Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar

Bugünkü şansınız :

karizmatik abazan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
karizmatik abazan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

herkesin gizli yada açık kanayan bir yarası var

5 yorum:

bakmayın ahahaah - kiki ki diye yazdıklarımıza hepimizin gizli açık bir yarası var.
zaman zaman kanayan zaman zaman bizi oyalayan... çözemediğimiz..
kimimiz adına aşk deyip geçmişiz. kimimiz geçim sıkıntısı. bazılarımızın ruhu yaralı..
bir şekilde üstünü örtmüşüz. gömmüşüz. arada bir tabutumuzu açıp açıp bakıyoruz.yazıyoruz..

netin en fırlama delikanlısı
.. gerçekten öyle mi dersin? belki anne babası birbirini boynuzluyor çocuk kendi içine kapanmış serserilik peşinde... en şuh kadını. büyük ihtimalle mutsuz bir ev kadını... bilemiyoruz..

hepimizi iki yüzlü hale getiren bir yer internet... hayatımızı paylaşıyoruz diye belki hayallerimizi belki öfkemizi belki gerçekleşememiş arzularımızı paylaşıyoruz..
üstünde kıyafetleriyle fotoğraf çektirip ay bunu mu giysem şekerim, yoksa şunu mu diye marka anketi yapanlarımız belki büyük bir mağazadaki tezgahtar kız... kim bilir...

her gece birlikte olduğu kızları bloglayan yazarlarımızdan birisi belki sadece "el arabası" ile gezen bir gariban... kendi yazdıklarıyla orgazm olabiliyor. ömründe hiç ciddi ilişkisi olmamış, bir tek kıza çıkma teklif edememiş bir abazan da olabilir...
bazılarımız çok dürüst de olabilir. dürüstlük adına diyerek gaza gelmiş. açılmadık sahifesini bırakmamıştır hayatının, ve her sayfada ayrı bir parmak izi...
veya mahalleden, sülaleye kadar insanların gözünde yok yere damgalanmışsındır da üzüntünüzden sokağa bile çıkamayıp, nette özgür kadın takılıyorsundur...

kimileri dalgasını geçmek için acılı arabesk, dramatik bir kurguyla sunar yazdıklarını, sonra oturur yorumlardan haz alır. çünkü bir hayli boş vakti vardır canını sıkacak kadar.
kimileri yaşadıkları dramı unutmak adına, mutlu aşklar kurgular satırlarında...

adı ne olursa olsun.
blog yazarak paylaştıkça ister fiziksel ister duygusal bir doyuma götürse de , az ya da çok hepimizin gizli yada açık bir yarası var.
"regl olamadım ey ahali" yazanlarımızın bile içinde bir yerler kanıyor, kanıyor, kanıyor.



bakmayın ahahaah - kiki ki diye yazdıklarımıza hepimizin gizli açık bir yarası var.
zaman zaman kanayan zaman zaman bizi oyalayan... çözemediğimiz..
kimimiz adına aşk deyip geçmişiz. kimimiz geçim sıkıntısı. bazılarımızın ruhu yaralı..
bir şekilde üstünü örtmüşüz. gömmüşüz. arada bir tabutumuzu açıp açıp bakıyoruz.yazıyoruz..

netin en fırlama delikanlısı
.. gerçekten öyle mi dersin? belki anne babası birbirini boynuzluyor çocuk kendi içine kapanmış serserilik peşinde... en şuh kadını. büyük ihtimalle mutsuz bir ev kadını... bilemiyoruz..

hepimizi iki yüzlü hale getiren bir yer internet... hayatımızı paylaşıyoruz diye belki hayallerimizi belki öfkemizi belki gerçekleşememiş arzularımızı paylaşıyoruz..
üstünde kıyafetleriyle fotoğraf çektirip ay bunu mu giysem şekerim, yoksa şunu mu diye marka anketi yapanlarımız belki büyük bir mağazadaki tezgahtar kız... kim bilir...

her gece birlikte olduğu kızları bloglayan yazarlarımızdan birisi belki sadece "el arabası" ile gezen bir gariban... kendi yazdıklarıyla orgazm olabiliyor. ömründe hiç ciddi ilişkisi olmamış, bir tek kıza çıkma teklif edememiş bir abazan da olabilir...
bazılarımız çok dürüst de olabilir. dürüstlük adına diyerek gaza gelmiş. açılmadık sahifesini bırakmamıştır hayatının, ve her sayfada ayrı bir parmak izi...
veya mahalleden, sülaleye kadar insanların gözünde yok yere damgalanmışsındır da üzüntünüzden sokağa bile çıkamayıp, nette özgür kadın takılıyorsundur...

kimileri dalgasını geçmek için acılı arabesk, dramatik bir kurguyla sunar yazdıklarını, sonra oturur yorumlardan haz alır. çünkü bir hayli boş vakti vardır canını sıkacak kadar.
kimileri yaşadıkları dramı unutmak adına, mutlu aşklar kurgular satırlarında...

adı ne olursa olsun.
blog yazarak paylaştıkça ister fiziksel ister duygusal bir doyuma götürse de , az ya da çok hepimizin gizli yada açık bir yarası var.
"regl olamadım ey ahali" yazanlarımızın bile içinde bir yerler kanıyor, kanıyor, kanıyor.


