Birkaç Blog Hikayesi

Buralar eskiden hep dutluktu. Sonra taze çiçeğe konan kelebekler gibi, gelenler bir üşüştüler ki; sorma gitsin.
Tabi her güzel şeyin sonu geldiği gibi, gidenler gitti, kalan sağlarla artık burada başbaşayız. Neler yazmışız, çizmişiz haydi birlikte okuyalım. Bakalım neler varmış...

tio yazar

Tok adam (*) ağırlamak zordur

13 yorum:

Dünyanın en zor işlerinden biridir. Bahanesi çok ve karnı tok olana bir şey beğendirmek. Bırakın onun beğenmeme ihtimalini, zaten sizin sabrınız da nereye kadardır ki? Kendini hep itelenen ve ötelenen biri gibi algılamak. Yaptığı iş beğenilmeyen, lütfen ve nezaketen ilgi gösterilen biri gibi hissetmek, tam aksi doğru olsa bile yine de her insan için yıpratıcı bir durumdur.

Argo bir deyim vardır "gönülsüz işten, burunsuz oğlan doğar" diye. Ortak bir elektriği yakalayamazsanız birlikte bir şeyleri kotarmayı düşündüğünüz bir insanla yola devam etmeye çalışmanın, bir şeyleri zorlamanın anlamı yoktur. Yani sabrın sonu her zaman selamet değildir ve bekleyen derviş her zaman muradına ermiş olmaz. Bazen de beklerken elinizde çiçekler, kapılarda sırılsıklam çürür gidersiniz.

Hele gönlünüzün misafiri "tok"sa. Bir anlık midesi kazınsa, bir açlık hissetse bile bir müddet sonra onun sizin açlığınıza çare olmadığını görürsünüz. Belki sizi kırıp incitmez ama sofraya daldırdığı kaşıkların nezaketen olduğunu hissettiğinizde içiniz burkulur, üzülür, kırılırsınız.

Sevmiştir sizden önce, hayırsızın birini o yüzden aşkınız onu tatmin etmez. Yüreğinizi beyaz bir defter gibi, yaprak yaprak açsanız bile alışkanlıkları vardır onun. Sizinle akışkanlık haline dönüşemez. Bu alışkanlıklar her şey ve her şekil olabilir. İçtiği kahvenin köpüğünden, baktığı gözlerin rengine, öptüğü dudakların tadına, dokunduğu tenin kokusuna kadar...

O yüzden gönül sofranızı açtığınız insanın altına minderler serseniz de, önüne halılar yazsanız da, ona baklavalar, börekler açsanız, hatta ağzınızla "kuş" tutsanız da yaranamayabilirsiniz. O yüzden aman dikkat edin. Her anlamda karnı tok, sırtı pek, gözü "doymuş" insanlardan uzak durun. Boşuna yıpranır ve gereksiz yere üzülürsünüz.

Yemediği börek kalmamış biriyle yol arkadaşlığı yapmaktansa, sizi gerçekten sevebilecek, sevdiğinde gözü kör olup, bir başkasına yan dönüp bakmayacak "gönlü tok, yüreği sevginize aç" bir gönüldaş, bir sevdalı âşık bulun kendinize. Sefanız sefa olsun...

Hamiş:
----------------------------------
Biz tok adam (*) dedik ama siz anladınız, o adam da olabilir, madam da.



Dünyanın en zor işlerinden biridir. Bahanesi çok ve karnı tok olana bir şey beğendirmek. Bırakın onun beğenmeme ihtimalini, zaten sizin sabrınız da nereye kadardır ki? Kendini hep itelenen ve ötelenen biri gibi algılamak. Yaptığı iş beğenilmeyen, lütfen ve nezaketen ilgi gösterilen biri gibi hissetmek, tam aksi doğru olsa bile yine de her insan için yıpratıcı bir durumdur.

Argo bir deyim vardır "gönülsüz işten, burunsuz oğlan doğar" diye. Ortak bir elektriği yakalayamazsanız birlikte bir şeyleri kotarmayı düşündüğünüz bir insanla yola devam etmeye çalışmanın, bir şeyleri zorlamanın anlamı yoktur. Yani sabrın sonu her zaman selamet değildir ve bekleyen derviş her zaman muradına ermiş olmaz. Bazen de beklerken elinizde çiçekler, kapılarda sırılsıklam çürür gidersiniz.

Hele gönlünüzün misafiri "tok"sa. Bir anlık midesi kazınsa, bir açlık hissetse bile bir müddet sonra onun sizin açlığınıza çare olmadığını görürsünüz. Belki sizi kırıp incitmez ama sofraya daldırdığı kaşıkların nezaketen olduğunu hissettiğinizde içiniz burkulur, üzülür, kırılırsınız.

Sevmiştir sizden önce, hayırsızın birini o yüzden aşkınız onu tatmin etmez. Yüreğinizi beyaz bir defter gibi, yaprak yaprak açsanız bile alışkanlıkları vardır onun. Sizinle akışkanlık haline dönüşemez. Bu alışkanlıklar her şey ve her şekil olabilir. İçtiği kahvenin köpüğünden, baktığı gözlerin rengine, öptüğü dudakların tadına, dokunduğu tenin kokusuna kadar...

O yüzden gönül sofranızı açtığınız insanın altına minderler serseniz de, önüne halılar yazsanız da, ona baklavalar, börekler açsanız, hatta ağzınızla "kuş" tutsanız da yaranamayabilirsiniz. O yüzden aman dikkat edin. Her anlamda karnı tok, sırtı pek, gözü "doymuş" insanlardan uzak durun. Boşuna yıpranır ve gereksiz yere üzülürsünüz.

Yemediği börek kalmamış biriyle yol arkadaşlığı yapmaktansa, sizi gerçekten sevebilecek, sevdiğinde gözü kör olup, bir başkasına yan dönüp bakmayacak "gönlü tok, yüreği sevginize aç" bir gönüldaş, bir sevdalı âşık bulun kendinize. Sefanız sefa olsun...

Hamiş:
----------------------------------
Biz tok adam (*) dedik ama siz anladınız, o adam da olabilir, madam da.


Çok okunan yazılar