Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar

Bugünkü şansınız :

Ah. Siyah. ah... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ah. Siyah. ah... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İçimizdeki Renkler / Siyah-3

Hiç yorum yok:

Güneşi ardına aldığında gölgesi uzayan, yakıcı sıcaklardan bunaldığınızda gölgesine sığındığımız tek renk siyah. Bazen onunla birlikte kaybolmak isteyeceğiniz kadar huzur veren, bazen gözlerine bakınca kaybolup gitmekten korktuğunuz bir renk. Siyah korkulacak ama çekici ve sevilesi, çok çok özel bir renk.

Siyah, konuşabilseydi çok şey anlatırdı bize eminim. Ama diline dokuz düğüm vurmasının da elbet bir sebebi olmalı diye düşündüm. Suskun bir renkti siyah. Sonrasında kaderine küskün bir renk olduğunu da öğrendim. Tıpkı hepimizin yazgısında okumak istemediğimiz sayfaların olduğu gibi.

Siyah bizim içimizdeki matemin rengiydi ve susmasını konuşmaktan iyi bilirdi.

Eğilip baktı yazdıklarıma. Çok şey yazmış, az şey anlatmışsın dedi baktıkça ürktüğüm sürmeli gözleriyle. Gözlerimi içimi delip geçiyordu.

Haydi dedi korkma, yaz. Söyleyemediklerini de söyle. Ne kadar hırçın olduğumu da söyle. Başka renklerin ışıltısına kapılıp gittiğin ve benden köşe bucak kaçtığın günleri de anımsa. Gece yanıma koşarken, gündüz beni göremediğinde aklındaki binlerce şüpheden de bahset. Bana nasıl bu kadar kızdığını da anlat.

Ya güneş doğmazsa diye nasıl korkuyorsun değil mi? Ağaçların yeşili, denizlerin mavisi, hayallerin pembesi, umudun sarısı, hepsi bir daha görünmez diye öyle korkuyorsun değil mi?

Oysa gün battığında sığındığın benim. Korkma ben gecelerden gündüzüne inmeyeceğim ama sen benden gitsen de daima gecelerin koynunda seni bekleyeceğim. (sürecek)

Güneşi ardına aldığında gölgesi uzayan, yakıcı sıcaklardan bunaldığınızda gölgesine sığındığımız tek renk siyah. Bazen onunla birlikte kaybolmak isteyeceğiniz kadar huzur veren, bazen gözlerine bakınca kaybolup gitmekten korktuğunuz bir renk. Siyah korkulacak ama çekici ve sevilesi, çok çok özel bir renk.

Siyah, konuşabilseydi çok şey anlatırdı bize eminim. Ama diline dokuz düğüm vurmasının da elbet bir sebebi olmalı diye düşündüm. Suskun bir renkti siyah. Sonrasında kaderine küskün bir renk olduğunu da öğrendim. Tıpkı hepimizin yazgısında okumak istemediğimiz sayfaların olduğu gibi.

Siyah bizim içimizdeki matemin rengiydi ve susmasını konuşmaktan iyi bilirdi.

Eğilip baktı yazdıklarıma. Çok şey yazmış, az şey anlatmışsın dedi baktıkça ürktüğüm sürmeli gözleriyle. Gözlerimi içimi delip geçiyordu.

Haydi dedi korkma, yaz. Söyleyemediklerini de söyle. Ne kadar hırçın olduğumu da söyle. Başka renklerin ışıltısına kapılıp gittiğin ve benden köşe bucak kaçtığın günleri de anımsa. Gece yanıma koşarken, gündüz beni göremediğinde aklındaki binlerce şüpheden de bahset. Bana nasıl bu kadar kızdığını da anlat.

Ya güneş doğmazsa diye nasıl korkuyorsun değil mi? Ağaçların yeşili, denizlerin mavisi, hayallerin pembesi, umudun sarısı, hepsi bir daha görünmez diye öyle korkuyorsun değil mi?

Oysa gün battığında sığındığın benim. Korkma ben gecelerden gündüzüne inmeyeceğim ama sen benden gitsen de daima gecelerin koynunda seni bekleyeceğim. (sürecek)