Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar

Bugünkü şansınız :

politika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
politika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Tanrı Amerika'yı korusun

Hiç yorum yok:
Adamlar emperyalist olabilir, ki; öyleler.
Dünyada yaptıkları pislikler ortada. Bunları saymaya gerek yok. Bilen biliyor.
Yaşayanlar daha iyi biliyor.

Ancak kendi içlerindeki bağlılık ve tutarlılığa ne diyeceksiniz.
Yıllar önce ikiz kuleler saldırıya uğradığında programa bağlanan Türk uyruklu bir ABD vatandaşı demişti ki; Bu suç cezasız kalmaz yapan kim olursa olsun (hatta bu ülke Türkiye de) olsa Amerika onu bulur ve cezalandırır.

Bu devlete olan özgüveni ve Amerikalılık bilincini gösteriyor. Bir Türk bile ABD vatandaşı olduğunda "önce Amerika" diyor. Oysa bizim bazı vatandaşlarımızın ülke ve millet bilinci ne durumda hepimiz biliyoruz.

Bir başka konu ise bu kadar pisliğin kaynağı durumunda olan bir ülkede "Başkan"dan beklenenler ve adayların tutumları. Mafyanın, uyuşturucu çetelerinin, silah tüccarlarının, kadın satıcılarının, porno endüstrisinin bile kaynağı durumundaki bir ülke başkanından "Dürüst, ilkeli, eşine sadık, örnek bir insan" olmasını bekliyor. Haksız da değil.

Ne diyor seçimi kaybettikten sonra Romney: "Amerikan halkı beni tercih etmedi. O zaman her şeyi unutup Obama'nın başarısı için dua etmeliyiz."

Ne diyor başkan Obama "Romney ile görüşeceğim. O ve ailesi bu ülkeye değerli hizmetlerde bulunmuş insanlardır. Birlikte neler yapabileceğiz, konuşacağız."

Her iki başkan adayının ortak kullandığı iki cümle ise:

1- "Eşim olmasa başaramazdım. Ona teşekkür borçluyum."
2- "Tanrı Amerika'yı korusun!"

Aynı zaman diliminde dindar bir başbakanın yönettiği ve Gandi sanılan bir ana muhalefet liderinin olduğu ülkemizde ise şunlar yaşanıyordu.

1- Kadın cinayetleri, taciz, tecavüz olayları tam gaz devam.
2- Başbakan ve Ana Muhalefet lideri kendi aralarında "kimin çölde kalan bahtsız bedevi, kimin kutup ayısı" olduğu konusunu tartışmakla meşguldü.

Şimdi anladınız mı başlığı. Neden "Tanrı Amerika'yı korusun?"
Adamlar emperyalist olabilir, ki; öyleler.
Dünyada yaptıkları pislikler ortada. Bunları saymaya gerek yok. Bilen biliyor.
Yaşayanlar daha iyi biliyor.

Ancak kendi içlerindeki bağlılık ve tutarlılığa ne diyeceksiniz.
Yıllar önce ikiz kuleler saldırıya uğradığında programa bağlanan Türk uyruklu bir ABD vatandaşı demişti ki; Bu suç cezasız kalmaz yapan kim olursa olsun (hatta bu ülke Türkiye de) olsa Amerika onu bulur ve cezalandırır.

Bu devlete olan özgüveni ve Amerikalılık bilincini gösteriyor. Bir Türk bile ABD vatandaşı olduğunda "önce Amerika" diyor. Oysa bizim bazı vatandaşlarımızın ülke ve millet bilinci ne durumda hepimiz biliyoruz.

Bir başka konu ise bu kadar pisliğin kaynağı durumunda olan bir ülkede "Başkan"dan beklenenler ve adayların tutumları. Mafyanın, uyuşturucu çetelerinin, silah tüccarlarının, kadın satıcılarının, porno endüstrisinin bile kaynağı durumundaki bir ülke başkanından "Dürüst, ilkeli, eşine sadık, örnek bir insan" olmasını bekliyor. Haksız da değil.

Ne diyor seçimi kaybettikten sonra Romney: "Amerikan halkı beni tercih etmedi. O zaman her şeyi unutup Obama'nın başarısı için dua etmeliyiz."

Ne diyor başkan Obama "Romney ile görüşeceğim. O ve ailesi bu ülkeye değerli hizmetlerde bulunmuş insanlardır. Birlikte neler yapabileceğiz, konuşacağız."