Atmosfere girme becerisi

Hiç yorum yok:

Bazı insanların yüz derisi kalın ve doğuştan yetenekliler, farklı atmosfer koşulları onları pek etkilemiyor. karşısındaki insanın soğuk veya sıcak davranmasını umursamadan tüm hoşgörü sınırlarını zorlayarak atmosfere giriyorlar.
bu arkadaşların aynı zamanda anında bulundukları ortama uyum sağlama yetenekleri var, biz gravatlı beyfendilere bile cümle kurmaya korkarken adamlar pat diye hanfendilerin yamacında derin sohbete ve hafif dekolteye dalabiliyorlar.

kıskanmıyorum.
alet işler el övünür. bizim de işleyen aletlerimiz var ama kullanılmaya kullanılmaya çenemiz pas tutuyor haliyle. Öyle işler var ki, tahmin edersiniz adamın çenesi düşük, yüzü yırtıksa olmayacak iş değil. Oysa benim kendini aşamamış naçiz bedenim malesef bu tür yanaşma ve kıvırma hareketlerinde becerikli değil. Çenem, kaşım, gözüm ve geri kalan organlarım atmosfere hemen dalamıyor, alemlere akamıyor, bir köşede boynu bükük yetimler gibi kalakalıyorum.

bu yaşa geldim hatunun birini görsem direk göğsüne veya gözüne bakamıyorum. Öküz gibi terleyip, süt dökmüş kedi gibi başımı öne eğiyorum. İlla eski model su soğutmalı otomobiller gibi ısınacak bir süre gerekiyor bana ve ne yazık ki işin kesişme faslı pek uzun sürüyor. en sonunda kız kısmısı da "kime yazılıyo bu aval aval" diyerek başka erkeklerin karasularına çekip gidiyor haliyle.

Hayır, işten atılcam korkusu olmasa iş görüşmelerinde bile durum aynı olacak. iki lafı bir araya getirip konuşamıcam neredeyse.
Bazen bayi toplantıları falan oluyor. müşteri temsilcilerimiz (bayan) maşallah defileye gelmiş gibi yırtmaç, dekolte derken önce göğüsleriyle karşılıyorlar müşterilerimizi. bende ise tık icraat yok. bazen ben de bayan müşterilerimize yakamı, bağrımı açayım diyorum ama göğüs kıllarım biraz daha aşağılarda olduğu için bir hayli düğme açmam gerek. o da mümkün değil, deniz veya yatak dışında herhangi bir yerde...

Hemen diyeceksiniz ki kadınlar zaten öyle fazla kıllı erkekleri sevmez. Kıçımı yiyin siz benim. Bizim patron orangutanın şeysi kadar kıllı ve neredeyse boynunun yarısına kadar gömlek yakasından fışkırıyor tüyleri ama işyerindeki kızların cilvelerinden geçtim, girdiği her ortamda anında gündemi çekip alıyor adam. gerçi "kıroysam da para bende" demesi yeter ama ağzı laf yapıyor işte. benim gibi dut yemiş bülbül olacak değil ya para konuşturuyor adamı...

Daha önce de anlatmıştım, ne olduysa ergenlikte oldu bana. salak bi romantik oldum çıktım. Oysa ondan önce az çok kızlarla seksek oynamışlığım, kıyıda köşede çimdirip, ellemişliğim vardı. Az edebiyat merakı, üstüne bol romantizm sosu beni b..ktan bi yemek haline çevirdi. Kimse tadıma bakmak bile istemiyor bu günlerde. Off! ulan offf...

Hiç anlamıyorum ki arkadaş, bu kızlar edebiyattan sanattan değil de bazı lavuk arkadaşların anlattığı belaltı fıkralardan ne anlıyor? Hatta bırak fıkrasını bi arkadaş var itin teki: resmen sohbetlerde "geçen gün bi kızla çıktım, bixtim, bi xtim" diye cümle kuruyor lavuk. Ama kızlar gülerek dinliyorlar herifi. Hatta ne diyeyim bazılarının gülünce gözlerinin içi gülüyor. Nirvanaya ermek için sıra bekleyen müridler gibi heyecan ve iştahla dinliyorlar adamı. Karizma denilen ve bende olmayan şey bu olsa gerek.

