Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar

Tarifini değil güzelim, kendi(si)ni ver bana

6 yorum:


Herkesten bir sürü mutluluk reçetesi ortalıkta dolaşıyor maşallah...

yaşadıklarımızdan öğrendiğimiz dersleri paylaşıyoruz... hepimiz hayat okulundan birden öğretmen olarak mezun olmuşuz sanki. Şşş. Aman cıss, uff olursun diye öğütlerimiz var birbirimize. Kendimizin çok kısa süre önce dinlemediğimiz, (büyük ihtimalle bize anlatanların da vaktiyle dinlemediği) ben yandım sen yanma kabilinden dinlemek bile istemediğimiz öğütler bunlar.

bir araya gelip kısa bir sohbetten sonra mutluluk tariflerimizi sunuyoruz birbirimize. sanki yemek programlarında yarışmacı/oyuncuymuşuz gibi, hepimiz ötekinin akıl hocası kesiliyoruz. Şöyle. yap, kafana takma, o kıza/adama güvenilmez vs vs.. Kimimiz de daha romantik cümlelerle süslüyor vaazlarını. Aşk iki kişiliktir, sevmek fedakarlık ister, yine etc, vs.. herkeste var bol bol tarifi mutluluğun maşallah. bir tek kendisi ortada yok. kayıp.

Evet itiraf ediyorum. birlikte olduğum insanlarla kısa süreli mutluluklar paylaşıyorum. hatta bazen bir ömür sürecek gibi de geliyor. evde, sokakta, deniz kenarında, odanda, yatakta, kanapede tv izlerken bile bu mutluluk hiç bitmeyecek gibi geliyor insana. Sevdiğini sarılıp sımsıkı, kollarına almak istiyorsun. işe gitmek için bile bırakmak istemiyorsun, kaybederim diye korkuyorsun. için eriyor, aklın gidiyor, tüm duyguların tavan yapıyor. sabahlara kadar günlerce öylece kalmak, yemeden içmeden sevmek, sevilmek ve sevişmek istiyorsun.

sonra ne oluyorsa oluyor. büyü bozuluyor. ya o, ya sen mutsuz olmaya başlıyorsun. kendine göre tanımlayıp mutluluğu sevdiğini de ona göre şekillendirmek istiyorsun. veya o seni şekillendirirken birden mutluluk değil, katlanmak diye bir duyguyu yaşadığını anlıyorsun.
mutluluk artık tv izlemek değil sana göre. mutluluk birlikte tiyatroya, sinemaya gitmek değil ona göre, mutluluk geceleri sokaklarda sarmaş dolaş gezmek değil size göre, hatta mutluluk tüm seçeneklerden sonra finalde misyoner pozisyonu da değil artık sana göre....

peki neydi mutluluk, neden kayboldu? birden nereye gitti? Birlikte ulaşılan, kısa süreli, gelip geçici bir heves olmayan gerçek aşk ve mutluluk artık neden yok? yorulduk mu, bizimle birlikte o da mı tükendi.. mutluluk neydi ki birden bire avuçlarımızdan kum gibi akıp giderek, bitiverdi?
mutluluğun tarifini değil güzelim, kendi(si)ni ver bana...


Herkesten bir sürü mutluluk reçetesi ortalıkta dolaşıyor maşallah...

yaşadıklarımızdan öğrendiğimiz dersleri paylaşıyoruz... hepimiz hayat okulundan birden öğretmen olarak mezun olmuşuz sanki. Şşş. Aman cıss, uff olursun diye öğütlerimiz var birbirimize. Kendimizin çok kısa süre önce dinlemediğimiz, (büyük ihtimalle bize anlatanların da vaktiyle dinlemediği) ben yandım sen yanma kabilinden dinlemek bile istemediğimiz öğütler bunlar.

bir araya gelip kısa bir sohbetten sonra mutluluk tariflerimizi sunuyoruz birbirimize. sanki yemek programlarında yarışmacı/oyuncuymuşuz gibi, hepimiz ötekinin akıl hocası kesiliyoruz. Şöyle. yap, kafana takma, o kıza/adama güvenilmez vs vs.. Kimimiz de daha romantik cümlelerle süslüyor vaazlarını. Aşk iki kişiliktir, sevmek fedakarlık ister, yine etc, vs.. herkeste var bol bol tarifi mutluluğun maşallah. bir tek kendisi ortada yok. kayıp.

Evet itiraf ediyorum. birlikte olduğum insanlarla kısa süreli mutluluklar paylaşıyorum. hatta bazen bir ömür sürecek gibi de geliyor. evde, sokakta, deniz kenarında, odanda, yatakta, kanapede tv izlerken bile bu mutluluk hiç bitmeyecek gibi geliyor insana. Sevdiğini sarılıp sımsıkı, kollarına almak istiyorsun. işe gitmek için bile bırakmak istemiyorsun, kaybederim diye korkuyorsun. için eriyor, aklın gidiyor, tüm duyguların tavan yapıyor. sabahlara kadar günlerce öylece kalmak, yemeden içmeden sevmek, sevilmek ve sevişmek istiyorsun.

sonra ne oluyorsa oluyor. büyü bozuluyor. ya o, ya sen mutsuz olmaya başlıyorsun. kendine göre tanımlayıp mutluluğu sevdiğini de ona göre şekillendirmek istiyorsun. veya o seni şekillendirirken birden mutluluk değil, katlanmak diye bir duyguyu yaşadığını anlıyorsun.
mutluluk artık tv izlemek değil sana göre. mutluluk birlikte tiyatroya, sinemaya gitmek değil ona göre, mutluluk geceleri sokaklarda sarmaş dolaş gezmek değil size göre, hatta mutluluk tüm seçeneklerden sonra finalde misyoner pozisyonu da değil artık sana göre....

peki neydi mutluluk, neden kayboldu? birden nereye gitti? Birlikte ulaşılan, kısa süreli, gelip geçici bir heves olmayan gerçek aşk ve mutluluk artık neden yok? yorulduk mu, bizimle birlikte o da mı tükendi.. mutluluk neydi ki birden bire avuçlarımızdan kum gibi akıp giderek, bitiverdi?
mutluluğun tarifini değil güzelim, kendi(si)ni ver bana...

Çok okunan yazılar