Her iki başkan adayının ortak kullandığı iki cümle ise:

1- "Eşim olmasa başaramazdım. Ona teşekkür borçluyum."
2- "Tanrı Amerika'yı korusun!"

Aynı zaman diliminde dindar bir başbakanın yönettiği ve Gandi sanılan bir ana muhalefet liderinin olduğu ülkemizde ise şunlar yaşanıyordu.

1- Kadın cinayetleri, taciz, tecavüz olayları tam gaz devam.
2- Başbakan ve Ana Muhalefet lideri kendi aralarında "kimin çölde kalan bahtsız bedevi, kimin kutup ayısı" olduğu konusunu tartışmakla meşguldü.

Şimdi anladınız mı başlığı. Neden "Tanrı Amerika'yı korusun?"

Oradan öyle gözüküyordur

Hiç yorum yok:
Eski dönemleri eleştirdiğim için iktidarı desteklediğimi düşünen bir çok arkadaşla papaz olmuşluğum vardır. Oysa doğru gördüğünü, bildiğini söylemek başka birşeydir, körü körüne birilerine destek olmak başka birşey. Yalan değil bir kaç arkadaş beni takip listesinden sildi bu yüzden.
Aslında beni sistem eleştirisine iten "yağma hasanın böreği devri" dediğim eski dönemlerde halka yapılan baskılar, özgürlüklerin kısıtlanması, devlet malının yağmalanması ve bazılarının kör bir tutuculuk sergilemeleri ve bu yapılanları savunmalarıydı . 

Beni eleştiren arkadaşlara hep şunu söylerdim. İktidar yanlısı olamam çünkü ben iktidarsızım :p. Neredeyse dünyaya muhalif olarak gelmişiz. Yapılan işleri takdir etsek de insan olarak zaten tam anlamıyla her şeyden memnun olmak yaradılışımıza ters. Çünkü "insan oğlu nankördür." İyi ki de öyledir. Yoksa herşeyle yetinse gelişim, değişim denilen şeyler olmazdı.

 İktidar partisinin "ustalık" dönemi dediği bence bir anlamda hastalık dönemi tüm hızıyla sürüyor. Gerek ülkemizde, gerek çevremizdeki gelişmelerde "büyük devlet numarasına yattığımız" için katkımız büyük. Bütün komşularla hırlaşmaktan dostumuz kalmaması bir yana, iç düşmanımızla barışacağız diye verdiğimiz tavizler bir yana. 

Yine de tüm iyi niyetimle eskiden beri dediğim bir söz: "devlet işleri, bizim gördüğümüz gibi yürümez." diyorum. Her şeyin, özellikle terör, savaş gibi olayların öyle kamuoyunda göründüğü gibi olmadığından neredeyse %100 eminim. Çünkü her ne kadar iletişim çağında gizli bilgi kalmıyor denilse de, sermayesi mermi ve insan olan "savaş"la ilgili atılan adımların öyle, hilesiz, hurdasız, casusluk faaliyetleri, niyet okuma, senaryo, planlamasız yapıldığına inanmıyorum. 

 Bugün yönetimde olanların da, nihayet bu gerçeği gördüğüne inanıyorum. Yine hep dediğim gibi "idealist partilerin iktidar olarak, aşırı uçlarını törpülemeleri gerektiğini öğrenmeleri" iyi bir şeydir. Nitekim belki bir gün "BDP"de iktidar ortağı olarak bu ülkeyi görünenden farklı yönet-e-meyecektir. Çünkü devletler, sizin ne kadar farklı görüşünüz olursa olsun "devlet" gibi yönetilirler. 

"Prof.Dr. İlber Ortaylı'nın Mesut YAR'ın programında dediği gibi "öz evladını işbirlikçi olduğu için işkence ile öldüren Rus Çar'ı da, kardeşlerini ve çocuklarını öldüren padişahlar'da söz konusu "devlet"se "doğru yapmışlardır." Bize bugünkü bakışımızla çok vicdansız, merhametsiz gelse de işin özü malesef budur. Bu yüzden demokrasi şimdilik ulaşılabilmiş en iyi yönetim biçimidir. Buna rağmen ya devlet başa, ya kuzgun leşe denmek zorundadır çoğu zaman. 

Yaşadığımız bu olaylar (artan terör, zamlar, suriye ile savaşın eşiğine gelmemiz, üstü kapalı baskılar) dün olsa, bugün iktidarda olanların neler diyebileceğini tahmin edebiliyoruz hepimiz. Aynı şekilde "yandaş denilen" basının ne tür başlıklar atacağını da.