Sen gel de şimdi bu kızlara çiçek, böcek cümleler kur. Aşktan, sevgiden bahset kim yiyosa. Kimse de yemiyo haliyle. Romantizm çoktan ölmüş, beni de gömmeye memur etmişler. Ya da son temsilcisi olarak canım memleketime fahri ateşe atamışlar sanki.

Anladım ben anladım.
Geçmiş bizim devrimiz çoktan...



Bazı insanların yüz derisi kalın ve doğuştan yetenekliler, farklı atmosfer koşulları onları pek etkilemiyor. karşısındaki insanın soğuk veya sıcak davranmasını umursamadan tüm hoşgörü sınırlarını zorlayarak atmosfere giriyorlar.
bu arkadaşların aynı zamanda anında bulundukları ortama uyum sağlama yetenekleri var, biz gravatlı beyfendilere bile cümle kurmaya korkarken adamlar pat diye hanfendilerin yamacında derin sohbete ve hafif dekolteye dalabiliyorlar.

kıskanmıyorum.
alet işler el övünür. bizim de işleyen aletlerimiz var ama kullanılmaya kullanılmaya çenemiz pas tutuyor haliyle. Öyle işler var ki, tahmin edersiniz adamın çenesi düşük, yüzü yırtıksa olmayacak iş değil. Oysa benim kendini aşamamış naçiz bedenim malesef bu tür yanaşma ve kıvırma hareketlerinde becerikli değil. Çenem, kaşım, gözüm ve geri kalan organlarım atmosfere hemen dalamıyor, alemlere akamıyor, bir köşede boynu bükük yetimler gibi kalakalıyorum.

bu yaşa geldim hatunun birini görsem direk göğsüne veya gözüne bakamıyorum. Öküz gibi terleyip, süt dökmüş kedi gibi başımı öne eğiyorum. İlla eski model su soğutmalı otomobiller gibi ısınacak bir süre gerekiyor bana ve ne yazık ki işin kesişme faslı pek uzun sürüyor. en sonunda kız kısmısı da "kime yazılıyo bu aval aval" diyerek başka erkeklerin karasularına çekip gidiyor haliyle.

Hayır, işten atılcam korkusu olmasa iş görüşmelerinde bile durum aynı olacak. iki lafı bir araya getirip konuşamıcam neredeyse.
Bazen bayi toplantıları falan oluyor. müşteri temsilcilerimiz (bayan) maşallah defileye gelmiş gibi yırtmaç, dekolte derken önce göğüsleriyle karşılıyorlar müşterilerimizi. bende ise tık icraat yok. bazen ben de bayan müşterilerimize yakamı, bağrımı açayım diyorum ama göğüs kıllarım biraz daha aşağılarda olduğu için bir hayli düğme açmam gerek. o da mümkün değil, deniz veya yatak dışında herhangi bir yerde...

Hemen diyeceksiniz ki kadınlar zaten öyle fazla kıllı erkekleri sevmez. Kıçımı yiyin siz benim. Bizim patron orangutanın şeysi kadar kıllı ve neredeyse boynunun yarısına kadar gömlek yakasından fışkırıyor tüyleri ama işyerindeki kızların cilvelerinden geçtim, girdiği her ortamda anında gündemi çekip alıyor adam. gerçi "kıroysam da para bende" demesi yeter ama ağzı laf yapıyor işte. benim gibi dut yemiş bülbül olacak değil ya para konuşturuyor adamı...

Daha önce de anlatmıştım, ne olduysa ergenlikte oldu bana. salak bi romantik oldum çıktım. Oysa ondan önce az çok kızlarla seksek oynamışlığım, kıyıda köşede çimdirip, ellemişliğim vardı. Az edebiyat merakı, üstüne bol romantizm sosu beni b..ktan bi yemek haline çevirdi. Kimse tadıma bakmak bile istemiyor bu günlerde. Off! ulan offf...

Hiç anlamıyorum ki arkadaş, bu kızlar edebiyattan sanattan değil de bazı lavuk arkadaşların anlattığı belaltı fıkralardan ne anlıyor? Hatta bırak fıkrasını bi arkadaş var itin teki: resmen sohbetlerde "geçen gün bi kızla çıktım, bixtim, bi xtim" diye cümle kuruyor lavuk. Ama kızlar gülerek dinliyorlar herifi. Hatta ne diyeyim bazılarının gülünce gözlerinin içi gülüyor. Nirvanaya ermek için sıra bekleyen müridler gibi heyecan ve iştahla dinliyorlar adamı. Karizma denilen ve bende olmayan şey bu olsa gerek.

Sen gel de şimdi bu kızlara çiçek, böcek cümleler kur. Aşktan, sevgiden bahset kim yiyosa. Kimse de yemiyo haliyle. Romantizm çoktan ölmüş, beni de gömmeye memur etmişler. Ya da son temsilcisi olarak canım memleketime fahri ateşe atamışlar sanki.

Anladım ben anladım.
Geçmiş bizim devrimiz çoktan...