, zihnim beni şu cevaba götürdü. Bu dünyada yüreği bir çok kadından çok daha anne olan o güzel insanları, Rabbim öbür dünyada "Anne"likten mahrum etmeyecektir. Onların evlat özlemini, hasretini doya doya giderecektir dedim içimden.

Ben bugün tüm annelerin yanında. Çocuklar için yüreği sızlayıp, kanat çırpan "yürek annesi" bütün kadınların da "Anneler günü'nü kutluyor, ellerinden öpüyor, bu anlamlı günde önünüzde saygıyla eğiliyorum.

T.İ.O

* Bu yazı dünyada ve ülkemizdeki tüm yürek annelerine ve özellikle "1MKalem çocuğuma dokunma kampanyası"na gönülden destek veren tüm bayan blog yazarlarına ithaf edilmiştir.