Ama iktidara gelen herkesin istisnasız dediği gibi "işler  bizim bildiğimiz gibi " yürümüyor. Ya da meşhur fıkrada olduğu gibi, demek ki olaylar oradan öyle gözüküyor...

Suriye krizi nedeniyle güncel not: Savaşmayalım!



Eski dönemleri eleştirdiğim için iktidarı desteklediğimi düşünen bir çok arkadaşla papaz olmuşluğum vardır. Oysa doğru gördüğünü, bildiğini söylemek başka birşeydir, körü körüne birilerine destek olmak başka birşey. Yalan değil bir kaç arkadaş beni takip listesinden sildi bu yüzden.
Aslında beni sistem eleştirisine iten "yağma hasanın böreği devri" dediğim eski dönemlerde halka yapılan baskılar, özgürlüklerin kısıtlanması, devlet malının yağmalanması ve bazılarının kör bir tutuculuk sergilemeleri ve bu yapılanları savunmalarıydı . 

Beni eleştiren arkadaşlara hep şunu söylerdim. İktidar yanlısı olamam çünkü ben iktidarsızım :p. Neredeyse dünyaya muhalif olarak gelmişiz. Yapılan işleri takdir etsek de insan olarak zaten tam anlamıyla her şeyden memnun olmak yaradılışımıza ters. Çünkü "insan oğlu nankördür." İyi ki de öyledir. Yoksa herşeyle yetinse gelişim, değişim denilen şeyler olmazdı.

 İktidar partisinin "ustalık" dönemi dediği bence bir anlamda hastalık dönemi tüm hızıyla sürüyor. Gerek ülkemizde, gerek çevremizdeki gelişmelerde "büyük devlet numarasına yattığımız" için katkımız büyük. Bütün komşularla hırlaşmaktan dostumuz kalmaması bir yana, iç düşmanımızla barışacağız diye verdiğimiz tavizler bir yana. 

Yine de tüm iyi niyetimle eskiden beri dediğim bir söz: "devlet işleri, bizim gördüğümüz gibi yürümez." diyorum. Her şeyin, özellikle terör, savaş gibi olayların öyle kamuoyunda göründüğü gibi olmadığından neredeyse %100 eminim. Çünkü her ne kadar iletişim çağında gizli bilgi kalmıyor denilse de, sermayesi mermi ve insan olan "savaş"la ilgili atılan adımların öyle, hilesiz, hurdasız, casusluk faaliyetleri, niyet okuma, senaryo, planlamasız yapıldığına inanmıyorum. 

 Bugün yönetimde olanların da, nihayet bu gerçeği gördüğüne inanıyorum. Yine hep dediğim gibi "idealist partilerin iktidar olarak, aşırı uçlarını törpülemeleri gerektiğini öğrenmeleri" iyi bir şeydir. Nitekim belki bir gün "BDP"de iktidar ortağı olarak bu ülkeyi görünenden farklı yönet-e-meyecektir. Çünkü devletler, sizin ne kadar farklı görüşünüz olursa olsun "devlet" gibi yönetilirler. 

"Prof.Dr. İlber Ortaylı'nın Mesut YAR'ın programında dediği gibi "öz evladını işbirlikçi olduğu için işkence ile öldüren Rus Çar'ı da, kardeşlerini ve çocuklarını öldüren padişahlar'da söz konusu "devlet"se "doğru yapmışlardır." Bize bugünkü bakışımızla çok vicdansız, merhametsiz gelse de işin özü malesef budur. Bu yüzden demokrasi şimdilik ulaşılabilmiş en iyi yönetim biçimidir. Buna rağmen ya devlet başa, ya kuzgun leşe denmek zorundadır çoğu zaman. 

Yaşadığımız bu olaylar (artan terör, zamlar, suriye ile savaşın eşiğine gelmemiz, üstü kapalı baskılar) dün olsa, bugün iktidarda olanların neler diyebileceğini tahmin edebiliyoruz hepimiz. Aynı şekilde "yandaş denilen" basının ne tür başlıklar atacağını da.

Ama iktidara gelen herkesin istisnasız dediği gibi "işler  bizim bildiğimiz gibi " yürümüyor. Ya da meşhur fıkrada olduğu gibi, demek ki olaylar oradan öyle gözüküyor...

Suriye krizi nedeniyle güncel not: Savaşmayalım!